Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

Mehmet Akif ERSOY

1873’te İstanbul’da doğdu. Fatih Camisi medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi’nin oğludur. Küçük yaşlarında, babasının göze-timinde dinî eğitim gördü. Fatih Merkez Rüştiyesi'nde ve Mülkiye İdadisi'nde okudu. Bir yandan da Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi.  Babası öldüğü için, yatılı olarak Baytar okuluna girdi ve 1894’te burayı birincilikle bitirdi. Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan’da memurluklarda bulundu. 1908’de İstanbul Üniversitesinde öğretim görevlisi oldu. Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşat dergilerinde manzume ve düz yazılarını yayımladı,  büyük camilerde vaazlar verdi.. I. Dünya Savaşı yıllarında Almanya’ya gitti. Kurtuluş Savaşı yıllarında, ulusal direnişi ve bağımsızlığı destekledi. Yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart 1921’de “Millî Marş” olarak kabul edildi. 1925’te Mısır’a gitti ve on yıl orada kaldı. Kahire’deki bir üniversitede Türk edebiyatı dersleri verdi. Hastalanınca yurda döndü, 27 Aralık 1936’da İstanbul’da öldü. 

 

Sanatı ve Eserleri 

  • İlk şiirlerini 1890’lı yıllarda yazan şair, dönemin edebiyat hareketi olan Servet-i Fünûn’u aşırı Batıcı (alafranga) bularak onlara katılmamıştır. 
  • 1908’den sonra Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşat dergilerinde yazmıştır. 
  • Dönemin etkili düşünce akımlarından Batıcılık ve Türkçülüğe karşı İslamcılığı savunmuştur. 
  • Millî Edebiyat ve Türkçülük hareketine karşı çıkan sanatçı, kurtuluşu Batılılaşmada gören Tevfik Fikret’le fikir çatışması yaşamıştır. 
  • Sanat hayatının ilk yıllarında dinî ve bireysel şiirler yazmış, kısa süren bu ilk dönemden sonra hayatının sonuna dek toplum için sanat anlayışıyla eser vermiştir. 
  • Sanatını toplumun emrine veren sanatçı, sosyal hayatı adeta bir fotoğraf gerçekliğiyle, güçlü bir gözlem ve tasvir yeteneğiyle dile getirmiştir. 
  • Duyarlılık alanı yalnızca Türk toplumuyla sınırlı değildir. O, bütün İslam dünyasının yoksulluğunu, cehaletini, tembelliğini, taklitçiliğini ve inanç sorunlarını dert edinmiştir. 
  • Batı’nın emperyalist saldırılarına karşı “İslam birliği” düşüncesini savunmuş, ancak Batı’ya tümüyle karşı çıkmamıştır. Batı’nın ilim ve teknolojisinden yararlanılarak İslam ülkelerindeki geri kalmışlığın giderilebileceğine inanmıştır. 
  • Çağdaşı olan Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtîcileri, ülkenin içinde bulunduğu şiddetli buhranlara kayıtsız kaldıkları için eleştirmiştir. 
  • Çünkü ona göre, bir toplumun manevi ve ahlaki eğitiminde en çok etkisi olan unsur edebiyattır. 
  • Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, İstiklâl Savaşı gibi toplumsal felaketlere yol açan önemli olaylar, Akif’i derinden etkilemiş ve eserlerine yansımıştır. “İstiklal Marşı” ve “Çanakkale Şehitleri” bunun güzel örnekleridir. 
  • Söylemek istediğini ifade etme kabiliyeti çok yüksek olan sanatçı, şiirlerinde ele aldığı konular, bu konuları işleyiş biçimi dil ve anlatım özellikleriyle Türk şiirine gerçek realizmi getiren sanatçı olmuştur.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim 

İnan ki her ne söylemişsem görüp de söylemişim 

  • Nazmı nesre yaklaştırarak manzum hikâyeler yazan şair, manzumelerinde öğüt ve öğreticiliği ön plana çıkarmıştır. “küfe”  ve “Seyfi Baba”  manzum hikâyelerinin en başarılı örnekleridir. 
  • Coşkulu ve içten üslubu, dili kullanmadaki yeteneği ve yer yer mizahtan yararlanması şiirlerini didaktizmin donukluğundan kurtarmıştır.
  • Genellikle mesnevi ve serbest müstezat nazım biçimlerini kullanan sanatçı, bütün şiirlerinde aruz veznini kullanmıştır. 
  • Sokakta konuşulan Türkçeye olduğu kadar Osmanlıcaya da hâkim olduğu için aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır. 
  • Nazmı nesre yaklaştırması, aruzu Türkçeye başarıyla uygulaması ve manzum hikâye türünde eser vermesi Tevfik Fikret’le ortak özelliğidir. 
  • İran edebiyatından Sadi ve Hafız’ı Türk edebiyatından Muallim Naci ve Hamit’i, Fransız edebiyatından Lamartine ve Aleksandr Duma’yı beğenmiştir. 
  • Şiirlerini “Safahat” adlı eserinde toplamıştır. Safahat’ında çok sık kullandığı manzum hikâyeler şu özellikleri gösterir: 
  • Bütün manzum hikâyeleri sosyal konuları içerir. 
  • Güçlü bir gözleme dayalı realist hikâyelerdir.
  • Halkın konuştuğu bir dille yazılmıştır. 
  • Hikâyelerinde güçlü bir betimleme, öyküleme gücü ve teknik olgunluk vardır. 
  • Çoğu karşılıklı konuşmalar şeklinde olduğundan manzum hikâyeleri sahnelenmeye elverişlidir

"Safahat", adlı eseri yedi bölümden (kitaptan) oluşur: 

  • Safahat: Kitaba adını veren bölümdür. İçinde manzum hikâyeler vardır. 
  • Süleymaniye Kürsüsünde: II. Meşrutiyet’ten sonra ülkenin içine düştüğü karışıklık ve çöküntüyü anlatır. 
  • Hakkın Sesleri: Çeşitli ayet ve hadislerin tefsiri, siyasal ve sosyal konulu şiirler ve Balkan Savaşı’nın yol açtığı yıkımlar ile ilgili şiirler vardır. 
  • Fatih Kürsüsünde: Türk milletinin ve İslam dünyasının içinde yaşadığı felaketlerin bitmesi ve milletimizin kalkınması için gerekli uyarılar vardır. 
  • Hatıralar: Şairin seyahat hatıraları yer almaktadır. 
  • Âsım: Safahat’ın en önemli bölümüdür. Şair bu bölümde millet sevgisini, onun büyüklüğüne olan inancını, İslam dünyasının içinde bulunduğu sıkıntılardan Türk milletinin liderliğinde kurtulacağına dair inancını anlatır. "Çanakkale Şehitlerine" şiiri bu bölümdedir. “Âsım” idealist bir vatan şehidi, Türk gençliğinin sembolüdür. 
  • Gölgeler: Şairin lirik şiirleri ve çeşitli manzumeleri vardır.

Millî Edebiyat Dönemi Şiirinin Genel Özellikleri 

  • Konuşma dili, yazı dili haline getirilmiş, yani Osmanlıcadan Türkçeye dönülmüştür.  
  • Aruz yerine hece ölçüsünün kullanımı yaygınlaşmıştır.  
  • Kafiyeler ve kafiye düzeni halk şiirindeki gibidir.  
  • Nazım birimi dörtlüktür.  
  • Halk edebiyatının nazım biçimlerinin yanı sıra Batı’dan alınan nazım biçimleri de kullanılmıştır.
  • Sanatçılardan bazıları şiirlerinde Türkçülük akımını yaymaya çalışırken bazıları bireysel duyguları dile getirmiştir.  
  • Şiirde, konuşulan Türkçenin güzel örnekleri verilmiştir. Bunda Beş Hececiler’in büyük katkısı olmuştur.

Millî Edebiyat Dönemi’nde yazılan şiirlerin yapı, tema ve dil yönünden karşılaştırılması

  • TEMA
  1. Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir: Türkçülük ve millîyetçilik düşünceleri etrafında, toplumsal temalar
  2. Saf (Öz) Şiir: Ahmet Haşim; “ölüm, aşk gurbet, kızıl havalar, gökyüzü, sonbahar, akşam” gibi temaları; Yahya Kemal ise “Millî tarihin şanlı sayfaları, aşk, ölüm, sonsuzluk” gibi temaları işlemiştir.
  3. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzume: Türk toplumunun içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik sorunlar ile İslam dünyasının yaşadığı sıkıntılar
  • DİL
  1. Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir: Arapça, Farsça kelimelerin yoğun olmadığı, sade bir Türkçe 
  2. Saf (Öz) Şiir: İmge, çağrışım, sembol ve sanatlarla yüklü süslü, sanatlı bir dil
  3. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzume: Halkın konuştuğu dil 
  • DİLİN VE SÖYLEYİŞ BİÇİMLERİNİN KAYNAKLARI
  1. Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir: Halkın konuştuğu dil ve eski Türk tarihinde kullanılan bazı sözcükler
  2. Saf (Öz) Şiir: Türkçenin tüm söz varlıklarından, özellikle edebiyat ve şiire katkısı olan bütün dil birliklerinden yararlanılmıştır.
  3. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzume: Türk toplumunun o dönemde kullandığı günlük konuşma dili

Fecr-i Ati Ve Milli Edebiyat Şiirinin Karşılaştırılması

  • BENZERLİKLER:
  1. Şiiri sanatçıya ait şahsi bir mesele olarak görme 
  2. Şiirin estetik zevk uyandıran yönü 
  3. Ölçü, uyak, redif unsurlarından yararlanma
  • FARKLILIKLAR
  1. Ses ve Ahenk: Fecri-i Ati Edebiyatında aruz ölçüsü, uyak, redif, asonans, aliterasyon; Milli Edebiyatta genellikle hece ölçüsü
  2. Tema: Fecri-i Ati Edebiyatında aşk, ayrılık, hüzün gibi bireysel konular; Milli Edebiyatta vatan sevgisi, millîyetçilik, Anadolu gibi toplumsal konular
  3. Yapı Özellikleri: Fecri-i Ati Edebiyatında beyit nazım birimi, Serbest müstezat ve Batılı nazım biçimleri; Milli Edebiyatta genellikle dörtlük nazım birimi, halk edebiyatına ait nazım şekilleri; bazen de üçlü, beşli, altılı dizelerden kurulu bentler, Batılı nazım biçimleri
  4. Dil ve Anlatım: Fecri-i Ati Edebiyatında Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla, süslü ve sanatlı bir dil; Milli Edebiyatta süs ve sanattan uzak halkın konuştuğu sade dil

SON EKLENENLER

Üye Girişi