Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ

HALKIN YAŞAYIŞ TARZINI VE DEĞERLERİNİ ANLATAN MANZUMELER

  • Millî Edebiyat döneminin etkili olduğu dönemde kimi şairler Türk milliyetçiliği üzerine yoğunlaşan Millî Edebiyat şairlerine katılmadı. 
  • Bunların başında gelen Mehmet Âkif gibi şairler halkın içinde bulunduğu olumsuz durumların nedenini İslam dininden uzaklaşmaya bağlamışlar ve dinden uzaklaşan insanların ne duruma düştüklerini örneklendirmek için halkın yaşayışını gözler önüne seren şiirler yazarak dikkatleri halk üzerine çekmeye çalışmışlardır. 
  • Özellikle İstanbul’un fakir semtlerinde yaşanan iç yakıcı ve karartıcı hayat sahnelerinin konu edildiği bu şiirler, yazıldığı dönemde oldukça ses getirmiştir.
  • Halkın yaşayış tarzını anlatan şiirler daha çok didaktik olduğundan şiirsel ahenk yönünden kusurlu olarak görülmüş ve bu tür şiirler "manzume” adıyla anılmıştır.
  • Ölçülü, uyaklı, dizelerle yazılmış olmakla birlikte gerçek şiir düzeyine ulaşamamış, sanat değeri taşımayan ürünlere manzume denir.    
  • Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimine ise şiir denir.

Manzume ve Şiir Arasındaki Ayırıcı Özellikler:

  • Şiirde anlatılanları düz yazıyla ifade edemeyiz, manzumede anlatılanları düz yazıyla ifade edebiliriz.
  • Şiirde olay örgüsü yoktur, manzumede olay örgüsü vardır.
  • Şiirde bireysellik duygu ve çağrışım ön plandadır; manzumede toplumsal konular yaşanmış ya da yaşanabilecek olaylar işlenir.
  • Şiirde çok anlamlılık ve imge ağır basarken manzumede sözcükler genellikle gerçek anlamında kullanılır.
  • Manzumeler genellikle didaktik metinlerdir.
  • Mehmet Akif’in manzumelerinde mekân çoğunlukla İstanbul’un değişik semtleridir. 
  • Manzum hikâye bir olayı şiir biçiminde anlatır. Örneğin Mehmet Akif’in “Küfe” adlı manzum hikâyesinde İstanbul sokaklarında bir küfeyi tekmeleyen on üç yaşında Hasan adlı bir çocuğun, durumuna isyan edip okumak istemesi, anlatıcının bir sabah eskisinden daha fakirlik içinde olan Hasan’la tekrar karşılaşması en sonunda da anlatıcının Hasan’ın mahkûm olmasına üzülmesi anlatılır.
  • Millî Edebiyat Döneminde Mehmet Akif’in yazdığı manzumelerin ana teması İslam Dünyası’nın içinde bulunduğu üzüntü verici durumdur. 
  • Cahillik, yoksulluk sarmalında kıvranan Müslümanların dramıdır. Onun manzumeleri devrin gerçek bir sosyal probleminin aynası gibidir. 
  • Yazıldığı dönemle bire bir ilişkilidir. Bu manzumelerin yazılış amacı insanları uyandırmak, geri kalmışlığın sebeplerini ortaya koymak ve halkın uyanmasını sağlamaktır. 
  • Şairin İslamcılık görüşünün bütün izleri manzumelerinde görülür. Dolayısıyla eserle şairin yaşamı ve düşünce biçimi arasında sıkı bir bağ vardır

 

KÜFE MANZUMESİ

Beş on gün oldu ki, mu'tâda inkıyâd ile ben

Sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden.

 

Bizim mahalle de İstanbul'un kenârı demek:

Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmiyerek!

 

Adım başında derin bir buhayre dalgalanır,

Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.

 

Bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil,

Selâmetin yolu insan için bu, başka değil!

 

Elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak,

Önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak,

 

- Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden,

Lisân-ı hâl ile amma rükûa niyyet eden -

 

O sâlhûrde, harâb evlerin saçaklarına,

Sığınmış öyle giderken, hemen ayaklarına

 

Delîlimin koca bir şey takıldı... Baktım ki:

Genişçe bir küfe yatmakta, hem epey eski.

 

Bu bir hamal küfesiymiş... Aceb kimin? Derken;

On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden,

 

Gerildi, tekmeyi indirdi öyle bir küfeye:

Tekermeker küfe bîtâb düştü tâ öteye.

 

- Benim babam senin altında öldü, sen hâlâ

Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!

 

O anda karşıki evden bir orta yaşlı kadın

Göründü:

- Oh benim oğlum, gel etme kırma sakın!

Ne istedin küfeden yavrum? Ağzı yok, dili yok,

Baban sekiz sene kullandı... Hem de derdi ki: "Çok

 

Uğurlu bir küfedir, kalmadım hemen yüksüz... "

Baban gidince demek kaldı âdetâ öksüz!

 

Onunla besliyeceksin ananla kardeşini.

Bebek misin daha öğrenmedin mi sen işini?"

 

Dedim ki ben de:

- Ayol dinle annenin sözünü...

Fakat çocuk bana haykırdı ekşitip yüzünü:

 

- Sakallı, yok mu işin? Git, cehennem ol şuradan!

Ne dırlanıp duruyorsun sabahleyin oradan?

Benim içim yanıyor: Dağ kadar babam gitti...

- Baban yerinde adamdan ne istedin şimdi?

 

Adamcağız sana, bak hâl dilince söylerken...

- Bırak hanım, o çocuktur, kusûra bakmam ben...

 

Adın nedir senin, oğlum?

- Hasan.

-Hasan, dinle.

Zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle.

 

Benim de yandı içim anlayınca derdinizi...

Fakat baban sana ısmarlayıp da gitti sizi.

 

O, bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni

Nasıl büyüttü? Bugün, sen de kendi kardeşini,

 

Yetim bırakmıyarak besleyip büyütmelisin. 

- Küfeyle öyle mi?

- Hay hay! Neden bu söz lakin?

 

Kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?

Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.

 

- Ne doğru söyledi! Öp oğlum amcanın elini...

- Unuttun öyle mi? Bayramda komşunun gelini:

 

"Hasan, dayım yatı mekteplerinde zâbittir;

Senin de zihnin açık... Söylemiş olaydık bir...

 

Koyardı mektebe... Dur söyleyim" demişti hani?

Okutma sen de hamal yap bu yaşta şimdi beni!

… 

  • Küfe şiirinde idealleri ile yaşamak zorunda olduğu hayat arasındaki çatışmayı yaşayan bir çocuğun dramı anlatılır.
  • İstanbul’da yan yana yaşayan zengin ve yoksul karşılaştırılmaktadır. Bu karşılaştırmada Akif, yoksullardan yana tavrını ortaya koymaktadır.
  • Metinde duygu, ses akışıyla birlikte verilmiştir.
  • Her iki dizede bir değişen redif ve uyaklarla ve a a b b c c ... uyak düzeniyle ses akışı sağlanmıştır.
  • Ritim, aruz ölçüsüyle sağlanmıştır.
  • Sözcükler ağırlıklı olarak gerçek anlamıyla kullanılmıştır.
  • Metinde anlatılanlar yaşanması mümkün olan olaylardır.        
  • Gerçek hayattan yapılan gözlemler bire bir anlatılmıştır.

Metnin olay örgüsü:

  1. Şairin mahallede yürümesi          
  2. Değneğe küfenin takılması
  3. Hasan ve annesiyle konuşmaları 
  4. Hasan'ın okumak istemesi
  5. Şairin oradan ayrılması

 

Mehmet Akif ERSOY

1873’te İstanbul’da doğdu. Fatih Camisi medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi’nin oğludur. Küçük yaşlarında, babasının göze-timinde dinî eğitim gördü. Fatih Merkez Rüştiyesi'nde ve Mülkiye İdadisi'nde okudu. Bir yandan da Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi.  Babası öldüğü için, yatılı olarak Baytar okuluna girdi ve 1894’te burayı birincilikle bitirdi. Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan’da memurluklarda bulundu. 1908’de İstanbul Üniversitesinde öğretim görevlisi oldu. Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşat dergilerinde manzume ve düz yazılarını yayımladı,  büyük camilerde vaazlar verdi.. I. Dünya Savaşı yıllarında Almanya’ya gitti. Kurtuluş Savaşı yıllarında, ulusal direnişi ve bağımsızlığı destekledi. Yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart 1921’de “Millî Marş” olarak kabul edildi. 1925’te Mısır’a gitti ve on yıl orada kaldı. Kahire’deki bir üniversitede Türk edebiyatı dersleri verdi. Hastalanınca yurda döndü, 27 Aralık 1936’da İstanbul’da öldü. 

 

Sanatı ve Eserleri 

  • İlk şiirlerini 1890’lı yıllarda yazan şair, dönemin edebiyat hareketi olan Servet-i Fünûn’u aşırı Batıcı (alafranga) bularak onlara katılmamıştır. 
  • 1908’den sonra Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşat dergilerinde yazmıştır. 
  • Dönemin etkili düşünce akımlarından Batıcılık ve Türkçülüğe karşı İslamcılığı savunmuştur. 
  • Millî Edebiyat ve Türkçülük hareketine karşı çıkan sanatçı, kurtuluşu Batılılaşmada gören Tevfik Fikret’le fikir çatışması yaşamıştır. 
  • Sanat hayatının ilk yıllarında dinî ve bireysel şiirler yazmış, kısa süren bu ilk dönemden sonra hayatının sonuna dek toplum için sanat anlayışıyla eser vermiştir. 
  • Sanatını toplumun emrine veren sanatçı, sosyal hayatı adeta bir fotoğraf gerçekliğiyle, güçlü bir gözlem ve tasvir yeteneğiyle dile getirmiştir. 
  • Duyarlılık alanı yalnızca Türk toplumuyla sınırlı değildir. O, bütün İslam dünyasının yoksulluğunu, cehaletini, tembelliğini, taklitçiliğini ve inanç sorunlarını dert edinmiştir. 
  • Batı’nın emperyalist saldırılarına karşı “İslam birliği” düşüncesini savunmuş, ancak Batı’ya tümüyle karşı çıkmamıştır. Batı’nın ilim ve teknolojisinden yararlanılarak İslam ülkelerindeki geri kalmışlığın giderilebileceğine inanmıştır. 
  • Çağdaşı olan Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtîcileri, ülkenin içinde bulunduğu şiddetli buhranlara kayıtsız kaldıkları için eleştirmiştir. 
  • Çünkü ona göre, bir toplumun manevi ve ahlaki eğitiminde en çok etkisi olan unsur edebiyattır. 
  • Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, İstiklâl Savaşı gibi toplumsal felaketlere yol açan önemli olaylar, Akif’i derinden etkilemiş ve eserlerine yansımıştır. “İstiklal Marşı” ve “Çanakkale Şehitleri” bunun güzel örnekleridir. 
  • Söylemek istediğini ifade etme kabiliyeti çok yüksek olan sanatçı, şiirlerinde ele aldığı konular, bu konuları işleyiş biçimi dil ve anlatım özellikleriyle Türk şiirine gerçek realizmi getiren sanatçı olmuştur.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim 

İnan ki her ne söylemişsem görüp de söylemişim 

  • Nazmı nesre yaklaştırarak manzum hikâyeler yazan şair, manzumelerinde öğüt ve öğreticiliği ön plana çıkarmıştır. “küfe”  ve “Seyfi Baba”  manzum hikâyelerinin en başarılı örnekleridir. 
  • Coşkulu ve içten üslubu, dili kullanmadaki yeteneği ve yer yer mizahtan yararlanması şiirlerini didaktizmin donukluğundan kurtarmıştır.
  • Genellikle mesnevi ve serbest müstezat nazım biçimlerini kullanan sanatçı, bütün şiirlerinde aruz veznini kullanmıştır. 
  • Sokakta konuşulan Türkçeye olduğu kadar Osmanlıcaya da hâkim olduğu için aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır. 
  • Nazmı nesre yaklaştırması, aruzu Türkçeye başarıyla uygulaması ve manzum hikâye türünde eser vermesi Tevfik Fikret’le ortak özelliğidir. 
  • İran edebiyatından Sadi ve Hafız’ı Türk edebiyatından Muallim Naci ve Hamit’i, Fransız edebiyatından Lamartine ve Aleksandr Duma’yı beğenmiştir. 
  • Şiirlerini “Safahat” adlı eserinde toplamıştır. Safahat’ında çok sık kullandığı manzum hikâyeler şu özellikleri gösterir: 
  • Bütün manzum hikâyeleri sosyal konuları içerir. 
  • Güçlü bir gözleme dayalı realist hikâyelerdir.
  • Halkın konuştuğu bir dille yazılmıştır. 
  • Hikâyelerinde güçlü bir betimleme, öyküleme gücü ve teknik olgunluk vardır. 
  • Çoğu karşılıklı konuşmalar şeklinde olduğundan manzum hikâyeleri sahnelenmeye elverişlidir

"Safahat", adlı eseri yedi bölümden (kitaptan) oluşur: 

  • Safahat: Kitaba adını veren bölümdür. İçinde manzum hikâyeler vardır. 
  • Süleymaniye Kürsüsünde: II. Meşrutiyet’ten sonra ülkenin içine düştüğü karışıklık ve çöküntüyü anlatır. 
  • Hakkın Sesleri: Çeşitli ayet ve hadislerin tefsiri, siyasal ve sosyal konulu şiirler ve Balkan Savaşı’nın yol açtığı yıkımlar ile ilgili şiirler vardır. 
  • Fatih Kürsüsünde: Türk milletinin ve İslam dünyasının içinde yaşadığı felaketlerin bitmesi ve milletimizin kalkınması için gerekli uyarılar vardır. 
  • Hatıralar: Şairin seyahat hatıraları yer almaktadır. 
  • Âsım: Safahat’ın en önemli bölümüdür. Şair bu bölümde millet sevgisini, onun büyüklüğüne olan inancını, İslam dünyasının içinde bulunduğu sıkıntılardan Türk milletinin liderliğinde kurtulacağına dair inancını anlatır. "Çanakkale Şehitlerine" şiiri bu bölümdedir. “Âsım” idealist bir vatan şehidi, Türk gençliğinin sembolüdür. 
  • Gölgeler: Şairin lirik şiirleri ve çeşitli manzumeleri vardır.

Millî Edebiyat Dönemi Şiirinin Genel Özellikleri 

  • Konuşma dili, yazı dili haline getirilmiş, yani Osmanlıcadan Türkçeye dönülmüştür.  
  • Aruz yerine hece ölçüsünün kullanımı yaygınlaşmıştır.  
  • Kafiyeler ve kafiye düzeni halk şiirindeki gibidir.  
  • Nazım birimi dörtlüktür.  
  • Halk edebiyatının nazım biçimlerinin yanı sıra Batı’dan alınan nazım biçimleri de kullanılmıştır.
  • Sanatçılardan bazıları şiirlerinde Türkçülük akımını yaymaya çalışırken bazıları bireysel duyguları dile getirmiştir.  
  • Şiirde, konuşulan Türkçenin güzel örnekleri verilmiştir. Bunda Beş Hececiler’in büyük katkısı olmuştur.

Millî Edebiyat Dönemi’nde yazılan şiirlerin yapı, tema ve dil yönünden karşılaştırılması

  • TEMA
  1. Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir: Türkçülük ve millîyetçilik düşünceleri etrafında, toplumsal temalar
  2. Saf (Öz) Şiir: Ahmet Haşim; “ölüm, aşk gurbet, kızıl havalar, gökyüzü, sonbahar, akşam” gibi temaları; Yahya Kemal ise “Millî tarihin şanlı sayfaları, aşk, ölüm, sonsuzluk” gibi temaları işlemiştir.
  3. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzume: Türk toplumunun içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik sorunlar ile İslam dünyasının yaşadığı sıkıntılar
  • DİL
  1. Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir: Arapça, Farsça kelimelerin yoğun olmadığı, sade bir Türkçe 
  2. Saf (Öz) Şiir: İmge, çağrışım, sembol ve sanatlarla yüklü süslü, sanatlı bir dil
  3. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzume: Halkın konuştuğu dil 
  • DİLİN VE SÖYLEYİŞ BİÇİMLERİNİN KAYNAKLARI
  1. Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir: Halkın konuştuğu dil ve eski Türk tarihinde kullanılan bazı sözcükler
  2. Saf (Öz) Şiir: Türkçenin tüm söz varlıklarından, özellikle edebiyat ve şiire katkısı olan bütün dil birliklerinden yararlanılmıştır.
  3. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzume: Türk toplumunun o dönemde kullandığı günlük konuşma dili

Fecr-i Ati Ve Milli Edebiyat Şiirinin Karşılaştırılması

  • BENZERLİKLER:
  1. Şiiri sanatçıya ait şahsi bir mesele olarak görme 
  2. Şiirin estetik zevk uyandıran yönü 
  3. Ölçü, uyak, redif unsurlarından yararlanma
  • FARKLILIKLAR
  1. Ses ve Ahenk: Fecri-i Ati Edebiyatında aruz ölçüsü, uyak, redif, asonans, aliterasyon; Milli Edebiyatta genellikle hece ölçüsü
  2. Tema: Fecri-i Ati Edebiyatında aşk, ayrılık, hüzün gibi bireysel konular; Milli Edebiyatta vatan sevgisi, millîyetçilik, Anadolu gibi toplumsal konular
  3. Yapı Özellikleri: Fecri-i Ati Edebiyatında beyit nazım birimi, Serbest müstezat ve Batılı nazım biçimleri; Milli Edebiyatta genellikle dörtlük nazım birimi, halk edebiyatına ait nazım şekilleri; bazen de üçlü, beşli, altılı dizelerden kurulu bentler, Batılı nazım biçimleri
  4. Dil ve Anlatım: Fecri-i Ati Edebiyatında Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla, süslü ve sanatlı bir dil; Milli Edebiyatta süs ve sanattan uzak halkın konuştuğu sade dil

 

UYGULAMA ve TEST

Aşağıdaki parçaların hangi şiir anlayışıyla (Millî Edebiyat, Saf Şiir, Manzum Hikâye) yazıldığını belirleyerek altına yazınız.

a.

Titreyen ellerimle penceremi 

Açtım afaki leyle karşı... 

Yine Gecenin gölgeden manazırına 

İmtizac eylemiş nücumü bahar...

…………………………………..

b.

Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini: 

- Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!

Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.

Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun…

……………………….

c.

Kenarda, peykelerin alt başında bir kirli 

Tomar sürükleniyor, bir yatak ki besbelli: 

Çekilmiş üstüne yağmurluğumsu bir pırtı, 

Zavallının güveden hep liyme liyme sırtı. 

Kurur bir örtünün üstünde yağlı bir mendil: 

Ki "ben tependen inersem" diyen hasır zembil 

………………………………………

d.

Koş, Pilevne yine al bayrak taksın, 

Gece gündüz Tuna suyu kan aksın, 

Yaksın kahrın, bütün Balkan'ı yaksın; 

Attilâ'nın oğlusun sen unutma!

……………………………………..

e.

Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur 

Sinem, özüm ateş ile doludur 

İnsan olan vatanının kuludur 

Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

……………………………….

f.

Garbın ucunda, son kıyıdan, en gürültülü 

Bir med zamanı, gökyüzü kurşunla örtülü, 

Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi; 

Gördüm... güzel vücudunu zümrütleyen deri

……………………………

 

Aşağıdaki özelliklerin hangi sanatçıyla ilgili olduğunu belirleyerek boş bırakılan yere yazınız.

1.

İnceleme, makale, didaktik şiir, manzum destan, masal, türlerinde eserler vermiştir.

Türk sosyolojisinin kurucusu olarak görülmüştür.

Türk mitolojisini, folklorunu şiirlerinde yansıtmıştır.

Millî Edebiyat hareketinin öncülerindendir.

Türkçülük akımını sistemleştirmiş ve Türk millîyetçiliği fikrini "Türkiyecilik", "Oğuzculuk ve Türkmencilik", "Turancılık" devrelerine ayırmıştır.

Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koymuştur.

…………………………………

 

Aşağıdaki özelliklerin hangi sanatçıyla ilgili olduğunu belirleyerek boş bırakılan yere yazınız.

2.

Divan şiirini modernleştirerek yeni bir şiir tarzı oluşturmuştur.

Millî Edebiyat Dönemi'nde yaşamasına karşın şiirlerinde bu hareketin özelliklerini yansıtmamıştır.

Bir tek şiiri dışında bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.

Parnasizm ve sembolizm akımlarından etkilenmiştir.

Neo-klasik bir şair olarak tanınmıştır.

Saf şiirin temsilcilerindendir. 

…………………………………

 

Aşağıdaki özelliklerin hangi sanatçıyla ilgili olduğunu belirleyerek boş bırakılan yere yazınız.

3.

İslamcılık akımının önemli bir temsilcisidir.

Tüm eserlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.

Edebiyatta sanat için sanat anlayışına karşı çıkar.

Edebiyatta özgünlüğü ve millîliği savunan şair, Batılılaşma konusunda Tevfik Fikret'le çatışmıştır.

Toplumun yaşamını yansıtan manzum hikâyeleri ile ünlüdür.

Millî şairimizdir.

…………………………………

 

Aşağıdaki özelliklerin hangi sanatçıyla ilgili olduğunu belirleyerek boş bırakılan yere yazınız.

4.

Faydayı esas aldığından eserleri sanat yönünden zayıftır.

Anadolu halkının duygularını, acılarını şiirlerinde dile getirmiştir.

Şiirlerini sade bir dille ve hece ölçüsüyle yazmıştır.

Türk Yurdu dergisinin kurucuları arasında yer alır.

Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçlü, altılı, sekizli bentlerden oluşan şiirler yazmıştır.

Türkçülük akımının önde gelen isimlerindendir.

…………………………………

 

Edebiyatımızda, nazmı nesre yaklaştırmadaki ustalığıyla tanınmış sanatçılarımız aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir?

A)    Tevfik Fikret - Yahya Kemal Beyatlı

B)    Yahya Kemal Beyatlı - Ziya Paşa

C)    Ahmet Haşim - Mehmet Âkif Ersoy

D)    Mehmet Âkif Ersoy - Tevfik Fikret

E)    Ziya Paşa - Ahmet Haşim

 

Aşağıdakilerden hangisinde bir bilgi yanlışlığı yapılmıştır?

A) Mehmet Âkif, istiklal Marşı’nı, şiirlerini topladığı “Safahat” adlı kitabına almamıştır.

B) Ahmet Haşim, şiirin sözden ziyade musikiye yakın olmasını isteyerek sembolizme yakın bir şiir görüşünü savunur.

C) Halit Ziya, dilde sadeleşme gerçekleşince kendi yapıtlarını sadeleştirmiştir.

D) Süleyman Nazif, vatan konusuna düşkünlüğü yönünden Namık Kemal’in yolundan gitmiştir.

E) Yahya Kemal, divan şiirinin yok olmaması için çaba göstermiş, şiirlerini divan şiir geleneğine tam anlamıyla uyarak yazmıştır. 

 

Aşağıdakilerden hangisi Tevfik Fikret ile Mehmet Akif’in ortak özelliğidir?

A)    Şiirlerinde ortak konuları işleme

B)    Şiiri düzyazıya yaklaştırma

C)    Aynı edebî topluluk içinde yer alma

D)    Bütün şiirlerde sade bir dil kullanma

E)    Batı edebiyatından alınan nazım şekillerini kullanma

 

Ben, sanatta bir akıma bağlanmaya karşıyım. Çünkü her akımın öncüsü aslında bir kişidir. Ondan sonra gelenler de aynı yolu izleyerek akımın öncüsünü taklit etmekten başka bir şey yapmaz. Bu bağlamda şiir akımı da olamaz. Çünkü bu da bir çeşit taklit zinciridir. İşte……….. böyle bir zincirin halkası olmaktan kaçınmış, belirli bir akım içinde yer almamıştır.

Bu parçada öne sürülen düşünceye göre boş bırakılan yere aşağıdaki adlardan hangisi getirilmelidir?

A)    Cenap Şahabettin  B)    Faruk Nafiz C)    Mehmet Âkif        D)    Oktay Rifat E)    Ece Ayhana

 

……………., bir şiiri dışında hece ölçüsünü kullanmamıştır. Birer gereç gözüyle baktığı “aruz”la “uyak”ı, yazdığı her şiirde özenle kullanmıştır. Ayrıca aruz kusuru yapmamak için çaba harcamıştır. Onun için ileri sürülen, “………….. gibi aruzu Türkçe sözcüklere uygulamak için şiiri düz yazıya indirgemeyen bir şairdir.” görüşü tüm eleştirmenlerce onaylanmıştır.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)    Yahya Kemal Beyatlı - Mehmet Âkif Ersoy

B)    Halit Fahri Ozansoy - Orhan Seyfi Orhon

C)    Ziya Gökalp - Mehmet Emin Yurdakul

D)    Ahmet Hamdi Tanpınar - Cahit Sıtkı Tarancı

E)    Faruk Nafiz Çamlıbel - Arif Nihat Asya

 

Şairler          Topluluklar                Akımlar

 ……………        Servet-i Fünûn          Batıcılık

Ziya Gökalp      ………                        Türkçülük

Namık Kemal  Encümen-i Şuarâ     ……….

Yukarıda şairlerin, içinde yer aldıkları topluluklar ve savundukları düşünce akımları verilmiştir. Tablodaki boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakiler-den hangisi getirilmelidir?

A)    Ahmet Hamdi Tanpınar - Beş Hececiler - Türkçülük

B)    Mehmet Âkif Ersoy - Genç Kalemler - Batıcılık

C)    Tevfik Fikret - Genç Kalemler - Osmanlıcılık

D)    Yahya Kemal Beyatlı - Yedi Meşaleciler - Osmanlıcılık

E)    Tevfik Fikret - Beş Hececiler - Batıcılık

 

Bir şiirinde hayal ile alışverişi olmadığını, her ne demişse görüp de söylediğini belirtir. Bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü büyük bir kolaylık ve ustalıkla kullanmıştır. Toplum meselelerini kendine dert edinen idealist bir şairdir. Bazı şiirleri ilhamını gerçek hayat sahnelerinden alan lirik- epik şiirlerdir. Bazı şiirleri ise ahlak, din, vatan konularda öğütlerin verildiği lirik-didaktik şiirlerdir. Yedi kitaptan oluşan şiirlerini ilk kitabının adı altında tek bir kitapta toplamıştır.

Bu parçada sözü edilen sanatçı, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ahmet Haşim

B) Yahya Kemal Beyatlı

C) Süleyman Nazif

D) Mehmet Âkif Ersoy

E) Cenap Şahabettin 

 

 

Küfe - Mehmet Akif Ersoy

Mahalle Kavgası- Mehmet Akif Ersoy

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi