ŞİİRDE AHENK ÖGELERİ
Şiirde ahenk ögeleri; ölçü (aruz, hece), kafiye, redif, aliterasyon, asonans ve kelime tekrarlarıdır.
ÖLÇÜ
Türk edebiyatında ölçü hece ölçüsü ve aruz ölçüsü olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Hece Ölçüsü
Her dizede eşit derecede hece vardır.
Hece ölçüsünde üç kalıp vardır. Yedili, sekizli ve on birli hece kalıpları. Bir de yedinin iki katı olan on dörtlü hece ölçüsüyle şiir yazanlar çıkmıştır.
Mani benim ezberim
Kan ağlıyor gözlerim
Ben o yârin yolunu
Ölene dek gözlerim 4+3= 7’li hece ölçüsü vardır.
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi
Bir göz açıp yummuş gibi 4+4= 8’li hece ölçüsü ile yazılmıştır.
Yunus Emre
Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbiriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramda çok üşür
Bülbül niçin yaslı bakışır dağlar 4+4+3= 11’li hece ölçüsü ile yazılmıştır.
2. Aruz Ölçüsü:
Hecelerin açık ya da kapalı olmasına göre oluşturulan ölçüye aruz ölçüsü denir.
Açık Hece: Hecenin sonundaki harf ünlü ile bitiyorsa o hece açık hecelidir ve “ . “ ile gösterilir.
*Dize sonlarındaki harf ünsüz dahi olsa açık farz edilir.
Kapalı Hece: Hecenin sonundaki harf ünsüz ise o hece kapalıdır ve “ – “ işareti ile gösterilir.
Bin at lı / a kın lar da / ço cuk lar gi / bi şen dik
Bin at lı / o gün dev gi / bi bir or du / yu yen dik
Ak tol ga / lı bey ler be / yi hay kır dı / i ler le
- - . . - - . . - - . . - -
Mef û lü / me fâ î lü / me fâ î lü / fe û lün
- - . . - - . . - - . . - -
Aruz Kusurları:
İmale: Açık olan bir hecenin ünlüsünü kalıba uydurmak amacıyla uzatmaya imale denir.
( Ey gözüm,gönlümdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma.Çünkü bu kadar hararetle tutuşan ateşlere su fayda etmez.)
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu den lü/ du tu şan od/la re kıl maz/ çâre su
- . - . (-) / .(-) . - -/ . (-) . - - / - . -
Fâ i lâ tün /Fâ i lâ tün /Fâ i lâ tün/ fâ i lün
- . - - - . - - - . - - - . –
Zihaf: Kapalı olan bir hecenin ünlüsünü kalıba uydurmak amacıyla kısaltmaya zihaf denir.
(Her zaman ağladığımı görüp bana gülen, acımasız sevgilimi görünce halime ağlamaya başladı)
Ol ki her sâ/ ’at gülerdi/ çeşm-î giryâ/ num görüp
- . - - / - . - .(-)/ - -(.) - - / - . -
Ağlar oldı hâlüme bî-rahm cânânum görüp
Fâ i lâ tün / Fâ i lâ tün/ Fâ i lâ Tün/ Fâ i lün
REDİF VE KAFİYELER
Redif: Dize sonlarında aynı görevde eklerin ya da tekrarlanan kelimelerin oluşturduğu ses benzerliğidir.
Bir gül mahzun durur bahçede
Yaprakları yorgun.
Sen pembe güllerin en pembesi! gun’lar redif
Hasta solgun.
Cahit Külebi
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış harem diyorlar rem’ler zengin kafiye
Hastayım derdime verem diyorlar diyorlar’lar redif
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben
Faruk Nafiz Çamlıbel
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun arı’lar zengin kafiye
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun olsun’lar redif
Cahit Sıtkı Tarancı
Uzaktan gelirken derin a k i s l e r
Kapadı geçtiğim yolları s i s l e r is’ler tam kafiye
Tutuştu içimde birikmiş h i s l e r ler’ler redif
Gönlümü o kadar temiz bıraktı
Orhan Seyfi Orhon
Kafiye: Kafiye dize sonlarında genelde rediften önceki ses benzerliğidir. Kendi içinde beşe ayrılır. Bunlar: Yarım kafiye, tam kafiye, zengin kafiye, tunç kafiye ve cinaslı kafiyedir.
1. Yarım Kafiye : Dize sonlarındaki varsa redifler bulunduktan sonra geriye kalan tek ses benzerliğine yarım kafiye denir.
Katar katar olmuş gelir turnalar “gelir turnalar” Redif
Eğrim eğrim ne hoş gelir turnalar “ş” Yarım kafiye
Yürü bre Dadaloğlu’m yürü g i t
Dertli dertli Çukurova yolun t u t
Bunda suçum varsa Hakk’a tövbe e t t’ler yarım kafiye
De ki gayrı bizim iller iniler
Üstümüzden gelen boran kış gibi
Yavru şahin pençesinde kuş gibi ş’ler yarım kafiye
Seherin sabahındaki düş gibi gibi’ler redif
Çağırta bağırta aldı dert beni
Pir Sultan Abdal
2. Tam Kafiye: Dize sonlarındaki -varsa- redifler bulunduktan sonra geriye kalan iki ses benzerliğine yarım kafiye denir.
Benim gönlüm bir kelebek
Dolaşıyor çiçek çiçek
Tükenecek ömrü böyle ek’ler tam kafiye
Çırpınarak, titreyerek
Orhan Seyfi Orhon
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıztırabı zor. or’lar tam kafiye
Yahya Kemal Beyatlı
Hânedan kişiler hep yoksul olmuş
Düşman kapısında bağlı kul olmuş ul’lar tam kafiye
O nazlı gelinler şimdi dul olmuş olmuş’lar redif
Cemiyet dağılmış, canan kalmamış
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol ol’lar tam kafiye
Yahya Kemal Beyatlı
Susuzluktan bunalmış uçamazken s e r ç e l e r,
Tozlu sokaklar gibi tutuşup alevlerden çe’ler tam kafiye
Bodur ağaçlar ile bomboş kalmış b a h ç e l e r! ler’ler redif
Halit Fahri Ozansoy
Kaplamış gözümün gördüğü her ufku
Umutsuz, zifiri bir gece, bir korku. ku’lar tam kafiye
Ahmet Muhip Dranas
3. Zengin Kafiye: Dize sonlarındaki -varsa- redifler bulunduktan sonra geriye kalan üç ve üçten fazla ses benzerliğine yarım kafiye denir.
Nasıl duvarda değişmeksizin durursa resim
Nasıl güzelse Boğaz her saatte, her mevsim sim’ler zengin kafiye
Faruk Nafiz Çamlıbel
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selâm olsun kucak kucak cak’lar zengin kafiye
Dostlar beni hatırlasın
Âşık Veysel
Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: caddeler, meydan, çarşı… arşı’lar zengin kafiye
Kardeşim nefes alıyorsun ya!
Ziya Osman Saba
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk? enk’ler zengin kafiye
Necip Fazıl Kısakürek
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk
Soğuk bir mart sabahı… Buz tutuyor her soluk luk’lar zengin kafiye
Faruk Nafiz Çamlıbel
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! arya’lar zengin kafiye
Necip Fazıl Kısakürek
4.Tunç Kafiye: Kafiyeyi oluşturan sözcüklerden biri diğerinin içinde geçiyorsa buna “tunç kafiye” denir.
Bursa’da eski bir cami avlusu
Mermer şadırvanda şakırdayan su su’lar tunç kafiye (tam kafiye)
Ahmet Hamdi Tanpınar
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var var’lar tunç kafiye (zengin kafiye)
Mehmet Âkif Ersoy
Her şey akar, su tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. kir’ler tunç kafiye (zengin kafiye)
Necip Fazıl Kısakürek
Durgunlaşıp engin, silinirken k ı r ı ş ı k l a r, ışıklar’lar tunç kafiye
Oklar gibi fışkırmada her yandan ı ş ı k l a r… (ışık’lar zengin kafiye, lar’lar redif)
Orhan Seyfi Orhon
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın akın’lar tunç kafiye (zengin kafiye)
Mehmet Âkif Ersoy
Düşmanın sitemi yürekler e z e r
İnsan bu kahr ile canından b e z e r ezer’ler tunç kafiye
Gülşende yabancı köpekler g e z e r (ez’ler tam kafiye, er’ler redif)
Erler meydanında insan kalmamış
Rıza Tevfik Bölükbaşı
5.Cinaslı Kafiye: Yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcüklerle yapılan kafiyeye “cinaslı kafiye” denir.
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya asmaya’lar cinaslı kafiye
Ben yârimden ayrılmam
Götürseler asmaya
Aceb insaf eder mi
Söylesem yâre derdim yâre derdim / yâr ederdim cinaslı kafiye
Bir münasip yâr olsa
Kendime yâr ederdim
Bilmem ki yaz mı gelmiş
Niçin açmış gül erken gül erken / gülerken cinaslı kafiye
Aklımı kayıp ettim
Nazlı yârim gülerken
Budala
Bülbül konar bu dala bu dala / budala cinaslı kafiye
Olmuşum yâr delisi
Bana derler budala
Dönülmez akşamın ufkundayız vakît çok geç,
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç. geç’ler cinaslı kafiye
Yahya Kemal Beyatlı
SES TEKRARLARI
1. ALİTERASYON: Mısralarda aynı ünsüz harflerin tekrarlanmasından oluşan ahenge verilen ada "aliterasyon" denir.
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle
Yukarıdaki dizelerde "l" seslerinin tekrarıyla belli bir ahenk sağlanmıştır. Burada “aliterasyon” sanatı vardır.
Dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde
Sen nerde, o fecrin ağaran dağları nerde
Yukarıdaki dizelerde "r" seslerinin tekrarıyla belli bir ahenk sağlanmıştır. Burada “aliterasyon” sanatı yapılmıştır.
2.ASSONANS: Şiirde aynı ünlü harflerin tekrarlanmasıyla oluşan ahenge “asonans” denir.
Anlattı uzun uzun
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Yukarıdaki dizelerde "u" seslerinin tekrarıyla belli bir ahenk sağlanmıştır. Burada “asonans” sanatı yapılmıştır.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: