Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

OYUNA GELMENİN  DAYANILMAZ  HAFİFLİĞİ -HASİM CEM ÇELİK

Not: İmla ve düzenleme göndericiye aittir.

Anlatıcı  (Pelin)

Leydiysen Centleman, Bayanlar Baylar hepiniz hoş geldiniz.. Malum memlekette hayat bu ara biraz zor, hele bizim yaşlarda iseniz ekstra zor. Okulda dersler, gelecek kaygısı ve bir türlü bitmeyen korona varyantları. Gerginlikten, gamdan kasvetten şiştik yahu. Bizde dedik ki bu kadar gerginlik olmaz bünye kaldırmaz cilt bozar, allah muhafaza basur bile yapar. Sonrasında düşündük taşındık, taşındık düşündük bir tiyatro kulübü kurmaya karar verdik. Her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu şu günlerde,  iyi mi ettik, kötü ettik  ona siz karar vereceksiniz. Sergileyeceğimiz performansla Berlin senin, Paris bizim turneden turneye koşturup duracağımıza benim inancım tam.(Anlatıcı burada durur salona bakar ve hafiften salonu süzdükten sonra.) Tamam biraz abartmış olabilirim. Ama hedefimiz bu. İnsan hayal ettiği sürece yaşar  demi ama. Neyse efendim oyunumuzun adına gelince: Kavunları beklerken; anlatıcı Şaşırarak; aha beklemeye gerek kalmadı.  ( Tam o sırada elinde kavunla bir adam anlatıcının önünden geçmeye başlar.) Anlatıcı şaşırarak; haydaa yahu senin sıran gelmedi ki daha der ve geçen adam cevap verir.
Adam: Abla kusura bakma tezgahta kimse yok hemen geçeyim de hem senin işin görülsün hem de ben tezgaha yetişem.

E iyi bari ne diyeyim. El sallayarak selametle git der. Kusura bakmayın ahali bazen böyle kazalar olabiliyor ne de olsa oyunumuz interaktif bir oyun. Ne diyorduk Hah oyunumuz adı: kavunları beklerken diye düşündük lakin fazla sanatsal olacağı için değiştirdik. Oyunun sonunda öğreneceksiniz  oyunumuzun adını. Sonra bir oylama yapacaz olmuş mu bu ad olmamış mı diye. (Salona döner ve sorar.) Anlaştık mı ahali. (Tepkiye göre devam eder.) (Tepki olumsuz olursa siz ne anlarsınız sanattan diye de hafiften dalgasını geçer.) Tam bir sanat şaheseri olacağına, izleyicilerden tam not alacağımıza eminim. Her gittiğimiz yerden teklif üstüne teklif alacağımıza da E o zaman bunca lakırdıdan sonra buyurun  Hadi izleyiverin gari. Ha bu arada oyundan sonra hemen ayrılmayın sakın. Dünyaca ünlü, ülkemizin medar-ı iftiharı, bir numaralı ihraç kalemimiz canımız ciğerimiz,  Kırkağaç  Kavunumuz, müessesemizin ikramı olacaktır. Hani güldüremezsek kavun ikramı ile durumu kurtaralım diye başka bir amacımız yok...İyi seyirler.


Sahne 1
(Bir sınıf ortamı vardır. Sıra, tahta. masalar öğle arasından sonra sınıfa ilk Ahmet girmiştir ve sıkıntı  ile arkadaşlarını beklemektedir. Bir süre bekledikten sonra hemen telefona sarılır ve arkadaşını arar)
Ahmet:     Alo hadi oğlum neredesiniz ya Murat. Beraber misiniz? Tamam.. Çabuk gelin ders başlamadan  konuşmamız gereken şeyler var. Ya tamam telefonda olmaz hadi çabuk gelin. Telefonu kapatır..
(İki dakika sonra sınıfa bir grup öğrenci doluşur..)
Ahmet:    Neredesiniz be  ya 10 dakikaya ders başlayacak.. (İçlerinden Murat cevap verir hemen..)
Murat:     Tamam birader geldik iste amma gaz yaptın. Ne oldu ne var. Bu kadar önemli olan ne..
Ahmet:     Alo millet millet toplanın şöyle bi Ece, Canan, Salih, Ayhan, Dido bi dinleyin ya. Öğrenciler toplanıp kulak kesilirler Ahmet e..
Canan:     Söyle Ahmet mevzu ne. Pek heyecanlı görüyorum seni.
Ahmet:    Girişte bir duyuru var dikkat ettiniz mi..(Ece atılır hemen)
Ece:          Yoooo bakmadım ne var ki. Disipline gidenlerin listesi mi, Bu sene bu okula bişey oldu zaten. Pandemi etkisi midir nedir kimse olay çıkarmadan duramıyor.Sakin bir günümüz yok okulda
Ahmet:           Yok değil.
Ece:               Üniversite sınavı ile ilgili bişey mi.
Ahmet:            Bilemedin
Ece:                  Yoksa bizim şişman Rambo sınav sonuçlarını asmış yine. Yoksa, yoksa  son   denemenin sonuçları mı..
Ahmet:     Yok hiç biri değil. MEB liseler arası tiyatro yarışması düzenliyormuş  bu sene
Ayhan: E bize ne bundan..
Ahmet:    Bize nesi var mı. Dereceye giren ekip yurt dışı kültür gezisi kazanacakmış
Didem.:    Ya birader bende ciddi bişey var zannettim. Kültür kim biz kim Lokmalarımı da boğazıma dizdin. Senin yüzünden canım acılı kuru fasulyeyi de bitiremedim. (Dido konuşurken sahnenin en uzak yerine gider ve çaktırmadan yellenir) Hızlı hızlı yemekten gaz yaptı bak…(Hafif bir yellenme sesi efekti verilir 3 saniye)
Hepsi hep bir ağızdan oha Didem oha.. Elleriyle burunlarını tutarlar. Ece hemen pencereleri açmaya koşar..
Ece:             Eh be dido ne diyeyim sana..
Dido:        Ne be tutamadım işte.. Ne yapayım. Bu Ahmet te bu kadar acele ettirince hafif bi kaza oldu işte.. Sonuçta sanki siz hiç yapmıyorsunuz.
Salih:     (Burnunu tutar kesik bir sesle) Kızım sana kimse yellenme demiyo ki yellende çık dışarı. Gir bi zahmet helaya orda ne halt edeceksen et, yellencen mi, atom bombası mı patlatacan.. İnsanız lan koku hala geçmedi. Ne yedin kızım sen öğle yemeğinde. Bu koku sadece kuru ile olmaz mümkün değil.. Vallahi bayılacam
Ece:         Tamam Salih tamam abartma artık sende. E Ahmet senin de bu muydu derdin.. Ben tahmin etmiştim bu işin geyik muhabbetine varacağını
Ahmet:    Siz var ya harbiden ilginç yaratıklarsınız ya. Bazen hiç kafanız çalışmıyor. Gerçi çoğu zaman çalışmıyor da. Neyse
Ece:        (Aşağılar ve dalga geçer bir tavırla).. Evet Ahmet Sen profesörsün ya sen büyük düşünürsün ya hadi aydınlat bizi. Hadi  bize hayatın anlamını ver..Cogito erge sum demi Ahmet.( Yanına gider gözlerini manalı manalı diker Ahmet’in gözlerinin üstüne...)Hadi hadi hadi diye bağırır yavaşça..
Ahmet:        Peki aç kulağını dinle o zaman. Ahali  sizde dinleyin. Kaç yıldır buradayız bu okuldayız biz..
Canan:      Teorik olarak üç yıl ama sanki bana doğduğumdan beri buradaymışız gibi geliyor. Eczacı Engin Ümmetoğlu Anadolu Lisesi. Anlatılmaz yaşanır..
Ahmet:    Güzel, koku gitti sanırım, bak kafan açılmaya başladı  sanırım.
Canan:        Ya hadi Ahmet bırak tatavayı da ne diyeceksen de..
Ahmet:        Tamam tamam. Kaç yıldır buradayız? hep neden şikayet ediyoruz..
Ayhan:        Birader o kadar çok şey var ki nerden başlayayım bilemiyorum..
Ahmet:     Tamam ama genel olarak en çok neden şikayet ediyoruz. Derslerden başka, kurslardan başka bir şeyin olmamasından değil mi.. Sosyal etkinliklerin çok az olmasından değil mi..
Didem:     Aslında baktığında evet. Evet bi düşündüm de harbiden çok sıkıcı burası ya..
Salih: Dido kızım sen az önce ne dedin..
Dido:  Ne dedim kanka..
Salih: (Salih yavaşça   Dido’ya yaklaşır hafifçe yanağını sonra kafasını okşamaya başlar Dido ‘nun) Düşündüm de dedin. Sen ne zamandır düşünmeye başladın yahu..
Dido: (Hafif bir tekme ile uzaklaştırır Salih’i) Senin var ya Salih. Sen bi kere erken uyanda   zamanında derse gel öküz..
Ahmet: Ya tamam millet bi rahat durun ya iki laf edecez tıktınız laf gözümeee.. Şey pardon..Ağzıma
Canan: (Canan ortamı el kol hareketleri ile sakinleştirir.) Buyurun yüzyılın son fiozofu Ahmet. Sessiz olun millet Ahmet bey Halka seslenecek.
Ahmet: (Fatih terim modu ile)    Teşekkür ederim Canan Hanım. E millet  diyordum ki. Bu tiyatro etkinliği az da olsa ortamı şenlendirmez mi. Kavun esprisi ile golü de erken bularsak oyunu da açmış oluruz zaten. What can I do sometimes) ben ne yapabilirim ki bazen. Look at the tabela.. (2-1) O zaman. Thats ok
Canan: Aha yine bağladı Fatih Terim moduna. Ahmet huu Ahmet. Sen Ahmet’sin. Fabrika ayarlarına geri dön. Bak adamı da çaktırmadan sepetlediler zaten. Gerek yok bu moda sende Domenec Torrent olma
Ahmet: Pardon arkadaşlar ara da oluyo böyle. Bi de millet Türkiye birincisi olursak yurtdışı kültür gezisi kazanıyormuşuz.
Murat:      Orası yaş işte. Bizim kültürümüzde birincilik yok. Hep sondan birincilik var. Biz kim birincilik kim. Bi de birader torpil dönüyordur o işlerde. Bizi birinci yaparlar mı. Onların adamları vardır jüride..
Ece:    Aha bağladı gene TV’lerdeki açık oturum moduna. Muro, kanka ne torpili ne adamı, ne onları  onlar kim len. The Witcher ya da Game of thrones izlemekten gerçeklikle bağınız koptu be. Yarışma işte.. Hele bir katılmaya karar verelim de ondan sonra başla istersen felaket tellalığına..
Murat:  Harbiden  kız valla fena olmaz aslında eğlenceli bile olabilir belki.. (Murat Ece’nin yanına gider elini omzuna atar.) Hatta eğlenceli olur olmasına da kim uğraşacak değil mi Ece  biraderim
Ayhan:   Hem kızlar sizin sesinizde güzel bir ambiyansta siz yaparsınız.. O ses Türkiye hesabı.. Aleyna Sansardan neyiniz eksik.
Murat: Aleyna Tilki değil miydi o.
Ayhan: Ha Tilki, ha sansar adı Aleyna değil mi..(İnce sesi ile o  sen olsan bari yi mırıldanır..)
Ece:   Yalnız bişey diyecem  Muro  uzaktan nasıl görünüyorum ben pek anlamadım ama birader derken biraz ayıp olmuyor mu. Benim nerem birader..
 
Murat: Pardon kanka kaptırdım birden.

Ayhan:  Ya Ece sen her boş derste şarkı Söylemiyon mu? Kafamızın etini yemiyon  mu ? Şunu da dinleyin, bunu da dinleyin diye.. Bak bu fırsat da olabilir.. Harika artık millet düşünsün kafamız ütülenmekten kurtuluyor savulun Ece Aslan geliyor..
Ece: Olur mu ya..(Ece hafiften bi gaza gelir) dur ben  bi uzun hava patlatayım..
(Herkes Ece’nin ağzına hücum eder ve onu susturmaya çalışır..)
Ahmet: Tamam geçti millet geçti:
Ayhan: Tamam kanka tamam. Sahnelere bir ateş topu gibi ineceksin.. Belli oldu.
Murat: Yalnız millet, Text bul salon ayarla mutlaka bir de sorumlu hoca falan isteyeceklerdir..  Bu iş öyle çok kolay olmayacak söylemedi demeyin..

Ahmet:    Bunların hepsini ayarlarız ya.. Okul yönetimi de destek verir. Hem düşünsenize millet..Bi de çaktırmadan sosyal mesajda verdik mi..
Ece:        Ver coşkuyu, ver  coşkuyu.  Ahmet; sen ve sosyal mesaj. Tadından yinmez.. Mesaj dediğin insanın kendine yakışanı giymesidir. Al sana sosyal mesaj.( Erik dalı gevrektir deyip hafiften oynamaya başlar.  Müzik de girer 30 saniye)
Ahmet:        Çalışma alırken de resmi izinli sayılırız.. Bazı derslerden de yırtarız. Daha ne olsun len. Baksanıza şimdiden baya eğlenceli olmaya başladı bu iş..
Dido: Aaa bak bu olmaz birader..
Ahmet:    Ne olmaz. Dido
Dido:     Dersleri asmak olmaz..(öne doğru bir yürür..) Çünkü biz eczacı Engin ÜmmetoğluLisesi Öğrencisi olmanın ağır sorumluluğu içindeyiz. Eczacı Engin ÜmmetoğluLisesi öğrencisi büyüklerini sayar,  küçüklerini sever. Eczacı Engin Ümmetoğlu lisesi  öğrencisi atiktir çeviktir..Eczacı Engin Ümmetoğlu Lisesi öğrencisinin çişi gelmez…Eczacı Engin Ümmeoğlu Lisesi öğrencisi öğretmeninde zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını sever…(Dedikten sonra.. Kitleye döner şaşkınlık içinde didonun arkasında yarım daire şeklinde farkında olmadan hazır ola geçmiş kitleye rahat komutunu verir. Ve kitle hep birlikte. Sağol!!!!!!Diye bağırarak kendine gelir
Ece:        Tamam abi  oldu bu iş. Baksana içimizde doğuştan tiyatrocular varmış da haberimiz yokmuş…
Canan:         Yalnız bir sorun var..
Ahmet:    Neymiş
Canan:        Hadi idare bizi destekledi diyelim. Ki evet sıkıntı olmaz o konuda. Başımızda mutlaka bir sorumlu hoca olsun isteyeceklerdir. Kim olabilir ki. Kim bize destek olur..
Dido:     Ya yeni gelen fizikçi var ya. O bize yardım eder. Adam ilgileniyormuş baya bu sanat sepet işleri ile. Hem edebiyatçı da var ya, şu şişman Rambo,  o  da yardım eder bence.
Canan: Ha oldu al sana iki şişman Rambo. Yanına bir de esas kız koy tam olsun Ne lan bu aksiyon filmi çekiyoruz burada..
Dido:  İyi adamlar ya onlar. Hem bi kere ikisi de şişman değil birinde hafif bir balkon var karın bölgesinin üstünde o kadar. Diğeri de eridi zaten bu sene baya sayemizde..
Ece: Dışardan pek öyle gözükmüyor ama hadi öyle olsun Dido. Hem bizim için önemli olan dış görünüş değil. Sanatçı kişilikleri demi ama..
Didem: Zaten bizim okulun kadrosu aslında on numara len..Hepsi, bütün hocalar yardım eder aslında.. Murat sizin dersinize de giriyor zaten demi fizikçi.. Bir konuşsana sende..
Salih: Ulen Dido işin içinde bi çıkarın olmasa hayatta böyle konuşmazsın. Daha dün saydırmıyor muydun bu hocalar çok vicdansız, çok acımasız diye..
Dido: Ben bizim okulun hocalarından bahsetmiyordum ki.. Genel konuşuyordum.. Ha illa alınmak isteyen varsa, üstüne yan okul öğretmenleri alınabilir. Yani yan okuldan bahsediyodum oranın öğretmenleri çok  katı imiş.. Ben Hüseyin in yalancısıyım o öyle dedi..
Salih:  Yemin ediyorum çok değişik insansın sen Dido.  Ulen Hüseyin kim yıllardır arkadaşız biz seninle, senin Hüseyin diye bir arkadaşın olmadı ki hiç.. Sen var ya kızım sözüm bitti len sana..
Dido:  Allah’ın dingili benim özel hayatım olamaz mı.. Her şeyi anlatacak değilim sana.. Bizim Hüseyin’le gayet seviyeli bir ilişkimiz var.. Senin aklın ermez..
Salih: Tamam kızım tamam iki gün sonra iddia yapalım gel ortak olalım dersin ama…
Dido: (el işareti ile hadi len der)
Ece: Neyse millet şu hoca mevzusuna dönsek. Sen konuşacan mı fizikçiyle..
Murat:    Ya konuşmasına konuşayım da o eleman beni korkutuyor biraz ya Diğer Edebiyatçıyla mı konuşsak.. Gerçi onunda işi başından aşkın. Adamın omuzları çöktü iki ay içinde idareci olunca..
Ahmet:     Nasıl korkutuyo ya? Naptı ki adam.. Ben hiç kötü şeyler duymadım adam hakkında..
Murat:        Ne bileyim birader adam bi çok sert bi çok yumuşak.. Biraz dengesiz yaniii…Günü gününe uymuyor. Dolar kuru gibi. Bi yükseliyor bir de bakmışsın hooooop sert bir düşüş. Oluyor süt liman. Değişik yani çözemedim.
Ece:        Ya Murat sen çok mu normal sin. Hahaha. Diyene bak. Daha dün çok stresliyim deyip sınıfın ortasında 40 şınav çekmedin mi...Durdurmasak burdan Soma’ya kadar koşacaktın be ..Bizim memleketin genel olarak bir denge sorunu var zaten.. Şarkılara bak, dizilere bak. En çok izlenen dizi bu ara Çukur muş yarın Yüksek Yüksek tepeler olur..
Murat:     Orası öylede bu eleman biraz farklı..
Canan:    Nesi farklı Murat. Söyle anlayalım.. Sana bir şey mi yaptı..
Murat:    Ya geçen hafta dersteyiz.. Ben yanımdaki elemana bir şeyler diyordum. Beşiktaş Galatasaray maçı alt diyorum. Eleman uyardı beni..
Canan:    Eeeee napacaktı adam. Aferin oğlum ne de güzel konuşuyorsun devam et mi diyecekti..
Murat:    Ya orası öyle de o attığı bakış var ya bana. Anam anam.. Kafamı kaldırıp göz göze geldiğimde bi tırstım. Sanki geceleyin araba farına maruz kalmış tavşana döndüm. Ya da ne bileyim aslan görmüş ceylana …Öyle kaldım..
Ahmet:        Neye döndün neye döndün…Araba farı yemiş tavşana mı.. Senin yaptığın benzetmeye ben. Bu ara fazla belgesel mi izliyon oğlum sen o nasıl benzetme len. Allah aşkına bi göstersene o araba farı yemiş tavşan nasıl oluyor.. Ya da aslan görmüş ceylan
Murat:    Peki len sen kaşındın.    Geç karşıma o zaman. Sen hocasın  bende Murat. Birden göz göze geliyoruz. O sırada müzik girer..(iyi kötü çirkin müziği) birden efsunlanıp kendilerini kaptırırlar…Birbirlerine dik dik bakıp sahnenin ortasına gelirler.. Yine birbirlerine bakarak daire şeklinde dolanırlar. Bellerinde silah varmış gibi silaha sarılırlar…Silah patlar. İkisi de yere düşer.. Diğer elemanlar büyülenmiş gibi Murat la, Ahmet’e bakıp. Alkışlamaya başlar..
Canan:    Tamam millet olay bitmiştir.. Fizikçiyle gidip konuşuyoruz. Sorumlumuz o  olsun. Baksanıza adamın gizli güçleri var sanki. Oyun kötü olursa seyirciye bir bakar pir bakar.. Tavuk su içer allaha bakar..(Kibariye’nin tavuk su içer Allaha bakar şarkısı girer) Text’i de o ayarlar. Bizde yaldır yaldır oynarız..
Sahne sonu…Oyuncular sahneden ayrılır.
Sahne 2;
Pelin (anlatıcı): E nasıl gidiyor millet eğleniyor muyuz. Nasıl geçti ilk perde sizce biz bu işi kıvırabilir miyiz. Ekibi kurana kadar neler çektik bilemezsiniz. Texti yazarken hep erkek adları kullanmışız. Size bir sır vereyim mi. Cengo diye bir karakter vardı text’in başında. Allah sizi inandırsın erkeksizlikten Cengo’yu, Dido yapmak zorunda kaldık. Evet bu bölümde sosyal mesajlarımız var. Bol sosludur tuzu yağı   kıvamındadır. Alıp almamak size kalmış. Ha bi de arkadaki f 21, (seyirciler içinden bir kişi hemen kendine çeki düzen verir) baba whats’up tan kız arkadaşınla yazışmayı bırak. O hatundan sana yar olmaz. Oyuna odaklan oyuna (gözüm üstünde iki parmak işareti yapar)..Hadi bakalım izlemeye devam.

(Can hoca öğrencilerin bulunduğu sınıfa girer ve konuşmaya başlar.
Can hoca:     Arkadaşlar merhaba.. Sanırım okul olarak bir tiyatro yarışmasına başvurmuşsunuz..
Dido:    Yaptık öyle bir hata hocam …Sizi de  hatamıza ortak etmek istiyoruz
Can hoca:    Olur neden olmasın. Arkadaşlar olabildiğince rahat olun burada resmiyete gerek yok. Ders işlemiyoruz. İlk önce bunu söyleyeyim. Tiyatro hem eğitici hem öğretici muhteşem bir sanatsal etkinliktir
Ece fısıltılı bir sesle yanındakilere döner:    Aha dakka bir gol bir biz tiyatro diyoruz adam eğitim öğretim diyor. Valla yandık millet. tiyatro ayağına bu adam fizikten ek ders yapmak isterse buyurun cenaze namazına
Can hoca, Ecenin olduğu tarafa döner bir şey mi diyecektin Ece duyamadım seni..
Ece yarı alaycı bir ifade ile:    Ha yok hocam ne güzel işte hem eğitim hem öğretim tiyatro da bile. Eğitim şart hocam..
Can hoca:    Evet arkadaşlar size iki sorum olacak..
Murat:    Hocam fizikten mi, tiyatrodan mı
Can hoca:    Görünen o ki içimizde tiyatro yapmaya doğuştan kabiliyetli arkadaşlar var. Murat tın demi sen. Seçmeli ileri fizik alıyordun..
Murat:    Hocam evet ileri fizik alıyorum ama o fizik o kadar ileri ki ben sürekli geri de kalıyorum, ben onun kadar ilerleyemiyorum. Yani af edersiniz ama ben haddimi bilirim hocam. Daha fazla ileri gitmek istemiyorum..
Can hoca:    İşte arkadaşlar tiyatro yaparken ilk yapmamız gereken Murat gibi yetenekli arkadaşlarımızın fazla ileri gitmesine engel olmak..
Hep birlikte gülüşmeler..
Canan:    Hocam o biraz zor ama elimizden geleni yaparız siz merak etmeyin. Hocam bu arada fark ettiniz mi hala bize soru sormadınız
Can hoca:    Peki ilk soru geliyor. Aranızda daha önce tiyatro ile ilgilenen oldu mu. Her hangi bir skeçte, her hangi bir oyunda yer alan var mıydı
Ahmet:    Hocam ilkokulda oynadığımız müsamereler de buna dahil mi
Can hoca:    Sen karar ver
Ahmet:    Hocam o sayılıyorsa evet. Sahne tozu yuttum yani hatta ilkokulda to be or not to be demişliğim bile var. Gerçi oyunun sonunda biraz altıma kaçırmışım bedeni zorlamaktan. Ama role o kadar kaptırmışım ki kendimi, pantolonuma yayılan ıslaklığı ter sanmışım …Sanat için ilk dayağımı  da annemden o zaman yedim..
Anne sesi efekti verilir.(Gözün kör olmasın bu kaçıncı.) aha kulağım çınladı galiba. Sanatçı olmak zor hocam kimse sizi anlamıyor. Anneniz bile olsa
Can hoca gülerek: O Ahmet harikasın William Shaekespir’le tanışmışlığın da var yani
Canan:        Hocam William’ı ile değil ama komiser olan Şekspirle tanıştım.. Kadir İnanır oynuyordu.. Çok iyi film di hocam..
Can hoca:        Anlaşılan sınıfımızda gerçekten müthiş yetenekler var. Demek bu oyunla o yetenekleri açığa çıkarma şansımızda olacak.. Ne mutlu bu hızla devam edersek seneye bir film çeker  Oskar’a bile katılabiliriz..
Ece:    Hocam ben Bertold Brechti ve Dario Fo’yu da duymuştum…
Can hoca:    Oooo harika.. Nerden duydun Ece
Ece:    Sizden iyi olmasın lise 1 de bir edebiyat hocamız vardı o çok bahsederdi.. Ha birde Finlandiya’nın eğitim sisteminden.. Çok iyi olduğunu söylerdi.. O eğitim sistemini örnek almamız gerektiğinden bahsederdi.
Can hoca:    İlginç..
Ece:        Hatta Dario Fo’nun ünlü bir sözünü çok sık tekrar ederdi.
Can hoca:    Neymiş o söz hatırlıyor musun..
Ece:        Bazı şeylerin tutarlılığı tuttuğun şeye bağlıdır.
Can hoca:     O çok tutarlı bir laf ta. Bu laf pek de Dario Fo ya ait değilmiş gibi geldi bana
Ece:  Hah bi dakka tamam buldum. Başımız önde dimdik yürüyoruz. Zira boğazımıza kadar boka battık..
Can hoca:    Hocanızın haklı olduğu yerler var tabii ama biz yine de demin söylediğin o üç harfli ve insan dışkısı anlamına gelen kelimeleri pek kullanmayalım Ece. Malum bu çatı altında pek hoş olmaz. Ne oldu peki o hocanıza bilen var mı…
Ece:        Var hocam eş durumundan Finlandiya ya tayini çıktı...
Hep birlikte gülüşmeler ve hafif bir alkış..
Can hoca:     Evet arkadaşlar..Dario Fo olsun, Bertolt Brecht olsun bizden de Haldun Taner gibi şahsiyetler tiyatro tarihinde önemli şahsiyetlerdir. Hepsi birer ekolü temsil ediyor.. Bende hem Dario Fo’yu hem de Brechti özellikle çok severim..
Canan:    Neden hocam
Can hoca:    Hem güldürür hem de sağlam düşündür.
Ahmet:    Yapmayın hocam ya yine mi…
Can hoca:    Hayırdır Ahmet ne oldu ki
Ahmet:    Hocam sadece gülsek, düşünmesek olmaz mı..
Can hoca:    Yok biz düşündüreceğiz seyirci gülecek merak etme iki işi aynı anda yapmaya caz..
Murat:    Hocam yeni çağın son bilgesi sizin de adaşınız Can Yılmaz hazretleri bile ne diyor..
Can hoca:    Cem Yılmaz değil miydi o Murat..
Murat:    Ha evet abisinin adı Can Yılmazdı doğru Hocam.. Gülmekle düşünmek aynı anda yapılabilen bir eylem değildir diyor..
Can hoca:  (hafif sinirlenerek)    Peki Cem Yılmaz hazretleri bu iki eylemin hangi organlarla yapılacağını da belirtiyor mu..
Murat:    Hocam mevzuya çok derin bir yerden girdiniz ama benim özel bir organ seçimim yok.. Ben gülerken organ ayrımı yapmam. Tüm bedenimle gülerim. Yüzümden başlar sonrasında allah ne verdiyse aşağı doğru…
Can Hoca: Tamam tamam anladık Murat. Gülerken organ ayrımı yapmıyorsun.
Can hoca:    Yani düşünmeden illa gevrek gevrek gülelim diyorsunuz..
Cansu:            Hocam ağzımızdan salyalar saçarak güleceğimiz bir oyun oynayalım. Yani ne olur düşünmeyelim sadece gülelim
Can hoca:    Düşünme ile olan bu muhteşem ilişkinizin beyin denen organa olan düşkünlüğünüzle bir ilgisi olabilir mi diye sormayı düşünüyordum ama nedense birden vazgeçtim..
Cansu:     Hocam aynen dediğiniz gibi fazla kurcalamak istemiyoruz beynimizi bozulmasından korkuyoruz.. Tamamen onu düşündüğümüz için..
Salih: Hocam beyin dediniz de, ben beyinden soğudum ya..
Can Hoca:  Ooo Salih sende buradaymışsın. Söyle bakalım neden soğudun  beyinden..
Salih: Sizin yüzünüzden hocam, Bi de bizim Nuri abi den
Can hoca: Benim yüzümden mi neden..
Salih: Geçen derslerde beyin in yapısını ve işleyişini gösteren bir belgesel seyrettirmiştir diniz.. Hatırladınız mı ?
Can hoca: Evet Nöro Science Uzmanı Doktor Kerem Öncel’in sunumu idi. Ne olmuş ki..
Salih: Adam bile söylüyor. Beynin ne yaptığı belli değil biz uğraşmazsak o yan gelip yatıyormuş. Beyin bizi sömürüyor hocam. Isınma duygusu bile yokmuş. Bi de ne o öyle, 1000 gram et, 200 gram yağ, bir çorba kaşığı tuz, iki tane kesme şeker. Böyle organ mı olur ya. Köfte tarifi gibi…Ya hocam anlamadınız mı. Beynin salatası bile var. Bizi yönetebilecek bir organın salatası olur mu. Salata beni yönetebilir mi hocam. Ondan ben artık beyne karşıyım…
Can hoca:        Meseleye hiç böyle bakmamıştım. Peki Salih hangi organınla düşüneceksin..
Salih:        Artık bakacaz  hocam,  bulacaz bu fani bedenden uygun bir organ.
Can hoca:    Yok zaten Salih sen gerçekten yorma kendini senin yerine mutlaka biri düşünür artık..
Ahmet:    Hocam gördüğünüz gibi çok fazla düşünmeyeceğimiz seyirciyi de yormayacağımız beynimize fazla yüklenmeyeceğimiz bir skeç oynasak nasıl olur..
Can hoca:    Bu sözlerden sonra kendi beynimi yakmamak için galiba sizinle aynı fikir de olsam iyi olacak. E peki nasıl bir şey düşündünüz..
Ece:            Hocam daha çok böyle freş bir şey düşünüyoruz..
Can hoca:    Freş ne Ece
Ece:    Hocam işte freş böyle stand’up tadında, güldür güldür tadında bir şey düşünmüştük

Can Hoca:        Ben aslında eğitim sistemimizi eleştiren hazır elinize böyle bir fırsat geçmişken hafiften ben dahil hocalarınıza tii ye alan bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm
Ahmet:    Hocam teessüflerimizi sunuyorum. Bizim eğitim sistemimizin eleştirilecek nesi var ki …
Can hoca:    (şaşırarak) Yok mu gençler. Yahu derslerde hem biz öğretmenlerden, hem okul idaresinden, hem de ders saatlerinin fazlalığından tutunda, sosyal etkinliklerin az olmasına eğitim sisteminin ezberciliğinden yakınan, yakınmakla kalmayıp işkembeyi Kübra’dan sallayan,  açıp ağzını gözünü yuman ben miydim…
Ahmet:    (Sahneye doğru yürür. Seyirciye doğru döner. Ve seyirciye doğru konuşur.) Az sonra söyleyeceklerim sadece  sizin ve benim aramda aman ha dışarı da sağda solda anlatayım demeyin....O halimize, bu halimize, şu halimize  bakmazlar anamızı ağlatırlar. Pardon ağlatmazlar anamıza şaka yaparlar.. Bana şaka yaparlar, size şaka yaparlar hem de el şakası olabilir bu. Baştan söyleyeyim
Ahmet:    Hocam şimdi şurada anlaşalım. Bizim eğitim sistemimiz fevkaladenin fevkinde iyidir. Öğretmenlerimiz mükemmeldir. Okullarımızda sosyal etkinlikten geçilmez. Spor etkinlikleri desen ooo gırla. Bilimsel başarı mı; Her yıl KPSS, ÖAGBT, TYT, AYT ve benzeri bilumum sınav birincileri nerden çıkıyor, (Sahneye döner bir de seyirciye  sorar.) Nerden çıkıyor? (Hafif bekler ve cevabı kendi verir.) Yine bizden, bizim ülkemizden. Bu kadar çok sınavda sürekli birinci çıkaran bir ülkenin eğitimi geri olabilir mi? O kadar iyi bir eğitim sistemimiz var ki Üniversite sınavında baraja bile gerek görmüyoruz artık.
Can Hoca: Şaşkınlık içinde. Ahmet valla pes. Böylesine saçma sapan bir yorum nasıl bu kadar mantıklı ifade edilir onu da sende görmüş oldum. Bu da bir meziyettir. Tebrik ederim evladım. der ve Ahmet’i sarılarak öper.
 Ahmet: Teşekkür ederim Hocam teveccühünüz. (diyerek devam eder.) Ha mevzu şu meşhur Pisa sınavı ise sorun Pisanın acılı olmasından kaynaklanmaktadır. Yapılacak ilk Pisa sınavının kaşarlı sucuklu olması konusunda Bominos pizzadan gerekli destek sağlanacaktır. Bominos Pizza, eğitim söz konusu olduğunda, kaşardan sucuktan hatta mantardan tasarruf etmenin söz konusu olmayacağını açıklıkla ifade etmiştir. Böylece istenilen başarı düzeyi kesinlikle yakalanacaktır… Seyirciye bakar. Ne oldu ne bakıyonuz.  Kötü şeyler söyleyecem sandınız demi. Oldu canım. Bende sizi seviyorum. Öpüldünüz gıdılarınızdan..
Can hoca:    Büyülenmiş bir şekilde Ahmet’in yanına gider. Bravo Ahmet. Seni bir kere daha tebrik ediyorum. Çocuklar sizde aynı şekilde mi düşünüyorsunuz…
(mehter marşı girer 10 saniye)
Öğrenciler hep bir ağızdan. Evet hocam!!! Aynen hocam!!Yaşasın Türk Milli eğitim sistemi. Kahrolsun acılı pizza. Yaşasın sucuklu kaşarlı. Ve Kırkağaç’ın meşhur pideli paça çorbası..

Can hoca: (Can Hoca iyice afallamıştır)    Ahmet allah benim belamı versin. Bu Eğitim sisteminin yıllardır içinde olan biri olarak bu farkı göremedim. Beni aydınlattın. Resmen  bana ışık oldun bu ışığı istisnasız her organımda hissediyorum Ahmet Hatta..(Arkasına döner. Orayı gösterir) orada bile..
Dido:        Hocam ilkemiz yaşam boyu eğitim. Eğitim her yaşta şart!!!!
Can hoca:    Peki oyunumuz hangi mevzu üzerine olsun…Bu kadar zeki olduğunuza göre bu konu üzerine de düşünmüşsünüzdür…
Ece:        Aslında düşündük hocam. Sizin de uygun bulmanız halinde tabii..
Can hoca:    Nedir oyunun mevzusu..
Ece:        Finlandiya daki eğitim sistemini eleştiren bir oyun oynamayı düşünüyoruz. Çok freş bir konu..
Can hoca:    Finlandiya’daki eğitim sistemi mi? O da nerden çıktı. Hem ne varmış ki Finlandiya daki eğitim sisteminde. Adamlar her yıl bütün branşlarda ilk üçe giriyor. Matematikte, Fende, Dil ve anlatımda..
Canan:    Hocam eğitimde tek rakibimiz onlar.. Onların eğitim sistemini eleştiren bir oyun oynarsak ve bunu ülke satına yayarsak dünyada eğitimdeki en büyük rakibimizden kurtulmuş oluruz. Böylece her yıl sırf onlara yetişecez diye değişip duran bir sınav sistemi olmaz ve bir sınav sistemine göre çalışır ona göre üniversiteye gireriz. Ya da giremeyiz
Can hoca:    Yok gençler yok siz beni resmen oyuna getirdiniz. Benimle iyi dalga geçtiniz. Bu resmen çalışılmış bir şey. Bu kadar ince düşünebilen bir zekaya sahipseniz, böyle bir kurguya sahip oyun oynayabilecek bir oyun düşünebiliyorsanız, bence bizim eğitim sistemimiz hakikaten mükemmel. Finlandiya’nın bizim eğitim sistemimizden öğrenecek çok şeyi var. Peki oyunun adını düşündünüz mü…
Murat: Düşündük hocam
Can hoca: Oyuna gelen öğretmenin trajik sonu ya da fizikçinin ıstırabı değil demi…
Salih: Merak etmeyin değil hocam. Bu skeç bir başlangıç..
Can hoca:   O zaman bana ne ihtiyacınız vardı ki..
Canan: Size ve diğer öğretmenlerimize her zaman ihtiyacımız var..
Bütün öğrenciler öne doğru yürür. Her türlü zorluğa ve imkansızlığa rağmen biz siz ve sizin gibi öğretmenlerimizin eseriyiz..
Can hoca: E hadi şu oyunun adını söyleyin de bitirelim bu işi..
(Hep bir ağızdan.)  Oyuna gelmenin dayanılmaz hafifliği..

Yazan: Haşim cem çelik





SON EKLENENLER

Üye Girişi