KİTAP ve KÜTÜPHANELER

Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil

İSLAM DÜNYASINDA KİTAP VE KÜTÜPHANE - EKREM ÖZDEMİR

Kimi kaynaklarda Fahred- din Razi’ye kimilerinde ise İbn Rüşd’e atfedilen bir rivayetle başlayalım: “Hayatımda iki gece kitap okumadım. Biri evlendiğim gece, diğeri babamın öldüğü gece.” Okumayı Allah’ın, yazmayı Resulü’nün emrettiği bir dinin mümessillerine de böyle bir miras yakışırdı ancak. İslam medeniyetinin kitapla kütüphane anlamında ilk teması Emeviler döneminde karşımıza çıkıyor. Kur’an-ı Kerim ve hadislerin telifi konusunda yüksek hassasiyet gösteren ulemanın şahsi gayretleri sonucu ortaya çıkan çalışmalar, ilk kütüphaneler olarak addedilir. İsmail Erünsal’ın verdiği bilgilere göre hadisçi İbn Sihab ez-Zühri, Abdülhakem b. Amr el-Cumahi, Ebu Kilabe el-Cermi, Su’be b. Haccac, Küreyb, Ebu Amr b. Ala, Urve b. Zübeyr ve İbn Cüreyc gibi âlimlerin özel kütüphaneleri, ilk dönem kütüphaneler arasında gösterilir. İslam’ın ilk dönemlerinde birer araştırma kurumu işlevi de gören Beytü’l-Hikme veya Darü’l-Hikmeler sonraki dönemde Darü’l-İlimlere dönü¬şür. (İsmail Erünsal, Ortaçağ İslam Dünyasında Kütüphaneler, Osmanlılarda Kütüphaneler ve Kütüphanecilik, Timaş Yayınları, 1. Baskı, Mart 2015, İstanbul, s. 26.) Bugünkü anlamda ilk kütüphane Şam’da bir araştırma merkezi işlevi gören (ve içinde kütüphanenin de bulunduğu büyük bir ilim merkezi olan) Beytü’l-Hikme’de kuruluyor.


İlk Müslüman kütüphaneci

Beytü’l-Hikme’deki kütüphane, Halife Abdülmelik zamanında teşkilatlandırılıyor ve ilk Müslüman kütüphaneci “sahibü'l-mesahif” sıfatıyla görevlendiriliyor: Adı Sa'd, görevi ise Mushafların sahibi olarak onları muhafaza etmek. Hilafetin merkezi Abbasilerle birlikte Bağdat’a geçtiğinde Beytü’l-Hikme çatısı altında İlmî faaliyetler sürüyor. Grekçe, Latince, Süryanice, Pehlevice ve Farsça eserlerin Arapçaya çevrildiği Halife Mansur dönemini müteakip, Harun Reşid döneminde Bağdat'ta 794 yılında ilk kâğıt fabrikası kuruluyor. 711 yılında Basra'da kâğıt atölyelerini kurması kültür tarihinin bir jönüm noktasını oluşturur.

Bugün İslam’ın ilk önemli İlmî nerkezi sayılan ve İlmî faaliyetsin merkezi olan Bağdat’taki Jeytü’l-Hikme Harun Reşid döneminde açılıyor. Sarayda kurulan zengin kütüphane buraya nakledilerek ılım faaliyetleri güçlendiriliyor. Beytu'l-Hikme’nın en verimli dönemi Halife Me’mun dönemindedir. Eflatun, Aristo, Hipokrat. Galen, Euclides ve Batlamyus, bu dönemde eserleri telif edilen yazarlar arasındadır. Moğollar Bağdat'ı istila ettiğinde. Nasiruddin Tusi’nin 400.000 kitabı bu kütüphaneden alıp İlhanlı topraklarına taşıdığı rivayetler arasındadır.

Kütüphanecilerin yüksek maaşı

Tarihe not düşmek adına bir ayrıntıya yer verelim: 1226-1242 tarihlerinde yöneticilik yapan Halife Mustansır döneminde yapılan Mustansıriyye Medresesinde adı "Hizanetü’l-Kütüb” olan kütüphanenin personel kadrosu nazır, hafız-ı kütüb ve hafız-ı kütüb yamağı şeklindedir. Medrese görevlileri arasında müderristen sonra en yüksek maaş kütüphane sorumlusu hafız-ı kütübe aittir. Doğuda bunlar yaşanırken Endülüs'te Müslümanlar Kurtuba (Cordoba), İşbiliye (Sevilla), Meriye (Almeria), Batalyeus (Badejoz), Tuleytula (Toledo), Sarakusta (Saragosa), Belensiye (Valencia) gibi şehirlerde kurdukları kütüphaneleri zenginleştirmekle meşguldürler. Endülüs'te kütüphanecilik an-layışına yeni bir mekân dâhil olur:

Mescit Kütüphaneleri.
Kurtuba, Maleka ve İşbiliye'deki Ulu Cami mescit kütüphaneleri bunlar arasındadır. Kurtuba Ulu Camii’ndeki kütüphane bu şehrin II. Ferdinand tarafından 1237 yılındaki işgali sırasında yerle bir edilmiştir ki rivayete göre yakılan kitaplar arasında Hz. Osman Mushaf’ı da yer almaktadır. Yine Gırnatada binlerce kitap Isabella ve Ferdinand'ın emriyle yakılmıştır. Kardinal Ximenez de Cisneros İslam kültürünün izlerim silmek için olanca gayreti ile çalışmış ve Biberrambla meydanında düzenlenen bir kut-lamada bir milyonun üzerinde kitap yaktırmıştır.

Zenginlik alameti: Kütüphane

Endülüs’te soylular ve servet sahipleri arasında zengin bir kütüphaneye sahip olmak, dönemin modası hâline gelmiştir. Soylular, kütüphaneleri ve kütüphanelerindeki nadir eserlerle övünmektedirler. Endülüs’te kurulan İslam kütüphanelerinden başka, Eyyübiler (1171-1462), Hamdaniler (905- 1004), Ammaroğulları (1070- 1109), Zengiler (1127-1233), Memlükler (1250-1517), Büveyhiler (932-1062), Samanıler (819-1005), Gazneliler (963- 1186) ve diğer Müslüman devlet ve hanedanları zamanında, farklı coğrafyalarda, özel koleksiyonlar yanında eğitim, ibadet kurumlan bünyesinde pek çok kütüphane kurulmuştur. (Ayhan Tuğlu. “Medeniyetimizde Kütüphaneler ve Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi". Düşünen Şehir Dergisi. Sayı: 12. Temmuz. 2020. s. 76.)

İslam medeniyetinde kitap ve kütüphaneden bahsederken anmadan geçemeyeceğimiz bir diğer konu: Ezher Kütüphanesidir. Hasan İbrahim Hassan’ın verdiği bilgilere göre bu kütüphane 600.000 civarında kitaba sahip eşsiz bir kütüphanedir. (İsmail Erunsal. OsmanlIlarda Kütüphaneler ve Kütüphanecilik. Timaş Yayınları. Mart 2015. İstanbul, s. 45.)

Halka açık ilk kütüphane

İsmail Erunsal'ın verdiği bilgilere göre; "Kaynaklar el-Cezire ve Suriye bölgesinde bir süre hüküm süren Hamdaniler devrinde kurulan iki önemli kütüphaneden söz ederler. Bunlardan birincisi şair ve âlim Ebu'l-Kasım Cafer b. Muhammed b. Hamdan el-Mavsili (854-935) tarafından Musul’da kurulmuştu. Bu kütüphane, Yakut el-Hamevi'nin naklettiğine göre herkese açık bir vakıf kütüphanesiydi. Her ilim dalında önemli eserleri ihtiva etmekteydi ve özellikle de kurucusunun ilgi alanı dolayısıyla felsefe ve astronomi konusundaki eserler bakımından oldukça zengindi. Haftanın her günü okuyuculara açıktı. Aynı zamanda bir araştırma merkezi olduğu için darü'l-ilm diye ad-landırılan bu müessese Ortaçağ İslam dünyasında kurulan darü’l-ilmlerin de ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Araştırıcılar bu özellikleri dolayısıyla bu kütüphanenin kelimenin tam manasıyla halka açık ilk kütüphane olduğu görüşündedirler.” (İsmail Erünsal. Ortaçağ İslam Dünyasında Kütüphaneler. OsmanlIlarda Kütüphaneler ve Kütüphanecilik. Timaş Yayınları. Mart 2015, İstanbul, s. 53.)

Şahsi kütüphanesi olan sultanlar

Kütüphaneleriyle meşhur Selçuklular, Serahs, Nişabur, Merv, İsfahan, Hemedan, Herat, Save, Rey, Belh, Basra, Musul ve Buhara gibi şehirlerde kurdukları medreselerde birer kütüphane de açmışlardı. Nizamülmülk'ün adına kurulan Nizamiye Medreselerinin en meşhuru Bağdat Nizamiye Medresesi ve kütüphanesidir. İslam medeniyetinin en önemli simalarından biri olan Gazali de bu medresenin baş müderrisidir. Anadolu'yu bir ilim ve irfan yurduna dönüştüren Anadolu Selçuklularının ilk kütüphanesini ise Konya'da Şemseddin Altun-Apa kurmuştur. Kastamonu'da Çandarlı İsmail Bey, Atabey Gâzi ve Muzafferüddin Gazi, Uluborlu’da Alaaddin Bey, Birgi'de Aydınoğlu Mehmed Bey, Kırşehir'de Cacaoğlu Nureddin Bey, Niksar'da Yağı Basan, Diyarbakır’da Zinciriyye ve Hatuniyye, Beyşehir'de Eşrefoğlu, Manisa'da İshak Bey, Kütahya’da Yakup Çelebi ve İshak Fakih, Sivas'ta Gök Medrese ve Buruciye medreselerinde de birer kütüphane bulunmaktaydı.

Selçuklu döneminde kitaba düşkün olan isimlerden bazıları şöyle: Amidülmülk, Sultan Alparslan, Melikşah, Sultan Sencer, Nizamülmülk, Müeyyidül- mülk, Gazzali ve Kuşeyri. Sultan Sencer’in "Hızanetü’s-Sultan” adı verilen bir şahsi kütüphanesi vardı. II. Kılıç Arslan, I. İzzeddin Keykâvus ve I. Alâeddin Keykubad da şahsi kütüphanesi olan Selçuklu sultanlarındandır. (Haşim Şahin, “Selçuklu Kütüphaneler!". Z Dergi. 2015/1. s. 69.)
Anadolu Selçukluları döneminde en fazla kütüphaneye sahip şehir, devletin İznik'ten sonraki başkenti Konya’dır.

Âlimlerin uğrak yeri olması, çok sayıda medresenin kurulması, kütüphanelerin fazlalığı, şahıs kütüphanelerinin çokluğu bakımından Konya ile Büyük Selçuklu hâkimiyetindeki Bağdat büyük benzerlik gösterir. Konya'da medrese kütüphanelerinin yanı sıra âlimlerin şahsi kütüphaneleri de vardı. Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi, Ahi Evren, Evhadüddin Kirmani, Fahreddin Iraki, Hoca Dehhani, Âşık Paşa şahsi kütüphaneye sahip âlimlerden bazılarıdır.

Gelgelelim, Anadolu'da Haçlılar ve Moğollar, Sicilya'da barbarlar, İspanya'da din adamları ve Katolik krallar, saydığımız bu kütüphaneleri yok etmiş, Osmanlı dönemine bu zengin miras aktarılmamıştır.

Vakıf medeniyetinin çocukları

Osmanlı İmparatorluğu, bilindiği gibi aynı zamanda bir vakıf medeniyetidir. Vakıf kütüphaneleri de Osmanlı ilim hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bugün tespit edilebilen 324 vakfiye, Osmanlı kütüphanelerine dair önemli bir rakamdır. İlk vakıf kütüphanesi de Mahmud Paşa Kütüphanesidir. Padişahlar, valide sultanlar, devlet adamları ve ilim adamları tarafından kurulan ve vakfiyesi bulunan kütüphanelerin ilk örnekleri Edirne II. Murad Darü’lhadisi (1435) ve Bursa Umurbey Camii’nde (1440) kurulmuş kütüphanelerdir. "Hamam bedenin, kanalizasyon şehrin, kütüphane de ruhun kirini temizler.” diyen Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethetmeden 23 sene önce vefat eden Molla Feneri, Lyete göre vefat ettiğinde 10000 ciltlik bir kitap koleksiyonu bırakmıştır geride. Fatih’in Edirne Sarayından getirdiği kitaplarla zengin bir koleksiyona sahip olan saray kütüphanesinde, farklı dillerde (Grekçe, Latince, Ermenice, Süryanice, İtalyanca ve İbranice) yazılmış kitaplarda bulunuyordu.

Kitapların hafızı: Molla Lütfi

Süheyl Ünver’in verdiği bilgiye göre; “İstanbul’un fethinden sonra Fatih, Manisa’dan Edirne'ye götürdüğü kitapları önce İstanbul'daki Eski Saraya, sonra Yeni Sarayına naklediyor ve kütüphanesini yeniden istinsah ettirdiği güzel yazılı, güzel nakışlı mühim kitaplarla zenginleştiriyor. Meşhur âlimlerimizden Tokatlı Mevlâna Lütfi’yi burada ilk "hafız-ı kütüp” olarak buluyoruz. Fatih, camiinin etrafında büyük bir külliye yaptırıyor. Sahn-ı seman denilen büyük ihtisas medreseleri için ayrı bir kütüphane kuruyor. Caminin içinde bulunan dolaplarda da naklî (şerî) ilimlere mahsus bir kütüphane yapıyor. Bunlardan başka Ali Tusi adı ile anılan Karadeniz tarafındaki Baş Kurşunlu medresede, Zeyrek adı ile anılan medresede ve Ayasofya medresesinde direr kütüphane daha kuruyor ve buralara da Sahn-ı seman ve Fatih camii kütüphanelerine verildiği gibi Fatih’in kendi kütüphanesinden ayrılan kitaplar veriliyor. (Süheyl Ünver, "İstanbul'un İlk kütüphaneleri“. Ülkü Milli Kültür Dergi- Sayı 17.1942.)

II. Bayezid'den itibaren başlayan Şehnameci geleneğinde, kitap yazımıyla bir şekilde görevlendirilen kişilerin barınma ihtiyaçları karşılanırdı. II. Bayezid İdris-i Bitlisi'ye Eyüp’te bir ev tahsis etmiş ve Bitlisi ömrünün sonuna kadar ailesiyle birlikte orada ikamet etmiştir. Bunun yanı sıra özellikle ekip hâlinde hazırlanması gereken şehname gibi çok ciltli, resimli hacimli kitapların üretimi toplu ve yoğun çalışmayı gerektirdiğinden sorumlu yazarın evinin yanında özel mekânlar inşa edilmekteydi. Saray, ilme verdiği değer kadar kalıcı olacağının bilincindeydi.

En fazla kütüphane yaptıran padişah

İstanbul dışında Edirne, Bursa, Afyon ve Konya’da da kütüphaneler kurulmuştur. Ayasofya, Aşir Efendi ve Atıf Efendi kütüphaneleri I. Mahmud devrindeki önemli merkezler arasında sayılır. Bu merkezlerin bir diğer önemi kütüphanelerin bir eğitim ve ibadet mekânına dönüşmesidir. Sultan I. Mahmud, Osmanlı devletine son parlak dönemini yaşatan padişah olarak kayıtlara geçmiştir. Kitap ve kütüphaneye düşkünlüğüyle bilinen I. Mahmud, hükümdarlığı sırasında en fazla kütüphane yaptıran Osmanlı padişahıdır. Kaynaklara göre toplam 12 kütüphane yaptırmıştır. Hayattayken Ayasofya, Fatih ve Galatasaray'da kendi adına birer kütüphane inşa ettirmiş, Nuruosmaniye Kütüphanesi ise vefatından sonra bitmiştir. Süleymaniye Camii içindeki kütüphaneyi yeniden düzenletmiş, Revan Köşkünü kütüphaneye dönüştürmüştür. III. Osman döneminde inşa edilen Nuruosmaniye Külliyesi Kütüphanesi, 5.000 ciltlik kitap koleksiyonu ile dönemin mühim kültür merkezlerinden biri olmuştur.

Türkiye kütüphanelerinde; Türkçe, Arapça ve Farsça başta olmak üzere 250.000-300.000 cilt içinde 600.000 yazma eser olduğu tahmin edilmektedir.

Millet Kütüphanesinin mucidi: Ali Emirî Efendi

17 Nisan 1916'da Diyarbakırlı Ali Emiri Efendi ilk Millet Kütüphanesini kurmuştur. Bütün ısrarlara rağmen kütüphaneye isminin verilmesini istememiş, “Ben bu kitapları milletim için topladım ve milletime armağan ediyorum; kütüphanemin ismi de ‘Millet Kütüphanesi' olacak!” demiştir. 1924'ten itibaren binaları kullanılamayacak durumda bulunan Reşid Efendi, Carullah Efendi, Hekimoğlu Ali Paşa ve Pertev Paşa gibi önemli vakıf kütüphanelerinin kitapları, Millet Kütüphanesinde toplanmıştır. Ancak 1962’de kütüphane halk kütüphanesi konumuna geçince bu kitaplar Süleymaniye Kütüphanesine nakledilmiştir. 1981’de İl Halk Kütüphanesinin Laleli’deki Simkeşhane binasına taşınması üzerine kütüphane tekrar Millet Kütüphanesi kimliğine kavuşup “Fatih İlçe Halk Kütüphanesi” olarak hizmete devam etmiştir. Bugün Millet kütüphaneleri ile bu ruh devam etmektedir. (Melek Gençboyacı. “Millet Yazma Eserler Kütüphanesi". Z Dergi. Kütüphane Sayısı, 2021/5, s. 162-164)
Türkiye Diyanet Vakfı Dergisi

 

Alt Kategoriler

Bu bölümde kitap ve kitap okumayla ilgili şiirleri yayınlamaya çalışacağız. Elinizde bu türden doküman varsa gönderebilirsiniz.

SON EKLENENLER

Üye Girişi