Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ARUZ İLE ŞİİR YAZMAK/İSKENDER PALA

Pek çok dostum, öğrencim, okuyucum zaman zaman şiir çalışmalarını bana gösterir, fikrimi edinmek isterler.

Bilhassa aruz ile yazanlar, bazen bir gazel, bazen bir beyit, bazen bir kıta üzerinde kendilerindeki şiir yeteneği hakkında birkaç kelam etmemi de beklerler. Hemen hepsine çok okumalarını ve az yazmalarını tavsiye ederim. Aruz ile yazmanın şart olmadığını da ilave ederim. Çünkü aruzu tercih eden şair adayı gençlerden çoğunun kullandığı dil, kendi çağının, yaşının ve yaşıtının dili değil, neredeyse ağdalı bir Osmanlı Türkçesini andırır. Aruz ile yazmanın tabii neticesidir bu. Eğer vezin kaygınız var ise Osmanlı Türkçesinin kelimeleri sökün edip gelir mısralarınıza. Sonuçta uzun hece kaygısı, zihaf ve imalelerden vareste olma yahut aruz tef’ilelerine uydurma endişesi gibi sebepler bilhassa şiir heveslisi gençlerin manzumelerini anlaşılmaz kılar, anlamda zorlamalara kapı aralar veya düpedüz anlamsızlaştırır. Sınıf arkadaşına bile derdini anlatamayan, kendi yaşında birisinin bile dilini anlamakta zorlandığı şiir, amaca uygun şiir sayılmaz. Oysa bir şiir, muhatabın okuması, ondan haz duyması, ruh ve gönül dünyasını zenginleştirmesi, estetik zevke ulaşması gibi gayeler taşımalıdır. Okuyanın anlamadığı veya anlamakta zorlandığı, çağının okuyucusuna ve edebi zevkine hitap etmeyen bir şiir, aruz ile de yazılmış olsa, kafiyeleri ve redifleri fevkalade başarılı da bulunsa, hatta ahengi ve müziği çok zengin çağrışımlara da kapı aralasa, bana göre, yitik bir hazineden öte geçemez.

Evet, şiirde aruz kullanılabilir, bu bir zenginliktir; lakin aruz ile yazacağım diye mânâdan veya söyleyişten fedakârlık da yapılmamalıdır. Bu yüzden günümüzde aruz ile yazılmış pek çok şiiri başarısız bulurum ben. Çünkü aruz, ister istemez anlamı lügat sayfalarında kalmış eski kelimeleri dayatır, bu da gerek şairi, gerekse okuyucuyu şiirden uzaklaştırır, manzume işçiliğine yöneltir. Bu işçilikte hiçbirimiz bir Fuzuli, bir Bakî, bir Nedim olamayacağımıza göre, yazdığımız şiir de eskileri taklitten öte geçemeyecektir. Oysa biz kendi zamanımızın şiirini dillendirmeye muhtacız. Kaldı ki şiir sanattır, manzume ise zenaat. Hem aruz ile söylemek, hem muhatabın anlayacağı bir dil tutturarak manzumeyi aşıp hakiki şiire ulaşmak, işte bu bakımdan çok önemli, ama önemli olduğu kadar da zordur. Bu zorluğu aşıp aruz ile manzume değil de bizatihi şiir söyleyen bir sanatçı mutlaka başarılı olacaktır. Başarısını sağlayan ise şiirin şekli değil ruhu olacaktır. Divan şiirinin içindeki ruhu bugüne taşıyan mısralar, hiç şüphesiz şairin başarısını yükseltecektir. Beş yüz yıldır biriktirilmiş bir mirasın zenginlikleri arasından günümüz insanına yeniden söylenecek ne kadar güzel sözler, ne derece zengin mânâlar, ne ölçüde derin fikirler vardır ki bugünün şairi onu bugünün dili ve şiir formu içinde ifade ederse anlamlı olur, muhataba ulaşır, insanları etkiler. Bahsettiğim bu şiiri bir şair aruz ile inşa ederse kaleminden öpülür, mânâya ilave ettiği ahenk parmakla gösterilir. Çünkü böyle bir şiir, tam da kıvamını bulmuş, hani eskilerin ifadesiyle “rânâ düşmüş” demektir ki lezzetinden dimağları mest eder, okuyucuyu kendinden geçirtir.

10 Aralık 2013, Salı

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi