FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL’İN “HAN DUVARLARI”NA NAZÎRE –VEYSEL ÖKSÜZ
Elli yıllık bir mâzi kırbaç gibi şakladı
Yer gök sarsıldı sandım hâfızam durakladı
Anladım ki boş yere geçmiş hep yıllar aylar
Dolmuş dolmuş boşalmış nice kervansaraylar
Vicdanımın sesini derinden duya duya
Nasıl oldu bilmem ki devam ettim uykuya
Dünya benim olsa da işin sonu ayrılık
Düşündükçe yaş damlar gözümden ılık ılık
Böyle düşünenlerin gördüm ki benzi sarı
Yürekleri parçalar bunca hicran dağları
Ne kadar doldursak da boşalacak etekler
Yolda iniş başladı frensiz tekerlekler
Niçin bakmıyor insan şu ağarmış saçına
Hayat tırmanmak demek ölümün yamacına
Bir gün etrafı sarar her taraftan ıssızlık
Ne bir şarkı duyarız ne uzaktan bir ıslık
Yolun sonu göründü bitti kıvrılan yollar
Bir daha geçit vermez bize bu yılan yollar
Her şeyde haber vardı fakat kim dinliyordu
Sanki dağlar ağaçlar derdinden inliyordu
Bazı kimseler vardır düşünür ince ince
Yakınlarından biri toprağa verilince
Neden ölüm korkusu sarartır benzimizi
Nedir böyle bağlayan fâni dünyaya bizi
Toprak bizi çekiyor adım adım kendine
Yüz elli yıl yaşasak sonumuz ölüm yine
Ödümüzü koparır ölüm değil hayâli
Böyle midir hep acep ehl-i dünyanın hâli
Çare bulmak isteyen ölüme kaldı yayan
Bir gün mutlak duracak içinde tıkırdayan
Duyanlara bu toprak bir şeyler anlatıyor
Şahlar krallar diyor hep bağrımda yatıyor
Kulak veren kalmadı bu toprağın sesine
Uzanınca anlarız ölümün şiltesine
Gizli bir ses içimden uyan dedi uykudan
Kalp gözlerin açılsın iç şu çağlayan sudan
Sen sen değilsin diyen bir ses yükseliyordu
Bir aşina sesti bu gönülden geliyordu
Davran kalkıyor dedi âşıkların kervanı
Âşıklar yurt edinmez şu eski viran hanı
Kervancı başını bul, durma ara her yeri
Fakat kervancı sende hem de senden içeri
Bir deva bulmak için sinendeki yaraya
Tabiplerin şâhını verdi kervansaraya
Gül bahçesi kesilir gönlünün her bucağı
Artık ebedî sönmez o yakarsa ocağı
Kaybetme bulamazsın kervan çöle dalıyor
Düşünecek zaman yok vakit pek daralıyor
Şu karanlık yolların ondadır son ışığı
Onu bulsan düzelir alnının kırışığı
Sen farkında değilsin fakat derinleştiler
Onun hasretiyle hep yüzündeki çizgiler
Bir zaman her gönülde her yüzde çizgi vardı
Tedavisi müşküldü hatlar karışmışlardı
Halkın bütün eşrafı kim bilir daha kimler
Taşa puta taptılar mabut oldu resimler
Herkesin putu vardı tapardı sabah erken
Canavarlaşmışlardı karanlıkta gezerken
Tam böyle bir zamanda bir ulvî ışık yandı
Mazlum doğranmaktaydı her taraf kızıl kandı
Nurdan ışık elinde kervancı geçti başa
Hakikati anlattı bir sadık arkadaşa
"Bir tecellî oldu Hira Dağından
Lâtı Uzzâyı kır at kucağından
Kırmızı gül topla sevgi bâğından
Bir büyük dâvâya atılmışım ben"
Doğdu sönmeyen güneş nuru zulmeti yedi
Şu âlem var olalı böyle bir şâh görmedi
Başa geçti padişah dedi yürü arkadaş
Cehalete ve zulme açıldı artık savaş
Herkes kavuştu artık ömrünün baharına
Duyanlar müjdeledi ahbabına yarına
Ta o zaman başladı bu ebedî yolculuk
Kervana uymayanda ne ses kaldı ne soluk
İşte o meşalenin sönmedi alevleri
Elden ele geçerek aydınlattı evleri
O nur nerde parlarsa küfrün mumu sönüyor
Onun vârislerinde o nurdan görünüyor
Onun rehberliğinde yol almakta kervanlar
Onun kervanı için kurulmuştur bu hanlar
Kervan durmaz yol alır uzaklaşır gitgide
Sen de katıl kervana varmadan ilk geçide
Yetişmemek korkusu titretirken içimden
Kervandan haber gelir uçarım sevincimden
Artık mutlu olurum içimdeki baharla
Alâkamı keserim o zaman kışla karla
Dünya denen oyuncak bizi ayırıyordu
Yetişmek çok zor deyip ümidi kırıyordu
Yoldan saptırmak için onunla aynı hızda
Gece gündüz dolaştı şeytan etrafımızda
Çok kimseyi aldatıp öldürdü yola gömdü
Çünkü onlara uymak ebediyyen ölümdü
İnsanı azdırmakta neydi bilmem emeli
Kim kervana katılsa kırılır onun beli
Bunlar hiç acımazlar yolda ölüp kalana
Diri diri gömerler insanı viran hana
Sen de ibret aldınsa bu işlerden arkadaş
Biraz çalış gayret et oturma kurup bağdaş
Kervancı vârisleri canlara can katıyor
Varacağımız yeri vatanı anlatıyor
Onlar dağıtır ancak ufku saran sisleri
Sonra gönlüne vurur gerçeğin akisleri
O vuran akislerle ne sırlar beliriyor
Kervancımızın sözü beyinlere giriyor
"Gönlümü çekiyor yârin hayâli
Bir gün aşacağız birçok cibâli
İlk de ben son da ben çember misâli
Kervanda en başa katılmışım ben"
"Onun her hasleti kerem diyorlar
Bulunduğu yere Harem diyorlar
Ondan ayrılmaya verem diyorlar
Böyle bir sultana satılmışım ben"