Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NEŞATİ - GİTTİN AMMA Kİ KODUN HASRET İLE CANI BİLE

GAZEL

1. Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile
    İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile

2. Devr-i meclis bana girdâb-i belâdır sensiz
    Mey-i zehrâb-i sitem sâgar-i gerdânı bile

3. Bâğa sensiz bakamam çeşmime âteş görünür
   Gül-i handânı değil, serv-i hirâmâm bile

4. Sineden derd ile bir âhedeyim kim dönsün
    Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşanı bile

5. Hâr-i firkatle Neşâti-i hazînin vâhayf
    Dâmen-i ülfeti çakoldu girîbânı bile

Vezni: Feilâtün (Fâilâtün) Feilatün Feilâtün Feilün (Falün)

Günümüz Türkçesi
1. Gittin; fakat canı hasretle beraber bırakıp gittin. Ben sensiz olan dostlar sohbetini bile istemem.
2. Sen olmayınca, zulüm zehirine benzeyen şarabı ve durmadan dönen, sırayla sunulan kadehiyle birlikte mecliste şarap dağıtılması, gözüme bir belâ anaforu gibi görünür.
3. Sensiz gül bahçesine bakamam; bahçenin yalnız açılmış gülü değil, nazlı nazlı sallanan selvisi bile gözüme ateş görünür.
4. Dert ile bağrımdan öyle ah edeyim ki, gökyüzü, hattâ onun parlak güneşi bile tersine dönsün, "kıyamet kopsun”
5. Yazık ki, ayrılık dikeniyle dertli Neşati’nin muhabbet sevgili ile beraber olma elbisesinin eteği değil, yakası bile yırtıldı (Zavallı Neşati artık sevgilisiyle hiç görüşüp konuşamaz oldu.)

İzahlar:
1.Birinci mısraın sonundaki bile; beraber, bir arada demektir.
Sohbet-i yârân : (f. is. t.) Dostlar sohbeti.

2.Devr i meclis : (f. is. t.) Meclisin devri, halkası, halka halindeki mecliste oturanlara sâkininin şarap dağıtması.
Girdâb-i belâ: (f. is. t.) Belâ girdabı, belâ anaforu, burgacı
Bile; beraber, hattâ.
Zehrâb-i sitem: (f. is. t.) Zulüm zehri. Zehrâb; zehirli su, zehirli mayi demektir.
Mey-i zehrâb-i sitem : (Zincirleme f. is. t) Zulüm zehri şarabı.
Sâgar-i gerdân (f. s. t.) Dönen kadeh. Eski meclislerde kadehin, halka şeklinde oturmuş olanlar tarafından, elden elel geçirilip devrettirilmesi âdetmiş.

3. Gül-i handân : (f. s. t.) Gülen gül. Bu tabir tamamen açılmış olan gül için kullanılır.
Sevr-i hirâmân : (f. s. t.) Nazlı nazlı sallanan selvi.

4.Çerh-i felek : (f. is. t.) Felek çarkç bir çarka benzeyen gökyüzü.

5. Hâr-i firkat : (f. is, t.) Ayrılık dikeni.
Neşâtî-i hazîn : (f. s. t.) Hüzünlü, dertli Neşati.
Vâhayf, Farsça Yazık! demektir. Bu manada hayfâ ve vâhayfâ kelimeleri de kullanılır.
Dâmen-i ülfet: (f. is. t.) Ülfet eteği. Bu terkiple, şair, sevgilisi ile kendi arasındaki sevgi münasebeti bir elbiseye benzeterek dâmen kelimesiyle de bu münasebetin bir tarafını kastetmektedir.
Çakolmak; yırtılmak, paralanmak demektir.

İZAHLI DİVAN ŞİİR ANT. N.H.ONAN

SON EKLENENLER

Üye Girişi