Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Osmanlı Devleti'nde bir Türk vatandaşının çıkardığı ilk özel Türkçe gazete.

Agâh Efendi tarafından İstanbul'da 1277-1282 (1860-1866) yılları arasında 792 sayı yayımlanmıştır. Devletten yardım al­madan ilk defa bir Müslüman Türk vatan­daşı tarafından çıkarılması dolayısıyla Türk basınının başlangıcı kabul edilmektedir. Agâh Efendi, Tercüman-ı Ahvali neş­retmek için Meclis-i Maârife verdiği dilek­çede ülkede yerli ve yabancı tebaanın Arap­ça, Türkçe ve diğer dillerde gazete çıkar­dığını, kendisinin de bütün gider ve gelir­leri şahsına ait olmak üzere Türkçe bir ga­zete çıkarmak istediğini bildirmiştir. Dilek­çesi Meclis-i Maârifte görüşülerek hazır­lanan raporda, Osmanlı Devleti "bendele­rinden bir zatın gazete yayımlamaya he­ves göstermesinin övgüye değer bulundu­ğu ve basılmasından hoşnutluk duyulacak bu gazete için ruhsat verilmesinin uygun olduğu belirtilmiştir. Agâh Efendi, Tercümân-ı Ahvâl'in ilk sayısını 6 Rebîülâhir 1277 (22 Ekim 1860) tarihinde neşretmiştir. İlk sayılarında başmuharrirlik yapan Şinâsi aslında gazetenin kimliğini belirle­yen kişidir. Nitekim gazetenin çıkarılma­sında ve içeriğinin oluşturulmasında Şinâsi'nin yeri birinci sayıda önemle vurgulanmıştır. Gazetenin amacını ve yayın po­litikasını açıklayan "Mukaddime" de Şinâsi tarafından kaleme alınmıştır. Böylece Türk basınında imzalı başyazı geleneğini ilk baş­latan gazete Tercümân-ı Ahvâl olmuş­tur. Şinâsi mukaddimede bir düşünce ve tartışma gazetesi çıkarmayı amaçladıkla­rını söyleyerek uygar ülkelerin gazeteleri­ni örnek göstermiş, halkı bilgilendirmek adına iç ve dış haberlerin yanı sıra herke­sin anlayabileceği bir dilde eğitici ve fay­dalı yazılara yer verileceğini belirtmiştir. Yazının sonunda yer alan,

"Değil mi Tanrı'nın ihsanı akl ü kalb ü lisan

Bu lutfu et­melidir fıkr ü şükr ü zikr insan" mısralarıyla insanların düşünce ve kanaatlerini açı­ğa vurma haklarını kullanmaları gerekti­ğini söylerken nasıl bir yayın politikası iz­leyeceklerini de ortaya koymuştur. Yalnız pazar günleri 40 x 55 cm. ebadında çıkan gazete dil, habercilik ve içerik bakımından yeni bir gazetecilik anlayışı sergilemesin­den dolayı büyük ilgiyle karşılanmış, bu­nun üzerine 25. sayısından itibaren eba­dı küçültülerek (20,5 x 31 cm.) haftada üç, daha sonra beş ve 740. sayıdan itiba­ren cuma hariç her gün yayımlanmıştır.

Tercümân-ı Ahvâl'de kişilerin düşün­ce ve kanaatlerini açığa vurma özgürlük­leri, fikrî tartışmalar, devletin hantal ya­pısı, eğitim sistemindeki bozukluklar, ül­kenin malî sorunları gibi konular ele alın­mıştır. Bunların yanı sıra iktisat ilminin ta­rifi, bankacılık, sanayi ve ticaretten han­gisine öncelik verilmesi gerektiği gibi tar­tışmalara, inceleme ve edebî yazılara, iç ve dış haberlerle birlikte resmî haberlere, nizâmnâme ve antlaşmalara, tevcihata, pi­yasa ve borsa haberlerine, meskukâtın ra­yiç bedellerine, ansiklopedik bilgilere, pa­dişahın doğum ve tahta çıkış yıl dönümle­rine düşürülen tarihlere, dünya nüfusuna, İstanbul'da yaşayan Müslüman ve gayri Müslim nüfusla şehirdeki aylık ölüm ista­tistiklerine, ilân ve reklamlara da yer ve­rilmiştir. Daha önce çıkan gazetelerden çok farklı bir anlayışla neşir hayatına başlama­sı, şüphesiz Tercümân-ı Ahvâlin Yeni Osmanlılar'a ait fikirlerin yayın organı ol­masından kaynaklanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında birçok alanda basın hayatına yenilikler getiren gazete özellikle Şinâsi'nin önderliğinde ilk defa haberlerde halkın anlayacağı bir dil kullanmayı ve halkın diliyle düşünceleri halka aktarmayı ilke edin­miştir. Bundan dolayı resmî ilânların dı­şındaki yazılarda mümkün olduğu kadar Arapça ve Farsça tamlamalar içermeyeni o günün şartlarında nisbeten sade bir Türkçenin benimsenmesine çalışılmıştır. İçeri­ği ve düzeni bakımından önceki gazetele­re göre çok gelişmiş, haberler ve diğer ya­zılar birbirinden ayrılmıştır. Haberler "havâdis-i dâhiliyye" ve "havâdis-i hâriciyye" diye iki ana başlıkta toplanmış, altında İstanbul vukuatı, taşra vukuatı", bunun da altında "Anadolu, Rumeli, Arabistan, Ak­deniz" gibi bölgelere "askeriye, mülkiye" gibi konulara göre tasnifler yapılmıştır. Ay­rıca haberlere yorum katılarak Türk ga­zeteciliğinde yeni bir gelenek başlatılmış­tır. Bunların yanı sıra ilginç ve merak uyan­dıran haberlerle içeriğini zenginleştiren ga­zete resmî ve özel ilânlarla da büyük ilgi görmüştür. Yine Türk basınında ilk defa Tercümân-ı Ahvâl ilân ücretlerini her sa­yıda birinci sayfada yayımlayan gazete ol­muştur. Gazetede basın hayatına getiri­len yeniliklerden belki de en önemlisi ha­ber kaynaklarının yazılmış olmasıdır. Özel­likle iç haberlerde bölge gazeteleri, gelen mektuplar, telgraflar, tahrirat ve bazı ha­berlerde İstanbul'daki yerli ve yabancı ga­zeteler kaynak gösterilmiş, dış haberlerde ise daha çok Times, La Patrie, Levant Herald, Nouvelles de Marseille gibi ga­zetelerden çeviriler yapılmıştır.

Agâh Efendi, Şinâsi, Ahmed Vefik Paşa, Sarı Tevfik Bey, Mehmed Şerif Bey, Refik Bey, Hasan Subhi Efendi gibi devrin önemli yazarlarının bulunduğu gazetede siyasî yazıların yanı sıra eğitim ve ekonomi alan­larında ilk eleştiri makaleleri yer almış, Mehmed Şerif Bey'in tarıma karşı sanayi­leşmeyi savunan yazıları büyük ilgi gör­müştür. Ziyâ Paşa'ya atfedilen ve eğitim­deki aksaklıkları konu alan, politik yanı da bulunan 34. sayıdaki "Maarife Dair Bend-i Mahsûstur" başlıklı yazı üzerine Türk ba­sın tarihinde ilk defa bir gazete kapatıl­mıştır (12 Mayıs - 17 Haziran 1861). Bu olay, basın alanında yirmi yıl tek başına faaliyet gösteren Cerîde-i Havadis tara­fından memnuniyetle karşılanmış ve 153. sayıda okuyucularına Tercümân-ı Ah­vâlin yazarının yetkisi dışında hareket et­mesi yüzünden Babıâli'ye çağrılarak ken­disine matbaasının kapatıldığının tebliğ edildiğini haber vermiştir. Cerîde-i Hava­disin bu tutumu, yayın hayatına tekrar başlayan Tercümân-ı Ahvâlin 44. sayı­şında eleştirilmiş ve Cerîde-i Havadisin umduğu tek başına kalma zevkini fazla sürdüremediği belirtilmiştir. İki gazete arasındaki rekabetin öncesi de vardır. Şinâsi'nin görücü usulüyle evlenmeyi eleştiren "Şâir Evlenmesi" adlı manzum oyununun Tercümân-ı Ahval'in ilk sayılarından iti­baren tefrika edilmesi, okuyucunun ilgi­sini çekmiş ve gazetenin tirajını arttırmış­tır. Bunu çekemeyen Cerîde-i Havadis oyunu okuyucularına kocakarı masalı di­ye tanıtmıştır (11 Aralık 1860). Ardından Tercümân-ı Ahvâl'de yer alan bir haber­de (26 Aralık 1860) Cerîde-i Havadis sa­hibinin bir İngiliz, Tercümân-ı Ahvâl sahibinin "ehl-i İslâm" olduğu kaydedilmiş­tir. Bu tartışma ve polemikler uzun süre devam etmiş, her iki gazete saray tara­fından uyarılarak rekabet yüzünden had­di aşan söylemlerden kaçınılması istenmiş, bunun üzerine Tercümân-ı Ahvâl 51. sa­yısında okuyucudan özür dilemiştir. Ancak devletten destek alan Cerîde-i Hava­disin Müslüman bir gazetecinin çıkardı­ğı Tercümân-ı Ahvâl'e patavatsızca saldırması Agâh Efendi'yi öfkelendirmiştir. Agâh Efendi, muhalefetine engel olmak için 1861'de 5000 kuruş maaşla Postahâne-i Âmire nazırlığına tayin edilmiş, daha sonra Vapurlar Nezâreti ile Ereğli Kömür Madeni Nezâreti de uhdesine verilmiştir. Bu imtiyazlar doğrudan gazete için veril­memiş görünse de temelde Cerîde-i Havâdis'e sağlanan maddî imkânların bir Türk gazetesine de sağlanarak basın yo­luyla saraya karşı kamuoyunda oluşturul­maya çalışılan muhalefetin önüne geçme ve gazeteyle bir nevi barışma amaçlanmış­tır. Bu açıdan bakıldığında Tercümân-ı Ahvâl'in de devletten yardım aldığı söy­lenebilir. Hatta Agâh Efendi başına geti­rildiği nezâretlerle ilgili ilânları gazetesi­ne vermekten çekinmemiştir. Bu imtiyaz­lara rağmen Tercümân-ı Ahvâl'de ga­zetecilikte en önemli şartın tarafsızlık ol­duğu vurgulanmış, gazetenin yayımı sü­resince doğru haber vermeye dikkat edil­miş, yanlış haber yazıldığında bunu tek­zip ederek doğrusunu yazmaktan çekinilmemiştir. Bu arada diğer gazetelerin ka­muoyunu yanıltmalarına da fırsat verilmemiştir. Yayın hayatına başka gazetelerin girmesi zaman içerisinde Tercümân-ı Ahvâl'in önemli ölçüde tiraj kaybına uğramasına sebep olmuş ve altı yıl gibi bir süre çıktıktan sonra kapanmıştır (23 Şev­val 1282 /11 Mart 1866).

BİBLİYOGRAFYA : Tercümân-ı Ahvâl ve Cehde-i Havadis koleksfyonları; Selim Nüzhet [Gerçek], Türk Gazeteci­liği, İstanbul 1931, s. 38-40; Server R. İskit, Hu­susilik Türkçe Gazetemiz Tercümân-ı Ahvâl ve Agâh Efendi, Ankara 1937; a.mlf, Türkiye'de Matbuat Rejimleri, İstanbul 1939, Tahlil ve Ta­rihçe, s. 14-16; Hasan Refik Ertuğ, Basın ve Ya­yın Hareketleri Tarihi, İstanbul 1970, I, 165-178; Hıfzı Topuz, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, İstan­bul 1973, s. 10-11; M. Nuri İnuğur, Basın ve Ya­yın Tarihi, İstanbul 1982, s. 184-192; Alpay Ka-bacalı. Başlangıçtan Günümüze Türkiye'de Ba­sın Sansürü, İstanbul 1990, s. 25-28; Ali Gevgi-lili, Türkiye'de Yenileşme Düşüncesi, Sivil Top­lum, Basın ve Atatürk, İstanbul 1990, s. 40; Or­han Koloğlu, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'­de Basın, İstanbul 1992, s. 31-33; Hamza Çakır, Osmanlı Basınında Reklam, Ankara 1997, s. 38-39; a.mlf., Osmanlıda Basm-İktidar ilişkileri, An­kara 2002, s. 32-33; Hasan Duman, Başlangıcın­dan Harf Devrimine Kadar Osmanlı-Türk Süre­li Yayınlar ve Gazeteler Bibliyografyası ve Top­lu Katalogu, 1828-1928, Ankara 2000, II, 840-841; İlhan Yerlikaya, "Tercümân-ı Ahvâl Gazete­si ve Hükümet Destekli Habercilik Anlayışı", Toplumsal Tarih, IV/21, İstanbul 1995, s. 57-64; Aysun Köktener, "Fikir Gazeteciliği ve İlk Türk Fikir Gazetesi: Tercüman-ı Ahval", İstanbul Üni­versitesi İletişim Fakültesi Dergisi, sy. 11, İstan­bul 2001, s. 203-217.

M Hamza Çakır, İslam ans. cilt: 40

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi