Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 

SÜRREALİZM

Sürrealizm, Freud'un ortaya koyduğu psikanalize da­yanan bir edebî akımdır.

Sürrealizm, realist akıma göre daha korkusuzca öne çıkarak düşüncenin gerçek dayanaklarını, hiç bir baskı altında tutmadan gösterebilmek çabasındadır. Sürrealizmle ahlâkın ortaya koyduğu utanç perdesi tüm olarak ortadan kaldırılıyor. Bilinçaltı (şuuraltı) edinçler (muktesebatı ve bunun doğal sonucu olan bilinçdışı (gayr-i şuurî) davranışlar, hiç bir tasa ile kısıntıya uğratılmadan anlatabiliyor.

Freud'un koyduğu esaslara göre bütün insanlar, doğuşlarından itibaren günlük isteklerini, birtakım dış baskıların etkisi altında iç dünyalarının karardıklarına doğru sıkıştırmaktadırlar. Bunlar, bilinçaltı (şuuraltı) dediğimiz yerde, bilinç düzlemine çıkmağa hazır dun ni­da beklerler. Bilinçaltı a itilmiş olan bu duyumlar, "ya­ da, hiç bir baskıyla karşılaşmadan, bilinç düzlemine çı­karlar. Bunlar insanın en içtenli ve en doğru tarafım gös­terirler. Çünkü rüyada bilinç alanına çıkan bu duyumlar, âdet, örf, ahlâk kuralları gibi baskıların aşıladığı korku­larla karşılaşmıyorlar. En ayıp şeyler bile rüya sırasında, rahatlıkla bilinç düzleminde dolaşabiliyorlar. Mademki bütün bunlar insanın içinde var, o halde ayıp da olsalar sanata konu olabilirler.

Sürrealizmin kurucusu Andre Breton, sürrealizmi şöyle tanımlıyor «Sürrealizm, gerek söz, gerek yazı, gerek başka bir şekil ile düşüncenin hakiki faaliyetini ifade eden saf ruhî bir Otomatizm­dir. Akıl ve mantığın bütün kontrolünden, bütün bed' ve ahlâkî endişeden 'kurtulmuş olan düşüncenin. Tespitidir.

Sürealizm, bugüne kadar ihmal edilmiş olan bazı çağrışım şekillerinin yüksek realitesi, rüyanın büyük kudreti, düşüncenin hasbî oyunu hakkındaki inanışa dayanıyor. Sürrealizm, diğer bü­tün ruhî mekanizmaları ebediyen ortadan kaldırmak ve hayatın başlıca probleminin hallinde onların yerini almak emelini besler.»

Andre Breton şöyle devam ediyor:

«Yalnız rüya, insana hürriyetini istediği gibi kullanmak hak­kını verir. Rüya sayesinde ölüm artık karanlık manasını kaybe­diyor ve hayatın mânası başkalaşıyor.»

Sürrealizmimin dayandığı metod ve ilkeleri görelim:

a)Çağrışım metodu:

Freud'dan ilham alan edebiyat sanatçıları, insanım; bilinçaltını öğrenebilmek için, onu, hipnotik uykuya sal­mak suretiyle, bilincinin altındaki gizli duyumlarının bi­linç alanına çağrışımını yapmışlardır. Başka bir deyiş­le, ona rüya gördürmüşler ve gördüklerini uykulu bir du­rumdayken söyletmişlerdir. Bu bilincaltından elde edi­lenleri, o kişinin uyanıkken yazdığı otomatik metinlerle karşılaştırmışlardır- «Hipnotizma deneyi bilinçaltı hak­kında basit bir ankettir.»

b)Otomatik metin elde etme:

Zihnin kendi üzerine dönmemesini sağlamak, iç ve dış etkilerin tümünden sıyrılacak bir yerde bulunmak ve utanma, sıkılma gibi duyumların yönünü değiştirecek baskılardan korkmamak koşuluyla kalemin ucuna ge­lenleri (noktalama işaretleri gibi fikir ve duyguyu ke­sen, bölen nesneleri bile kullanmadan) kâğıt üzerine getirmeye otomatikmen elde etme deniyor. Bunun hip­notik uykuya salınacak insanın kendi kendine yapması gerektir. Bunu yaparken insan, kendini o derece çevre­sinden ve aklından ayıracak ki, ahret korkusu bile için­den kaçmış bulunacak, bir ölünün bağımsızlığıyla metni meydana getirecektir.

Şiir, ya da nesir yazarken bile bu şekilde davranmak, sürrealizmin baş öğüdüdür.

Sürrealist sanatçıya göre, bu iki metotla elde edilen sonuç, gerçek insanı ortaya koymaktadır. Bu bakımdan bir kimsenin sevaplarının yanında günahlarının; ahlaka uygun sandığımız davranışlarının yanında ahlâk dışı dav­ranışlarının da bir edebî eserde yer alması gerekir.

Sürrealizmin bu çekici tutumu karşısında, insanın, hayvan serbestliği ve utanmazlığı içinde yaşamasına im­kân bulunmaması, yapmacık da olsa insanın bazı nokta­larda duygularını ve davranışlarını frenlemesi gerektiği; aksi halde insanın öteki yaratıklar karşısında kazanmış olduğu değerlerin ortadan kalkacağı önemli birer ger­çektir. Bu yönden sürrealizm yergiye uğramıştır.

Sürrealistler şiiri bir akıl ve irade işi saymıyorlar. Şiiri içimizin derinliklerinde gizlenmiş, rastlantıları dı­şarıya çıkan birtakım duygu ve düşüncenin sertleşmiş şekli olarak kabul ediyorlar.

1924 yılından başlayarak tutunmaya çalışan sürre­alizm, metodunun ağırlığı dolayısıyla yaygınlık kazanmamıştır. Fakat bütün sanatlar içinde, birçok sır­ları ortaya koyması bakımından, epeyce rol oynamıştır.

SON EKLENENLER

Üye Girişi