Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

SAYFA:10/91-100

EGE- İBRAHİM ZEKİ BURDURLU

Tepelerden değil bulutlardan
Bulutlardan değil, mavilikten
Değil... Değil, ondan da değil
Düşünemediğim uçsuz gök denizlerinden
Sana iniyorum, Sana geliyorum.

Bir küçük renksiz insanım ben
İniyorum sana
Tanrısal güzelliklerden
Karışıyorum cümbüşüne ses, ışık, renk
 Renk, ışık, ses, Işık, ses, renk
Senin de bunlarla mutlu olduğunu hiç bilmeyerek.

Varıyorum Ege, bak güzelliğime
Bir gözüm sen dolu, bir gözüm gökyüzlerini taşıyor
Bir elim, İzmir salkımla vatan
Bir elim, bağbozumu tadımda
Dianizos Sonsuz yanaklarım benim,
Efesler yankılıyor.

Gör Ege'm sensizliğimi
Uçuyorum desem, anlatamam
Eriyorum, bambaşka gök yellerle
Seni özlüyorum ama
Bırakmıyor, yeşille can olan yeşilsiz insanlığım
Yüreğimi çekiyor ötelere hiç bırakmıyor
Ben mavi derken, o yemek istiyor.

Tepelerden değil, gerçeklerden
 İmgeleri bozdum değil mi Ege?
 Sen, bu akşam tüm güzelliğini soyun da
Balık ol, bir tek doyuran balık ol
Gel bizim gecekonduya Gel ha!..
Gel de soğan ekmek yiyelim.

TÜRKİYEM - TURGUT UYAR


Seni boydan boya sevmişim,
Ta Karsa kadar Edirne’den.
Toprağını, taşını, dağlarını
Fırsat buldukça övmüşüm.

Sen vatanimsin, ekmeğimsin
Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca.
Zonguldak’ta 63 numara
Nazlı sahiller Akdeniz’de.
Sevdasın ciğerlerimde parça parça
Yâri kalmış dileğimsin...

Sen Koçhisar’da tuzum,
Sillede krizim...
Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.
Varmışım çiğ köfte yemeye Adana’ya
Dadaloğlu’ndan bir koçaklama dilimde:
- Şu yalan dünyaya geldim geleli..
Hey vatanim, bacım, sağdıcım, emmim
Senden bir yara her yerimde.
Desteye güreşmişim Kırkpınar’da.
Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,
Bir akşam vakti
Dört bardak kıtlama çayla Erzurum’da.

Ardahan’a varmışım yollar uzamış
Bel vermiş, yol vermemiş dağlar.
- Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,
Beni yakan bir Konyalı kızımış..

Seni boydan boya sevmişim
Ta Edirne’ye kadar Kars’tan.
Taşını, toprağını, yiğidini,
Fırsat buldukça övmüşüm...

 

ANADOLU- SIDDIK ERTAŞ

Otuz altı kırk iki yirmi altı kırk beş
Ne kadar dik açıyla vursa da güneş
Gölge boyu sıfır olmuyor dönencelerde

Hakkaridenedirneyekarstanmuğlaya kadar
Küsuratsız yetmiş iki millet
Gölgesinde serinler Anadolu’nun

 

ANADOLU HİKAYESİ- YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Anadolu toprağında karasaban ve kağnı...
Başka söze ne hacet.

Dolaşır içimde açlardan, çıplaklardan
İşsizlerden binlerce, on binlerce hayalet.

Selâm sana insanı aziz mübarek bilen
Billurdan medeniyet.

Asker demiş, vergi demiş istemiş asırlarca
Ama karşılığında bir şey vermemiş devlet.

Karargâh kurmuş eşkıya Anadolu’mda yıllarca
Âsiler, hainler, sürgünler memuriyet.

Sakal-ı şerif gibi kırk bohçada kaybolmuş
Güzelim İslâmiyet.

Kadın erkek herkese ilmi emretmiş Peygamber
Ama tutmuş yakamızdan katran gibi cehalet.

Cahilinden çektiği yetmemiş gibi yıllarca
Okumuşundan çekiyor şimdi memleket..

Unuttuk sizi Koçero, Hakimo, Tilki Selim...
Artık fakültelerde kol geziyor cinayet.

Bir kızıl yılan gibi çöreklenmiş açıkça
Doğu'ya başka niyet, Güney’e başka niyet.

Türkiye’m, anayurdum, sürüp gitmez bu çile
Az daha sabret.


ANADOLU MEZARLIKLARI-YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Bir dost duygudur ölüm, yakın, çaresiz...
Yüreğimin başında bir atardamar.
Ölüm korkunç değildir
Anadolu'da Eski mezarlıklar kadar.

Çiçeksiz, çimensiz, selvisiz, sessiz...
Bir büyük ürpertidir ruhumda varlıkları.
Bir ağıttır içimde kendimi bildim bileli
Yoksul Anadolu mezarlıkları.

Nerde İstanbul'un o bir dantel gibi zarif
Mermer mezar taşları ki, gülleri pembe, sarı
Nerde her Anadolu şehrinde lif lif
Didilmiş kayalardan mezar taşları.

Ey mübarek usta eller, gölgeler, güzellikler...
Bu taş yığınlarından ruhumuzu kurtarın.
Altında yatanlar bizimdir teker teker
Üstü bizim değil mezarlıkların.

Şimdi onlar, çırılçıplak dağların eteğinde
Ya hıçkıran bir tümsek, ya bir kör kuyu
Mezarlıkları görmeyen, duymayan yüreğinde
Bilmez Anadolu'yu.

Ah isimsiz mezarlar, taşsız mezarlar
Taşları yazısız mezarlar.
Eğilsem üstünüze bir söğüt dalı gibi
Ağlasam duyarsınız beni sabaha kadar.


YENİDEN FETHETMEK ANADOLU'YU-YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Yeniden cemre gibi düşmek toprağa
Yeniden haram etmek gece gündüz uykuyu...
Yûnus Emre gibi atsız-pusatsız
Yeniden fethetmek Anadolu’yu.

Şehirlerimizde, köylerimizde
Destanlar kadar sıcak, bayraklar kadar aziz...
Anamızın sütü kadar helâl ve temiz
Yeniden güzel Türkçemiz.

Yeniden aydınlık, yeniden huzur
Ne bir çalıda bez, ne falcı tası...
Ne Frenk safsatası bitmek tükenmez
Ne Hazret-i Ali’yle Muaviye kavgası...

Yeniden    bar tutmak omuz omuza
Yeniden    doğrulmak, duymak, okumak...
Bir Sivas kilimi dokur gibi gururla
Yeniden ruhumuzu nakış nakış dokumak.

Yeniden inanmak Yaradana huzurla
En son elçisini şahdamar bilmek.
Bir Hun türküsüyle, Selçuklu yüreğiyle
Yeniden Türklüğe eğilmek.

'emden cemre gibi düşmek toprağa
Yeniden haram etmek gece gündüz uykuyu
Yûnus Emre gibi atsız-pusatsız
 Yeniden fethetmek Anadolu'yu.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi