Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

GİTTİ PALAN GELDİ PALAN - SABRİ ÖZDAĞ

2 PERDELİK OYUN

Halk hikayesi’nden derleyen: Sabri ÖZDAĞ

Mahalli şive, DEYİŞ ve tiyatro tekniğine uyarlayan ve reji: Osman ÜÇER

Palancı ustası Fehmi : 45-50 yaşlarında, Boylu poslu, Topal. Saz çalar.
Palancı çırağı Ali: 17 yaşlarında, ilköğrenim tahsilli, saz bilgisi var.
1. Müşteri : 35 yaşlarında, Orta boylu.
Nuri Efendi – Zengin ve cimri
Topal Müşteri : 40 yaşlarında o da topal, Sırtında heybe köy kıyafetli
Naciye : Topal müşterinin kızı, 16-17 yaşlarında köy kızı


Oynayanlar……….:

Palancı ustası 
Palancı çırağı,,,,,,,,,,;
1. müşteri…………:
Topal müşteri……..:
Naciye…………….:


1. perde

1. SAHNE

Palancı Ustası- Palancı Çırağı sahnede

Palancı dükkânı. Soba kurulu olmadığına ve kıyafetlere bakarsak, mevsim ilkbahar yaz ayları. Duvarda asılı birkaç palan, kolan, yular, eğer, ustanın eski elbiseleri, havlu, iki de saz, post.
Yerde işlenecek palan malzemeleri, tokmak ipi, ibrik lengeri, takonya, eski ayakkabı, dinlenmek için küçük bir sedir.
Dükkân sabah saatlerinde çırak tarafından açılır. Dükkânı temizler. Çalışır hale getirir. Ustasını bekler. Usta gelir çırak ustasını karşılar. Ceketinin önünü kapatarak boyun büker.

USTA - Bismillahirrahmanirrahim, selamınaleyküm. Bu zamanın hayırlı ossun. (Dükkâna girer.)

ÇIRAK – (Yavaşça) Karnına saman dolsun. (Seslice) Aleyküm selam usta, hoş geldin.

USTA - Arayan soran oldu mu?.

ÇIRAK – (Yavaşça) Ne demezsin, Çarşı hamamı gibi doldu taştı. (Seslice) Olmadı usta. Yolda gelirken Kalaycı Hakkı Emmi’yi gördüm selamı var.

USTA - Aleykümselam baban n’örüyor?

ÇIRAK – (Yavaşça) İyi ki anamı sormadın! (Seslice) N’örsün usta bilmen mi yatalağın halini?. Çalışmıyor. Ayrıca Niğde’mizde kim ne yapıyor diye ne diyelim? Yazın yanar, kışın donar. Bilmeyiz ki bu il ne zaman onar? Allah’tan hayırlısı. Usta işimiz hazır. Emeğimiz bereketli olsun.

USTA – Oğlum demek ki Allah öyle takdir etmiş. Kimisi de zottur zottur gezer bir işin sapından tutmaz. Zobu gibi adamlar alışmışlar bedavacılığa, bir vallık göstermezler. Sülük gibi yapışır emerler. “Çalışın ulan!” diye baskı yapsan hemen zıllamaya başlarlar.
Âmin hadi bi soyunalım da işe goyulalım. Allah çalışanı sever.

(Üstünü soyunmaya başlar. Çırak yardımcı olur. Usta ceketi pantolonu gömleği çıkarır. Altından uzun kaput beyaz don, uzun kolla kaputtan çamaşır giyinmeye başlar.)

(Çırak, uzunca kumaşı alır, ustasına göstermeden komiklikler yapar. ustasının yardımıyla ustasının beline dolamak için etrafında döner. Bu arada giyinme işlemi biter.)

ÇIRAK - Hangi işten başlayayım usta?. (Eliyle bu kadar iş başarılır mı gibi hareketler yapar.)

USTA – Oğlum yeğin at kendine çipki vurdurmaz. Yol yürümekle biter. Münasip işi bilmek ve ona göre hareket etmek gerekir. Yaptığın iş bişiye benzemeli. Aşama gadar çalışır görünüp de bir şey üretmezsen kime faydan olacak? “Yeldirerek yeldir saç, elim hamur garnım aç!” olmamalı. Mutlaka işin fendini bilmeli. Tamir olacak palan vardı ya. Çöp Osman’ın gönderdiği palan önce onu tamir edelim. Görüyüm seni. Arı gibi.

ÇIRAK - Tamam usta! (ustaya göstermeden komiklikler, işin çokluğunu anlatan)

USTA- (Usta konuşurken, çırak ona göstermeden her cümleye göre mimikler ve jestler yapar.) Bu işi gendi işin gibi bileceğin. Yeğin at gendine çıpkı vurdurmaz. Varışına gelişim, tarhanana bulgur aşım. Gel sen bana bir adım ben geleyim sana iki adım. Her şi garşılıklı. Eğerkime ben senin iyi çalıştığını gorürsem, ben de saa arha çıharım. Yoğusam ben de saa niye arka çıkayım? İşine iyi diggat et.

ÇIRAK- Tabii usta. (Göstermeden alın ortasına selam oturtur, baş üstüne demek istiyor.)

USTA – (Usta konuşurken çırağın mimik ve jesti devam ediyor çaktırmadan.) Ha açtırma kutuyu, söyletme kotüyü. Her işe iyi diggat edeceğin. Urupsuya niye çocuğun olmuyor demişler cevabı şöyle olmuş: Biri yapar biri bozar. Sen öyle iş yapmalısın ki kimse onu olmamış diye bozamasın. Her gelen müşderiye datlı dilli ol. Datlı dil yılanı deliğinden çıharır. Ha ahlımdayken söliyeyim. Ben yerli yersiz galbini gırmış olabilirim. İnsan hali bu. Sakın olaki hemen bana garşı galbin kararmasın.
Bu sırada usta çırağın yaptığını görür gibi olur.

USTA – Ne o lan, Ayran geven! Ağzın aya, gözün çaya bahıyon? Usdanı mı dinliyon, yoğusam keçileri mi gaçırıyon? Elin adamı gitgide ADAM OLURKEN, SEN DE GİT GİDE CUDAM MI OLUYON NE?

ÇIRAK – Ne dimek usda? Şiii. Sinek sinek. Sen gormeden yahalayım didim di ha.. Namuzsuz ağzımdan girip burnumdan çıkıyor sanki. Ağzımı da pek açmam halbuki.

USTA- Daha yaz gelmedi. Ne zaman sinekler kabladı edirafı? Tabii ya? Helaların çıhdılarını bucakçayıra götürmek için sohahlara çıharıyorlar. Üstünü saman, toprak ile örtmedikleri için edirafı koku kaplıyor, ayrıca sineklere bayram yeri oluyor. Hani Müslümanlık temizlikti? Gaçımız temizik ki? Helaların çatalından içeri kül dokmeye bile üşenir olduh yahu? Gine de sen ağzının fermuarını iyi çekte, ağzına sinekler yuva yapmasın. Haa..(Kahkaha atar) Gerçi yeteri kadar sinek yirsen, öğleyin pastırma, sucuh diye zıllayıp durman.

Çırak – (Somurtur)

USTA – Olur ya? Ağır bi laf didik. Hemen pörüşme. Sohranma. Bu benim usdam, beni hayata hazıllıyor, benim iyiliğimi isder. Sıracalı hayatın hangi yanı onu gızdırdıysa hırsını benden almak isdemiş olabilir. Aslı iyi adam olduğuna göre, yeri gelir bir de gönlümü alabilir de. Sen gençsin. Sakın ola ki, bu sözlerimi unutma. Biri seni gızdırmışsa, dükkândaki hayatını unutup, sen de bana ters davranma. Sırtı gaşınan goyun çobanın deyneğine sürünür. Sen sakın olaki yanaz davranma. Çünküm imtihan olan sensin. Ama şu var ki, ben de sana vereceğin eğitimden dolayı iki dünyada yüzüm ak olmalı.

ÇIRAK – Sağ ol ustam sağol.

USTA – Hadi göreyim seni, İşin güçcüğü böyüğü olmaz. Sakın olaki hiçbir müşderiyi kustürme. Herkese ölçülü ol. Saygılı ol. Senden güccuk bile olsa geleni ayakta garşıla. Canın sıkkın bile olsa rızkımız için daima neşeli gorün. Burnun gaf dağında olmasın. der tamir olacak palanı getirir, işe başlarlar. (Usta düşünüyor, çırak, setreklik yapıyor, için için kaynıyor)

USTA- Zemedin gibi gaynıyon oğlum ama Allah sonunu hayırlı etsin. Bahırkoye yol görünürsen didiydin usta deme ha! Ulan gendini işe bir vir be! Gafanda bir gız mız mı var yoğusam?

ÇIRAK- Nirede öyle şiler usta. ? Biz daha gendi garnımızı doyuramıyoh! Der bir komiklik daha yapar.)

2. Sahne

Palancı ustası- Palancı çırağı- 1. Müşteri

1. MÜŞTERİ - Selamınaleyküm Fehim usta! Hayırlı işler.

USTA: Vay aleykümselam. Öte mahalleli. Buyur gel. Eğer selam virmeden lafa başlasan sabağnan lafı duyardın benden. Selam kelamdan önce olmalı her zaman.

1. MÜŞTERİ - Eşşeğin golanı gopdu da bi kolan alayım dedim.

(USTA, Çırağına asılı olan kolanı gösterir.)

USTA - Oğlum şu golanı alıvir de emmime ver.

(Çırak kolanı alır müşteriye uzatır. O almakta gecikince, gendi beline sarmaya başlar. Komiklikler yaratır.)

MÜŞTERİ - Nörüyon oğlum, senden bel kuşağı isdemedim. Golan dedim golan.

ÇIRAK – Şeey. Hani sen almayınca bir ölçeyim dedim.

MÜŞTERİ - Borcum ne Fehim usta?. Bu golan nasıl iyi mi?

USTA - Bu kolan tam sana göre. Sen yabancı değilsin teberik sayılırsın. 150 kuruş ver yeter.

MÜŞTERİ – Siz ahlınızı kuşak ile bozmuşunuz. Niye bana gore ossun ya? Belime takacak, saracak değilim ya!

USTA – Demem o ki, parası bahımından sana göre.

(1. MÜŞTERİ, Çıkınını çıkarır. İçinden parayı verir. Tekrar çıkını kuşağının altına yerleştirir.)

USTA - Bereket versin öte mahalleli. Siftah senden bereketi Allah’tan. (Adettendir) diyerek parayı yere atar.

1. MÜŞTERİ - Bereketini bul. Hadi bana eyvallah.
(Dükkândan çıkar.)

3. SAHNE
Palancı ustası- çırağı-

USTA - Ver oğlum şu siftah parasını.

ÇIRAK – Paraları yerden alır. (Cebine atar gibi eder ustasına uzatır.) - Buyur usta.
(Çıraktan aldığı parayı masaya çekmeceye kor. Usta parası çekmeceye koyarken çırak, uzaklara bakar gibi elini gözlerinin üzerine perde ederek, komik hal takınır.)(Paranın nereye konulduğunu öğrenmekten sevinmiş gibidir.)

USTA - Bak oğlum babanın hali belli. Okumadığına da göre yaptığın işi iyi belle. Zavallı baban felç geçirdi iki büklüm yatar kalenderim.

ÇIRAK - Doğru söylen usta ama kim okuyor da adam oluyor onlar okuyup da adam olana kadar biz köşeyi dönerik valla. Kolay para kazanma varken kim netsin okulu, kim netsin okumayı?.

USTA - Oğlum okumak kadar iyi bir şey var mı?. Hem Yüce Allah ne demiş kullarına? Oku demiş hiç okuyanla okumayan, bilenle bilmeyen bir olur mu? Demiş! Keşke ohusaydım da atın eşşeğin gıçını koklamasaydım. Keşke okusaydım da gine palancı olsaydım.
Bu sırada çırak gülümser. Usta bunu görür:

USTA – Silecek, silecek senin ne halin var ele gülecek?
(Çırak bu defa yine gülümser)

ÇIRAK – Aman ciğerim usdam, bi gün baharsın ben de möhüm adam oluviririm.

USTA – İnşallah, inşallah! Göreyim seni. Yol tozu gibi gözüme gir ki, bende senin möhüm adam olacağına inanayım.

ÇIRAK - Az kalsın unutuyordum usta. Hani geçenlerde eşşeğine yular alıp ta parasını sonra veririm diyen güdük Osman vardı ya o artan parayı verdi buyur.

(USTA, Parayı alır çekmeceye kor. Çırak yine paranın nereye konduğun keşfeder gibi bakar. Bu arada tekrar çalışmaya başlarlar. Bir iki iş yapılır.)

ÇIRAK – Hani usda beni ilgilendirmez de, sen parayı çekmeceye koyuyon, sen gidince ben bir iş için çekmeceyi çekince çekmeceyi boş görüyon. Bunun sırrını anlayamadım. Panzehir olsa elimi değmem de bu iş nasıl oluyor?

USTA – Dügganda sen varıkan biri alıp gidecek değel ya? Sen gine gendi işine bak. O işlerle ilgilenme.

ÇIRAK – (Hani bana ne der gibi mimiklerle) Usdanın hikmetinden sual olmaz. Hani bana ne diyesim geliyor.

USTA - Oğlum şu ibriği caminin avlusundan dolduruver gel de bi abdest tazeleyim.

ÇIRAK - Peki usta! (Yine baş üstüne işaretini ustaya göstermeden çakar.)



( Çırak yandaki ibriği alır suya gider.)

4. sahne
Palancı ustası Fehmi-

(USTA, Alelacele çekmecedeki paraları alır yarı işlenmiş olan kınalı palanın içerisine saklar.)

USTA – Oğlum eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’ına öyle yalvar. Sakla sana paranı! diye sokurdanır.

(para sakladığı palanı yine kontrol eder. Yerine yerleştirir.)


5. sahne

Usta Fehmi - çırak

(Çırak elindeki ibrikle içeri girer. Ustası’nın abdest alması için ibriği havluyu takonyayı hazırlar. Usta da abdest için ellerini sıvar ayaklarını çıkarır. Çırak ustasına su döker.)

USTA- Oğlum eğilip bükülmesin diye, anan sana oklava mı yutturdu? Diye seslenir.
(Çocuğun kulağından tutar eğdirir. Sırtına bir şaplak indirir.)

USTA - Bak oğlum, yeri geldiğinde dik durmayı bileceksin. Yeri geldiğinde eğileceksin!.

ÇIRAK – (Mimikle alay ettikten sonra) Peki benim canım usdam!

(USTA, Biraz sesli abdest alır.)

6. sahne

Usta- çırak- Topal Mehmet- Topal Mehmet’in kızı Naciye

O sırada dükkâna sırtında heybe elinde baston, Topal Mehmet Kızı Naciye ile girer. Topal Memet’le Usta konuşurken çırak ile Naciye fingirdeşme hevesiyle bakışmaya başlarlar.

TOPAL MEHMET- Selamın aleyküm Fehmi Usta.

USTA- Vay aleyküm selam Mehmet. Hoş geldin sefalar getirdin!

TOPAL MEHMET- Hoş bulduk! Abdestiyin hayrını gör.

USTA - Allah razı olsun sende hayırlar gör. Şuraya oturak bi dinlen topal gıçının üstünde durma. Ne var ne yok köyünüzde.

TOPAL MEHMET - N’olsun bildiğin gibi. Sığırı, sıpası, tanası, öküzü, eşşeği, atı… Bir de şu sümüklü kızın anasıydı uğraşıp gidiyok köy yerinde. Bir ayağımız dağda bir ayağımız yazıda, yarı aç yarı tok geçinip gidiyok. Allah’a şükür.

(Çırak sümüklü lafını duyunca kıza işaret ederek burnundan çok mu akıyor? Anlamına işaretler yapar. Kız da ona ya ya ne demezsin anlamına mimikler yapar.

USTA - Oh oh ne iyi kazanın! Kazanın!. Ama fazla da kazanmayın gözünüz birden açılıverir de şaşırırsınız sonra.

TOPAL MEHMET - Köy yerinin kazancından n’olcak be usta?. Altı ayda kazandığın parayı şehir yerinde bir günde bitiriveriyon .

USTA – Bizim de şehir yerinde kazandığımızla ( Bir yılda İstanbul’da adamı üç günde gezdirmiyorlar. Geçenlerde İstanbul’a gittim. Adamlar bir türkü tutturmuşlar. Al para ver para. Al para ver para. “Hele bi ufak su dökeyim!” dedim. Dünyanın parasını aldılar. Bir günde beş sefer ufak su döksen bir yevmiye gidiyor vallaha sidiği tut tutabilirsen.

TOPAL MEHMET - Anaaaaaa! Çöğdürmeye de mi mi para alıyorlar? Bizim çoğdüreğimiz nerde gelse oraya bir duvar dibine ıhınıveririk.. Bu işin parası mı olurmuş.?

USTA – İşine gelirse. Maalesef burada böyle.
Topal Mehmet - Amanıııın. Ahlımı oynadacağım!

USTA - Hayırdır gıç oğlan?. Ne alıp ne satacan?

TOPAL MEHMET - Çoktandır şehre gelmedik. Önümüz kış hele bi inek te ufak tefek alışıkları yapak dedik. Eşeği Çöp Osman’ın hanına goyduh!

USTA – Kızımız da pek gozelmiş. Senin kız heralde Allah bağışlasın, oğlanları niye getirmedin?
(Bu lafın üstüne, Çırak parmaklarını birleştirerek, ne demezsin, bir tane anlamına gelen işaret yapar.)

TOPAL MEHMET - Bildiğin gibi ben topal gıçımla zor yürüyorum. Bu sümüklü kız yanıma destek oluyor. Hem oğlanlara kıyılır mı, nasıl olsa bu sümüklü gün gelir el kapısına gitmiyecek mi, hem şehir yüzü görsün. Belki kısmeti şehirde açılıverir.

USTA – Gızıma gıyma, iftira etme. Maşallah pek de gozel. Ben seni bilmez miyim ulan gıçı eğri? Alemi şaşırdacak işler çevirin. Benim yapacağım bişey var mı?

TOPAL MEHMET - Zaten gıçın eğri. Palansız eşeğe de binilmiyor, azıcık biniversek eğri gıçım yara oluyor. Eşşeğe göre bir palan alayım dedim.

USTA - Tamam şu palan tam sana göre. Oğlum indir hele şu palanı. ( Palana bakılır beğenilir)

TOPAL MEHMET - Kaç para benim borcum Fehmi usta?

USTA - Valla gıçı eğri seni ben kendimden bilirim. Bu palan sana beşyüz guruş olur. Ama bidaha da gelişine birkaç yumurta ile bir de horoz getirirsen ödeşirik..

TOPAL MEHMET - Zaten bize senin palanların iyi gelir. Sen varken bi de başgasına mı gidelim?. Üç beş liramız gidecekse sana gitsin. Senin çok iyiliğini gördük zamanında. Diğer geleceklere gelince, canın savulsun, palan almasak da onlardın zaten sana hediye gelmesi lazım!

USTA - Sağol gıçı eğri, çırağa dönerek hadi oğlum iki bardak çay kapıver de gel Memduh’un kahvesinden. Ha bir bardakta fazla al. Gelirken demirci Cemal Emmine veriver.

TOPAL MEHMET: Yahu niye zahmet ettiriyon çocuğa? N’olucak içmeyiversek.

USTA: Olur mu? Ayda yılda bi geliyom!.
(Kıza döner)
Bu kızcağzım kaç numara? Kocamanda olmuş maşallah!. Topal babana da hayli başlık getirirsin.
( Kız güler, çırak oğlana bir oyun-işmar yapar çıraktan da tepki gelir. Burada çırak başlık vermem işaretini kıza gizlice gönderir.)

(Sahnenin görünmez yerinden, arkasından Demirci Cemal’in sesi gelmektedir.)

DEMİRCİ CEMAL: Ulan palancı Fehmi gine işin iş heralde? Çay gönderdiğine göre.
(Demirci Cemal, develi türküsünü söylemeye başlar bitirir. Sahnedekiler bir iki mimik hareketi yaparlar. )

TOPAL MEHMET: Şu sümüklüyle biraz dolanak. Gideceğimiz zaman palanı alırıh. Al şu parayı hadi. Bize eyvallah.

USTA: Kıza sümüklü dersen diğer bacağını da ben gırarım ha! Bereket versin! Hadi güle güle
(Çırak kıza, yalan yalan dercesine işaretler çakar. Çırağın yanında usta aldığı parayı çekmeceye koyar)

USTA - Al şu çıkını da iki şehir ekmeği al. Noğmananın fırınından koparak al gel de, evimize veriver de gel. Bir de yengene sor isteği var mı benden?
( cebinden çıkardığı büyük mendili çırağına verir çırak çıkar gider.)

Sahne: 6
Usta- Nuri efendi

(Usta hemen çekmecedeki paraları yarım olan kınalı palanın döşüne yerleştirir.)
O sırada açık kapıdan Nuri Efendi girmiştir. PHalyancının palana bir takım paraları sokuşturduğunu görmüştür. Bıyık altından gülümser.)

NURİ - Selamün aleyküm, bu zamanın hayrolsun Feğmiağa!

FEHMİ – Aleyküm selam. (Selamı alırken heyecanlanmıştır. Aceba palana para sokuşturduğunu görüp görmediğini bilememektedir.)

NURİ- Ha Nuri efendi, gizli iş çevirnir gibi norüyon ya?

FEHMİ – Norüyüm gardaş. Meşgul oluyok işde.

NURİ - Kafasını eyer. Biraz düşündükten sonra hızla yerinden kalkar ve duvardan sazı alır. Bir iki Niğde türküsü (Palancı ustası hangi türküleri çalmayı iyi biliyorsa onları çalmaya başlar.)

Sahne: 7
Usta- çırak

Bir müddet sonra çırak girer

ÇIRAK - Yengemin selamı var. Usta akşam eve erken gidecekmişsin de sırtını değiştirecekmişsin.

USTA: Zaten sırtımda kaşınıp duruyordu.

ÇIRAK - (Bıyık altından güler)

(O sırada ezan okunur.)

USTA - Oğlum ben namaza gidiyorum. Sen dükkanımıza göz kulak ol.

ÇIRAK: Güle güle usta. Allah kabul etsin. ( Usta çıkar)

Sahne: 8
Çırak-

ÇIRAK - Hıhhh usta sanki kendi gıçı eğri değil de Mehmet Emmi’nin gıçı eğri gibi konuşuyor. Kendi gıçının eğri olduğunu görmüyor sanki
(Çırak içeriyi düzenlerken türkü mırıldanır. Kendi türküsü kendinin hoşuna gidince duvardan sazı alır ve bir Niğde türküsü söylemeye başlar.)
Cındallı çarşısında alimamman aman, gülüm amman amman
Gız oynar garşısında..
Adam kemlik mi umar, Alim amman ammman
Gülüm amman amman
Gapı bir gomşusundan
Gapı bir gomşusundan

Al gayadan at beni alimim Amman amamman
Gülüm Amman Amman Amman,
İn aşağı dut beni alim Amman Amman amman
Gollarının üstünde dut beni.

Oy cındallı Cındallı


Türkü bitince sazın üstüne başını koyar ve düşünmeye başlar. Tekrar başını kaldırır ve şöyle söylenir:
- Ulan sümüklü filan diyorlar amma kız içimi gıdıklıyor be! Nöörsek de mercimeği fırına virsek. İçimi pek yahıyor kızın uğrun uğrun bakışı ve gülümsemesi. Amaaan ne biçim dünya be? Der ve
yine bir oynak Niğde türküsü söylemeye başlar:

Sazalca’dan çıktım ben de gelirim aman



Bu türkü devam ederken Topal Mehmed’in kızı gülümseyerek içeri girer.

Sahne: 9
Çırak- Naciye

(Çırak, sanki sazı inceliyormuş, çalmayı bilmezmiş gibi bir tavır alır. Bunun üzerine kız seslenir:

NACİYE – Bırakma, bırakma hele. Gayet güzel çalıyon!

ÇIRAK – Yoh canım ne çalması.? Saz kim biz kimik?

NACİYE – Bırah şimdi gendini güccuk gormeyi! Bal kimin saz çalabiliyon işde. Hele şu Halime’yi bi daha bi çal Allasen!

(Çırak, biraz nazlanır gibi eder ve sazı eline alır. Söylemeye başlar:

Sazalca’dan çıhdım ben de gelirim Amman…
..............................
Bir satırı yanlış okur. İşte o an Naciye söze girer:

NACİYE – Bu dize şöyle olmalıydı der:

HALİME gız çay aşağı gidiyo!

ÇIRAK – Şey! Sen nireden biliyon gı?

NACİYE – Sen nereden biliyor ne demek? Niğde’nin hiçbir Türküsü yok ki Niğdeli kızlar bu türkülerin hepsini satır satır bilmesin!

ÇIRAK – Yoh ya?

NACİYE – Ne sandın ya? Adına türkü diyorsun, sonrada siz bunnarı nereden oğrendiniz diyorsun. Türk Kızı olur da türkü bilmez olur mu? Elma yanaklı Niğdeli genç kız olur da muhitin bütün türkülerini satır satır bilmez olur mu? Bir türkünün bir satırını bile bilmeyen gız arhadaşları arasında çok ayıplanır. Türk kızı öncelikle türkü bilir.

(Bu sırada çırak gozlerini belerdip, afal afal bakmaktadır. Şöyle konusur:

ÇIRAK – Aşk olsun, artık sizin gibi gızlarımızı depemizde daşımayan, onnarı aşağı gören, cahal görenin gozü çıhsın. Allah sizden ırazı ossun! Diye yüksek sesle konuşmalar yapar.

NACİYE – Ben neye geldim biliyon mu?

ÇIRAK- Yooo!

NACİYE – Palanı alıp gideceem! Yalınız o palanı değil de, şu palanı isterim diye ustanın para sakladığı palanı gösterir. Hemen kalkıp eline alır.

ÇIRAK – Norüyüm? Mademki onu isdemişsin canın savulsun. İnşallah usta bişi dimez.

NACİYE – Sağol lan, eline sağlık! Hoşuma giden palanı almah tabii ki daha iyi. Ben gideyim.

ÇIRAK – Otur biraz gııız. otur hele.diye ısrar eder.

NACİYE – Yok şimdi merak ider. Gideyim ben der ısrarlı konuşur ve çıkar gider.

NACİYE: Babam topal gıçınan gitmeyim dedi palanı ben alıp gidecem.

ÇIRAK: Ama, bu palan tam işlenmedi birazcık işi var.

NACİYE: Olsun ben beklerim. Sende işleyiverirsin Hem senin adın ne?

ÇIRAK - Çalgıcının Hacimin’in oğlu Ali. Ya senin ki ne?

NACİYE: Üstü açık köylü, gıçı açık Mehmet’in evde kalan kızı Naciye

ÇIRAK - Yaşın kaça geldi de evde kalasın?

NACİYE - Bizim köylü kızları onbeşine varmadan kocaya verirler. Benim yaşım on altı bilemedin on yedi. İlkokul’a geç gittim de geç kaldım.

ÇIRAK: Adın nasıl güzel?. Hem ben bir Naciyem Türküsü bilirim.

NACİYE: Essah mı la? Amanın şu çaldığın saz senin mi?

ÇIRAK: Benim değil ustamın ama ben de öğrendim. Hem benim babam da eskiden çalgıcıymış şimdi yatalak evde yatıyor.

NACİYE: Hele bi çal Naciye türküsünü...

ÇIRAK - Hele şu palanı dikiveriyim de

(Palanın yarım yerini alelacele tamamlar. Duvardaki asılı sazı alır eline. Başlar Naciyem türküsünü söylemeye)


Dere boyu gidelim Naciyem
Koyun kuzu güdelim Naciyem
İkimizi görmüşler Naciyem
Nasıl inkâr edelim Naciyem?

Öylolur da gavur kızı öylolur
Eller sarar içerime dert olur

Dereye inişelim Naciyem
Atlara binişelim Naciyem
İki yüzük bir ayna Naciyem
Bahcada, dügganda buluşalım Naciyem

NACİYE: Pek de güzel çalıp söyledin, hani neydi o iki yüzük gibi bişey dedin.

ÇIRAK: Dereye inişelim
Atlara binişelim
İki yüzük bir ayna
Dügganda buluşalım

NACİYE: (Güler sırtarır) Amma da oturup eğlendik kaldık. Eh artık ben gideyim laaan?

(ÇIRAK, Kınalı palanı yerden Naciye’nin sırtına yükler.)

NACİYE: Hadi Allah’a ısmarladık. Şeher yeri de pek gozelmiş, insana hoş vakit geçiriyor! Amma ayrılma zamanı geldi.

ÇIRAK: Getmesen pek iyi olacak. N’apalım ki gader böyle istiyor. Hadi güle güle. Dağ dağa gavuşmaz ama insan insana gavuşur inşallah. ( Naciye sırtında palanla çıkar)


Sahne: 10
Çırak-Usta

(USTA, Namazdan dönmüştür.)

Usta - Arayan soran oldu mu?

ÇIRAK: Gıçı eğri Topal Mehmet Amcanın kızı geldi. Palanı gotüreceğim dedi. Ama o palanı almadı. Yerdeki kınalı palan vardı ya hani tam işlenmemiş, ille de onu isterik dedi. Ben de hafif tamir edip virivirdim.

USTA: (Yüksek sesle) Neeeeee?!

ÇIRAK: İşte o palanı yarım yamalak işleyivirdim Kızın sırtına yükledim gönderivirdim.

USTA: İyi halt etmişsin eşş…..

ÇIRAK - Ne dedin usta bişey mi dedin? Kötü bi şiy mi oldu yoğusam?

USTA: Yok canım GİTTİ PALAN GİTTİ PALAN!

(Dükkânda dört dolanır.) ( Çırak ustanın bu haline şaşırmaktadır)

USTA - Oğlum ben bi gaç günlüğüne İstanbul’a gidecem al şu haftalığını da sen de bikaç gün dinlen (Perde kapanır)



İKİNCİ PERDE

1. Sahne
Usta- çırak


Birkaç gün geçer aradan usta İstanbul’dan döner. Sabah usta dükkanı açmış olur. Çırak ustadan sonra gelir.

ÇIRAK: Selamın aleyküm Usta! Hoşgelmişsin İstanbul’dan. Düggana da benden önce gelmişsin. (Elini öpmek için ustasını yanına gider)

Nasıl geçti yolculuğun? Epiy alışveriş ettin mi?

USTA: İyi geçti ama para pul dayanmıyor oralara. İn para bin para. Ye para s.ç para. Gözünü seveyim yine bizim memleketin. Sanki acaip yeller oraları. Bizim melmeket bi başga canım.

ÇIRAK: Usta hazırlayım mı elbiselerini? Arkanı değiştirecen mi?

USTA: Yok oğlum hele yol yorgunluğunu bir atak üstümüzden.

ÇIRAK: Usta aşam yatmadın mı? Evde atmadın mı yorgunluğunu?Yatmadın mı fosur fosur yün yatakta?

USTA – Kes lan deli oğlan!
(Çırak güler)

Sahne:2

USTA- çırak- Naciye

USTA: Vasüpanallah. ( O sırada Topal Mehmet’in kızı Naciye önce aldıkları kınalı palanı sırtına yüklemiş dükkâna girer)
(Usta’nın gözleri faltaşı gibi açılmıştır.)

USTA: Hayrola kızım- Naciye sabah sabah ne işin var buralarda?
(Böyle konuşmakta ama gözleri palandadır.)

NACİYE: Hiç bişey yok Fehmi Emmi bu palan bizim eşşeğin sırtını yara etti de. Babam o dükkâna götürüver de bi çaresine baksınlar dedi. Babamın da selamı var.

USTA: Koy kızım koy. Lan ne bakıyon aval aval kızın sırtındaki palanı alıversene.
( çırak kızın sırtındaki palanı alır. Tezgâhın önüne koyar. Usta hemen para koyduğu yeri alelacele açar paralar yerinde duruyor. Paraları çıkarır savurmaya başlar. Naciye ile çırak şaşakalır

USTA - GİTTİ PALAN GELDİ PALAN GİTTİ PALAN GELDİ PALAN

Usta gülerek ve hareketlenerek paraya kavuşmanın tavırlarını belli eder.)
(Usta duvarda asılı sazı alır o anda aklına gelen dörtlüklerden oluşan aşağıdaki türküyü
(Usta iyi bildiği bir türkünün makamında söyleyecek)

Allı palan eşeğe de dar gelmiş
Gıçı eğri paraları görmemiş
Yara oldu eşşek sırtı diyerek
Burnu gozelcecik kızıyla da göndermiş

(bu bölüm nakarat türkünün devamı var )

ÇIRAK: (Şaşkınlığı atar.) Anaaaaa valla bişeyler anlamıştım! Palanı sattım dediğim de. Nerdeyse GİTTİ PALAN GİTTİ PALAN diye kafayı oynadacağdın usta!.

USTA – Ulan, çırak senin bu gız da bu gızın da sende gözü var! Hem biraz okumuş şehir yerine de yakışır. Allah’ın emriyle bu kızı sana isteyecem. Bundan sonra benim bir oğlum bir kızımda siz olun. Bu paraları da size harcaycağım.

ÇIRAK: Amma da iyi yapan be usta: zaten babamın hali vakti yok. Beni evermeye.

USTA: Hadi oğlum çalgıcılar kahvesinden çalgıcı emmilerini alıver de gel. Çarşı bi şenlik görsün.

Sahne: 3
Usta- Naciye Saz gurubu- çırak

Usta ile Naciye içerde iken klasik saz grubu ve diğer oyuncular sazlar eşliğinde sahneye girerler. Böylece müzik ve sohbet şiir bölümü başlar.
Oynayanların isteğine göre saz gurubuyla tiyatro biter la da uzar şiirler okunur, müzik devam eder.
SON

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi