RUBÂÎ ve ÖRNEKLERİ
Kafiye dizilişi bakımından bir gazelin ilk iki beytini andırır. Bu yüzden rubâ-îye "dü-Beyt" (iki beyit) adı da verilir. Ancak, rubâî, beyitler hâlinde değil dörtlük esasına göre kurulmuştur. Dört mısradan ibaret, ama bütünlüğü olan bir şiirdir.
Rubâî, kendine mahsus arız kalıplarıyla yazılır. İran edebiyatından bize geçmiş bir nazım şeklidir. Rubâî vezinleri aşağıda, aruz vezni bahsinde görülecektir. Rubâî şairi, dört küçük mısra içinde bir dünya görüşünü, bir felsefî temayı ifade etmiş olmalıdır. Büyük ustalık ve fikir olgunluğu isteyen bir şekildir. Başlangıçtan beri, hikmet, tasavvuf, felsefe konularının anlatımı için kullanılmıştır,
İran şairlerinden Ömer Hayyam ve Anadolulu Mevlâna Celâleddin en büyük rubâî şairleri sayılırlar. Bizde her dîvan şairi birer ikişer rubâî yazmıştır. Fakat Hayyam gibi sırf bu nazım şeklinde büyük şöhret kazanan Türk şairi yoktur. 17. yüzyıl şairlerinden Azmizâde Haleti; 20. yüzyılda Yahya Kemal, Cemal Yeşil, Fuat Bayramoğlu, Arif Nihat Asya, Talat Halman ve Bekir Sıtkı Erdoğan rubaileri ile de tanınmışlardır. Rubâî, diğer dörtlüklerden kalıbını ilerde göreceğimiz özel aruz vezinleriyle ayırt edilmektedir.
RUBAİ ÖRNEKLERİ
Erbâb-ı tarikata tarikat gamdır
Ashâb-ı hakikata hakikat gamdır
Tafsile ne hacet ey diî-i şûride
Fihrist-i ceride-i muhabbet gamdır.
(Azmizâde Haleti)
Rakkas bu halet senin oynunda mıdır
Âşıklarının günahı boynunda mıdır
Doymam şeb-i vashna şeb-i rûze gibi
Ey sîm-beden sabah koynunda mıdır.
(Nedim)
Çık, tayy-ı zaman et açılır her perde
Bir ömr geçir istediğin her yerde
Ben hicret edip zamanımızdan yaşadım
İstanbul'u fethettiğimiz günlerde
(Yahya Kemal Beyatlı)
Açıklama
erbâb-ı tarikat: Tarikat ehli, mutasavvıflar - ashâb-ı hakikat. Hakikat sahipleri, hakikata uyanlar - tafsil: Sözü uzatmak - dil-i şûride: Karmakarışık, sevdalı gönül - fihrist-i cerîde-i muhabbet. Muhabbet kitabının fihristi, özeti, tayy-ı zaman: Zamanı aşmak, zamandan çıkmak, rakkas: Oyuncu, rakseden güzel - halet Şaşırtıcı garip hâl - şeb-i vasi: Kavuşma gecesi, şeb-i Rûze: Ramazan gecesi - sim-beden: Gümüş vücutlu
AHMET KABAKLI-TÜRK EDEBİYATI
1.
Bir bahçeye vardık, nice kuşlar gördük,
Yollarda inişler ve yokuşlar gördük.
Aşklardan uzak kaldığımız gün ey dost
Enginden uzak yeni düşler gördük.
2.
Sevda dolu gözlerde derinlerden akış,
Esrikleşerek her şeye sevgiyle bakış.
Bir bahçede sonsuz gibi güller vardı
Renk renk kapanışlar, yine renk renk açılış
3.
Altın gibi güller demet demet derilir,
Tekrar unutulmuş o güzeller görülür.
Gönlünde sevinçler gelişirken sessiz
Aşktan her oluş Bezm-i Ezel gibidir
4.
Çepçevre ve sonsuz gecelerden geçtik,
Bülbüller öten kanlı seherden geçtik.
Güller açılırken o dönüş vaktinde
Halk dostlarının geçtiği yerden geçtik.
Seyfettin BAŞCILLAR
Türk Dili dergisinden alınmıştır.
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el âlem!
İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
ÖMERHAYYAM
- Önceki
- Sonraki >>