Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HALK HİKÂYESİ KEREM İLE ASLI-2


Bir mübarek günde davulları vurulup düğünleri kuruldu. Kırk gün, kırk gece öyle bir toy düğün ettiler ki Felek bile bir yaşına daha girdi ama, gerdek gecesi keşiş keşişliğini yaptı. Aslı hanı bir kenara çekip:
“Kızım; varımı yoğumu yoluna döktüm; elâle-me karşı sana öyle göz görmedik, baha yetmedik sırmalı, savatlı düğünlükler kestirdim ki, görenlerin parmağı ağzında kaldı ama, ille şu makas kesmedik, iğne batmadık fistan yok mu, bunu bu gerdek gecesi için yaptırdım. Giyin, kuşan; karşısında salın Kerem'in; ama düğmelerini sen açma, o açsın; ağır ol ki batman gelesin; yoksa babalık hakkını helâl etmem sana!" deyip karanlığa karıştı.
Cümlemizin üstüne hayırlı sabahlar açılsın! O gece Aslı, ne özenmiş; ne bezenmiş, babasının dediğini giyip düzenmişti. Yine de güzel mi dedin, güzeldi; güle benziyordu allar içinde. Serviye benziyordu dallar içinde...Hele o göğüs yaylasında yaylayan sünbüller, kan ediyordu kan üstüne!.
‘ Neyse, dört yenge sağında, dört yenge solunda götürdüler ve:
“işte emanetin sultanım!" deyip Keremin koluna vermek istediler ya badeli âşıklar, yedi kere bayılıp ayılmadan birbirinin yüzüne bakabilirler mi? Yüzlerine gül suyu serpilip de hayalden düşden ayrılır gibi aydınca, nice yılın hasretiyle kucaklaştılar ve koçbaşı yastıklara dayanıp can sohbetine daldılar...
Vakit erişip de murad saati çalınca Kerem bir iyma teliyle:


Sevdiğim baştan aşağı
Al, kırmızı geyinmiştir
Açılmanın geldi çağı


Gül, kırmızı geyinmiştir deyip, imalı imalı düğmelerine baktı. O zaman Aslı:
“Aman Kerem, Han Kerem; başım yoluna kurban Kerem; bundan geri, bir dediğini iki etmem; öl dediğin yerde ölür, kal dediğin yerde kalırım ama el yoksa ar var, kendi göğsümü, kendi elimle açmaya elim varmıyor doğrusu... Ne olur, başım için olsun, sen aç şu düğmeleri!" diye, naz ve niyazla yüzüne bakınca, Kerem bunu Aslı’nın utangaçlığına verip:
“Han Aslım, canımda can Aslım, sana el ile değil, gül ile de dokunmaya kıyamam; sazla mı çözeyim, sözle mi?” deyip bir düzen verdi sazına. Tel ile çözmek istedi, çözülmedi düğmeler! Dil ile çözmek istedi, çözülmedi düğmeler! Çaresiz, el ile çözmek istedi, çözülmedi düğmeler! Keşişin ocağı yansın, sihirli imiş meğer! Yukarıdan aşağı, bir bir çözülüyordu ama, iki düğme kalası yeniden ilikleniyordu. Bu minval üzere sabaha kadar uğraştı, durdu ama, nafile; ne dilde takat kaldı, ne telde... O zaman Aslının önüne çöküp, boynunu bükmeğe; derdini dökmeğe başladı. Bakalım o ne söyledi, Aslı dahi ne cevap eyledi:

ALDI KEREM
Isfahandır bizim asıl ilimiz
Ördek uçtu viran kaldı gölümüz
Ya böyle nic'olur bizim halimiz
Çöz Aslım çöz göğsün düğmelerini


deyip kesti. Bu sözler ok gibi geldi, ok gibi deldi ama, ne yapsın Aslı, yeminden büyük yemin var ucunda; ya daha büyük bir inkisara uğrarlarsa.. Keremin boynuna sarılıp:
“Yer yüzünde dağımsın Kerem, ömrüm içre bağımsın Kerem! Allah bu günleri gösterdi ya, bu murad da bize yeter; bu gece, şarab-ı vuslatı içsek de bir, içmesek de bir, Allahın günü yok değil ya!”
Diye yalvardı ama, gün kale-i Kaf’dan başını uzatıp da, cümle kuşlar “Lebbeyk, Lebbeyk" diye çağrışmaya başlayınca Kereme yeniden bir firkat gelip:
“Gül yüzlüm; ben senin cemalinde aradığım cemali buldum; öyle bir nur ile doldum ki, lâl-i visâli içsem de bir içmesem de bir ama, şu göğsün bendini açamadığım, ağzı karaların ağzına düşer de 'Kerem bermurad olamamış!’ derlerse, elâlemin yüzüne ne yüzle bakarım sonra...”
Deyip derun-ı dilden öyle bir âh etti ki Kerem, yetmiş iki bin tüyünün dibi birden sızladı. Âh üstüne bir ah daha çekince, üç yüz altmış altı damarına da bir ateştir yayıldı... Derken bir daha âh etmez mi derinden! Ağzından yemyeşil bir alev fışkırdı ve tutuştu her yerinden... Velâkin, Aslı’dan gayrisini gördüğü yoktu Keremin... Gözünde, alevden bir gül Aslı! Gönlünde, ateşten bir dal Aslı! Ötesi duman...
Alevden gül deyin, ateşten dal deyin, Han Aslı, bir tutuşmuş nâra döndüğünü görünce Keremin, kimin fendine uğradığını anlayıp, iki göz iki pınar yüzüne, gözüne sular serpti Keremin, ama ateş bacayı sarmıştı bir kere, gayri sel olup aksa, nafile!
O zaman Han Kerem, alev alev yanan Kerem, aldı sazı eline ve doladı Aslı'yı teline:

ALDI KEREM
Gül Aslım yeter ağlama
Yanarım Aslım yanarım
Ciğerim aşka dağlama
Yanarım Aslım yanarım

Diye diye yandı; yana yana kül oldu
Kerem, yansın kül olsun dünya!

 

İLGİLİ İÇERİK

EFSANE NEDİR ve ÖRNEKLERİ

ANADOLU EFSANELERİ

ANKARA'DA HACETTEPE-EFSANE ÖRNEĞİ

KEREM İLE ASLI EFSANESİ - EFLATUN CEM GÜNEY

PROMETEUS, ZEUS EFSANELERİ YUNANLARIN MI?-MİRZA HACIYEV

KÖROĞLU SIRRI : EFSANEDEN HAKİKATE-MİRZA HACIYEV

AĞRI DAĞI EFSANESİ ÖZETİ- YAŞAR KEMAL

SİMURG EFSANESİ

SARI KIZ EFSANESİ

 

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi