Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Servet-i Fünûn Şiirinde Kullanılan Nazım Şekilleri

Servet-i Fünûn hareketine katılan sanatçıların çoğu şairdir. Bu şairlerden Tevfik Fikret ile Cenap Şahabettin dışındakiler şiirde özgün ve kalıcı bir ses bırakamamışlardır.

Servet-i Fünûn sanatçıları şiirde, Abdülhak Hamit’in biçim yeniliklerini daha değişik alanlara götürerek, eski nazım biçimleriyle ilgiyi tamamen koparmışlardır.

Servet-i Fünûn şairlerinin nazım şekilleri bakımından yaptıkları değişiklik, Avrupa şiirinden aldıkları nazım şekillerini kullanmaları ve yine aruz vezniyle bir serbest nazım hareketi yapmalarıdır.

Onların, aruz ölçüsünün bütün kalıplarıyla uyguladıkları yeni nazım biçimleri, serbest şiire giden kapıyı aralamıştır. Nazım biçimlerindeki bu köklü değişiklik çalışmaları özellikle Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin gibi şairler tarafından başarıyla yürütülmüştür.

Böylece Divan edebiyatının “parça” güzelliği terk edilerek, “bütün” güzelliğini öngören bir şiir anlayışına varılmıştır.

  

SERVET-İ FÜNUN ŞİİRİ BİÇİM ÖZELLİKLERİ

NAZIM BİRİMİ

En küçük nazım birimi dizedir. Tanzimatçılar ise Divan edebiyatı nazım birimi olan beyti kullanmışlardır.

ÖLÇÜ

Ölçü yine aruz ölçüsüdür. Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamışlardır.

Hece ölçüsü yalnızca Tevfik Fikret'in çocuk şiirlerinde kullanılmıştır.

UYAK TÜRÜ

Uyak anlayışı değişmiş "göz uyağı" yerine "kulak uyağı" anlayışı benimsenmiştir.

DİL ve ÜSLUP

Dil son derece ağır ve süslüdür. Dile, Arapça Farsça ve Fransızcadan yeni sözcük tamlama ve terkipler aktarmışlar; dile o güne değin hiç duyulmamış ve kendi uydurdukları tamlamalar ekleyerek anlaşılması olanaksız yapay bir şiir dili yaratmışlardır.

NAZIM ŞEKİLLERİ

Nazım şekillerinde pek çok değişiklik yapılmıştır.

Divan edebiyatı nazım şekilleri tamamıyla terk edilmiş; Batı edebiyatının "sone" ve "terzarima" biçimleri ile "serbest müstezat" ve "karma" nazım biçimleri kullanılmıştır.

"Mensur şiir" örneklerine ilk kez bu donemde rastlanmaktadır

 Servet-i Fünûncuların kullandığı nazım biçimlerinin özellikleri

Servet-i Fünûn şairleri, Batı’dan yeni nazım biçimleri alarak, eskileri tümüyle bırakmışlardır. Onların kullandığı yeni nazım biçimlerinin genel özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Bir nazım biçimi, değişik sayıda dizesi olan bentlerden oluşabilir.
  • Anlam yönünden bentler arasında sıkı bir bağ vardır ve bentlerin yeri değişmez. Bu da şiirde konu birliğinin ve plan düşüncesinin olduğunu gösterir. Ayrıca her şiirin, konuyla ilgili bir adı vardır.
  • Şiirde konu birliğinin sağlanmasıyla, şiirin sonunda adını söylemesi yersiz olacağından, şairin mahlası bulunmaz.
  • Yeni Türk şiirinde, nazım birimi beyit ya da dörtlük değil, dizedir.
  • -Şiirler “Sanat, sanat içindir.” anlayışını yansıtır.

Bu anlayış, ilk kez Servet-i Fünûn şairlerince Batı edebiyatının etkisiyle Türk edebiyatına sokulmuştur. Servet-i Fünûncuların kullandığı nazım biçimlerini tablo şeklinde gösterelim şimdi.

NAZIM BİÇİMLERİ

A. DİVAN EDEBİYATINDAN ALINAN NAZIM BİÇİMLERİ

  • Serbest Müstezat

B. BATI EDEBİYATINDAN ALDIKLARI ŞEKİLLER

  • Sone
  • Triyole
  • Terzarima
  • Balad

C. KENDİ GELİŞTİRDİKLERİ ŞEKİLLER

  •  Serbest Nazım

 


 SERBEST MÜSTEZAT

Bunun için önce müstezat nedir bunu bilmek gerekiyor

MÜSTEZAT :

  • Gazelin her dizesine kısa bir dize eklenmesiyle oluşur; ancak bu kısa dizeler “ziyade” adını alır, yani “dize” kabul edilmez.
  • Uyak düzeni genellikle gazel gibidir:
  • aa/ xa/ xa/xa/xa…
  • Ziyadeler, eklendikleri dizelerle uyaklı olur.
  • Aruzun belirli bir kalıbıyla yazılır.
  • Divan şiirinin sanatlı biçimlerindendir. Fakat seyrek kullanılmıştır.

 

Müstezat Örneği:

Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figanın

                                        Zabt eyle dehânın

Hançer gibi deldi yüreğimin tfğ-i zebanın

                                         Te’sir-i lisânın

Ah eylemeğe başladı âyâ bu ne halet

                                         Nolsun bu hararet

Bilmem yine bir derd mi var bülbül-i canın

                                        Ol mürg-ü nihânın

Âh etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre

                                        Tâ mahşer olunca

Çok çekti gam-ı harını gülzâr-ı cihanın

                                       Bu bâğ-ı fenanın

İzzet ne şeker çiğnedi tût? gibi bilmem

                                      Açmış yeni bir söz

Reşk ile sulandı yine ağzı şuarânın

                                      Sınf-ı fusehânın

                                                   İzzet Molla

 

Ölçü: Mefûlü mefailü mefâîlü feûlün Mefûlü feûlün

 

Günümüz Türkçesiyle

Bülbül yetişir, feryadın bağrımı kan etti, / ağzını kapa. /Dilinin kılıcı, dilinin etkisi yüreğimi hançer gibi deldi.

Ah eylemeğe başladı, acaba bu ne haldir? / Bu hararet nedendir (Ne olsa gerektir?) Can bülbülünün, o gizli kuşun, bilmem yine bir derdi mi var?

Gönül bülbülü şehit olduğum yer üzerinde mahşere kadar âh etse ne olur? / O, dünya gül bahçesinin, bu ölümlü bahçenin, dikeninin tasasını çok çekti.

İzzet, papağan gibi, nasıl bir şeker çiğnedi bilmem, /yeni bir söz açmış; ozanların, o rakipler sınıfının, kıskançlıkla yine ağzı sulandı.

 


SERBEST MÜSTEZAT

“Müstezat”ın sözlük anlamı “ziyadeleşmiş, artmış, çoğalmış” demektir. Uzun dizelere kısa bir dize eklenerek yazıldığından bu adı almıştır. Eklenen bu kısa dizeye “ziyade” denir. Ziyadeler, asıl dizenin anlamını tamamlar niteliktedir. Ancak şairler genelde bu kurala dikkat etmemişler; kısa dizeleri, şiirin monotonluğunu ortadan kaldırmak amacıyla kullanmışlardır.

Serbest müstezat, Divan edebiyatında kullanılan “müstezat” nazım biçimi esas alınarak Servet-i Fünûncular tarafından geliştirilmiştir. Fransız sembolistlerinin özgürce yazdıkları şiir biçimlerinden etkilenilerek oluşturulmuştur.

Serbest müstezat, aruzun çeşitli kalıplarıyla yazılır. Temel olarak alınan kalıbın değişik parçaları farklı düzenlerle bir arada kullanılabilir. Aynı nazım içinde yalnız bir kalıp değil, başka başka kalıplar ve bunların parçaları kullanılabilir. Uzun ve kısa dizeler kimi zaman belli bir düzen içinde sıralanır, çoğunlukla da herhangi bir düzene bağlı kalınmaz. Uyak örgüsünün düzenlenişi de kurala değil, şairin isteğine bağlıdır.

Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur. Bütün güzelliği öne çıkar. Dizeler arasında noktalama işaretleri kullanılır. Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.

Servet-i Fünûn sanatçılarından olan Tevfik Fikret’e göre, Divan edebiyatının alışılagelmiş mısra yapısı, hele uzun şiirlerde, rahatsız edici bir monotonluk yaratmaktadır. Tevfik Fikret, Divan edebiyatında var olan “müstezat” nazım biçimini geliştirerek “serbest müstezat”ı kullanmıştır. Şair, yaptığı bu uygulamalarla, müstezadın alışılmış “mef’ûlü / mefâ’îlü / mefâ’îlü / fe’ûlün / mef’ûlü / fe’ûlün” şeklindeki kalıbını kırmış, bu şekilde yeni bir ritim elde etmeye çalışmıştır. Onun bu denemelerine daha sonra arkadaşları da katılmışlardır. Bu alanda Cenap Şahabettin büyük başarı göstermiştir. Cenap Şahabettin, şiiri her şeyden önce bir ahenk sanatı kabul ettiği için, doğanın seslerini taklit eden bir şiir dili kullanmaya özel çaba göstermiştir. Bunu sağlamak için de nazım şekilleriyle oynamaktan çekinmemiştir.

Not 1: Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur.

Not 2: Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.

KIŞ

Yine kış,

Yine şems-i mesâda (akşam güneşi), ah o bakış,

Yine yollarda serseri dolaşan

Âşiyânsız tuyur-ı pür-nâliş( inleyen yuvasız kuşlar)

Tehi kalan ovalar

Sükût eder sanılır mevsimin gumûmuyla

Harab olan sarı yollarda kalmamış ne gelen,

Ne giden,

Şimdi yalnız kavafil-i evrâk (yaprak yığını)

Mütemadî sürüklenir bir uzak

Ufk-ı pür-ıztırab u nermide.Yine kış, yine kış

Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış

Ahmet Hâşim

 

 

 

ÖMR-İ MUHAYYEL

Bir ömr-i muhayyel...Hani gülbünler içinde

Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;

Bir ömr-i muhayyel...Hani göllerde,yeşil,boş

Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde

Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü muğfel

Bir ömr-i muhayyel!

 

 

Yalnız ikimiz,bir de o:Ma'bûde-i şi'rim;

Yalnız ikimiz,bir de onun zıll-ı cenâhı;

Hâkîlere bahş eyleyerek hâk-i siyâhı

Dûşunda beyaz bir bulutun göklere âzim.

 

Her sahn-ı hakîkatten uzak,herkese mechûl;

Bir safvet-i masûmenin âgûş-ı terinde,

Bir leyle-i aşkın müteennî seherinde

Yalnız ikimiz sayd-ı hayâlât ile meşgul.

 

 

Savtındaki eş'ar-ı pür-âhenk ile mâlî,

Şi'rimdeki elhan-ı muhabbetle nagam-saz,

Ah istiyorum,göklere âmâde-i pervâz

Bir lâne-i âvârede bir ömr-i hayâlî...

 

Bir ömr-i hayâlî...Hani gülbünler içinde

Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;

Bir ömr-i hayâlî...Hani göllerde, yeşil, boş

Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde

Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü hâlî

Bir ömr-i hayâlî!

 

                                                Tevfik Fikret

 

0 BELDE

Denizlerden

Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin Bilsen

Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-ı şâma bakan

Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!

 

Ne sen Ne ben

 

Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ

 

Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ

 

Olan bu mâî deniz Melali anlamayan nesle âşinâ değiliz.

 

Sana yalnız bir ince tâze kadın

 

Bana yalnızca eski bir budala

 

Diyen bugünkü beşer

 

Bu sefîl iştiha, bu kirli nazar,

 

Bulamaz sende bende bir ma’nâ,

 

Ne bu akşamda bir gam-ı mermîn

 

Ne de durgun denizde bir muğber

 

Lerze-i istitâr u istiğna

 

Sen ve ben Ve deniz

 

Ve bu akşam ki lerzesiz sessiz

 

Topluyor bû-yı rûhunu gûyâ,

 

Uzak Ve mâî gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak

Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz…

Ahmet Haşim

 


TERZA-RİMA

Terzarima, İtalyan edebiyatında ortaya çıkmış bir nazım biçimidir. Oradan Fransız edebiyatına geçmiştir. Serveti-i Fünûcular ise terzarimayı Fransız edebiyatından almışlardır. Terzarimaya “örüşük uyak” da denmiştir.

Terzarima, üçlüklerle yazılır. Üçlük sayısı sınırlı değildir, yalnız şiir, bir tek dize ile bitirilir. Dante’nin “Tanrısal Komedya”sı bu biçimle yazılmıştır. Türk edebiyatında terza-rimanın pek örne“ yoktur. Türk edebiyatında Servet-i Fünûn’da Tevfik Fikret “Şehrayin” adlı şiirini bu nazım biçimiyle yazmıştır. Terzarima II. Meşrutiyetken sonra zaman zaman kullanılmışsa da yaygınlaşamamıştır.

 Terzarimanın kafiye örgüsü “aba bcb cdc ded (...) e” şeklindedir.

***

  • İtalyan edebiyatına özgü bir nazım şeklidir.
  • Üçer mısralık bentlerle kurulur.
  • Bent sayısı sınırsızdır.
  • Tek bir mısra ile sona erer.
  • Kafiye örgüsü, "aba, bcb, cdc, d" biçimindedir.
  • Dante, "İlahi Komedya"sını bu nazım şekliyle yazmıştır.
  • Terzarima, sone kadar yaygın değildir.
  • Tevfik Fikret'in "Şerhayin" adlı şiiri edebiyatımızdaki tek terzarima örneğidir.

Terza-rima üçlüklerle yazılır. Üçlük sayısı azaltılıp çoğaltılabilir. Yalnız en son kıta tek mısralıktır. Aşağıda bir örnek verilerek yanında da kafiye şeması gösterilmiştir:

KELEBEK

Mavi bir gölge uçtu pencereden, a

Baktım : âvâre bir küçük kelebek; b

Yaramaz geldi kim bilir nereden a

 

Belli yorgundu; bir veremli çiçek b

Gibi serpildi lâmbanın yanma; c

Bir duman uçtu, gitti titreyerek b

 

Anladım kıydı yavrucuk canına. c

Söyle ey mavi gölge, söyle eğer d

Bir ölümden de çok fenaysa bana, c

 

Şu karanlık, şu kimsesiz geceler. d

Ali Canip YÖNTEM

 

Görülüyor ki bunun kafiyeleniş şekli soneye benze­miyor. Üçlüklerin birinci ve üçüncü mısraları birbirleriy­le kafiyelidir. Fakat bir sonraki üçlüğün birinci ve üçün­cü mısraları, kendinden bir önceki üçlüğün orta mısraı ile kafiyelidir. En sonraki tek mısra da kendinden önceki üçlüğün orta mısraı ile kafiyelidir. Bu nazım şekli fazla kullanılmamıştır.

 

Terzerima Örneği:

GİZ

Bu kadar uzak mıydı

Git git bitmiyor yol

Görünmüyor dağın ardı

 

Oysa bilmem kaç yıl

Bu yollardan yürünmüş

Şimdi sanki bir masal

 

Bu dilsiz dağ ve taş

Nerde saklar kuşları

Hangi gizle sarmaş dolaş

 

Anlamak zor susuşları.

Ahmet Telli

 


SONE

İlk kez İtalyan edebiyatında ortaya çıkmış olan Türk Edebiyatında ise Servet-i Funun Döneminde Cenap Şahabeddin tarafından edebiyatımıza sokulan bir nazım şeklidir.

Sone, iki dörtlük ve iki üçlükten oluşan 14 dizelik bir nazım şeklidir. Batı edebiyatında ilk önce İtalya’da ortaya çıkmış, daha sonra Fransız edebiyatına girmiştir.  Sone nazım şeklinin Avrupa’nın diğer edebiyatlarına ve Türk edebiyatına da giriş kapısı Fransız Edebiyatıdır.  Servet-i Fünuncular  ve Cenap Şahabeddin soneyi Fransız edebiyatından edebiyatımıza sokmuşlardır. Bu bakımdan edebiyatımızdaki ilk sone örnekleri Fransız tarzı sonelerin etkisi altındadır.  

Sonelerin dörtlükleri genellikle sarmal kafiye ile yazılır.  Batı şiirinde sonelerin konuları sınırlı konular değildir. Sone hemen her konuda yazılabilir ve Sonede her türlü konu işlenebilir. Buna rağmen sonlerde aşk ve tabiat konularının en sık rastlanılan konular olduğu da söylenebilir. Soneler lirik şiirlerdir ve son üçlüklerinde lirizm kuvvetle hissedilir.  Son dize ise sonelerin duygu yönünden en baskın dizesidir. Türk  edebiyatındaki sonelerde genellikle lirik  aşk konuları ele alınmıştır

Sone’nin Edebiyatımızdaki ilk örneği Cenap Şahabettin'in, "Şi'r-i Na-Nüvişte (Yazılmamış Şiir) adlı şiiridir.  Bazı araştırmacılar ilk sone örneğinin Süleyman Nesip’in yazdığı bir sone olduğu görüşündedir. Servet-i Fünûn şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimsemişse de Tevfik Fikret, Cenap Şahabeddin ve Süleyman Nesip bu türde daha çok başarılı olmuş şairlerdir.

İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatına, oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir.

 

  • Servet-i Fünun döneminde Fransız edebiyatından alınmıştır.
  • Bütün Avrupa edebiyatlarında soneye rastlanır.
  • Sone daha çok lirik konulara elverişli olduğundan sevilmiş ve tutulmuştur.
  • On dört mısradan oluşan bir nazım biçimidir.
  • Sonenin ilk iki bendi dörder, son iki bendi üçer dizelidir.
  • Sonenin ilk iki bendi son iki üçlükte söylenecek duygu ve düşünce için bir hazırlık, bir giriş bölümüdür.
  • Özellikle son dize duygu yönünden en güçlü dize olur ve şiirin bütün etkisini üzerinde toplar.
  • Kafiye şeması, abba - abba – ccd - ede-abba-abba

ÖRNEK:

 

MAKDEM-İ YÂR

Pervâne-i zerrin gibi her zühre-i zerrin

Titrerdi zümürrüd-geh-i lerzân-ı çemende

Çağlardı leb-i sîm-i hıyâbân-ı semende

Bir çeşme-i billûr ile bir cûy-i bilûrin

 

Düşmüştü siyeh berg-i şebe şebnem-i sîmîn

Şeb-nem gibi titrerdi kamer leyl üzerinde

Bir şeb-pere-i hutfe bir âhû-yı çerende

Vermişti bu nüzhet-gehe bir vahşet-i nermîn

 

Âhû ile şeb-perre vü evrâk ile azhâr

Nâ-gâh fısıldaştı leb-i âb-ı revânda

Zîrâ şu perî-haneye karşı bu evânda

 

Ey dürr-i yetîm-i sadef-i şefkâtim, ey yâr

Sen bir meh-i zî-ruh gibi yükseliyordun

Muzlim korunun zıllı içinden geliyordun

                                        Cenap Şahabettin

 


Triyole

Triyole, on mısralı bir nazım şeklidir. Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım gelir. Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda, yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Ancak, yinelenen bu iki dizenin, dörtlüğü oluşturan öteki üç dizenin anlamıyla uyuşması gerekir.

Triyolede iki tür uyak bulunur. Baştaki iki dize kendi arasında uyaksız olmakla birlikte, sonunda yinelendikleri dörtlüklerin I-    uyaklarını bu iki dize oluşturur.

Triyolede, dörtlükler sırasıyla ilk ikiliğe bağlı olduğu için, konu o bütünlüğü vardır. Son dizesi duygu yönünden şiirin en güçlü    dizesidir.

Triyolenin kafiye şeması “A B - c c c A - d d d B” şeklindedir.

Balad

Balad, Batı tarzı şiir biçimlerinden biridir. Üç bent ve bir de ağırlama dizesinden oluşur. 19. yüzyılda savaş masalı, acıklı aşk olayı gibi, halka dönük konuları içeren bir tür durumuna gelmiştir. Günümüzde halk şarkıları anlamında kullanılmaktadır.

SON EKLENENLER

Üye Girişi