Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

DADALOĞLU HAYATI ve ŞİİRLERİ 

(ö. 1868 [?]) Türk saz şairi.

  
Oğuzlar'ın Avşar (Afşar) boyundan olup Âşık Musa'nın oğludur. Güney Anadolu'­nun Toroslar yöresinde yaşadığı bilinen şairin asıl adı ve doğum tarihi belli de­ğildir. Şiirlerinde Veli adını kullanmış ol­ması asıl adının bu olduğunu düşündürmekteyse de sözlü gelenekte bu ad ba­zan Ali, bazan da Mustafa olarak geç­mektedir. Daha çok Dadaloğlu ve Dadal ismini kullanan şairin doğum yılı sıra­sıyla 1790-1791, 1785 ve 1765 olarak tahminden ibarettir. Ancak XVIII. yüzyılın son çeyreğinde doğduğu söyle­nebilir. Şairin doğum tarihi gibi ölüm ta­rihi de kesin olarak belli değildir. Üzerin­de büyük bir çoğunlukla birleşilen 1868 yılı da tahminden öte bir değer taşıma­makta, mezarının da nerede olduğu bi­linmemektedir.

Dadaloğlu'nun mensup olduğu Avşar boyunun göçebelikten vazgeçmesi için çeşitli yerlere iskân edilmesi bu boyun devlete karşı tavır almasına sebep olmuş. Avşarlar'ın sözcüsü durumunda bulunan Dadaloğlu da iskân olayına karşı çıka­rak zaman zaman bunu şiirlerinde dile getirmiştir. Bu şiirlerden hareketle ba­zı çevreler tarafından Dadaloğlu devlete baş kaldırmış bir âsi gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

Daha çok eski Türk ozanını hatırlatan Dadaloğlu'nun şiirlerinde tabii ve sami­mi bir söyleyiş vardır. Bugüne kadar 130 civarında şiiri tesbit edilmiş olmakla be­raber bunların uzun bir hayat sürmüş olan Dadaloğlu'nun şiirlerinin tamamını teşkil etmediği sanılmaktadır. Birkaçı dışında hemen bütün şiirleri sözlü der­lemeye dayanmakta, bu durum Dada­loğlu'nun birçok şiirinin kaybolduğu ve­ya başkalarına mal edildiği ihtimalini ak­la getirmektedir.

Elde mevcut bütün şiirlerinde koşma, türkü, semai, varsağı, destan gibi halk nazım şekillerini kullanan Dadaloğlu'nun manzumelerini muhteva bakımından sev­da şiirleri, yurt güzellemeleri ve kavga şiirleri olarak üçe ayırmak mümkündür. Kavga şiirlerinde Köroğlu'nun, sevda şi­irlerinde ve yurt güzellemelerinde Karacaoğlan'ın ve Dede Korkut'un etkisi gö­rülür. Dili kavga şiirlerinde sert ve per­vasız, diğer şiirlerinde ise içli, samimi ve sadedir.

Türk halk şiirinin büyük isimlerinden Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihnî, Everekli Seyrân! ve Dertli ile çağdaş olan Da­daloğlu'nun hayatında, "rüyasında gör­düğü sevgiliyi aramak için" gurbete çı­kış yoktur. Dadaloğlu mahalli karakteri­ni korumasını bilmiş, bunun sonucunda Ruhsatı, Âşık Gündeşlioğlu, Serdârı, Sümmânî ve Seyrâniyi etkilemiştir. Şehir ha­yatından uzak kaldığı için XIX. yüzyılın tanınmış birçok halk şairinden ayrı ola­rak divan şiirinden etkilenmemiştir. Şi­irleri şekil bakımından devamlılık gös­termediğinden pek çok eski ve yeni saz şairinin, özellikle Cingözlü Seyyid Osman başta olmak üzere Âşık Veli, Âşık Deli Aziz ve Karacaoğlan'ın şiirleriyle karıştı­rılmıştır.

Dadaloğlu tam anlamıyla kabilesinin şairidir. "Biz" zamiri onda bir estetikten ziyade belirli bir zümre anlayışının ifa­desidir. Şiirlerinde atasözleri ve deyim­lerden faydalandığı gibi Çukurova-Toroslar yöresinde yaygın olan bazı efsa­nelere de telmihte bulunmuştur. Şekil olarak daha çok üç-yedi haneden kuru­lu şiirler yanında on birli hece ölçüsünü tercih eden Dadaloğlu kafiye yönünden de fazlaca başarılı değildir. Bu durum, birçok şiirinde kafiyelerin zamanla de­ğişmesi yanında genel olarak halk şair­lerinin hemen hepsinde görülen kafiye kusurlarından kaynaklanmaktadır.

Güney Anadolu'da anlatılan halk hikâ­yelerinden büyük bir kısmının manzum ve mensur bölümleri derlenerek halk hi­kâyesi halinde düzenlenmesi Dadaloğlu'na mal edilmektedir. Ali Rıza Yalman'ın (Yalkın), bazı halk hikâyelerini onun tas­nifi olarak vermesinden sonra [Cenupta Türkmen Oymakları, II, 53-75) pek çok araştırmacı bu fikri benimsemiştir. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar başta "Hurşîd ile Mâh Mihrî" hikâyesi olmak üzere bu hikâyelerin bir kısmının Dada­loğlu tarafından düzenlenmediği kana­atini doğrulamıştır (Boratav, Halk Hikâ­yeleri ve Halk Hikâyeciliği, s. 169; Saka-oğlu, Dadaloğlu, s. 52). Aslında pek he­yecanlı ve hareketli olaylar arasında ya­şayan şairin "Hurşîd ile Mâh Mihrî" gibi uzun hikâyeler düzenlemesi pek müm­kün görünmemektedir. Ayrıca şaire mal edilen "Gâvur Kızı", "Kral Kızı", "Emmi Kızı" ve "îsâ Güzeli" gibi hikâyeler ger­çek anlamda hikâye değil birer şiirin söy­leniş hikâyesini anlatmaktadır. Şairin ya­şadığı bölge olan Toroslar'da hikâye an­latma geleneğinin pek gelişmemiş ol­ması ve bu yörede anlatılan hikâyelerin olay ve şiirlerini derleyerek halk hikâye­si şeklinde düzenleyen kişilerin bilinme­mesi de Dadaloğlu'nun halk hikâyesi dü­zenlemediği ihtimalini kuvvetlendirmek­tedir. Ancak başta "Hurşîd ile Mâh Mih­rî" olmak üzere Dadaloğlu'nun birçok hikâyeyi nakleden iyi bir anlatıcı olduğu sanılmaktadır. Bu da anlattığı birçok hikâyenin ona mal edilmesine sebep ol­muştur.

Dadaloğlu'nun hayatı, sanatı ve şiirle­ri üzerinde en geniş çalışmayı Saim Sakaoğlu yapmıştır (bk. bibi).

BİBLİYOGRAFYA :
Cevdet. Mâruzât, s. 147; Ergun Türk * leri, s. 1116-1117; Köprülü. Türk Saz Şairleri İstanbul 19401. Ankara 1962, s. 543 689 6<5 Tana Toros. Dadaloğlu: XIX. Asır Çukur Sazşairi, Adana 1940; Pertev Naili Borata* Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği Ank 1946, s. 141, 143, 144, 147, 152, 167, 169; a.mlf.. Folklor ve Edebiyat: 2 İstanbul 1982, s. 33-39; Haşim Nezihi Okay. Dadaloğlu: Hayatı ve Deyişleri, Ankara 1959; Mahmut Işık, Afşarlar Tarihi-Yetiştirdiği Şahıslar-Folklo­ru, Ankara 1963, s. 76-103; Mehmet Paşabeyoğlu. Avşar Elimiz ve Dadaloğlu, Kayseri 1968-Cahit Öztelli. Üç Kahraman Şair: Köroğlu-Dadaloğlu-Kuloğlu, İstanbul 1974, s. 145-271 • a.mlf. - T. Karabey. "Dadaloğlu", TDEA, II, 177' Tahir Kutsi. Dadaloğlu, İstanbul 1974; Ali Rıza Yalman (Yalkın). Cenupta Türkmen Oymakları (haz. Sabahat Emir). Ankara 1977, II, 53-75-Saim Sakaoğlu, Dadaloğlu, Ankara 1986; a.mlf. -Ali Berat Alptekin. Dadaloğlu Bibliyografyası, Ankara 1988; Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmpa­ratorluğunda Aşiretlerin İskânı, İstanbul 1987, s. 73-74, 78, 79, 96, 114-117; Banarlı. RTET II, 853-854; Abdülkadir Karahan. "Dadaloghlu" EF(lng), II, 75.  

 
 NURETTİN ALBAYRAK, DİA, 6.CİLT

 

İLGİLİ İÇERİK

KALKTI GÖÇ EYLEDİ AVŞAR ELLERİ -DADALOĞLU

DADALOĞLU- YÜKSEKLERDE ŞAHİN GİBİ SÜZÜLÜR

ŞU YALAN DÜNYAYA GELDİM GELELİ -DADALOĞLU

BİZİM YAYLAMIZ MEŞELİ -DADALOĞLU

CAN EVİMDEN VURDU FELEK NEYLEYİM - DADALOĞLU

DADALOĞLU AĞZINDAN - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

ÇIKTIM YÜCESİNE SEYRAN EYLEDİM-DADALOĞLU


DADALOĞLU HAYATI ve ŞİİRLERİ

Asıl adı Veli olarak söylenmekte olup 18. yüzyılın ikinci yansında bir Avşar obasında doğmuş ve 1868'den sonra yine bir obada vefat etmiştir. Doğu­mu için ileri sürülen tarihler çok farklı olup 1765, 1785 ve 1790'dır. Babası­nın adı Âşık Musa'dır. Onu, annesi tarafından Nadir Şah'a (1733-1747) kadar çıkaranlar vardır.

Tahsili ve ustası hakkında hiç bir bilgimiz yoktur, ancak bu konularda ba­basının yardımcı olduğunu söyleyebiliriz.

Onu şimdiye kadar İmparatorluğa baş kaldıran bir şair olarak göstermişler ve onun gerçek cephesine pek eğilmemişlerdir. O da, tıpkı bir Karacaoğlan gi­bi lirik şiirler söylemiş, Avşar güzellerine karşı beslediği duygulan mısralara dökmüştür.

Şiirlerinin tamamına yakını ağızdan derlenmiştir. Ünlü Hurşit ile Mahmihri Hikâyesi'ni de onun tasnif ettiği söylenir; bizce bu görüş doğru değildir.

Günümüzün şairnâmelerinde onu hep iskân, göç, çadır gibi kavramlarla birlikte düşünülmüş olarak görmekteyiz.

 

Bizim yaylamız meşeli

Dibinde güller döşeli

Altı top top menevşeli

Kızlar gelir yaylamıza

 

Bizim yaylamız atl'olur

Sütü kaymağı tatl'olur

Kız gelinden kutlu olur

Kızlar gelir yaylamıza

 

Bizim yaylamız kayalı

Pınarları süt mayalı

Kilerinde kar dayalı

Kızlar gelir yaylamıza

 

Bizim yaylamız oluklu

Akar suları balıklı

Dadaloğlu'm çift belikli

Kızlar gelir yaylamıza.

 ***

Şu yalan dünyaya geldim geleli

Severim kır atı bir de güzeli

Değip on beşime kendim bileli

Severim kır atı bir de güzeli

 

Atın beli kısa boynu uzunu

Kuru suratlısı elma gözünü

Kızın iplik iplik süt beyazını

Severim kır atı bir de güzeli

 

Atın höyük sağrı kalkan döşlüsü

Kalem kulaklısı çekiç başlısı

Güzelin dal boylu samur saçlısı

Severim kır atı bir de güzeli

 

At koşu tutmasın çıktığı zaman

Yalı kaval gibi yıktığı zaman

At dört kız on beşe yettiği zaman

Severim kır atı bir de güzeli

 

Dadaloğlum hile yoktur işimde

Yiğit olan yiğit görür düşünde

At dördünde güzel on beş yaşında

Severim kır atı bir de güzeli

 *****

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eyler ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

 

Belimizde kılıcımız kirmani

Taşı deler mızrağımın temreni

Hakkımızda devlet etmiş fermanı

Ferman padişahın dağlar bizimdir.

 

Dadaloğlu'm yarın kavga kurulur

Öter tüfek davlumbazlar vurulur

Nice koç yiğitler yere serilir

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

 *****

Çıktım yücesine seyran eyledim

Cebel önü çayır çimen görünür

Bir firkat geldi de coştum ağladım

Al yeşil bahçeli Kaman görünür

 

Şaştım hey Allah'ım ben de pek şaştım

Devrettim Akdağ'ı Bozok'a düştüm

Yozgat'ın üstünde bir ateş seçtim

Yanar oylum oylum duman görünür

 *****

Aslımı sorarsan Avşar soyundan
Ayrı düştüm aşiretten beyimden
Pınarbaşı'ndan da beş yüz evinen
Çıkıp da cana kıyanlardanım

Çekerim çileyi böyl'olsun bugün
Alırım mı sandın şol Kozan Dağın
Biz bir kurt idik de Bozoklu köyün
Ürkütüp sürüsün yiyenlerdenim

Dadaloğlum der de böyle olmazdım
Gördüğüm günlerin birini görmezdim
Kavga kızışınca geri durmazdım
Meydanda kardaşa kıyanlardanım


*************

Her sabah, her sabah seyran gezerken
Iras geldim selvi boylu fidana
Top top olmuş kirpikleri bölünmüş
Hoş benzettim samur kaşlar kemana

Al yanağın elmas m'ola kar m'ola
Capraz vurmuş düğmeleri dar m'ola
Acep mislin şu cihanda var m'ola
İnsem gitsem Hindistan'a Yemen'e

Eliftir kirpiği İra'dır kaşı
Bu güzellik sana Mevla bağışı
Arasam cihanda bulunmaz eşi
Hiç mislin gelmemiş devr-i zamana

Dadaloğlum der de, hûbların hası
Ferhat'ın Şirin'i Mecnun Leyla'sı
Aklım eğlencesi gönlüm yaylasi
Bir yel esti başımdaki dumana

*******


Yedi iklim dört köşeyi dolandım
Meğer dünya her tarafta bir imiş
Ben dünyayi Al'Osman'ın sanırdım
Meğer dünya yüz sultanlık yer imiş

İrili ufaklı insan piç oldu
Onlar doğdu geçinmesi güç oldu
Altı Arap atı şahbaz nic'oldu
Mamur sandım yalan dünya çürümüş

Okuduğun tutmaz oldu alimler
Kalktı da adalet arttı zulümler
Terlemeden mal kazanan zalimler
Can verirken soluması zor imiş

Kulak verdim dört koşeyi dinledim
Meğer gıybetimi eden coğ imiş
Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden
Az yaşayıp dem sürmesi yeğ imiş

Dadaloğlu'm der ki sözüm vasiyet
Benim sözümü dinleyene nasihat
Besmelesiz kazanılan piç evlat
O da dünyada ziyankar imiş


********

Yine tuttu Gavur Dağ'ın boranı
Hançer vurup açarlardı yaramı
Sana derim Mıstık Paşa ereni
İçindeki bunca beyler nic'oldu

Sabahaca kandilleri yanardı
Soytarılar fırıl fırıl dönerdi
Ha deyince beşyüz atlı binerdi
Sana inip konan beyler nic'oldu

Ağlayı ağlayı Dadal'ım söyler
Vefasız dünyayı şu insan n'eyler
Bir yiğidi bir kötüye kul eyler
Şimd'en sonra yaşaması güç oldu


********

Yuce dağ başında Kamber tay olur
Korkarım ki emeklerim zay'olur
Sevda sevda derler üç beş ay olur
Bizim sevda senesini doldurur

Arkını yaptım da suyu akmıyor
Kahpe felek hiç yüzüme bakmıyor
Çok yuva bekledim cücük çıkmıyor
Boş yuva bekleyen yoz kuşa döndüm

Şu felekle bir oyuncak oynadım
Oynadım da oyunumda yenildim
Farzını kıldım sünnetinde yanıldım
Beş vakit namazı kılmışa döndüm

Der Dadaloğlum da nedip n'etmeli
Sözlerimi birem birem tutmalı
Mirasçıya kalacak malı n'etmeli
Üç beş oğlan olmadıktan gerü

******

Sana derim Hasan Kalesi sana
Alt yanında döğüş oldu, yön oldu
Yiğit olan yiğit çıktı meydana
Koç yiğitler arap ata bin oldu.

Akşamki gördüğüm şu kara düşler
Hesaba gelmedi kesilen başlar
Eyerlen atımı küçük kardaşlar
Hünkâr tarafından bize gel oldu.

Akşamınan ikindinin arası
Aldı beni şu düşmanın yarası
Ecel geldi ölmemizin sırası
Ağladı el-oba gözü kan oldu,

Dadaloğlu'm der ki belim büküldü
Gözümün cevheri yere döküldü
Üçyüz atlı ile cenge çıkıldı
Yüzü geldi iki yüzü dön oldu.
**********************
Ilgıt, ılgıt seher yeli esiyor
Gâvur dağlarının başı dumanlı.
Gönül binmiş aşk atına aşıyor
Bire beyler cünunluğun zamanı mı?

Aşağıdan iskân evi gelince
Sararıp da gül benzimiz solunca
Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca
Kaypak Osmanlılar size aman mı?

Aşağıdan iskan evi geliyor
Bezirgânlar koç yiğide gülüyor
Kitabın dediği günler oluyor
Yoksa devir döndü âhir zaman mı?

Aşağıda akça çığın ötünce
Katar başı mayaların sökünce
Şahlan ferman Türkmen ili göçünce
Daha da hey Osmanlı'ya aman mı?

Dadaloğlu'm sevdası var başımda
Gündüz hayalimde, gece düşümde
Alışkan tüfekle dağlar başında
Azrail'den başkasına aman mı?

 ****

Alaydım da cura sazım dizime
Çekeydim sürmeler ala gözüne
Cihan güzel olsa girmez gözüme
Sende bir gümanım var Çiçek Dağı.

Bu karşıki dağda yanar bir ışık
Aldırmış sevdiğin ağlar bir âşık
Bir ceren bakışlı zülfü dolaşık
Sende gümanım var Çiçek Dağı.

Dadaloğlu görülmüyor borandan
Yıkılsın şu dağlar kalksın aradan
Elbeyli’den geldim koru Yaradan
Sende bir gümanım var Çiçek Dağı.

İLGİLİ İÇERİK

KALKTI GÖÇ EYLEDİ AVŞAR ELLERİ -DADALOĞLU

DADALOĞLU- YÜKSEKLERDE ŞAHİN GİBİ SÜZÜLÜR

ŞU YALAN DÜNYAYA GELDİM GELELİ -DADALOĞLU

BİZİM YAYLAMIZ MEŞELİ -DADALOĞLU

CAN EVİMDEN VURDU FELEK NEYLEYİM - DADALOĞLU

DADALOĞLU AĞZINDAN - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

ÇIKTIM YÜCESİNE SEYRAN EYLEDİM-DADALOĞLU

SON EKLENENLER

Üye Girişi