HACLE - ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
IV
Allah için gelin, bakınız mübtelânıza
Bîgâne durmayın bu kadar âşinânıza
Câiz midir bakıp da bana redd ediş anı
Şâhid dü çeşm-i enverinizken zekânıza
Bülbül denir işitmişim ol sıyt-i kâzibi
Kurbân ola sizin o fem-î dil-rübânıza
Bilmem ne istiyor derimizden nesîm-i subh
Gitsin tuyûr-i Hind'i getirsin sedânıza
Ben şeb sanır idim bu demi siz göründünüz
Tekzîb için beni ne deyim i'tinânıza
Baktıkça hacleniz uçuyor sanki göklere
Müstağrak ol kadar dil ü dîdem sefânıza
Andan hülâsadır bu semâvî vücûdunuz
Ben kaailim sizin bu zemînî semânıza
Mahlûkunuz gibi o perestiş kılar size
Ben zühre nâmını verebilmem hüdânıza
Şâyestedir denilse mehâsin nümûnesi
Ruhsâr-ı dil-firîb-i havârik-nümânıza
Bilsem gelir mi yâdınıza gördüğüm sizi
Ya'nî o gün ki gelmiş idim ben hizanıza
Elbette kendiniz de inanmazsınız derim
İnkâr-ı hüsnünüzde olan müeddânıza
Urdukça berk saçlarınız cân eder rücû'
Dil-dâde-yî şikeste-dil-î can-fedânıza
Mahzun nigâhınızla bütün hüznünüz sizin
Târî olur sedâ-yi halâvet-edânıza
Noksan değil kemâl verir sûretim benim
Bu siklet-î mahûf ile hüsn ü behânıza
Benden teneffür ettiğiniz müstefâd olur
Ma'nâ veriş zamânı gelirse ibânıza
Leyl olmasa olur mu idi rûşenî-yi rûz
Ben mâtemimle muttasıl oldum likanıza
Siz bu sitemde -fikr ediniz de- devâm edin
Ölmekliğim tevâfuk ederse rızânıza
Ben muntazırken emrinize hıfz-ı cân için
Mümkün müdür tahammül edilmek recânıza
Lâkin nedir nedir bu hayâl-î kefen-misâl
Topraklarıyle gâh karışmak ziyânıza
Mâzî ise bu hâle abestir tasallûtu
Âtî ise o merhamet etsin gedânıza
Her neyse bahtiyâr imişim ben ki davranıp
Çıktım bü şeb huzûr-i necât-intimânıza
V
Yok dahli yok bu vuslata asla o hasretin
İfrâtı ağlatır beni bunda meserretin
Ben şimdi anladım ne imiş nev-bahâr-ı ömr
Bildim ki bir sefâsı da varmış muhabbetin
Muzlim hakîkatimle azâb-î cahîm ile
Bir âlem-î diğerde hayâliyle cennetin
Seyl-î fenâda mevce-süvâr-î sirişk-i ye's
Zîrinde berk-i âh ü sehâb-î musibetin
Sevdâlı bir türâb ile pey-rev mekaabire
Rikkatli bir atâsına mazhar meşiyyetin
Mevhûm bir yüzün gam-ı hicriyle girye-nâk
Eşcâr ü kûh ü deştine âşık tabîatin
Hasret-keş-î muhabbet idim ben bu hâkte
Bir müncemid alâmeti serdî-yi firkatin
Bir hüzn-i dâimî ile bir zıll-i bî-vücûd
Bir mevce-yî baîdi bu ummân-ı zulmetin
Düştüm sizin kinârınıza sevk-i baht ile
Bâr-î girânı gitti serimden o mihnetin
Baktım ki bezm-i ünsünüze girdiğim zaman
Nezdimdedir perîsi o küh-sâr-ı vahşetin
Bildim ki görmeden size mecbûr imiş gönül
Gördüm ki mihri sizsiniz ol necrn-i fikretin
Ol cism-i gaaibin görürüm rûhunu bugün
Dîdârınız beşâretidir sermediyyetjn
Mâil isem hayâle hayâl etmeyin ki siz
Âgâh-ı tâlii değilim âdemiyyetin
Az çok hayâlden gelir insâna tesliyet
Hep iğbirârdır yüzü gülmez hakikatin
Gayretle tırmanıp çıkar âdem sukuut için
Hayret çıkar öbür yanı dîvâr-ı hayretin
Vardır sizin de hikmetiniz dehre gelmede
Bir hüsn-i nev-tulûusunuzdur bu hey'etin
Değmiş dehâya mâ-hazar-î bih-terînidir.
Endâmınız bu ma'raz-ı ulvî-yi san'atin
Düşmüş veyâ zeminde ulûvv-î cemâliniz
Nev-meş'al-î mübârekidir Arş-ı Rahmet'in
Bir gûşesinde bu'd-i semâdan görür fakat
Kalbimdedir dü çeşmi dahî bir hayâletin
Makberle hacledir iki mâhir oyuncusu
Fıtrat deriz bu perde-yi i'câz-ı Kudret'in
Makberle hacle birbirine zevc ü zevcedir
Bâdîsi bin yetîm ile yüz bin übüvvetin
***
(syf.133, 134)
Ey gönlümün sa’adeti bir ibtisâmınız;
Bilsem sizin melek mi ya hûri mi nâmınız?
Cism-i lâtifinizle gelip türbegâhıma,
N’olsun bana hayat verişten merâmınız?
Şehbâl-i nâzınız mı bu nur-ı siyeh zuhûr,
Pervâz-ı rûhdan daha ‘ulvi hareminiz.
Görsem fezâ-yı mahşeri gelmez bu his bana,
Gaşyetti cism ü canımı birden kıyâmınız.
İkmâl için nevâkısını şâm u subhumun,
Vardır sizin de gün gibi bir bedr-i tâmınız.
Bilmem sabahınız ne hıdret-sız olur sizin için.
Nûr-ı cemâli andırıyor çünkü şâmınız.
Enfâs-ı ömr ile müteşekkil vücûd ile,
Efkâr-ı ‘aşk ile mütecelli mâkâmınız.
Zî-rûhu andırır ne görürsem esâs-ı beyt,
Cennet midir sizin ‘acaba zîr-i bâmınız?
Eş’ara benziyor bu gece sözlerim bütün,
Ölmüş gibi hayâlime sârî nizâmınız.
Anlar desem mi fikrinizi bir çiçek sizin,
Ey şi’r olan nügüfte leb-i gonca-fâmınız.
Lâyık değil isem de Hudâ kısmet eyledi.
Hoş oldu, hûş bu makbereden intikâmınz.
Eyvâh o da sizin gibi bir dil-rübâ idi.
Rahmettir ol garibe sizin ihtirâmınız.
Kalmaz gider merâret-i ‘ömrüm bu veçhile,
Telzîz-i câna şâmil olursa kelâmınız.
Gittikçe artıyor hüznünüz sizin,
Gelmez latifeye bu gidiş de devâmınız.
Heyhât, idâre eyleyecek sizsiniz beni,
Derler, benim elimde ne menûn zimâmınız.
Ben, almışım sizi bu rivâyet garîbdir,
Nâil değilken olmaga bir dem selâmınız.
Hûri olur mu ‘âdeme münkâd sevdiğiniz.
Memlû geliş nedir bana kevserle câmınız.
Ben isterim bu şeb biraz ârâm neş’eden,
Bir saltanat hayâline düştü gulâmınız.
Gerçek mi şüpheyi bu kadar iltizâmımız?
Tezyîf için bu hâlimi demdir şeb-i zifâf,
Bir böyle fırsatı sevilir iğtinamınız.
Vezni: Mef’ûlü/Fâ’ilâtü/Mefâ’îlü/ Fâ’ilün
Kelimeler
İbtisâm: Tebessüm etmek. İnce ve hafif gülümsemek.
Cism-i latif: Cisimle alâkası olmayan. Göze görünmeyen.
Merâm: Maksad, niyet, arzu.
Türbegah: Türbe.
Nur-ı siyeh zuhur: Siyah Işık meydana gelme.
Pervaz-ı ruh: ruhun uçuşu.
‘Ulvi: (Ulviye) Yüksek, yüce. * Manevî ve göğe mensub.
Fezayı mahşeri: mahşer yeri
Kıyâm: Ayakta durmak. Ayağa kalkmak. * Ayaklanmak. İsyan. * Bir işe başlamak, devam etmek. * Satılan bir mal hakkında müşteri ile anlaşıp kararlaşma. * Canlanmak Şam u subh : gece ve sabah vakti.
İkmâl: Tamamlamak. Bitirmek. Mükemmelleştirmek Nevâkıs: (Noksan. C.) Eksiklikler, noksanlar.
Nur-ı cemâli: yüzündeki parıltı.
Enfas: (Nefes. C.) Nefesler. Soluklar. * Ruhlar. Canlar. * Cevherler. * Duâlar.
Efkar-ı aşk: aşk fakiri.
Müteşekkil: Herhangi bir şekil alan. Birleşmiş, meydana gelmiş olan. Mütecelli: Tecelli eden, meydana çıkan, görünen. Parlak Tezyîf: Çürütmek. Küçük düşürmek. Eğlenmek, alaya almak. * Bir şeyin dışını tezyin ve tanzim edip, içini fena yapmak. Kötü ayar etmek. * Tahkir etmek.
Memlû: Doldurulmuş. Dolu.
Nâil: Muradına eren, nâil olan, ele geçiren. Erişmiş.
Münkad: (Kavd. dan) İnkiyad eden, boyun eğen, muti olan, itaat eden. Telziz-i can: canı tatlı olan.
Zifaf: Gerdeğe girmek. Gerdek.
Meraret-i ömür: acı hayat.
Dil-ruba: f. Gönül alan, gönül kapan.
Leb-i gonca fam: gonca dudağının rengi.
İhtiram: Hürmet olunmak, tazim olunmak, hürmet, saygı.
Hudâ : f. Rabb. Sâhib. Cenab-ı Hak. Hâlık.
Şi’r: (Şiir) Anlama, idrak. * Edb: Edebiyatta kıymeti olan, nazımlı ve kafiyeli şair sözü
(Hacle)
İLGİLİ İÇERİK
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN ŞİİRLERİ
ABDÜLHAK HÂMİD TARHAN HAYATI ve ESERLERİ
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN - MAKBER İNCELEMESİ