SAYFA:3 / 21-30
21-KAR KESTİ YOLU -NAZIM HİKMET
Kar kesti yolu
sen yoktun
oturdum karşına dizüstü
seyrettim yüzünü
gözlerim kapalı
Gemiler geçmiyor
uçaklar uçmuyor
sen yoktun
karşında duvara dayanmıştım
konuştum, konuştum, konuştum
ağzımı açmadım
Sen yoktun
ellerimle dokundum sana
ellerim yüzümdeydi
KAR-NÂZIM HİKMET
Ne maveradan ses duymak,
Ne satırların nescine koymak o “anlaşılmayan şeyi”,
Ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi,
Ne güzel laf, ne derin kelam?
Çok şükür
Hepsinin
Hepsinin üstündeyim bu akşam.
Bu akşam
Bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var;
Sana,
Senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.
Karanlıkta kar yağıyor,
Sen Madrid kapısındasın.
Karşında en güzel şeylerimizi
Ümidi, hasreti, hürriyeti
Ve çocukları öldüren bir ordu.
Kar yağıyor.
Ve belki bu akşam
Islak ayakların üşüyordur.
Kar yağıyor,
Ve ben şimdi düşünürken seni
Şurana bir kurşun saplanabilir
Ve artık bir daha
Ne kar, ne rüzgar, ne gece?
Kar yağıyor
Ve sen böyle “No pasaran” deyip
Madrid kapısına dikilmeden önce
Herhalde vardın.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardın?
Ne bileyim,
Mesela;
Astorya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin.
Belki alnında kanlı bir sargı vardır ki
Kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır.
Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin
“Yunkers” motorları yakarken Bilbao’yu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba’nın çiftliğinde
Irgatlık etmişindir.
Belki “Plasa da Sol” da küçük bir dükkanın vardı,
Renkli İspanyol yemişleri satardın.
Belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin
Ve parçalandı üniversite mahallesinde
Bir İtalyan tankının tekerlekleri altında kitapların.
Belki dinsizsin,
Belki boynunda bir sicim, bir küçük hac.
Kimsin, adın ne, tevellüdün kaç?
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim.
Bilmiyorum
Belki yüzün hatırlatır
Sibirya’da Kolçak’ı yenenleri
Belki yüzünün bir tarafı biraz
Bizim Dumlupınar’da yatana benziyordur
Ve belki bir parça hatırlatıyorsun Robespiyer’i.
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim,
Adımı duymadın ve hiç duymayacaksın.
Aramızda denizler, dağlar,
Benim kahrolası aczim
Ve “Ademi Müdahale Komitesi” var.
Ben ne senin yanına gelebilir,
Ne sana bir kasa kurşun,
Bir sandık taze yumurta,
Bir çift yün çorap gönderebilirim.
Halbuki biliyorum,
Bu soğuk karlı havalarda
İki çıplak çocuk gibi üşümektedir
Madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların.
Biliyorum,
Ne kadar büyük, ne kadar güzel şey varsa,
İnsanoğulları daha ne kadar büyük
Ne kadar güzel şey yaratacaklarsa,
Yani o korkunç hasreti, daüssılası içimin
Güzel gözlerindedir
Madrid kapısındaki nöbetçimin.
Ve ben ne yarın, ne dün, ne bu akşam
Onu sevmekten başka bir şey yapamam.
KAR ÇİÇEĞİ - KAĞIZMANLI HIFZI
Onudur Şehr-i Şubatın
Şükür bitmiş kar çiçeği
Nişandır müjdeye gelmiş
Ezel-yaz, bahar çiçeği
Esir olur kar altında
Hapsolur yerler katında
Azad olur saatında
Her bir günün var çiçeği
Kar kaldı dağlar payında
Sular çağlanır çayında
Açılır abrel ayında
Ağaçlarda bar çiçeği
KAR HAVASI-CEYHUN ATUF KANSU
Tam bana göre bu hava
Bekliyorum kar yağacak
Bulutlar indi inecek.
Bekliyorum yollar kapanacak
Kurt sürüleri derin ormanlardan
Bekliyorum peşime düşecek.
Bir ışık görüyorum ileride,
Oraya doğru yürüyorum,
Bir ışık, aşk ışığı, dost ışığı
Benim için yakıp bırakmışlar,
İtince usuldan kapıyı
Isınacağım ocak, orada.
Kar bulutlarında bir düş
Bölüyorum bu düşün yüreğini
Sıcacık bir kan akıyor
Yaşıyor diyorum yaşıyor hâlâ,
Söndürmeyi unutmuştur.
Kurt seslerini duyuyorum
Ormanı yalnız geçeceğim
Bulutların karanlığından kar
Akça-kavaklara kar düşüyor
Duruyor, yeniden bakıyorum
Yanılmıyorum, ışık orada.
25-KARDA İZLER -AHMET TELLİ
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Bir uçurum kıyısında vursunlar beni ki dünya
Uğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Adımı yazıyorum kar üstüne ve ıslığını çığlık
Gibi incelterek yetişiyor ardımdaki tipi bana
Siliyor adımı bir dal kırarak çam ormanından
Geçmişim kar sessizliğiyle özetleniyor artık
Anılarım buz tutmuştur aşklarım kar yangını
Ömrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Kar yağıyorken milyon bekerel hüzün yağıyordur
Derim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir
Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Bir uçurum kıyısında vursunlar beni, vursunlar
Bir kahkahayla çekip giderim karlı ovalardan
Şairler vurulmalıdır, hayat yakışmıyor onlara
KAR YAĞIYOR-SADETTİN KAPLAN
Bir-bir uzaklaşmakta konaklanacak hanlar
Yolcular yoruldukça, yollara kar yağıyor
Heybedeki azığı kim düşünür kim anlar
Eller nasırlandıkça, kollara kar yağıyor
Nerde o doludizgin gem azıda heyecan
Dev bedene yük oldu o kuş tüyü gibi can
Ne kırk yılın hatırı ne sunulan bir fincan
Bize doğru uzanan ellere kar yağıyor
Hayal değirmeninde öğüttük öğütleri
Öldürdük içimizde dağ gibi yiğitleri
Bu serseri sokakta kanıksadık “git”leri
Bin ümitle beklenen “gel”lere kar yağıyor
Gönlüme gergef olan yâr hayali nerede
Gözlerimin izleri tül oldu pencerede
Düğümlendi türküler paslanan hançerede
Düştü mızrap sustu saz tellere kar yağıyor
Gönlümden elvan-elvan nice hazlar geçiyor
Sevda sultanlığında imtiyazlar geçiyor
Nice bâkire bahar ne dul yazlar geçiyor
Her mevsimde açtığım dallara kar yağıyor
KAR YAĞIYOR DÖNE DÖNE-KÖROĞLU
Sen sordun ben de deyim
Kar yağıyor döne döne
Uca dağların başına
Kar yağıyor döne döne
Yelkesen'im yeller gibi
Akar gider seller gibi
Ağıt yakan diller gibi
Kar yağıyor döne döne
Göz-gözü görmüyor siste
Nigar hanım yatar hasta
Şirin Döne'm gördün işte
Kar yağıyor döne döne
Bu kış uzunca kışladı
Canım sıkmaya başladı
Kır-at havluda kişnedi
Kar yağıyor döne döne
Ayvaz yatakta horluyor
Kır-at gemini dişliyor (zorluyor)
Ruşen benlerin parlıyor
Kar yağıyor döne döne
Yolkesen'im yolda durur
Kervanlardan hesap sorur
Ağalar ağası görür
Kar yağıyor döne döne
Ne gelen var ne de giden
Kar altında kaldı fidan
Baç vermeden geçer kervan
Kar yağıyor döne döne
Tülek'i gördüm düşende
Gezerdi dağlar başında
Kenan Emmi av peşinde
Kar yağıyor döne döne
Şahin döner kayalarda
Çan sesi var mayalarda
Şu gördüğün ovalarda
Kar yağıyor döne döne
Haber saldım hoylu'm gelmez
Gözlerim yoldan ayrılmaz
Bu yıl burda bahar olmaz
Kar yağıyor döne döne
Şirin Döne'm yaz gelecek
Koç yiğit cenge gidecek
Takdir yerini bulacak
Kar yağıyor döne döne
Köroğlu der bu ne haldır
Şirin Döne'm başın kaldır
Çenlibel'e altı aydır
Kar yağıyor döne döne
CAN YÜCEL – NİHAYET
Bu son kar olacak görüp göreceğim
Kim bilir ne kadar göreceğim gelecek
Şöyle lapa lapa bir karın sondurmasında
Kar da nelerini seyretmeyi bir şeytan dürbününden
Yanımda Güler bastonunu da almış
Tutmuş kolumdan yediyor beni yaşamaya
Datça’ya ki kar yüzünden gidemiyoruz
O yüzden de kara ve bizim karıya kızıyorum ya
Kar yağıyor üstümüze
Acayip bir ışık rüzgara dalmış da içinden çıkamıyor
Aşağıdan yukarı bir tipi aşağı-yukarı
Ayaklarım kayıyor çocukken kızak kayarkenki gibi
Şimdi kayıyorum bir başka ömre
Makamı bunun “karca” makamı
Devrilince devrini göreceğim nihayet
KAR MI YAĞMIŞ O YARIMIN DAĞINA-IGNAC KUNOS
Kar mı ya(ğ) mış o yarımın dağına
Çi(ğ) mi düşmüş koncesine bağına
Selam eyle seherlerde yarıma
Seferim var benim güzel eline
Kar beyazım eline
Genç ağamın piştovunun gömüşü
Aldı beni o güzelin gülüşü
Büyün küsülise yarın barışı
Seferim var benim güzel eline
Kar beyazım eline
Kaldır şalvarını çaydan geçelim
Sancak da(ğ) larında bayrak açalım
(Y) arım uyar ise alup kaçalım
Seferim var benim güzel eline
Kar beyazım eline
Benim yarım molla ile müderris
Kayık geldi adalara gideriz
Yalvarır yakarır göynün ederiz
Seferim var benim güzel eline
Kar beyazım eline
30-KIŞ - ARİF NİHAT ASYA
Ne gurbet ile ne ah ile
Geçmişti yolda her mevsim
Çapkınlıkla, günah ile.
Günah sevap düşünen kim?
Benden heyecanlı o kız.
Gün doğar ki gözlerimiz
Uykusuz... Baktık birimiz.
Kar, etrafımız fırtına;
Biz galiba uğramışız
Mevsimlerin gazabına!
***
Yazdan kışa öyle sessiz
Geçiş acıklı olmuştu,
Unutuldu bahçe, deniz.
Dilsiz ocaklar tutuştu
Sesimizi duymadı bad
Gitti devlerle konuştu.
***
Daha uzak bir kışın hatırası
Gece kırmızı bir mangal
Etrafına diziliriz.
Söyler perili bir masal
Ya ninemiz ya annemiz
Benim uykum gelir, niye?
Dargın değilsem o kızla
Kaçırmak için uykumu
O kız söyler bir hikâye.
Açık saçık yer oldu mu?
Her neyse der geçer hızla
***
Ben dururum bile bile
Onun kızardığı yerde;
Nihayet benim elimle.
Açılır bir ince perde.
***
Yaz gününden kışa göçtün
Bu ne acıklı olmuştu.
Karda kalınca biz bize
Yine bir gün kalbimize
Bahar neşesi dolmuştu.
***
Mektepli kızlar el ele
İnerler meyilli yolu.
Bu soğuk havada bile
Hepsi lavanta kokulu!
Pek de tehlikeli yerler.
En kıvrak yürüyenleri
Bazı kayarlar, düşerler ;
İncinir nazik tenleri.
Bir gün yine eğlenirken
Düşen mini minilerden
Birisini ben kurtardım,
On altımda ancak vardım.
***
Doğrusu hazin olmuştu
Yaz gününden kışa göçmek;
Karda kalınca biz bize
Yine bir gün kalbimize
Bahar neşesi dolmuştu
O, karda ölçtü boyunu:
Hoş eğlenceydi boy ölçmek
Yahut kartopu oyunu:
Aldırmadım o çapkının
“Kuzum yapma!” demesine.
Bir kartopu yapıp attım,
Gitti vurdu memesine.
Sonra gizlice yol çizdik.
Bütün mevsim günahsızdı,
Bahçeler bâkir bir kızdı.
Burada siyah yalnız bizdik.
İLGİLİ İÇERİK
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ