Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

TANPINAR OKUMA KILAVUZU- SAMET ALTINTAŞ

Türk edebiyatında dokunduğu her şeyi altına çevirmiş bir yazar Ahmet Hamdi Tanpınar. Şiirden romana, denemeden hikâyeye çeşitli alanlarda eser vermiş bir sanatkâr o. Eserleriyle bugün hâlâ edebiyatımızın muhkem kalelerinden… Ustayı, vefatının 52. yıldönümünde ‘Tanpınar okuma kılavuzu’ ile selâmladık.

Cam arkasında boğulmaktansa açık havada ölmek iyidir.” Mahur Beste’de karşımıza çıkan bu cümle, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatının arkasındaki yalnızlık kapısını açmak için bir maymuncuk. Aslında kendisini yalın bir halde anlatan kışkırtıcı tanımlamalar, eserlerinin arasına serpiştirilmiş bir halde. O, içinde bulunduğu ‘yekpare geniş an’ı nevi şahsına münhasır bir ustalıkla okuyucuya sunmuş ve hayatını ‘eşik’te bir yerde geçirmiş, Türk edebiyatının en sıkıntılı isimlerinden. Tanpınar’ı okuyanlar sık sık kendisiyle mücadele eden; ama Boğaz’a her baktığında da bize eliyle Nuran’ı gösteren ‘sahnenin dışında’ bir şair hissi verir. O Bursa’da gördüğü, duyduğu ‘ikinci zaman’ı bir daha yaşamış mıdır bilinmez ama yazdıklarında mezkûr lahzaya hep selam yollamıştır. Rüyasının oyuklarından sızan nesnelerle resimler yapmaya çalışmış ve eline aldığı fırça ile yalnızlık fonunu bize hep göstermiştir.

Yazarın velut hayatı, 23 Haziran 1901’de İstanbul’da başlar. 22 yaşında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirir. 38 yaşında ise aynı üniversitede Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne tayin edilir. Burada Yahya Kemal ile tesadüf etmesi, zihninde şehirlerin de bir kitap gibi okunabileceği düşüncesini ayaklandırır. Hatıralarında hocası Beyatlı’nın İstanbul surlarını anlatırkenki halinin kendisini derinden etkilediğini söyler. Belki de bu yüzden Bursa’ya yönelir. Hocasının “İstanbul Şairi” sıfatını, “Bursa’da Zaman Şairi” olarak tarihsel anlamda da öne geçme isteğinde olduğu pekâlâ söylenir. Ki talebesi Mehmet Kaplan da onun böyle bir gayret içinde olduğunu ifade eder. 1932-39 yılları arasında, Erzurum, Ankara, Konya liseleriyle Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde edebiyat muallimliği yapar. 1943-46 yılları arasında CHP’nin Maraş milletvekili olarak Meclis’te yer alır. 1949’da mezun olduğu üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne döner. 24 Ocak 1962 tarihinde hayata veda eder.

‘Ben maruz müşahidim’

Tanpınar’ın eserlerinde, kurmaca ile hakikatin iç içe geçtiği hayatın izini sürdüğü görülür. Bu sebepten arkadaşlarının, yaşadığı savrukluk dolayısıyla ona ‘kırtıpil’ lakabını takmaları normal karşılanabilir. Talebelerinden Orhan Okay’ın tespitiyle, hayatı boyunca devamlı sıkıntıları olan bir insan var karşımızda: “Bunlardan biri hastalıkları, kalp rahatsızlığı ve sinir bozukluğu var, bunu günlüklerinde okuyoruz. İkincisi de parasızlığı var, sürekli borç içindedir. Hiç evlenmemiştir ama bir evli kadar sorumluluğunu hissettiği bir ailesi var, hepsi ondan para bekliyor. Biraz da müsrif ve rahat para harcamayı seviyor ama rahat para harcayacak kadar parası yok.” Tanpınar yer yer ‘cehennem günlükleri’ tutmuş biri olsa da yazdığı her şeyi ruhundan damıtarak okuyucuya sunma gayretindedir. ‘Beyaz gibi sessiz’ olduğu vakitlerde sustuğu olmuştur ustanın, kelimelere sığmadığında. Çağdaşı olmasa da Edgar Allan Poe’nun kendisi için kurduğu cümleleri rahat-ı kalple Tanpınar’ın evine iliştirebiliriz: “Anlatacağım bu şaşılası hikâyeye inanacağınızı sanmıyor, sizi de inanmaya zorlamıyorum. Benim, kendimin inanmadığım bir şeye sizleri inandırmaya kalkışmam delilik olur.
 
Buna karşın deli değilim ve düş de görmedim. Ama yarın öleceğim için, bugün içimi dökmek istiyorum.” O, “Çünkü hep ile hiç’in arasındaki mesafe zannedildiğinden uzundur.” der, ruhunu kaleme çektiği esnada. Nefes alırken anlaşılmamak Günlükler’inde uç verir. Mesela, “Gariptir ki eserimi sathî okuyorlar ve her iki taraf da ona göre hüküm veriyorlar. Sağcılara göre ben angajmanlarım -Huzur ve Beş Şehir- hilafına sola kayıyorum, solu tutuyorum. Solculara göre ise ezandan, Türk musikisinden, kendi tarihimizden bahsettiğim için ırkçının değilse bile, sağcıların safındayım. Hâlbuki ben sadece eserini, şahsen yapabileceğim şeyi yapmaya çalışıyorum. Ben maruz müşahidim.” ifadelerini kullanır. 52 sene önce ebedî âleme göçen usta yazarın mezar taşına kazınan mısraları, ömrünün hülasası gibidir: “Ne içindeyim zamanın/ Ne de büsbütün dışında…”

‘Bu topraklarda yaşayan herkese ufuk açar’

Selim İleri: Tanpınar’a başlamak için en ideal kitap ‘Abdullah Efendi’nin Rüyaları’dır. Çünkü onun karmaşık düşünce ve ruh dünyasının en ilkel hali bu kitapta karşımıza çıkar. Bu eserdeki, geçmiş zaman elbiseleri, Tanpınar’ın mazi ile şimdi arasında kurmak istediği köprünün çok özellikli ifadesidir. Harikulade olan Huzur serisine başlamak için, o fikrin başlangıcı sayılan Mahur Beste’dir. Bu eser, anılar ve yaşantılarla yüklenmiş bir Tanpınar’ı karşımıza çıkarır ki bunların hangisi gerçek hangisi kurmacadır kavramak hemen hemen olanaksızdır. Fakat bu da okura apayrı bir duyarlılık sağlar. Düşünce adamı Tanpınar’ı tanımak için de XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi çok önemlidir.

‘Birden fazla kapısı bulunan bir edebiyat sarayı’

Ali Ayçil: Tanpınar, birden fazla kapısı bulunan bir edebiyat sarayına benziyor. Bu kapılardan her biri bir ana kapı gibi çatılmıştır. Tanpınar okuru, onda kendi ünsiyetine göre girebileceği bir kapıyı mutlaka bulacaktır. Bu kapı şiir ve hikâye, roman ya da deneme veyahut edebiyat tarihimize dair başucu bir eser olabilir. Yine de bir yol haritası çizmek icap etse, ben şöyle bir güzergâh önerirdim: Saatleri Ayarlama Enstitüsü; Tanpınar’ın romanları içerisinde en farklı olanıdır. Genç ve zeki okur, bu kitabı sevecektir. Beş Şehir, Ahmet Hamdi’nin mekânla kurduğu ilişkiyi anlamak için çok değerli bir haritadır. Kitap Türk Edebiyatında hem ‘deneme’ türünün hem de şehir üzerine yazılmış denemelerin en iyi örneklerinden biridir. Beş Şehir’in ardından da Mahur Beste’yi okumak Huzur romanına güzel bir hazırlık olabilir. Yazarın ‘zaman’ meselesine bakışına bir dibace gibidir. Şiirler: Aslında Tanpınar hayatı boyunca hep şiiri düşünmüş biridir. Bir şair olarak düzyazıda bıraktığı etkiyi bırakamamıştır. Yine de şiir kapısından içeri girmeden Tanpınar’ı bütünüyle anlamak mümkün değildir.

‘Eserlerinin tadına varmak için altyapı gerekir’

Prof. Dr. Abdullah Uçman:Bence Tanpınar kolay okunabilen bir yazar-sanatçı değil; onun eserlerinin tadına varabilmek için bir ön okuma, bir altyapı gerekir. Önce hikâyelerinden Yaz Yağmuru ve Abdullah Efendi’nin Rüyaları ya da Sahnenin Dışındakiler’den başlamak gerekir. Tanpınar’ın hikâyeleri romanlarına nispetle anlaşılması daha kolay gibime geliyor. Sahnenin Dışındakiler romanı da çok değişik meselelerin anlatıldığı bir roman ama bir Millî Mücadele dönemi İstanbul’unu anlatan roman gibi de okunabilir. Beş Şehir’i, Huzur’u, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü ve Mahur Beste’yi Tanpınar’ın havasına iyice alıştıktan sonra okumak daha etkili olur.


SON EKLENENLER

Üye Girişi