GÖNLÜMÜ YIKMAK BENÜM ŞAHUM REVA GÖRDÜN MÜ HİÇ - NEV'İ
GAZEL
Fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Gönlümi yıkmak benüm şâhum revâ gördün mü hiç
Kendü iklîmin yıkar bir pâdişâ gördün mi hiç
Hûblarda sen perî-peyker melek-manzar gibi
Cân-ı uşşâka görünmez bir belâ gördün mi hiç
Ben senün gibi cefâ-cû dilbere dûş olmadum
Sen benüm gibi belâ-keş mübtelâ gördün mi hiç
Sâlik-i mülk-i adem olmış miyânun aşkına
Bu dil-i şeydâ gibi ehl-i fenâ gördün mi hiç
Bunca yıllardur işün hercâyîlikdür ey felek
Ol yüzi mâhum gibi bir bîvefa gördün mi hiç
Güllerin ben hep fenâ sûretlü buldum gülşenün
Sen de bak gör ey gönül rûy-ı bakâ gördün mi hiç
Görmeyelden Nev’iyâ bir ay olupdur ol mehi
Şehir içinde ana benzer mehlikaa gördün mi hiç
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Benim sultânım, gönlümü yıkıp perîşan etmeyi hiç kendine Uygun buluyor musun? Hiç, kendi ülkesini sultân gördün mü?
Güzeller içinde kendin gibi bir peri yüzlü, melek görünüşlü, Âşıklarına görünmeyen bir belâ hiç gördün mü?
Ben senin gibi cefâlı güzele hiç rastlamadım. Sen benim Gibi belâ çeken bir âşık gördün mü hiç?
Bu, belinin aşkından yokluk mülkünün yolcusu olan deli, Divâne gönül gibi, hiç kendinden geçmiş bir Tanrı âşığı gördün mü?
Ey felek, yıllardır işin başıboş dönüp dolaşmaktır. O, ay Yüzlüm gibi bir vefâsız güzel gördün mü hiç?
Ben gülbahçesinin güllerini hep geçici, ölümlü gördüm. Gönlüm, Sen de bak, güzelliği sonsuza kadar süren bir yüz gördün mü hiç?
Nev’î, o ay yüzlü güzeli görmeyeli bir ay oldu. Bütün Şehirde Ona benzer bir ay yüzlü güzel gördün mü hiç?
İLGİLİ İÇERİK