NİCE KAKÜL NİCE MU SÜNBÜL -NECATİ BEY
Nice kâkül nice mû sünbül-i gül-bûdur bu
Dil-i uşşâkı perişân edici budur bu
Ne gönül koydu ne göz hâl-i ruh u ârız-ı yâr
Oda yanmaz suya batmaz nice câdûdur bu
Umarım haşrda can oynadığımdan duyalar
Mâh-rûlar diyeler birbirine odur bu
Yürü yıllarla yelersen yetemezsin ey dil
Şol cihetten ki perî şiveli âhûdur bu
Tenime ayrı erer cânıma ayrı sitemin
Tîg-i hûn-rîz-i cefâ-pîşeden ayrıdur bu
Gözümün penceresin yapmağa hükm eyledi şer’
Ki nigârın harem-i hüsnüne karşudur bu
Yine sihr etti Necâtî nice söz nice gazel
Leb-i dilber sıfatında bir içim sudur bu
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Ne kâkülü, ne kılı, gül kokulu sümbüldür bu! Âşıkların gönlünü perişan edici budur, bu!
Sevgilinin yanağı ve üzerindeki ben ne gönül koydu, ne de göz, nasıl cazudur bu ki oda yanmaz, suya batmaz.
Dünyâda bilmiyorlar, umarım ki kıyamette, cânımı fedâ ettiğimden duyup ay yüzlüler “bu, odur! ” diyeler.
Yürü git ey gönül! Yıllarca yelsen, koşup dursan da yine yetişemezsin; çünki bu peri edâlı bir âhûdur.
Sitemin tenime ayrı, canıma ayrı erişir; bu cefaya alışmış kan dökücü kılıçtan ayrıdır, ona benzemez.
Şeriat, sevgilinin güzellik binâsının haremine karşıdır diye gözümün penceresinin kapatılmasına hükmetti.
...
İLGİLİ İÇERİK