Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NECATİ BEY HAYATI ve ESERLERİ

?-1509

Kesin olmamakla birlikte 1450-1454 yılları arasında doğduğu tahmin edilen Necati Bey, Kuruluş Devri'nin (Ahmed Paşa ile birlikte) en üstün şairidir.

Kimsesiz bir çocuk olan Necati'yi Edirneli bir hanım evlât edinerek büyütüp yetiştirmiş, Sailî adlı bir şair de, onun bilgi ve sanat yolunda gelişmesini sağlamıştır.

Necati Edirne'de doğmuşsa da genç yaşında Kastamonu'ya gitmiş, şiirle uğraşarak ilk şöhretini orada yapmıştır, Fâtih devrinin sonralarına doğru, adı Bursa ve İstanbul'da da duyulmağa başlamıştır. Ahmed Paşa Bursa mütevellisi iken Kastamonu'dan gelen bir kervan, Necati'nin "döne döne" redifli gazelini Bursa'ya getiriyor. Miri Efendi adlı bir şair olayı şöyle nakletmiştir:

"Zamanın şairleri Bursalı Ahmed Paşa'nın etrafında toplanır sohbet ederdik. Bir gün Kastamonu'dan bir kervan geldi ve o şehirde "Nûh" isimli ve Necati mahlâslı bir şairin zuhur ettiğini ve "döne döne" redifli iki gazelle büyük şöhret kazandığını haber verdi."


Ahmed Paşa, bu genç ve büyük kabiliyeti çok beğenir, onu sanat âlemine tanıtır. Fâtih Sultan Mehmed'e gönderdiği bir kaside ile Padişahın da teveccühünü kazanan Necati, Divân kâtibi olarak İstanbul'a alınır.

Sonradan II. Sultan Bâyezîd'in de iltifat ve korunmasına mazhâr olan Necati, Şehzade Abdullah'ın maiyetinde Divân kâtibi olarak Karaman'da ve (onun ölümünden sonra,) Şehzade Mahmûd'un yanında "Nişancı" olarak Manisa'da bulunur. 1507'de Şehzadenin ölümü üzerine İstanbul'a döner, İki yıl sonra Vefa'daki evinde ölen şair, bugün İstanbul Unkapanı'ndaki Manifaturacılar Çarşısı avlusunda küçük bir hazire içindedir. İlk İstanbul kadısı Hızır Bey ve Kâtip Çelebi de aynı yerde yatarlar. Unkapanı'na inen caddenin sağına düşen bir okulun avlusuna gömülmüştür. Âşık Çelebi Tezkiresine bakılırsa 1509 Martında ölümünü yakın hissettiği bir gece: "Bütün dostlarını etrafına topladı. Size ve şiire vedaımdır, diyerek son yazdığı gazeli onlara verdi, istiğfar ve tehlîl ile hayata gözlerini yumdu."


Divan şiirine millî zevk ve yerli renk katmakta bütün çağdaşlarım geçmiş olan Necati, kendisinden söz eden bütün tezkirecilerin (Sehi Bey, Âşık Çelebi, Lâtifi, Hasan Çelebi vb.) samimi takdir ve övgülerine nail olmuş ve sonraki büyük şairlerin öncüsü sayılmıştır.


İdrisi Bitlisi, Tevârih'i Âl-i Osman'ında onu Anadolu şairlerinin Hüsrev'i diye anar. Öteki tenkidciler en çok: Türkçeyi açık, külfetsiz, yapmacıksız, temiz ve kolay söyleyişi, taze hayalleri ve mısralarına o yerleştirdiği sağlam, ölçülü, derin mânâlar üstünde dururlar. Lâtifi’ye göre: "Şairlerin gazelleri içinde yükseği de alçağı da vardır. Bununkisi bir seviyede gider. Sözün ruhunu o bulmuştur. Bu işin inceliklerini bilenler, ona mesel söyleyicilik hususunda Tüsî-i Rûm (Anadolu'nun Tûsî'si) demişlerdir."

Tezkireciler, Necati'nin beyitlerinde darb-ı mesel (atasözü) kullanmasını çok beğenirler. Bu yolda onu izleyenler olmamasına hayıflanırlar. Lâtifi'ye göre: "Rûm'da darbımesel söylemek, Sultan Bâyezîd vezirlerinden Kasım Paşa'da başlamış Necati Beğ'de kemalini bulmuştur."


Necati Beğ Divanı, 1963'te Prof. Ali Nihad Tarlan tarafından incelenmiş ve bastırılmıştır. (Ayrıca, Necati Beğ Divanı, Tercüman 1001 Temel Eser, 1973)

AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI TARİHİ, 2.CİLT

ŞİİRİNE ÖRNEKLER

GAZEL

(fe i lâ tün/ fe i lâ tün/ fe i lâ tün/ fe i lün

Eser itmez nidelüm âh-ı sehergâh sana
Meğer insâf vire dostum Allâh sana

Hoş olur sobet-i mey gicede mehtâb olıcak
Nûr saç meclise gel kim dimişüz mâh sana

Nidelüm devr sunarsa sana şerbet bana zehr
Bu cihan böyle olur gâh bana gâh sana

Lehv-i çihremde okımağa hikâyât-ı gamı
Giceler subha değin şem' tutar âh sana

Gözyaşı encümini rehber idinmezse eğer
Şeb-i gamda iremez âşık-ı gümrâh sana

Husrevâ kullarunun eyle revâ hâcetini
Ki ebed oldı müyesser kamu dilhâh sana

Ey Necâtî taş iken lâ'l ide hurşîd bigi
Bir nazar eyler ise himmet ile şâh sana

 

Gazel

Çünki yar ağyar ile dem-sazdır
Bana günde bin kez ölmek azdır

Dürlü dürlü derde uğratan beni
Kalb-i mail çeşm- şahid-bazdır

Gamzenin etdiklerin zülfün bilir
Geceler uğru ile hem-razdır

Nice bir yile yanınca it rakib
Gel bizimle git ol iti azdır

Çok cefa eyler bilip çok sevdiğim
Nola nola bu da bize azdır

Gussadan mahlas dilersen ey gönül
Adını divan-ı aşka yazdır

Ol gözü mestanenin etdiklerin
Ey Necati cevr sanma nazdır

 


GAZEL

Tutalum zenbil ile gökden iner meh-pâreler
A begüm yerden mi çıkdı âşık-ı bî-çâreler

İhtiyat itmez misin andan ki ashâb-ı niyâz
Baş açub zârî kılub yerden göge yalvaralar

Câm-ı lâ’lünle şarâb-ı nâb hem-reng olmasa
Güvleyüb düşmezdi sâgar üstine âvâreler

Âfitâbum yüzün ağ alnun açıkdur gerçi kim
Sâye-vâr arduncadur bir nice yüzi karalar

Ey Necâtî çıkma yoldan aldanub güzellere
Şem’ gibi sanma kim dâim önünce varalar

 

GAZEL

Beni cevrile öldürse dimen ol yâra kanludur
Halâl olsun ana kanum yiğitdür delikanludur

İşitdüm kim rakîb ölmüş habîbün ömri çok olsun
Kapudan bir seg eksilmiş anı sanman ziyânludur

O mâhı nâ-gehân görsem bana söylemeyüb geçse
Kalur barmağum ağzumda gören dimez ki canludur

Dimişdi öldürem seni ferâh ol tîg-i hışmumla
Dirîgaa ahdine durmaz sanasun Karamanlu’dur

Necâtî ey perî-çihre igen üftâde olmışdur
Yüzinün rengi zerd olmış gözinün yaşı kanlıdur

 


GAZEL -

Dünyayı bir yana kosalar bir yana seni
Bana seni gerek seni ey bîvefâ seni

Müşkil bu kim muhabbet iki başdan olmadı
Sevdürmedi sana beni illâ bana seni

Mihr ü vefâ içün mi getürdi beni felek
Cevr ü cefâ içün mi yaratdı Hudâ seni

Âşıklarun ne çekdüğini anlamğ içün
Allah ideydi bir güzele mübtelâ seni

Bir bağrı katı yüzi açılmış güzel gerek
Âyîne gibi göstere şâhum sana seni

Salma sakın ayağa duâcılarunı kim
Ey serv-kad el üstine tutar duâseni

Oldum Necâtî sâye-i zülfinde pâdişâh
Var ey gedâ ki kapladı zıll-i hümâ seni

Mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâilün

 

GAZEL ÇEKER

 

Âşık kaçan ki nâvek-i âh-ı seher çeker
Göklerde mihr ü mâlı yüzine siper çeker

Gâhî kemân-ı mihnet ü gâhî hadeng-i âh
Meydân-ı gamda âşık-ı miskin neler çeker

Bir gün sen âfitâba mukaarin olam diyu
Mâlı-ı felek yıl on iki aydur sefer çeker

As bari dâr-ı zülfüne bir kezden it halâs
Cellâdı gamze bizi nice bir iler çeker

Zülfün ki arifane eğilüb öper lebün
Bir rinddür ki câm-ı şarâbı çöker çeker

Râz-ı lebini mest gözinden sorar gönül
Nâzüglük ile ağzını arar haber çeker

İtme igende dîde vü dilden şikâyeti
Kim cevr-i ışkı pâdişeh-i bahr ü ber çeker

Râgıb görür kaşun ile zülfün kemendini
Ânım içün Necâtî bu denlu gerer çeker

Mef'ûlü fâilâtii mefâîlü fâilün

 

KIT'A

Ey destmâl, göndereyim seni yâre çak
Kirpiklerimi eyleyeyim çevrene saçak
Gözüm karasını ezeyim nakş yazayım
Bu şive ile ol sanemin yüzüne bak!

KIT'A

Kanlara döndü gözyaşı eymehlikâyetiş!
Bir dürlü dahi oldu bugün macera yetiş.
Pend-i refik u ta'n-ı hasûd aldı araya
Ortada zayi oldu dil-i mübtelâ yetiş!

KITA

Her demde elünden işüm âh olmışdur
Ömrüm bu hevâ ile tebâh olmışdur
Günden güne âhumı benüm arturdun
Benden sana bilsem, ne günâh olmuşdur

 

İLGİLİ İÇERİK

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

NECATİ BEY ŞİİRLERİ

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi