ŞEVK-I RUHSÂRUNLA DİL ZÜLF-İ DÜ-TÂDAN KORKMAZ - NECATİ BEY
GAZEL
Fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Şevk-ı ruhsârunla dil zülf-i dü-tâdan korkmaz
Ârzü-yı genc idenler ejdehadâdan korkmaz
Eydünüz uşşâkı zâhid nâr ile korkutmasun
Ârif olan irteye kalan belâdan korkmaz
Işk elinden akl âciz olduğın ayb eylemen
Bir raiyyet var mıdur kim pâdişâdan korkmaz
Rıhlet eyyâmında gamdan incine sanma beni
Korkulu yollarda kişi âşinâdan korkmaz
Eşk ü âhumdan sakınmaz lâcerem serv ile gül
Cüydan incinmez ü bâd-ı sabâdan korkmaz
Ol cefâgâr eylemez feryâd u âhumdan hazer
Cennetün handan güli bâd-ı sabâdan korkmaz
Düşmanı yâr idinüp yârum unutdı yârını
Yarını anmaz diriğâ ol Hudâdan korkmaz
Havf ider sanma mahallende Necâtiden rakib
Padişahum bellidür kim seg gedâdan korkmaz
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Gönül yanaklarının coşkun arzusuyla iki katlı saçdan korkmaz; hazine peşinde olanlar ejderhadan korkmaz.
Söyleyiniz hamsofuyu, âşıkları ateşte korkutmasın; iç bilgisine sâhib olan kişiler yarına kalan belâdan korkmaz.
Aklın aşk elinden âciz olduğunu ayıplamayın; tebasından olup da pâdişâhtan korkmayan var mıdır?
Göç vaktinde beni gamdan incinir sanma; kişi korkulu yollarda tanıdık kişiden korkmaz.
Servi ve gül âhımdan ve gözyaşımdan elbette sakınmaz, ne diye ırmaktan incinip bahar yelinden korksunlar?
O cefâlı sevgili âhımdan ve feryâdımdan sakınmaz; çünki cennetin açılan gülü sabâ yelinden korkmaz.
Sevgilim düşmanı dost edinip kendi yârini unuttu; yazık o Tanrıdan korkmaz yarın neler olacağını hatırına getirmez.
Rakib mahallende Necâti’den korkar sanma sultânım, bellidir ki köpek dilenciden korkmaz.
İLGİLİ İÇERİK