HİLMİ YAVUZ KİMDİR?
Hilmi Yavuz (d. 1986), Türkiye Batı şiirini çok iyi bilen bir şairdir. Bu iki güçlü şiir dünyasının can alıcı özelliklerini kendi şiirinde birleştirerek şiir coğrafyasını oluşturur. Divan edebiyatı şairlerinin yanı sıra, modern Türk şairlerinden Ahmet Haşim, Asaf Halet Çelebi, Ahmet Muhip Dıranas, Behçet Necatigil ve Yahya Kemal'den de etkilenmiştir.
Yalnızlık, hüzün, kaçış ve ölüm tutkusu temlerini içsel beninin serüvenine dönüştürerek serbest tarzda yazdığı şiirleriyle dile getirir. Onun için; dünya, bırakıldığımız ve terk edildiğimiz sorunlu yerdir. Bu nedenle dil içindeki yolculuğunu daha çok hüznün ara duraklarında sürdürür.
"Özgün olmayı kendine ilke edinen Hilmi Yavuz, şiirlerindeki imgeler aracılığıyla, söyleyiş tarzıyla, mevcut dilin kalıplarını kıran diliyle özgün olmayı başarmıştır. Şair, mevcut dilin sınırlarını aşarak özgün bir şiir dili oluştururken yapaylıktan kaçınmıştır. Türkçeyi incitmeden doğal bir söyleyiş tarzı ortaya koymuştur. Şiirlerindeki imgeler, dili anlaşılmaz kılmaz. Aksine okuyucunun zihninde zengin çağrışımlar, tasarımlar oluşturarak şiiri çok boyutlu bir şekilde okunmasını sağlar." (Demir 2oo3; 206)
Hilmi Yavuz için dil en başlangıçta çözülmesi gerekendir. Bunun için eskinin içinde "bir başka lisan tekellüm eden" Şeyh Galip’in yakasını bir türlü bırakmaz. Anlamsızlığın peşinde değildir. Şiir dilinin peşindedir. Bu dil, çok yüzlü bir şiirin dünyasına yönelik ve her okuyanın kendisini bulduğu bir söz aynası görevini üstlenmiştir. Ahmet Oktay, onun şiirinin bu yönün şöyle tanımlıyor: "Hilmi Yavuz, her yeni kitabında bir izleğin peşine düşüyor, onu kuşatıyor şair olarak. İster tarihe (Bedrettin Üzerine Şiirler) ister bireye (Zaman Şiirleri) bakıyor olsun, üzerinde yoğunlaştığı sorunsalı sadece dil düzeyinde ve imgesel/düşlemsel düzeylerde kurguluyor." (Oktay 1995: 345)
Şiiri, dünyanın zihinsel imgesi olarak gören Hilmi Yavuz; yaşanmamış ve tadılması mümkün olmayan dünyalık özlemlerini, geleğen imgelerle biçimlendirir. İmge alanı, çağrışıma yönelik ve çoğulcudur. Dilin etkileşim alanı bakımından da bir hayli zengindir;
Hilmi diyor ki annem
Çiçek işlemeli bir lambaydı
Kararma gecelerinde
Sen de denizleri anlıyor muydun
Yatağa girmeden
Duygusal bir öğeyi içeren imge, anneyle lamba arasında paralel bir benzeşimi oluşturarak anlam alanını öznel olandan nesnel olana doğru "ışık", "sıcaklık" ve "sevgi" figürleriyle genişletmekle kalmıyor,- "karartma geceleri" tam-lamasıyla da geçmişe gönderme yaparak şairin kökensel varlığına iz düşürüyor. "Deniz" imgesiyle de, 'ben'in bilinçaltında yuvalanan yaşama dair; "endişe", "korku" ve "şüphe" olumsuz edilgenliğinin yalıtıldığı, belirsiz ana ortamın koruyucu imgesi rahmin (deniz / karanlık) kendisine paralel bir gönderim yapılarak, imgesel düzeyde benzeşim kuruluyor.
Hilmi Yavuz, şiirini özyaşamının izlekleriyle oluşturmadığı gibi, şairin böyle bir mecburiyetinin olduğuna da inanmaz. Ona göre; tekdüzeliğin dar çemberine sıkışıp kalan şair, yaşamında olmayan harikuladeyi şiiri aracılığıyla yakalayabilir. Şiirini kurgulama ve tasarım sonucu yapılan bir ürün gibi ortaya koyar. Bu nedenle onun şiirinin dünyasında rastlantıya yer yoktur. Şiir anlayışında nesnenin ve bilincin önemli bir yeri vardır. Şiiri aracılığıyla duyuların ulaşamadığı büyük boşluğu-eksik oluşu- tamamlamaya çalışır. Böylece dünyanın tamamlanacağına inanmaktadır. Metinler arası ilişkiye büyük bir önem vermesi bir bakıma önceki şiirin bıraktığı boşluğu yeni şiirle tamamlamak niyetinden kaynaklanmaktadır. Bunun için; "her şiiri bir başka şiirin külünden doğan bir kaknüs" olarak değerlendirdiği gibi; her şiirin, kolektif bilinçdışı denilen büyük havuzdan çıkan ve onu besleyen bir nehir olduğu kanaatindedir. Şiirlerini Bakış Kuşu (1969), Bedrettin Üzerine Şiirler (1975), Doğu Şiirleri (1977), Yaz Şiirleri (1981), Gizemli Şiirler (1984), Zaman Şiirleri (1987), Mustafa Suphi Üzerine Şiirler (1989), Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize (1989), Söylem Şiirleri (1990), Ayna Şiirleri (1992), Göl Şiirleri (1996), Akşam Şiirleri (1999) ve Yolculuk Şiirleri (2001) isimli kitaplarında toplamıştır.
(Ramazan Korkmaz - Tarık Özcan CUMHURİYET DÖNEMİ: Şiir 1950 sonrası)
- Önceki
- Sonraki >>