Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

SERBEST MÜSTEZAT

“Müstezat”ın sözlük anlamı “ziyadeleşmiş, artmış, çoğalmış” demektir. Uzun dizelere kısa bir dize eklenerek yazıldığından bu adı almıştır. Eklenen bu kısa dizeye “ziyade” denir. Ziyadeler, asıl dizenin anlamını tamamlar niteliktedir. Ancak şairler genelde bu kurala dikkat etmemişler; kısa dizeleri, şiirin monotonluğunu ortadan kaldırmak amacıyla kullanmışlardır.

Serbest müstezat, Divan edebiyatında kullanılan “müstezat” nazım biçimi esas alınarak Servet-i Fünûncular tarafından geliştirilmiştir. Fransız sembolistlerinin özgürce yazdıkları şiir biçimlerinden etkilenilerek oluşturulmuştur.

Serbest müstezat, aruzun çeşitli kalıplarıyla yazılır. Temel olarak alınan kalıbın değişik parçaları farklı düzenlerle bir arada kullanılabilir. Aynı nazım içinde yalnız bir kalıp değil, başka başka kalıplar ve bunların parçaları kullanılabilir. Uzun ve kısa dizeler kimi zaman belli bir düzen içinde sıralanır, çoğunlukla da herhangi bir düzene bağlı kalınmaz. Uyak örgüsünün düzenlenişi de kurala değil, şairin isteğine bağlıdır.

Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur. Bütün güzelliği öne çıkar. Dizeler arasında noktalama işaretleri kullanılır. Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.

Servet-i Fünûn sanatçılarından olan Tevfik Fikret’e göre, Divan edebiyatının alışılagelmiş mısra yapısı, hele uzun şiirlerde, rahatsız edici bir monotonluk yaratmaktadır. Tevfik Fikret, Divan edebiyatında var olan “müstezat” nazım biçimini geliştirerek “serbest müstezat”ı kullanmıştır. Şair, yaptığı bu uygulamalarla, müstezadın alışılmış “mef’ûlü / mefâ’îlü / mefâ’îlü / fe’ûlün / mef’ûlü / fe’ûlün” şeklindeki kalıbını kırmış, bu şekilde yeni bir ritim elde etmeye çalışmıştır. Onun bu denemelerine daha sonra arkadaşları da katılmışlardır. Bu alanda Cenap Şahabettin büyük başarı göstermiştir. Cenap Şahabettin, şiiri her şeyden önce bir ahenk sanatı kabul ettiği için, doğanın seslerini taklit eden bir şiir dili kullanmaya özel çaba göstermiştir. Bunu sağlamak için de nazım şekilleriyle oynamaktan çekinmemiştir.

Not 1: Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur.

Not 2: Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.

KIŞ

Yine kış,

Yine şems-i mesâda (akşam güneşi), ah o bakış,

Yine yollarda serseri dolaşan

Âşiyânsız tuyur-ı pür-nâliş( inleyen yuvasız kuşlar)

Tehi kalan ovalar

Sükût eder sanılır mevsimin gumûmuyla

Harab olan sarı yollarda kalmamış ne gelen,

Ne giden,

Şimdi yalnız kavafil-i evrâk (yaprak yığını)

Mütemadî sürüklenir bir uzak

Ufk-ı pür-ıztırab u nermide.Yine kış, yine kış

Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış

Ahmet Hâşim

 

 

 

ÖMR-İ MUHAYYEL

Bir ömr-i muhayyel...Hani gülbünler içinde

Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;

Bir ömr-i muhayyel...Hani göllerde,yeşil,boş

Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde

Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü muğfel

Bir ömr-i muhayyel!

 

 

Yalnız ikimiz,bir de o:Ma'bûde-i şi'rim;

Yalnız ikimiz,bir de onun zıll-ı cenâhı;

Hâkîlere bahş eyleyerek hâk-i siyâhı

Dûşunda beyaz bir bulutun göklere âzim.

 

Her sahn-ı hakîkatten uzak,herkese mechûl;

Bir safvet-i masûmenin âgûş-ı terinde,

Bir leyle-i aşkın müteennî seherinde

Yalnız ikimiz sayd-ı hayâlât ile meşgul.

 

 

Savtındaki eş'ar-ı pür-âhenk ile mâlî,

Şi'rimdeki elhan-ı muhabbetle nagam-saz,

Ah istiyorum,göklere âmâde-i pervâz

Bir lâne-i âvârede bir ömr-i hayâlî...

 

Bir ömr-i hayâlî...Hani gülbünler içinde

Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;

Bir ömr-i hayâlî...Hani göllerde, yeşil, boş

Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde

Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü hâlî

Bir ömr-i hayâlî!

 

                                                Tevfik Fikret

 

0 BELDE

Denizlerden

Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin Bilsen

Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-ı şâma bakan

Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!

 

Ne sen Ne ben

 

Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ

 

Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ

 

Olan bu mâî deniz Melali anlamayan nesle âşinâ değiliz.

 

Sana yalnız bir ince tâze kadın

 

Bana yalnızca eski bir budala

 

Diyen bugünkü beşer

 

Bu sefîl iştiha, bu kirli nazar,

 

Bulamaz sende bende bir ma’nâ,

 

Ne bu akşamda bir gam-ı mermîn

 

Ne de durgun denizde bir muğber

 

Lerze-i istitâr u istiğna

 

Sen ve ben Ve deniz

 

Ve bu akşam ki lerzesiz sessiz

 

Topluyor bû-yı rûhunu gûyâ,

 

Uzak Ve mâî gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak

Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz…

Ahmet Haşim

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi