Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

KEREM İLE ASLI 

Günümüze kadar sözlü ve yazılı olarak gelen Kerem ile Aslı hikâyesinin yüzlerce varyantı vardır. Bilinen en eski tarihli yaz­malardan biri olan Mecmûatü'l-letâif sandûkatü'z-zerâif adlı cönkteki varyan­tına göre hikâyenin konusu şöyledir: Ha­lep'te yaşayan çok zengin bir bey, çocuğu olmadığı için mutsuzdur. Bir gün yaşlı bir derviş ona, eşinin Ayazma Çeşmesi başın­da yemesini tembihlediği bir elma verir ve gözden kaybolur. Bunun üzerine bey tellâllar çağırtıp halkı çeşmenin başına toplar. Bu sırada çocuğu olmayan bir ke­şişin karısı durumu öğrenince beyin ha­nımına yalvarır, elmanın bir parçasını da kendisine vermesini ister. Çocuklar ayrı cinsten olursa evlendireceklerine dair sözleşerek elmanın bir parçasını keşişin karısı alır. Dokuz ay sonra beyin bir oğlu. Keşişin de bir kızı olur. Oğlana Mirza Bey, kıza Han Sultan adını verirler. Dört yaşı­na kadar özel dadılarla büyütülen Mirza Bey, Sofu adlı arkadaşıyla birlikte özel ho­calardan eğitime başlar. On dört yaşına Selince arkadaşı Sofu yeterli derecede öğrendiklerini, artık ata binip avlan­maları gerektiğini söyler. Böylece at bin­meye, ok atmaya ve avlanmaya başlar­lar.

Günün birinde Mirza Bey rüyasında gördüğü bir kıza âşık olur. Ertesi gün So­fu ile çıktıkları avda Mirza Bey'in şahini­nin kovaladığı kuş bir bahçeye girer. Mirza Bey de şahini takip ederek bahçeye girin­ce rüyasında gördüğü kıza rastlar. "Rüya­mın aslı bu kızdır" der ve onu yanağından öper. Kız, "Kerem eyle, beni rüsva etme" diye yalvarır. Bundan sonra kızın adı Aslı, Mirza Bey'inki Kerem olur. Bu olayın ar­dından Kerem yemeden içmeden kesilir, kimse derdini bilemez. Kerem'in babası oğlunun derdini öğrenmek için tabiplere ve hocalara başvurursa da kimse derdi­ne çare bulamaz. Sonunda yaşlı bir kadın derdinin aşk olduğunu fark eder ve Kerem'den kızın adını öğrenir. Kerem'in ba­bası keşişi çağırarak Aslı'yı oğluna ister. Keşiş korktuğu için kızını vermeye razı olursa da annesi bir Müslüman kızını vermek istemediğinden gizlice başka bir şehre kaçarlar. Bu olaydan sonra Kerem'le dostu Sofu'nun onların peşine düşme­siyle hikâye yeni bir boyut kazanır; bir kaçma-kovalama başlar, zaman zaman karşılaşırlarsa da kavuşmaları mümkün olmaz.

Bu kovalama sırasında Kerem ile Sofu'­nun başına çeşitli olaylar gelir. Öte yan­dan Kerem'in yanık türküleri ilâhî bir an­lam kazanmıştır. Duaları kabul edilen Ke­rem canlı cansız bütün varlıklarla konu­şabilmekte, bu varlıklar da ona cevap vermektedir. Aslı'nın gittiği yerleri onlar­dan öğrenen Kerem'in artık silâhı türkü­leridir; kılıç kullanmaz, ok atmaz; türkülerindeki ilâhî güçle bütün zorlukları yener. Keşişin Kayseri'ye yerleştiğini ve As­lı'nın annesinin dişçilik yaptığını öğrenin­ce dişini çektirmek bahanesiyle evlerine girer. Kadın Kerem'in başını Aslı'nın dizi­ne koyarak dişini çekmeye çalışır. Kerem, Aslı'nın dizinde daha fazla kalabilmek için otuz iki dişini çektirir. Sonunda Aslı onu tamsa da ilgisiz davranır. Kerem de aşkı­nın yarısını Aslı'ya vermesi için Tanrı'ya dua eder. Bunun üzerine Aslı yaptıklarına pişman olup aşk ateşine düşer. Durumu öğrenen keşiş Kerem'i Kayseri valisine şi­kâyet eder. Kerem yakalanıp öldürüleceği sırada valinin kız kardeşinin yardımı ile kurtulur ve Aslı ile evlenir. Ancak keşiş Aslıya sihirli bir elbise giydirmiştir. Ger­dek gecesi Kerem sabaha kadar uğraştığı halde düğmeleri çözemez. Sonunda bir ah çeker, içinden bir alev çıkar ve yanıp kül olur. Aslı da saçlarını süpürge yapıp külleri toplarken tutuşarak yanar.

Diğer halk hikâyeleri gibi Kerem ile As­lı hikâyesi de nazım-nesir karışıktır. Bu hikâyedeki şiirlerin her biri bir epizoda bağlıdır. Müstakil gibi görünen bazı şiir­lerin de başlangıçta bir epizoda bağlı ol­duğu söylenebilir. Koşma ve semai nazım biçimiyle söylenmiş şiirlerde diğer ben­zerlerinde görüldüğü gibi kafiye ve ölçü kusurları bulunmaktadır.

Başta Azerbaycan olmak üzere yurt dışında da oldukça geniş bir coğrafyada ilgi gören Kerem ile Aslı hikâyesi Türkme­nistan, Kırım, Özbekistan, İran'ın Güney Azerbaycan ve Horasan bölgeleriyle Bal­kanlardaki Türk kavimleri ve Türklere komşu olan Ermeni, Gürcü ve Lezgiler arasında canlı olarak yaşamaktadır (ge­niş bilgi için bk. Duymaz, s. 24–35).

Kerem ile Aslı hikâyesini Batılı araştır­macılar da inceleme konusu yapmıştır. Grünfeld Leopold tarafından litograf bas­kıların birinden seçilen on yedi şiir Almancaya çevrilerek Anatolische Volkslieder aus der Kaba Dil (Leibzig 1888) içinde yayımlanmıştır. Künos'un 1883 tarih­li litografi baskıdan alıp Friedrich W. Radloff'un Proben serisinde neşrettiği 123 türkü ile G. Izrailov'un derleyip yayım­ladığı metinler de ilk çalışmalar olarak dikkati çeker (bk. bibi.). Künos ayrıca. Ke­rem ile Aslı'nın da içinde bulunduğu üç hikâyeyi Macarcaya çevirerek "Türklerin Millî Romanları" adıyla neşretmiştir.

Türk halk hikâyeleri içinde yazma ve basma nüshası en çok bulunan hikâye Ke­rem ile Aslı'dır. Yazmalarda hikâyenin ge­nellikle tamamına, bazen da bir bölümü­ne yer verilmiştir. Cönklerde ise daha çok Kerem ile Aslı hikâyesine ait manzum parçalar yer almaktadır. XIX. yüzyılın son­larında Radloff'un çalışmalarından beri pek çok metin derlenmiştir. Şükrü Elçin 1949 yılında bir monografi yayımlamış. M. Fuad Köprülü, Pertev Naili Boratav, Cahit Öztelli. Mehmet Tuğrul, Fikret Türkmen, Saim Sakaoğlu, Ali Duymaz gibi araştırmacılar da kitap ve makalele­rinde konu üzerinde durmuşlardır. Bun­ların dışında Kerem ile Aslı hikâyesine dair birçok tez ve inceleme yapılmış (ko­nuyla ilgili geniş bilgi için bk. a.g.e. s. 5–24), şiir diliyle de yeniden kaleme alınmış­tır (Mustafa N. Karaer, Kerem ile Aslı, İs­tanbul 1985, s. 207).

Kerem ile Aslı hikâyesi hacim olarak büyük hikâyeler grubuna sokulabilir. Hi­kâyenin oluştuğu yer ve tarih hakkında değişik görüşler ileri sürülmüş ve bu gö­rüşler geniş bir şekilde tartışılmıştır

(Duymaz, s. 201–217). Bunlardan hare­ketle hikâyenin XVI. yüzyıldan daha es­kiye gidemeyeceği söylenebilir. Teşekkül yerinin ise Azerbaycan ve Doğu Anadolu bölgesi olması kuvvetle muhtemeldir.

Kerem'in şahsiyeti gerek âşık edebiya­tında gerekse halk edebiyatı geleneğin­de derin izler bırakmıştır. Kerem'in yanı­şına modern edebiyat yanında çeşitli sa­nat dallarında da (opera, bale, sinema, re­sim vb.) yer verilmiş, türküleri halk ara­sında ve repertuarlarda kullanılmıştır. İki ayrı dine mensup kahramanların ma­ceralarının işlenmesi de hikâyeye başka bir özellik kazandırmıştır. Anadolu'nun değişik yerlerinde rastlanan Kerem ve Aslı şeklindeki yer adları hikâyenin tesiri­nin bir başka göstergesidir. Halk müziğin­de "Kerem havalan" önemli yer tutar. Ya­nık Kerem, kesik Kerem (Barak ağzı), kan­dilli Kerem, yedekli Kerem, zencirli Ke­rem gibi havalar Kerem ile Aslı hikâyesi­nin müzik kültürüne kazandırdığı ezgi­lerdir (bk. ÂŞIK MÛSİKİSİ). Kerem ile Aslı hikâyesi aydınlar üzerinde de etkili ol­muştur. Ahmed Fahri'nin yazdığı beş perdelik "Kerem ile Aslı" piyesi (İstanbul 1305) tiyatrolaştırılan halk hikâyelerinin ilk örneklerindendir. Fuat Hulusi Demirelli hikâyeyi iki perdelik sazkâr-opera haline getirmiştir (Kerem ile Aslı-Halk İçin Te­maşa, 1 335). Karagöz repertuarına da girdiği söylenen Kerem ile Aslı hikâyesi ayrıca filme alınmış ve Üzeyir Hacıbeyli tarafından opera olarak bestelenmiştir. Kerem ile Aslı, gerek Anadolu'da gerekse Anadolu dışında bazı yeni hikâyelerin oluş­masına da sebep teşkil etmiştir. Anado­lu'da "Kerem'in Erzincan Bağlan", Erme­niler arasında teşekkül eden "Hovannes ile Aşe Hikâyesi" bunlardan en tanınmış olanlarıdır.

Kaynak: İslam Ansiklopedisi (25. Cilt)

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi