Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

HAYDAR ERGÜLEN KİMDİR?

(1956-...)

Eskişehir'de doğdu, Oda Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. İstanbul'da reklam yazarlığı yaptı. Anadolu Üniversitesinde yayımcılık, reklamcılık ve Türk şiiri dersleri verdi.

Edebî Kişiliği:

İlk şiiri 1972'de Eskişehir'de Deneme dergisinde "Umur Elkan” ilk yazısı da aynı yıl Yeni Ortam gazetesinde "Mehmet Can” adıyla yayımlandı. İstanbul'da Üç Çiçek (1983) ile Şiir Atı (1986) dergilerini yayıma hazırlayanlar arasında yer aldı. 1979'dan başlayarak Somut, Felsefe Dergisi, Türk Dili, Yusufçuk, Yarın, Gösteri, ile Varlık dergilerinde şiirler yayımladı.

"Karşılığını Bulamamış Sorular” adlı ilk şiir kitabı 1980 yılında yayımlandı.

Şiirlerinde divan şiiri geleneğinin etkisi vardın Alevi-Bektaşi kaynaklarından da yararlandı. Klasik ve çağdaş şiirimizin birikimlerini bilinçle, ustaca özümseyip şiirine yansıttı. Gerçeklik ile ironi arasında gidip gelen, duygu yoğunluğu yüksek şiirler yazdı. Şiirleri kadar denemeleri ve şiir değerlendirmeleri ile ilgi uyandırdı.

Şair yumuşak, duyarlı sözcüklerle ördüğü şiirlerinde bize parkların, aşkların, yalnızlığın hüzünlü hikâyelerini anlatır. Metin Celâl'e göre Haydar Ergülen'in şiiri söyEnen bir şiirdir. Bütün yazdığı şiirler kendi uyumunu, yapısını da birlikte getirir. Haydar Ergülen, imgeci şiirin yanındadır.

Eserleri:

Şiir:

  • Karşılığını Bulamamış Sorular,
  • Sokak Prensesi,
  • Sırat Şiirleri,
  • Eskiden Terzi,
  • Kırk Şiir ve Bir,
  • Karton Valiz,
  • Ölüm Bir Skandal,
  • Üzgün Kediler Gazeli,
  • Keder Gibi Ödünç,
  • Zarf,
  • Hafız ile Semender

Deneme:

  • Haziran Tekrar,
  • Üvey Sokak

Güvender Yayınları, Türk Edebiyatı

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

HAYDAR ERGÜLEN ŞİİRLERİ

HAYDAR ERGÜLEN HAYATI ve ESERLERİ


ŞAİRİN KEDERİ BİLE ÖDÜNÇTÜR-HAYDAR ERGÜLEN İLE SÖYLEŞİ

Haydar Ergülen’in şiirleri başka güzel, hayata ve insana bakışı bir başka güzel. Takip edenler bilir; nar imgesi çok önemlidir onun için. Hem şiirlerinde kullanır narı, hem de kitabına isim olarak vermişliği vardır. Şimdi hayatının merkezine koydu Nar’ı.

Önceleri kendini, “1956’da doğdu, ODTÜ Sosyoloji’yi bitirdi, reklam yazarlığından emekli oldu” diye tanıtıyordu. Şimdi bu tanım kısaldı: “Haydar Ergülen, Nar’ın babası...” oldu. Ergülen, 51 yaşında güzeller güzeli kızı Nar’a kavuştuktan sonra kendisi de baştan ayağa Nar oldu. Nar, ateşler içinde yatağında uyurken, onun ateşini gözlerinde hissetiren Haydar Ergülen ile şiiri, nar imgesini ve Nar’ını konuştuk...

Ümran Avcı: Baba olmanın şairliğe katkısı nasıl oldu?

Haydar Ergülen: Galiba şiirleri biraz Nar’ı beklerken yazmışım. İlk kitaplardan beri bir kız çocuğuna yönelik, sanki kızım varmış duygusunu taşıyan şiirlerim vardır. Toplu şiirlerimin birinci cildi de “Nar” adını taşır. Şimdi de Nar için yazıyorum. “Nar için bin dize” diye bir şey var kafamda. Nar 250-300 dize yazdım. Asıl olarak “Nar alfabesi” hazırlıyorum. İlkokul çocuklarına yönelik bir alfabe. Her harften bir hayvan, bir meyve, bir de bitki. İyi ki Nar geldi, çünkü şiir azaldı. Nar’dan önce çok şiir yazıyordum. Nar’dan sonra artık genellikle nar imgesiyle düşünüyorum. O imgeden yola çıkarak şiirler yazıyorum. Sanıyorum bunlar hakiki şiirler.

'DİL'LERİN DİLİ

Ü. A. : Ses tınısı nedeniyle ayrı bir önem veriyorsunuz dillere?

H. E. : Fransızca benim yarım kalan dilimdir. Fransızca öğretmenime âşıktım ve çok severdim, onun aşkıyla da çok çalışıyordum. Fransızca aşk dilidir. Arapça’yı bilmem, ama Arapça’yı, Arapça şiir dinlemeyi çok severim. Arapça gecenin dilidir. Genç olsaydım, vaktim olsaydı Arapça ve İspanyolca öğrenmek isterdim. İngilizce zamanın dili. Afrika dillerini de kızıma bıraktım. Afrika dilleri, filmlerde de öyledir, bir olaydan çok durum anlatır. Türkçe’yi de kalbime koyuyorum. Onunla her türlü çocukluğu yapıp, her türlü oyunu oynayabiliyorum.

Ü. A. : Şairden çok iyi baba olurmuş, merak ediyorum, iyi bir eş ve sevgili de olur mu şairden?

H. E. : Genelde bohem bir hayat sürerler. Vallahi iyi bir âşık olur. Ben bohem olmadım. Meyhanelerde içki içtim arkadaşlarla, meyhanelere gitmek şairliğin şanındandır ama ben evcil bir adamım. Çocukken de, gençken de, şimdi de evi çok severim. Hele kızım olduktan sonra... Nar evi artık burası. O yüzden çok fazla dışarıda gözüm yok. Evcil olduğum için. Bir ev adamı, ev babası diyelim, ev kocası diyelim bana.

Ü. A. : 14 yıl Eskişehir, 18 yıl Ankara, 28 yıldır da İstanbul’dasınız. Şairliğinizi en çok hangi şehir besledi?

H. E. : Beni en çok Eskişehir besledi, o sakinlik ve sessizlik besledi. Ankara çok besledi. Ankara lise, üniversite çağım, gençliğim. Siyasi mücadelenin olduğu yıllar. İlk aşklarım, tutkularım. O yüzden yoldaşlık duygusu var. İstanbul da besliyordur kuşkusuz. Burada yaşıyorum, belki alıştığım için kötü şeyler söylemiyorum ama övemiyorum. Ben galiba Eskişehir’e benzettiğim şehirleri seviyorum. Küçük, sakin, içinden nehir geçen şehirleri seviyorum. Birazdan kalkmış gidecekmiş gibi olan şehirler vardır, göçmenlik gibi. Melezlik duygusunu taşıyan şehirleri seviyorum.

Ü. A. : “Keder Gibi Ödünç” kitabınızın adı üzerine konuşalım biraz. Nedir bu ödünç keder meselesi?

H. E. : Şairlerin bir imajı vardır, hüzünlü ve kederli. Orada şunu söylemeye çalışıyorum, şairin kederi bile ödünçtür. Acının fazlası ironik olur. O yüzden şairin kederi de bir yere kadardır. Her şey ödünç diye düşünüyorum, şiir de ödünçtür. Yıllar içinde şiirin bana öğrettiği terbiye diyelim buna. Şiiri kolektif bir ruhla, gördüklerimizin bir sonucu olarak, ödünç olarak yazdığımı düşünüyorum. Onun için benim yayımlanan herhangi bir şiirimi biri alıp altına imzasını atsa, “benim şiirim” derse çok sevinirim.

'ŞİİR, EDEBİYATIN DIŞINDA TİYATRO GİBİ AYRI BİR TÜR'

Ü. A. : “Trenler de Ahşaptır” kitabınıza gelelim. Orada eskilere atıfta bulunarak, “Kimse romanla övünmezdi, herkesin şiiri, her hayatın bir hikayesi varsa bu yeterdi” diyorsunuz. Şimdilerde romanın şiirin önüne geçtiğini mi düşünüyorsunuz?

H. E. : Aslında o yazıda hata etmişim, ikisini karşılaştırmışım. Çünkü şiir edebiyatın bir alt türü değildir. Yani hikâye, roman, deneme, oyun, bunlar edebiyatın alt türleridir, ama şiir başka bir şeydir. Dans gibi, tiyatro gibi, sinema gibi ayrı bir türdür. Ama bizde edebiyatın bir dalıymış gibi değerlendirilir şiir. Şiir edebiyattan önce olan, insanla birlikte doğan bir şeydir. O yüzden şiiri insanın en eski sanatı, anayurdu olarak değerlendiririm. İnsanın değeri ne ise şiirin değeri de oydu eskiden. Aslında şiire çok yüksek bir değer verdiğim için değil, şiir insanın değerini yükselten bir şeydir. İnsan da şiirin değerini yükselten bir şeydir diye düşünüyorum. Yoksa kafamda bir hiyerarşi yok. Şimdi post-modern ve her şeyin çok hızlı olduğu bir dönem. Roman bunun en bariz göstergesi. Romanlar hem anlatım olarak hızlandı, hem sayısal olarak çoğaldı, hem de romanların acelesi var. Yani roman hızlı tren gibidir, bir yere yetişmek, hızlı gitmek kaygısı taşıyor. Roman aynı zamanda geriye de yetişmek duygusunu taşıyor.

'ŞAİRLİĞİMLE ÖVÜNMEM AMA OKUYUCULUĞUMLA ÖVÜNÜRÜM'

Ü. A. : Günümüz yazarlarını takip ediyor musunuz?

H. E. : Şimdi eskisi kadar roman okumuyorum, ama gençliğimde çok roman okudum. Şiir yazmakla, yazı yazmakla övünmem, ama okuyucu olarak övünürüm. İyi bir okur olarak övünürüm çünkü bütün edebiyatımızı hikâyesine kadar okudum. Şimdi o kadar zaman yok, zaten çok da okumak istemiyorum. Ama Murat Uyurkulak, Latife Tekin, Sema Kaygusuz, Aslı Erdoğan, Hasan Ali Toptaş gibi sevdiğim romancılar var. Bütün romanlarını okuduğum beş-altı romancı var. Ama onların da insanın değerini, yazının değerini şiirle ölçen romancılar olduğunu görüyorum. Romanlarına bir şiire gösterdikleri hassasiyeti, özeni göstererek yazdıkları için çok seviyorum.

'ABUK SUBUK TARİHİ ROMANLAR'

Bizim büyük tarihi romancılarımız var. Kemal Tahir, tartışmalı bir romancı ama büyük tarihi romancıdır. Fakat son zamanlarda, affedersiniz abuk subuk bir tarihi roman kisvesi altında, bütün yakın tarih, bütün Osmanlı, Cumhuriyet’in ilk yılları talan edildi. İnsanların özel yaşamları, Atatürk’ün karısı derken böyle ortaya pespaye bir şey çıktı. İnsanlar ne yazık ki bunları alıp, roman diye okuyorlar

ÜMRAN AVCI
Habertürk, 23.05.2011

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

HAYDAR ERGÜLEN HAYATI ve ESERLERİ

HAYDAR ERGÜLEN'İN YAZILARI

VÜCUD KİTABI - HAYDAR ERGÜLEN

SİS - HAYDAR ERGÜLEN

ADAM -HAYDAR ERGÜLEN

AYRILIKLAR GAZELİ- HAYDAR ERGÜLEN

UNUTULMUŞ BİR YAZ İÇİN - HAYDAR ERGÜLEN

ŞİİRLER

HAYDAR ERGÜLEN ŞİİRLERİ

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi