Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KIVAMİ HAYATI VE ESERLERİ

Fetihnâme-i Sultan Mehmed adlı eseriyle tanınan XV. yüzyılda yaşamış müellif.

Kaynaklarda birkaç şaire ait olduğu belirtilen Kıvâmî mahlasını kullananların en eskisi ve en meşhuru, hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan ve Fetihnâme-i Sultan Mehmed’in yazarı olan Kıvâmî’dir. Franz Babinger, Kıvâmî ve Fetihnâme ile ilgili bir önsözle birlikte 1955 yılında tıpkıbasımını yayımladığı bu eseri o döneme ait yeni bir kaynak diye sunmaktadır (neşredenin girişi, s. VIII). Burada Kıvâmî hakkında verilen bilgiler onu tanıtacak kadar açık değildir. Fetihnâme’de Kıvâmî mahlası üç yerde geçmekte (s. 76/2, 289/12, 317/10) ve eserin 895 (1490) yılında tamamlandığı belirtilmektedir (s. 319). Kıvâmî’nin kimliğiyle ilgili tesbit çalışmasında F. Babinger, 1478-1511 yıllarında hayatta olduğu bilinen Defterdar Kıvâmüddin Kasım Efendi’yi eserin müellifi olarak kabul etmiştir (a.g.e., neşredenin girişi, s. VI). Sehî Bey Tezkire’sinde Kıvâmî için, “Geliboluludur; şiiri latif, kendisi zarif, gönül ehli, gazelleri çok, her çeşit nazma kadir kimsedir” dedikten sonra şiirlerinden iki beyti örnek vermiştir (s. 208-209). Riyâzî de Gelibolulu olduğunu belirttiği bu şairden tezkiresine bir beyit almıştır (Riyâzü’ş-Şuarâ, vr. 124b). Mehmed Süreyyâ ise, I. Ahmed döneminin (1603-1617) sonlarında vefat etmiş Gelibolulu bir başka Kıvâmî’den söz etmektedir.

Fâtih Sultan Mehmed’in seferlerine katıldığı ve âlim bir şahsiyet olduğu kendi eserinden öğrenilen Kıvâmî’nin Fâtih için bir fetihnâme yazma arzusunu II. Bayezid’e söylediği, yazdığı birkaç bölümü ona okuduğu ve çalışmasını tamamlaması için emir aldığı anlaşılmaktadır. Kitabın yirmi beş bölümü Fâtih dönemine, geri kalan üç bölüm II. Bayezid’in ilk yıllarına aittir (a.g.e., neşredenin girişi, s. V). Eserde tahmîd, münâcât, na‘t ve Fâtih Sultan Mehmed’in methine dair bir kasideden sonra İstanbul’un fethinin anlatımına geçilmiştir. Nazım-nesir karışık olan kitabın aruzla yazılmış 108 manzumelik kısmı edebî değer bakımından daha üstündür. Fetihnâme’nin kaynaklarını “Tevârîh-i Âl-i Osmân”lar oluşturmuş ve eser Tursun Bey’in kitabına kaynaklık etmiştir. Fetihnâme’nin tek yazma nüshası Berlin Staatsbibliothek’te bulunmaktadır (MS, Or., nr. 4o 1975). Bu yazma üzerinde Sait Gökçe 1954 yılında Münih Üniversitesi’nde bir doktora çalışması yapmıştır.

Müellif: İSA KAYAALP, İSLAM ANS. TDV

ŞİİRLERİNDEN

Mersiye-i Sultân Mehmed I. Bend'den

Sâkî-i dehr sunduğı câm-ı fena imiş
Nûşı, zamânenün kamu nîş ü belâ imiş

Kurtılmağ olmaz imiş ecelden diriğ ü âh
Her nefs, ölüm belâsı ile mübtelâ imiş

Ey dil bu ömr esâsına mağrur olma kim
Kişi yile vü suya dayanmak hebâyimiş

Âhir çü geydüği kefen ola vücûdmun
Kogıl bu fâni hayatî(?) kim bî-vefâyimiş

Künc-i emân değül n'idelüm bu cihan diriğ
Elden çü akıbet çıkar imiş bu cân diriğ

II. Bend'den

Hayfâ hayâtı bağına ol şâh-ı âlemün
Nâ-gâh irişdi bâd-ı ecelden hazân diriğ

Bir dürr-i bî-bahâ idi ol nazenin vücud
Bahr-i ademde kıldı özini nihân diriğ

III. Bend'den

Âdâ-yı dîni kırmağ içün eylese gaza
Derya gibiydi askeri şâh-ı cihâna hayf

Çarhun hazinedarını görn'eyledi yine
Kabr içre koydı gevheri şâh-ı cihâna hayf

Hüsn-i cemâli gülşen-i cân içre her nefes
Mât eyler idi gülleri şâh-ı cihâna hayf


Ol saltanat göğindeki hurşîd-i cana hayf
Sultân Muhammed ol şeh-i sâhib-kırâna hayf

IV. bend'den

Ol şeh kanı ki sâye-i fazlı ilâh idi
Ol şeh kam ki âleme püşt ü penâh idi

Şehler ayağı tozma sürerdi yüzlerin
Mır ü sipâh öninde kamu hâk-i râh idi

Açıklama:

Sâki-i dehr: dünya sakisi- câm-ı fena: fânilik kedehi- nûş: tatlı içki- niş: acı-Yile ve suya dayanmak: Yele ve suya güvenmek, hil'at: elbise- künc-i emân: güven ve emniyet köşesi- diriğ yazık- Şah-ı âlem: pâdişâh, Fâtih- nâ-gâh: ansızın, zamansız -bâd-ı ecel: ecel rüzgârı -hazan: son bahar- dürr-i bî bahâ: paha biçilmez inci- bahr-ı adem: yokluk denizi- nihân: kayıp, gizli- a'da-yı dîn: din düşmanı- hayf! yazık! cerh: dünya, felek- gevher-i şah-ı cihan: bir mücevher olan cihan şahı Fâtih -od: ateş -diller: gönüller: hurşîd-i cân: can güneşi -sahip-kırân: daima yenen, galib, en üstün -sâye-i fazl-ı ilâh: Allah'ın ihsan gölgesi- puşt ü penâh: Sığmak ve dayanmak.

AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI TARİHİ, 2.CİLT

SON EKLENENLER

Üye Girişi