Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

OLVİDO A. ALİ URAL

Çekilen deniz, ıslak kumlar bıraktı karada. Çekilen sürme gözü kararttı. Çekilen koşucuya kara madalya. Çekilen ordular kara saplandı.

Çekilmek, yer açmaktır yeni gelene. Yeni gelen, yeni gelin gibi nazlı değil, hoyrattır. Kaba elleriyle karıştırır çeyiz sandıklarını. Bohçamızdan kan kokan kederler çıkarır. Çünkü çekilmiştir güneşin saltanatı. Sultan çekilip gitmiştir sırtını dönüp şehre. Şimdi yeniden özletmek için kendini, gün akşama bırakmıştır yerini. Akşamsa günden kalan renkleri, bir bir siyaha boyar kara elleriyle. Akşam ki, yalnızlığımızdır.

Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Gün saltanatıyla gitti mi bir defa

Yalnızlığımızla doldurup her yeri

Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,

Bir el çıkarmaya başlar bahçamızdan

Lavanta çiçeği kokan kederleri;

Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Kim sığınmamıştır nisyanın kalesine? Kim terketmemiştir hafızasını? Zamanı mahmuzlayıp atının terkisinde, hatırlama şeytanından kim kaçmamıştır. Esir düştüğünde bu yorgun kale, yangın çıkartır doğduğun evde. Ki o evden fırlayan oklar, hatrın kapılarına yağar. Verir beşiği gecenin ellerine, bütün yenilenler, kaybolanlar, mahzunlar…

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar

Unutuşun o tunç kapısını zorlar

Ve ruh atılan oklarla delik deşik;

İşte, doğduğun eski evdesin birden,

Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,

Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik

Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar…

Dilin ucuna kadar gelmiş ama söylenmemiştir. Yarısı yazılıp yırtılan şiir. Hem aşk, yarım kaldığında aşk, şiir terkedildiğinde şiir. Ne zaman değse büyülü eli, bulut o zaman bulut, o zaman uçmakta kuş. Ne zaman yağmur pencereyi tıklatsa, kulak ver sabaha, aşk söyletiyormuş…

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir

Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;

İnsan yağmur kokan bir sabaha karşı

Hatırlar bir gün bir camı açtığını,

Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu

Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı…

Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Hem olgunlaştırır, hem buharlaştırır yaz. Zalim bir çiftçi gibi devşirip meyveleri, bir daha asla sana uğramaz. Kolkola halay çeken eski zaman kızları. Nasıl tarif ederler bilmem aşkları. Ay kolkoladır ne varsa yerde. Halayda kolkola girmemek olmaz. Nasıl sürüklenirse ay bahçelerden, nasıl dalgalanırsa fısıltıyla etekler; aşk öyle biter…

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla

Halay çeken kızlar misali kolkola.

Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,

İhtiyar ağaçlı, kuytu bahçelerden

Ayışığı gibi sürüklenip giden;

Geceye bırakıp yorgun erkekleri

Salınan etekler fısıltıyla, nazla…

Çiçekler ne çok şeye tanıklık eder. Dostluklar, ölümler, düğünler, aşklar… Solmasalardı döneceklerdi, yalan yemin edilen ebedî aşklar. Oysa kar kucakladı baharı. Işte ömrün en güzel aldanışı! Ayak izlerine serpilen çiçek. Olmayacak baharların şarkısı.

Ebedî âşığın dönüşünü bekler

Yalan yeminlerin tanığı çiçekler

Artık olmayacak baharlar içinde

Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!

Aldan, gelmiş olsa bile ümitsiz kış;

Her garipsi ayak izi kar içinde dönmeyen aşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! Sen değil miydin yüzüme vuran. Dalların arasından akan gümüş su. Ben yüzümü o suyla yıkadım. O suyla geçti ölüm korkusu. Oysa senin ölümsüz aksin. Bırakmıyor peşimi şu akşam vakti. Sürüklemek için hatıraları. Rüzgar seninle yer değiştirdi.

Ya sen! ey sen! esen dallar arasından

Bir parıltı gibi görünüp kaybolan

Ne istersin benden akşam saatinde?

Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,

Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;

Hatıraların bu uyanma vaktinde

Sensin hep, sen, esen dallar arasında.

Yeter kapansın o tunçtan kapı. Ellerimle açtığım vahşi pencere. Unutuş gemisi beni kurtarsın. Madem denizler çekti derinlerine. Madem sular yükseldi, örttü maceraları. Bir akvaryumu seyreder gibi, bakayım yükselsin kederin dumanları…

Ey unutuş! kapat artık pencereni

Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;

Çıkmaz artık sular altından o dünya.

Bir duman yükselir gibidir kederden

Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.

Amansız gecenle yayıl dört yanıma

Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.

Akşam! Geceye dön, daha zifiri kapla! Unutuş! Kurtar gamdan, beni kucakla!

Olvido, Ahmet Muhip Dranas

MERDİVENŞİİR

EYLÜL-EKİM 2005

Sayı: 5

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

A.ALİ URAL ŞİİRLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi