Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 


SAYFA:7/ 61-70

61-KARS KALESİ KAR ALTINDA - REFİK DURBAŞ

Taşköprü üzerinde Evliya Çelebi
Kars kalesinin şekillerini
yazmakta bir sarı deftere :

"Kuzey tarafından ensesi
top menzili uzaklıkta bir dağ

Düzlükte Aşağıhisar"

Kars kalesi kar altında

"Sur içinde kale ağası konağı
ve iki yüz adet levend evi
mükellef ve mükemmel cephaneler"

Kars kalesi kar altında

"Batıya bakan kapısı
Erzurum'a açılır
'Su Kapısı' derler

Kapılardan bir başkası
Kağızman'a yol alır
'Orta Kapı' derler

Üçüncüsü Van üzre
doğu tarafında pusulası
'Behram Paşa' kapısıdır"

Taşköprü üzerinden
Kars kalesine bakıyorum

Kars kalesi kar altında

Bahar selleri yok Su kapısında

Kars kalesi kar altında

Kar altında yüreğim Orta kapıda

Kars kalesi kar altında

Behram Paşa kapısında
Kars kalesine baktığımın
fotoğrafına duruyor gurbetim

Yüreğim hasrete duruyor

Kars kalesi kar altında

Ol hasretin külhanında
yakıyorum gurbetimi

Kars kalesi kar altında


SİNOP TÜRKÜSÜ - REMZİ ZENGİN

Hiç kesilmez şu Sinop’un rüzgârı
Hem baharda eser, hem de yazları
Doldurur gözlere, kumu tozları
Sinop seni yeller alsın götürsün

Sinop kalesinden deniz görünür
Yağmur yağar, her yer sise bürünür
Bahar gelir, yeşillere sarınır
Sinop seni eller alsın götürsün

Sinop’un yolları hep çakır çukur
Arabalar gider takır da tukur
Sinop’un elinden çektiğim nedir
Sinop seni yollar alsın götürsün

Engine de deli gönül engine
Ben vuruldum şu denizin rengine
Gurbet bir dert oldu Remzi Zengin’e
Sinop seni seller alsın götürsün.

(11.5.1981-Sinop)


ÇANAKKALE HATIRASI – İLHAN YÜKSEL

Agamemnon rahibine esir
Truva’da unuttuğum şu sır
Doğranan bebeğe kırk üç asır
Geçti hatti hitaya yanarım

Agamemnon’un hatırasına
Çanakkale de kadırgasına
Adını koyup geldi baskına
Kanayan şu yaraya yanarım

Firavun kâbusudur illeti
Çanakkale de şehit milleti
Zülkarneyin Kilitbahir seti
Unuttuğum araya yanarım

Düzerken firavuna methiye
Uzak durduğum Moğol Çinliye
Japon Hindli Kızılderili’ye
Kaybettiğim kıtaya yanarım

Sümer hitayın kitabesine
Hattuşilinin hitabesine
Turanın kayıp alfabesine
Oğuzun hatıraya yanarım

Yıkık Nagazaki Hiroşima
Bana ne dedim geldi başıma
Esir Afrikalı gardaşıma
İslediğim hataya yanarım

Yaydılar merne putun neslini
Bozdular bitki otun neslini
Karıştırıp saf atın neslini
Katıra kardeş taya yanarım




MALTEPE- YAHYA KEMAL BEYATLI

Güneş altın denizden alçalıyor;
Nice kayserlerin donanmaları
Uçurum ufka durmadan dalıyor.

Gökte milyonla gizli tellerden
Gene milyonla gizli parmaklar,
Son hazin marşı durmadan çalıyor.

Artık enginleşince mâvi sükûn,
Artıyor gökyüzünde yıldızlar...
Gece gittikçe başka hâl alıyor.

Suyu ürpertiyor çıkan rüzgâr.
Şimdi sâhil boyunca Maltepe’yi
Köpüren mâvi dalgalar yalıyor.

Kanmadık gaşy eden bu mâviliğe
Ne yazık! Geçmek üzredir bu gece;
Ey gönül fecre az zaman kalıyor!



65-SİVAS'TA YOKSUL ÇOCUKLAR - YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar
Yalvaran gözlerle etrafa baka baka
Açıyorlar küçük esmer avuçlarını:
-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!
Hükümet konağının yanında biri
Bir kemik kalmış bir deri...
'Boya cila yimbeş, boya cila yimbeş' diye ağlıyor
Ve daha fırça bile tutamıyor elleri.
Garipler Pazarı'nda körpe çocuklar
Yorgunluktan güzelim yüzleri al al...
Öldüren bir çığlık dudaklarında:
-Boş hamal! boş hamal! boş hamal!
Nane satan su satan yetim çocuklar
Şarkı söyleyemediler güneşe aya...
Biliyorum ne masal dinlemeye doydular
Ne oyun oynamaya...
Bezirci'de, Yüceyurt'ta Altıntabak'ta...
Çocuklar var incecik yüzleri nurdan
Ama toz toprak içinde elleri ayakları
Oyuncakları çamurdan...
Ve günahkâr çocuklar, suçlu çocuklar
Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi
Bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim
Affedin bizi.
Gökteki yıldızlar kadar sayısız
Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları
Anladım farkınız yok koparılmış başaktan!
Alın bu gözleri benden, alın bu yüreği artık
Utanıyorum yaşamaktan.
 


KASTAMONU DELİLERİ - YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Siz de Kastamonu delilerini
Görebilseydiniz çok severdiniz
Hallerine bakıp şaşırırdınız
Ve bunlar ne güzel deli derdiniz
 
Deli satiye'yi tanısaydınız
Anlardınız nedir esmer güzeli
Sırım gibi, boylu-boslu, gamzeli
Gönlünüzü usulca önüne sererdiniz
 
Oynardınız bilirim deli ziya geçince
Mini gıdısı kadına ısınırdınız zamanla
Mohmoh Hüseyin’le, Mohmoh Hasan'la
Oturup yemek yerdiniz
 
Nasrullah ta bulurdunuz deli Ahmet'i
Sallûûûû, diye bağırırdı farza dururken
Sesiyle kubbeleri gümbür gümbür vururken
Gülümserdiniz…
 
Sonra Deli Eşref'i görürdünüz karşıdan
Her adım başında yâ sabır derdi
Tayy-ı zaman tayy-ı mekân ederdi
Savrulur giderdiniz
 
Ne gözünde para , ne ev-bark, ne gam..
Dilendiği parayı en son kuruşuna dek
Fakire, fukaraya verirdi sevinerek
Siz de hâlinize şükrederdiniz
Bunlar ne güzel deli, derdiniz.
 

 
SİVAS HASRETİ - YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Ne güzel seni sevmek böyle uzaktan
Ve seni düşünmek bir çocuk hevesiyle
Her sabah yeniden ezan sesiyle
Müslüman Müslüman uyanan şehir

Bir Selçuklu nakışında seni bulmak ne güzel
Ne güzel seni duymak bir ney sesinde
Şems-i Sivasi'nin mübarek türbesinde
Kandil kandil yanan şehir

Halayların, türkülerin çağırır beni uzaktan
Yüreğim hep Mısmıl ırmak gibi tertemiz
Nerde Çifte Minare'miz, Gök Medrese'miz
Ey sımsıcak dualarla maziyi anan şehir.

Alacakaranlıkta yoksul kağnılar
Ağlar inim inim senin yerine
Tozlu sokaklarına, kerpiçten evlerine
Bakarak kendinden utanan şehir
 


DİYARBAKIR TÜRKÜSÜ - YUSUF HAYALOĞLU

Diyarbakır ortasında vurulmuş uzarım
Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım
Bu dağlarda gençliğim cayı cayır yanarken
Ay vurur gözyaşına ben gecede kalırım

Üzülme sen, üzülme başını öne eğme
Gün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır
Yüreğini dağlama, kanlı bezler bağlama
Bu yangın söner bir gün, ağlama Diyarbakır

Diyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım
Bu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım
Arkadaşların yüzü ağır ağır solarken
Gün doğar yaylalara, kahrımdan utanırım

Ey fırtınalı bayır, ey mazlum Diyarbakır
Dağlarında ateşler, alnında kızıl bakır
Çiğdemler solar gibi, anneler yanar gibi
Dizlerine döküldüm, ağlama Diyarbakır.



SİDE - AHMET OKTAY

Ey o yitik ülkenin evladı
duruyor hâlâ denizin üstünde
toprakçıl bir kelebeği
olduğu yere mıhlayan kahkahan
ayaklanacak neredeyse tören yerinin kalabalığı
bir silkinişle küllerin altından.

Aynı loncadanız ey taş ustası
tomurcuk gibi çatlıyor ağzım
su içerken yaptığın kurnadan.

Ey denizin kopkoyu tuzundan
bir aşk gibi söz eden kılavuz
elimden tutup gezdir bana
soylu bir halkın kıyılarını
dayanıklıyım bin yılların gizine
üstelik gerçek yaparım sanrıyı.

Herhal kendim de bir sanrıydım
Baharat ve köle ticareti çağında
haykırdım acımı ve gizli kimyamı
kilin ve iyotun karanlığına
ayaklanmacı bir yürekle çıktım kıyımlardan
yazdım ilk büyü kitabını.

Seviştim şimdi de seninle
ağzında latince bir mayhoşluk
bir yaz gölgeliği gezdiren kadın
gel yıkan benimle ürpert
sabaha yayılan fesleğen kokusunu
yontucuların okşadığı karnın da
perçinlesin geçmişle bugünü.

Sıkıyorum bin yıllık mermerin özsuyunu
yanıyor meşaleler tören yerinde
birinin elleri savaştan dönmüş
buğday kokuyor birinin ki
bir siklon çatırtısı havada.

Sabah, kimseler yok daha
haykırıyorum: Antonius’a bir rüzgâr
geçmiş siniyor içime afyon gibi
balıkçı Ali “Ulan deniz” deyip
sandala seriyor ıslanmış gömleğini.

Özlesek de yıkanmış avluların serinliğini
su çeksek de ata yadigârı kuyulardan
ey ufuk diye haykıran biziz
biz ki en ölgün saatinde ikindinin
bir haykırış gibi
yeni toprakların vaktine gireriz.

Ey bir kan pıhtısından
bir deniz kabuğundan
efsaneler yaratacak oğul,
bul artık bizim badem ağaçlarımızı
şiirlerin yazıldığı taşlıkları
tohumun nasıl serpildiğini bul
bul elini ilk kesen balıkçıyı
çamaşır seren kadını
neyi katık ettiğimizi ekmeğe,
bizim şimdimizi kendinin geçmişini bul.

Az buçuk tarihçiyiz hepimiz.




70-ANKARA - AHMET TELLİ

I

Kumrular sokağı hüzzamdı bir zaman
Kale'ye rast vaktinde çıkılırdı
Gariptir, Sezenlerdeki hanende
Çekip gitti Sarguttan bir ay önce

II

Posta caddesi, Taşhan, Karpiç ve diğerleri
Ama artık meyhaneler kalmadı Ankara'da
Belki bundandı Cemal Süreya'nın Kızılay'da
Huzursuz bir zürafa gibi dolaşması...


İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi