Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 



SAYFA:6/ 51-60

51-ADANA TÜRKÜSÜ - İBRAHİM SAĞIR

Toroslarda boran olur, kış olur,
Karşılar insanı yaz Adana’da.
Karac’oğlan bir sevdalı düş olur,
Elif’ten ses verir saz Adana’da.

Çağlar arkasından çağa seslenir,
Dadal’ımın derdi ile hislenir,
Ceyhan’dan, Seyhan’dan yunar, beslenir,
Pamuktan açılır söz Adana’da.

Görürsün yeşilin hasını burda,
Silersin gözünün pasını burda,
Dinleyip gönlünün sesini burda,
Sevgi yumağını çöz Adana’da.

Bereket fışkırır güzelim ova,
Huzurla doludur gel gör her, yuva
Büyüler ruhları yaylada hava,
Her mevsim bir başka haz Adana’da.

Portakallar çiçek açmayagörsün,
Mis gibi kokular saçmayagörsün,
Neşeden, huzurdan kabarır göğsün,
Doyamaz seyrine göz Adana’da.

Enfestir sefası Tekir, Kapız’ın,
Göcek yaylasına çıkılır yazın,
Giysisi güdüktür gelinin, kızın,
Canlı yaşar hâla öz Adana’da.

Afşar kızı giyer basmadan etek,
Asmalar kovandır, salkımlar petek,
Kozalar açınca tarlada tek tek,
Beyaz bir halıdır güz Adana’da.

Kaledir, köprüdür, çarşıdır, handır,
Kültürler iç içe, harman harmandır,
Şifalı suları derde dermandır,
Hayatın sırrını sez Adana’da.

Ulu Cami çini ve renk cümbüşü,
Kethüda camii Sinan’ın düşü,
Kulesi Abidin Paşa’nın işi,
Geçmişten bu güne iz Adana’da.

Çağlardır özenle korur adını,
Örfüne bağlıdır eri, kadını,
Burada huzurun gerçek tadını,
Bulursun, neşeyle gez Adana’da




BANDIRMAM- İBRAHİM SAĞIR

Deli çağım sende geçti haz ile
Sen anlarsın benim hâlim Bandırmam.
İlk aşkıma ahit oldun yaz ile
Bana ettin nice çalım Bandırmam.

Denizinde yüzer yüzer üşürdüm,
Fidanlık’ta yârden bir tel aşırdım,
Gittim Dutliman’da suya düşürdüm,
Söylemeye varmaz dilim Bandırmam.

Kapı dağda Belkıs harabelerin,
Tatlısu’da hava ılık ve serin,
Yanar söner limanında fenerin,
Işıkları dilim dilim Bandırmam.

Çınarlıyla Paşa bayır arası,
Gidip geldim kaç gecenin yarısı,
Hâlâ kanar o sevdanın yarası,
Yarı Mecnun, Yarı del’im Bandırmam.

Umutlarla fal tutardım sabaha,
Sokaklarda benzer idim seyyaha,
Geçti gelmez artık o günler daha,
Kırık sazım, koptu telim Bandırmam.

Künyem sende yazılıydı sildin mi?
Ben gelmedim ya sen bana geldin mi?
Şu gurbette neler çektim bildin mi? ,
Büktü belim büktü belim Bandırmam.

Bulutlarla selam saldım aldın mı?
Bencileyin yâd ellerde kaldın mı?
Sabah akşam efkârlara daldın mı?
Kalmadı hiç siyah telim Bandırmam.


Hasretinden başım duman dumandır,
Sayamadım kaç sene kaç zamandır,
Gurbet derdi yamandır oy yamandır,
Neyleyim ki mahkûm elim Bandırmam.

Sevdan ile beni bunca yordun da,
Açmadım mı sana derdim sordun da,
Gayrı umut Kafdağı’nın ardında,
Buralarda tozar külüm Bandırmam.



BALIKESİR- - MEHMET AKİF ERSOY

O yeşil toprağın ey yüzler ağartan Karesi!
Şimdi binlerce şehidin kanayan makberesi.
Sana hasret kalan evladın için dünyada,
Varsa kahrolmadan aram edecek yer neresi?

Hani gök kubbenin altında görülmüş mü eşin?
Dağların bağ, hele vadilerin altın deresi.
Ey benim her taşı bir mabed-i iman yurdum!
Seni er geç bana mutlak verecek mabudum*

*Balıkesir’in işgalinin birinci yılında Akif, Balıkesir için bir şiir yazmış,
Hasan Basri’ye verdiği şiir Yeni gazetesinin 30 Haziran 1338 tarihindeki nüshasında da yayınlanmıştır. Safahat’ta yoktur
Çantay, Hasan Basri, Akifnâme,s,24-25.



ÜSKÜDAR - AYDIN HATİPOĞLU

Ak libasına sarınmış lacivert akşam
Sönmüş yangın ıssızlığında karşı kıyı
Işıltıyla bakıyor tambur rengindeki cam
Dingin gülüşünün derinliğinde

Durmadan akıyor ve sürüklüyor anlamı
Ahşabına zamanı sindiren yalı
Yakamoz titreşiminde karar kılan
Hüznü hüzzamda vuran bir ses aramalı

Eski ormanların yetim dalları yaban
Tutuşmuş bir nefes huruç ediyor
Yankılanan ezgisi takılıyor ağlara
Su sesi saydamlığında bir bakıştır o an


55-ÜSKÜDAR - ÖMER ERDEM

Üsküdar Asya’dır Çin’e kadar
her kış
bırakırsa da köpük saçlı kızlarını
kıyıya
öfkeli bir yağmurla iner rüzgar..
 
mihrimah güneş saati
yanından ince dar bir merdiven uzar
soğuk
ve dönmez bir kilit çocuk kütüphanesi
önünden insanlar yürür ve susar..
 
Şemsipaşa
ceviz bir cami, demirinden
yan gözle Cihangir’e bakar
demişti ki Tanpınar
Üsküdar uçarsa gider İstanbul
yürüyemez sokaklarında çocuklar..
 
Üsküdar Asya’dır, Çin’e kadar..



BODRUM - KÜÇÜK İSKENDER

Kim nereye kadar yabancıdır ki
elinde
tek sıkımlık tabancasıyla

Ve bir kent hayvanı edasıyla
kim nereye kadar yaşar ki
kendi ipliklerine inmişken mutant çocuklar

iki bahar arasında tutulmuş bir dilektir yaz




DİYARBEKİR ÖLÜLERİ - NEVZAT ÇELİK

I
dün gece muştularla yağıyordu havalandırmaya ilk karı martın
dün gece yüreğimizde bıçaktı ölüm haberleri diyarbakır'ın
asıldı ellerimiz ayasından kasap çengeli mi parmaklıklar
daha kaç fırtınayla çarpışacak bu erkek dökümü alınlar
II
incedir bileklerimiz yaşamak ağrısıdır boynumuzdaki
atılırız her çığlığa süngü de öyle bir keskin ki
aynı saldırma değil mi göğsümüzde gizlimizi arayan
döküp benzini esmer tenimize yangınları kundaklayan
yanıp kavrulan bir ülkeydi anladım ortasında o ateşin
nasıl unuturum gözlerinizi karaydı arasında uzun kirpiklerin
belki hiç sayamayacaksınız sevgilinin saçına kaç ak karıştı
gene de söyleyeceksiniz: yürü sevgilim ne de güzel yakıştı
elli dokuz gün mü aç kaldınız vay benim kardeşlerim
altınız öldü demek artık kaşık tutmaz bu ellerim
III
içimde bir ülke ağlar oturmuş sınırlarına saçını tarar
bir çam devrilir hüznüme dalından bir kuş kalkar
kuşun kanadına mı konar sabah yoklar demirörgüleri
açamam ki sımsıkı gözlerim içinde diyarbakır ölüleri
kimbilir ne güzeldir dinlemek dillerinde direnç türküleri
basıp doğrulacak elbet kendi küllerine diyarbakır ölüleri



ÇENGELKÖY - ORHAN SEYFİ ORHON

Boğazın her yeri bir parça değişmiş şimdi,
Yine Çengelköy’ü lakin öyle!
Bahçeler, bağlar, ağaçlar, evler...
Yine sessiz, yine sakin öyle!
Elli yıl köyden uzak kalmışken
Tanıdım: İşte benim doğduğum ev!
İşte, en eski mahallem, sokağım!
Geçiyor ayni sokaktan hâlâ
Kendi halinde vakur insanlar...
İşte hiç fasılasız dört mevsim
Köye lezzet dağıtan bostanlar!
İşte tılsımlı o bağlar ki bütün dünyada
Yoktur esi!
Sonbahar oldu mu dallar eğilir,
Sararır ayvalar altınlaşarak,
Meyve halinde verirler güneşi.
Tanıdım: Çarşının en ihtiyari
Başı göklerde asrilik çınarı.
Bir tevekkül katıyor manzaraya.
Çekilen eski kayıklar karaya.
Öyle hoş bir yüzü vardır ki köyün,
Bir gören artık unutmaz neresi?
İşte, kış vakti coşup çağlarken,
Yaz gelip kupkuru kalmış deresi!
Tanıdım: Sevk ile erken uyanıp
Gittiğim camii bayramlarda!
Karabaş nesli tükenmiş artık
Kediler damlarda...
Gözlerim daldı yine,
Bir hayal âlemine!
Elli yıl önceki tipler geçiyor karşımdan:
Kamil Ağa... göğsü açıktır kış, yaz,
Karda, yağmurda da hep böyle gezer aldırmaz.
Yaşı yetmişse de hâlâ gençtir,
Dağılır, parçalanır göğsüne çarpan yıllar...
Bir avuç taze köpüktür sanki
Su ağarmış kıllar!
Sami Bey... ismi tanınmış hattat.
Bizce İzzetle Yesari'ye de üstün kat kat.
Huyu hırçıncadır amma severiz
"O bizim hattatımızdır" diyerek
Övünür, hem överiz.
Hatemi bey ki Meşihattaydı,
"Molla bey!" derdik ona.
Sıktı, bir parça da hatta züppe!
Basta bir ince sarık, sırtta ipek bir cüppe,
Elde mercan tesbih,
Sal yelek, incecik altın köstek...
Sıktı velhasıl pek!
Komsumuz Miralay Ahmet Bey ki:
Unutulmaz daha genç yaşta ölen
O güzeller güzeli Esi Növber Hanimin iç acısı!
Kerim Ağa... hamlacı, Abdülmecid’in hamlacısı.
Anılır ismi, sayar gençler onu,
Boğazın eski kürek şampiyonu!

Her zaman kaşları öfkeyle çatık,
Yüzü hep böyle âşık,
İşte en sert baba: Çerkez Ali bey!
Köyde sessiz yapılırken her şey,
İki haylaz çocuğun terbiyesi
Duyulur her gece çiğlik, çiğlik!

İşte ilk sevgilim, ilk aşkım,
O güzel Naile ki,
Hepimiz gizlice âşıktık ona!
Titreyen perdelerin ardından
Arıyorken biz onun gölgesini,
Ansızın gökten uçan bir yıldız
Gibi bir gün birikip gitti bizi!

İşte, gayetle temiz,
İşte, gayetle titiz
Ebe İlhame Hanim!
Severiz, bizleri paylar da yine!
Çünkü biz dünkü çocuklar, hepimiz
Doğmuşuz ellerine!

Elde bir çanta uzaktan görünür,
Köyün en hazık olan, diplomasız
Cerrah Mustafendi!
Evvela çanta gider, sonra pesinden kendi.

İhtiyar Angeli aktar küçücük dükkânda,
Sürme, laden, kına hep ayrı durur bir yanda.
Kutular ayrı, paketler, kavanozlar ayrı.
"Ne arasan bulunur derde devadan gayri!"

Ve nihayet
Sokağın bekçisi sadik Karabaş!
Bizi bir gördü mü gözler parlar,
Duyulur tatlı, kesik havlamalar.
Köyde herkesle yakından tanışır,
Dili yok, söyleyemez söz amma,
Sallanan kuyruğu dildir konuşur!

İşte rüyası hayalimde kalan Çengelköy!
Elli yıl önceki tipler iste!
İşte bağ semti, Çakaldağ, Maslak...
İşte, İcadiye!
İşte, mehtabı yakından
Bir gümüş ayna gibi
Seyreden Tarlabaşı!
İşte, tarihe bakan gözlerle
Ceneviz devrini görmüş çarşı!
Yine rüyalara dalmış uyuyor,
Küçücük koydaki sessiz yalılar,
Yine herkes tanıyor birbirini,
Yine es, dost öyle!
Bir benim sade uzaktan gelmiş,
Bir benim sade köyün bilmediği,
Bir benim el sayılan!

Beklerdim bir tanıdık yüz boşuna,
Bekledim bos yere bir dost bakisi,
Bir dost gülüşü...
"Göçtü çoktan!" dediler
Anarak ismini sordumsa kimi!
Daracık, kuytu sokaklarda gezip,
Aradım gençliğimi!



MARAŞ TÜRKÜSÜ -ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Uy Maraş sılaya nice varayım
Açılmaz kapılar çalıp durayım
Yârimi bulmadım kimden sorayım
Uy Maraş, Maraş da bu nasıl Maraş
Kara gözlerinde yaş, bağrında ataş

Maraş’ın gölleri ördektir, kazdır
Yaylaları kıştır, ovası yazdır
Çemende laledir, içimde közdür
Yücel göklerim yücel, eğil dağ eğil
Ben bildiğim Maraş, bu Maraş değil

Maraş’ı dolaştım bir uçtan uca
Kimseler sormadı ahvalin nice
Ne gündüzüm gündüz, ne gecem gece
Toprağı mezardır, suları seldir
Dostları düşmandır, aşnası eldir

Maraş’ın üstünden aştı turnalar
Gönlüme bir ataş düştü turnalar
Ben mi şaştım, yol mu şaştı turnalar
Bu kara göklerde aylar dolunmaz
Bu yolun ucunda Maraş bulunmaz

Maraş’ı görünce yandım, yakıldım
Kan, yaş oldum, yüzden gözden döküldüm
Oda düşen bir saç gibi büküldüm
Ben bildiğim Maraş, bu Maraş mıdır?
Maraş mıdır, ataş mıdır, taş mıdır?



60-İZMİR'İN İŞGALİ -ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Bir kara duman çöker
İzmir üstüne;
Bir gâvur duman…
Kor gibi parlar bu karanlıkta
Rıhtımda dökülen er Türk'ün kanı;
Bir kıvılcım gibi tutuşur bu kandan
Yurdun her yanı.
Bir "kara savaş" başlar ortada,
Düşman kahpece, Türkler yiğitçe.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi