Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

SAYFA:1/ 01-10

1-MERSİN - MUZAFFER TAYYİP USLU
 
Şaşırıvermiştik... Ortalık yaz gibi
Oysaki trene bindiğimiz vakit
Kar yağıyordu İstanbul'da
Gözlerimiz buna şahit
Şaşırıvermiştik... Ortalık yaz gibi

İlk günümüz bir otelde geçti
Ne pis yerdi otel aman
Ve ne tuhaf gelmişti bize Mersin,
Güneşin alnında küçük bir liman
İlk günümüz bir limanda geçti.

Nelere alışılmaz sanki zamanla
Zararsızdı işte havası ve suyu
Hala düşmez annemin dilinden
İnsanların komşuluğu
Nelere alışılmaz sanki zamanla.

Ufacıktım ben o sıralarda
Sevgilim yoktu hatırlayacak
Şimdi olduğu gibi İstanbul'da
Rahmetli haminnemi
düşünürdüm ancak
Ufacıktım ben o sıralarda.

Ve bir gün Mersin'e veda ettik
Beş sene, tam beş sene sonra
Annem, ben ve küçük kardeşim
Hepimizde bir yığın hatıra
Bir gün, Mersin'e veda ettik.

Aradan bunca zaman geçti
Rüzgârdaki yaprağa döndüm
Saadet içinde yaşamak dururken
Felaketler içinde geçiyor ömrüm
Aradan bunca zaman geçti.

Ve bir rüya gibi hatırlıyorum şimdi,
Sıcak yaz gecelerinde,
Bundan bilmem kaç sene evvel
Hür ve mesut yaşadığım Mersin'de
Bir rüya gibi hatırlıyorum şimdi.



MERSİN DESTANI - AHMET KUTSİ TECER  

Mersin, küçük bir limandır.
Bir iskele, bir de salon.
Kâh uyuklar, kâh uyanır,
Minimini bir istasyon.

Gemi gelir yükler gider,
Tren gelir, bekler gider,
Denkler gelir, denkler gider,
Vapur vapur, vagon vagon.

Pamuk, çeltik balya balya.
Sabun, zeytin dalya dalya,
Ne Adana, ne Antalya.
Yetiştirir böyle ton ton.

Toprağına soksan çalı.
Yeşillenir hemen dalı.
Bahçeleri birer halı.
Güzelleri balkon balkon.

Mersin Mersin dedikleri.
Pamukları, çeltikleri.
Sabah akşam yedikleri
Portakal, muz. turunç. limon.

Evlerinin önü Mersin
Mevlam seni bana versin...
Bu türküyü çok söylersin,
Tecer âşık oldun en son.


 

KONYA DESTANI - AHMET KUTSİ TECER

Sabahtan vardım Konya'ya
Baktım cihana uyanık.
Kimi binek, kimi yaya,
Baktım meydana uyanık.

Şehirde herkes ayakta,
Kepenkler kaldırılmakta.
Asker, mektepli sokakta,
Baktım her yana uyanık.

Sabahtan akşama kadar,
Didinir, terler, çabalar.
Uyanık bütün babalar,
Oğul, kız, ana uyanık.

Konuşursan bir kelime,
Kavuşursun bin selama,
Lafında şive var ama,
Fikirde mana uyanık.

Karatay, İnceminare,
Dolaştım hep birer kere.
Her köşeye, her esere,
Bakındım rana uyanık.

Alaaddin tepesi'ne,
Çıkdım tarihin sesine.
Selçukların türbesine,
Baktım, amenna, uyanık.

Baktım tarihe, zamana,
Baktım Alaiddin Han'a,
Baktım o büyük insana,
Kılıç Arslan'a uyanık.

Görünmez bir debdebede,
Gönüllerden bir türbede,
Yeşil üsküflü kubbede,
Uyur Mevlana, uyanık.

Tecerim bu nasıl hülya,
Uyanıkken gördüm rüya,
Eski Konya, Yeni Konya,
Göründü bana uyanık...



ÇANKIRI'DA AKŞAM - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Soluyup kesik kesik
Rengi yüklenir çöker
Kervandır çanı eksik
Çankırı'da tepeler.

Bir garipçe iş olur
Meyva dalda kuş olur
Yamalar nakış olur
Benek olur bereler.

Kaya bile şimdi tül
Diken de bir çeşit gül
Dünyaya küskün gönül
Kapısını aralar.

Işıklar ipek olur
Yapraklar çiçek olur
Çalılar petek olur
Dolar kuru dereler.

Ana evlendir bizi
Bak renk renk, dizi dizi
Dallar asmış çehizi
Tamamlanmış töreler.

Ürperen bahçelerde
Bir içkidir keder de
Gökte kanar gider de
Gönüldeki yaralar.

Evler hisar kesilir
Yabanlar yâr kesilir
Ayvalar nar kesilir
Şarap olur şıralar

Geceyle başlar akın
Ordulaşır bağ-ekin
Doğrulur Karatekin
Der: Benimdir buralar


5-ANKARA - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Ey insan arşı yayla! Ey bozkır! Ey Ankara!
Seslen bana: Ben senden nasıl uzak yaşarım;
Bahtım, senin bağrından ayrıldığım an kara,
Ben sendeki gözlerden feyz alarak yaşarım.

“Halep ordaysa arşın burda.” dersen ne çıkar?
Sende al atım için meydan da cirit de var.
Başka yerin sahrası hız almaya bile dar!
Ben sende heyecanım şahlanarak yaşarım!

Koşarım bozkırlarda gem bilmeyen bu tayla,
Hislerim sürü sürü benim, bağrım da yayla.
Ana gibi, yar gibi kaynaştım Ankara’yla,
Alnım gökten yukarı, mermerden ak yaşarım.

Fatih’in gemileri nasıl kaydı karada?
Nasıl bir sızı vardır şerefli bir yarada?
Ben böyle imkânsızlık içinde Ankara’da,
Hayatımı sürerim, hislerimi yaşarım.

Gönlümü atsalar da dünyanın bir ucuna,
Düşer bir gülle gibi Ankara’nın burcuna,
Bilmem şahin sığar mı avuçların ucuna,
Ankara’da ben böyle çırpınarak yaşarım.


ŞUBAT AYINDA ANKARA'DA - ÖZDEMİR İNCE

Bu yıl erken bastırdı kış!
Yağmur yağıyor, yağmur yağdıkça seviyorum seni.
kar yağıyor, kar yağdıkça seviyorum seni.
karaya vurdukça, sular dondukça
üşüdükçe, bir şeyler yitirdikçe, umudum kırıldıkça
çıkmaza girdikçe yaşam, yüreğim sıkıştıkça,
sen değiştikçe daha çok seviyorum seni.
Donmuş suda çelik tadı var
ağzımda eski tutun ve buruk çay tadı
her sabah yaya geçiyorum bütün Ankara’yı
kömür ve kükürt kokuları arasında
her aksam yaya geçiyorum bütün Ankara’yı
okuyarak bildirilerini direnen öğrencilerin
bakarak yırtık afişlere, şarkıcı resimlerine,
nereye gitsem içimde bir geç kalmışlık duygusu
bu yüzden bir saat erken gidiyorum gideceğim yere
ne zaman, nerede ve nasıl bilmiyorum, ama birden
yasamın korkunç bir hızla değiştiğini düşünüyorum
ve ikimizin aynı kişiler olmayacağımızı yârin.

Bu yıl erken bastıran kişi yasıyoruz
Sanki olumlu kahramanlarıyız kotu bir romanın
yeni bir dilin sözdizimine çalışıyoruz
gökyüzünü verip yüzünü alıyorum
görüntünü verip acıları siliyorum
yüzünü koyuyorum umutsuzluğun yerine
Usumda sesinin ve gövdenin
usumda sesinin ve gövdenin görkemli atlası



SAMSUN GÜZELLEMESİ - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Diner dertleri her gözü yaşlının,
Samsun’da teselli sunar dalgalar,
Şavkı vurmuş gibi “O gün başlı”nın,
Yanar pırıl pırıl, yanar dalgalar.

Rüzgâr gibi gizli bir haber verse,
Kıyı yeşil giyip murada erse,
Ne gün kırık dökük bir gemi görse,
19 Mayıs’ı anar dalgalar.

Samsun göklerinde Türk’ün bayrağı,
Samsun tarlasının eşsiz toprağı,
Samsun tütününün altın yaprağı,
Uzakta bir gümüş pınar dalgalar.

Samsun suya doğru kaydıkça kayar,
Görenler yüzmeye niyetli sanar,
Su maviye, bahar yeşile boyar,
Cennete ulaştık sanır dalgalar.

Atayı anarken yanar burkulur,
Tunçlaşmış halini heykelde bulur,
Köpük köpük beyaz güvercin olur..
Ayak uçlarına kadar dalgalar.


AMASTRİS MASALI - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Işığı gür, suyu gür, bahçesi şen, bağı şen
Her yeri pırıl pırıl, göğü şen, toprağı şen
İşte ikisinin de aynı şevk, aynı ahenk
Ancak tabiatla eş, ancak tabiatla denk.

Asya’dan yola düşmüş bir içli güzel sürgün
''Bakacak'' dediğimiz tepeye geldi bir gün
Dağ üstünde bakarken, su üstünde göz olmuş
Ormanlar saç saç olmuş, denizler göç göç olmuş.

Suya uzanmış bir dev güzeli sınır gören
Birinde gün batarken, birinde ay beliren
Çifte koylu emsali bulunmayan bir kıyı
Ruhlar fısıldıyordu söylenmemiş şarkıyı.

Havası büyülüyor gönülleri tadıyla
Oracıkta bir şehir kurdu kendi adıyla
Kuruldu yaptırdığı beyaz mermer bir kasra
Amastris isminden Amastra, AMASRA....

Tabiatın koynunda murada eren kadın
Gönlünü diri diri toprağa veren kadın
Aradığı sükûnu yerin koynunda bulan
Bir muhteşem Asyalı hasretiyle kavrulan.

Bu emsalsiz güzele yüzyıllar sonra bir gün
Engin sesi ulaştı Bakacak'tan bir Türk'ün
Şark seferi dönüşü bir gün verince mola
Bir cezbeye tutulup düştü de Fatih yola.

Bakacak'a ulaştı Amasra'ya göz attı
İçini İranlının eski derdi kanattı
Cenevizli elinde esir olan güzeli
Ta oradan kavrayıp sarmak istedi eli.

Bu nice bizden mahrum bir hüsn-ü andır, dedi
Çifte koyu seyretti; ÇEŞM-İ CİHAN'dır dedi
Fatih ki fermanları baş üzre, can üstüne.
Titriyor Bakacak'ta ÇEŞM-İ CİHAN üstüne.

Ne var ki dalgaların yine telaşlı demi
Mahmut Paşa emrinde yüz elli pare gemi
Yelkenler köpük köpük üzerinde denizin
Kaleler taş kesilmiş hayreti Ceneviz'in.

Dalgalar bu vuslatı müjdeleyen düğündür,
Bu şevk hep sürer gelir; İşte o gün bu gündür.
Deniz bütün şevkini buraya hasra gelir
Amastris her gece o kaybolmuş kasra gelir
Yeryüzünün emsalsiz yeri nerde deseler
İnsa-ı zevki olan akla AMASRA gelir.



ANTALYA -BAKİ SÜHA EDİBOĞLU

Bahçeler meltemlerle konuşuyor;
Üç bin yıl evvele dair,
Masal cennetlerinin kapısı açılmış,
Ağır ağır geçiyor taş kapılardan
Omuz başları kopmuş genç heykeller,
Yarım kalmış rüyalar içinde.
Portakal bahçelerinin ışık denizinde..

Beyaz elleri gecelere uzanmış
Otları nergis yapıyor zaman,
Toprakları ışıl ışıl yakut kaya
Limon bahçelerinden sarhoş
Olmuş, A n t a l y a..

Bitip tükenmez rakısında sular,
Eski köprüler,
Kadırga ışıklarıyla yıkanan,
Çağlayanlar boyunca..

Eski köprüler.. Zamanın dışından gülen
Kader.. Güzel kader, mahzun kader nerdesin?
Deniz zamanlarının maviliğinde açsın şafak gülü
N e r d e s i n..?

Sabahın derinliğinde aydınlık, aydınlık,
Yeşil aydınlık,
Yelken yelken dağılan,
Bahçe bahçe toplanan,
Mor aydınlık, beyaz aydınlık…

Mermerler dünyasında başlayan yolculuk
Kara sevdalı heykeller ömrünce,
Eski yunan kızlarının sönen gözlerinde,
Susan dudaklarında, eski şairlerin..



10-TOKAT'A DOĞRU -CAHİT KÜLEBİ

Çamlıbel’den Tokat’a doğru
Tozlu yolların aktığı ırmak!
Ben seni çoktan unuttum,
Sen de unuttun mu, dön geri bak.

Atların kuyruğu düğümlü,
Bir yandan yağmur yağar, ıslak...
Bir yandan hamutlar şak şak eder,
Bir yandan tekerler döner, dön geri bak.

Orda, derenin içinde
İki üç akçakavak.
Tekerler döner, başım döner,
Kavaklar yeşeriyor dön geri bak.

Orda, derenin içinde
İki üç çırılçıplak
Alçacık damı düşündükçe
Gözlerim yaşarıyor, dön geri bak.

Irmaklar gibi uzaklaşır
Bir türkü kadar uzak
Tekerler iki çizgi bırakır,
Hamutlar şak şak eder, dön geri bak.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi