Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

NEDİM - BİR SAFA BAHŞEDELİM GEL ŞU DİL-İ NAŞADA ŞARKISININ İNCELEMESİ

ŞARKI

Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâda
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'dâbâd'a
İşte üç- çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revanim yürü Sa'dâbâd'a

Gülelim oynayalım, kâm alalım dünyadan
Mâ-i tesnîm içelim çeşme-i nev- peydâdan
Görelim âb-ı hayât aktığın ejderhadan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'dâbâd'a

Geh varıp havz kenârında hıraman olalım
Geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayrân olalım
Gâh şarkı okuyup gâh gazel-hân olalım
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'dâbâd'a

İzn alıp cum'a namâzına deyü mâderden
Bir gün uğrılayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşıp iskeleye doğru nihân yollardan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'dâbâd'a

Bir sen ü bir ben ü bir mutrıb-ı pâkize-edâ
İznin olursa eğer bir de Nedim-i şeydâ
Gayri yârânı bu günlük edip ey şûh, fedâ
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'dâbâd'a
                                      NEDİM

SA'DÂBÂD’DA GEZİNTİ

Bilindiği gibi, 17-18. asırlarda, bugünkü "Kâğıthâne"ye Sa'dâbâd deniyordu. İstanbul’u bir yana bırakın, dünyanın da en güzel yeri idi. Bugün kendisi değil harabeleri, ağaçlıkları ve bahçeleri bile yaşasa, turizm cenneti olarak, yedi cihana parmak ısırtırdı.
Sa'dâbâd... Tabii yüzlerce köşk ve bahçe, zevkli giyinmiş, ince duygulu insanlar, üç çifte kayıklar, gümüş kanallar, eşi bulunmaz mimari eserler beldesi idi. Bu güzellikler ise iki berrak kaynağa dayanırdı. Birisi, o zaman, İstanbul Boğazını dahi kıskandıran güzellikteki Haliç, öteki de ışıl ışıl ve bereketli sularıyla Kâğıthane deresiydi.

Ah! Oraları okuyarak ve bazı gravürlerini görerek hayal eden her Türk gibi ben de, her kemeri, her kapı ve işlemesi, her yapı ve manzarası, her kayığı, kıyafeti, edası ile Türk olan o Sa’dâbâd gibi bir dekorda yaşayıp ölmeyi ne kadar isterdim. Bütün medeniyetimizi kalburdan geçiren felek, yalnızca insafa gelip Nedim'in, Evliyâ Çelebi'nin (hattâ 80 yıl önce Ahmed Rasim'in) tasvir ettikleri bu Sa'dâbâd'ı yaşatmış olsaydı... Sade bununla bile milletimin, şehirler, bahçeler, zevkler, sevgiler icadında Yunanlıya, Avrupa'ya, Uzak Şarka bile ne kadar üstün olduğu görülürdü.

Cahit Sıtkı Tarancı, Sa'dâbâd'a hasret ve Nedim'e hürmet dolu bir şiirinde:

"Koca Nedim neydi o günler!
Dilde lezzet bunca mısraın
Söylemiyor nerde mezarın...
…..
Sa'dâbâd değil Kâğıthane
Çingenenin fal baktığı yer
Lâle Devri artık efsâne..."
diyor.

Şimdi artık Sa'dâbâd değil. Kâğıthane de yok. "Çingene’nin fal baktığı” o rahat ağaç atları, o temiz çimenler nerede? Fukara İstanbul, dun burun kıvırdığı şeylere dahi bugün hasrettir.

Ne Kâğıthane'si? Bugün Haliç bile yoktur artık; bulanık irinli, iğrenç sulardan başka Kâğıthane Deresi de ne gezer! Nedim'in üç çifte kayıklar dolaştırdığı; bin yılların efsanesiyle Batı ve Doğunun hayran olduğu "altın boynuz'da bugün iğrenç sanayii, kokmuş hayvan bağırsakları, leş ve pislik artıklarından adacıklar meydana gelmiştir. Haliç’e maskesiz yaklaşmak imkânı kalmamış ve siyah sakat gemi kadavralarından deniz yüzü görünmez olmuştur. Zavallı Haliç’le, arlık deniz değil bir "bataklık" onuru bile aramayın. Suyuna balçık demek dahi iltifat sayılmalı.

Belediye Başkanları: "En büyük hedefimiz eski Sa’dâbâd'ı yeniden canlandırmaktır. Kâğıthâne’nin tarihte ün yapan eğlence yerlerini tekrar bütün insanlığın hizmetine sunacağız” dedilerse de... Bu duaya âmin demeyi ne kadar isterdim! Varsa imkân, bunu yalnız Kâğıthane Belediyesine bırakmasınlar. İstanbul, bütün Türkiye, hattâ bütün insanlığın bol bol hisse alacağı bir sanat şerefi olur bu.

Bu fal tutar mı, tutmaz mı? Ben Nedim’den bir ’’Şarkı" içinde beş tablo sunarak, eski Sa’dâbâd'ı, onu can ve gönülden ihya etmek isteyeceklere seyrettireceğim.

Kâğıthane’de yaşanan, en canlı, hareketli bir günü ortaya koyan bu şiiri, televizyon, film yapımcısı ve ressamlarımız için aşağıda tahlile çalışacağım. Yalnız geçerken söyleyeyim:
Nedim'in şiirinde Sa'dâbâd elbette bundan ibaret değil, en çok dolaşılan dekor; yaşanılan ve seyredilen bir manzaradır. Kaside ve gazelleri bir yana, şarkılarının çoğu da; mimarlık zevk, insan güzelliği, eğlence bolluğu ve tabiatın iç içe olduğu bu çevre ile haşır neşir bulunmaktadır, işte bir iki kıt'ası daha:

"Sürmeli gözlü güzel yüzlü gazâlân anda
Zerkemerli beli hançerli cüvânân anda
Bâhûsûs aradığım serv-i hırâman anda
Nice akmaya gönül su gibi Sa'dâbâd'a.."
…..
"Gel hele bir kerrecik seyret göze olmaz yasağ
Oldu Sa'dâbâd şimdi sevdiğim dâğ üstü bâğ
Çâr-bâğ-ı İsfahan'ı eylemiştir dâğ dâğ
Oldu Sa'dâbâd şimdi sevdiğim dâğ üstü bâğ"

Şimdi beş kıtalık yukarıdaki Şarkı'yı tahlile çalışalım. Önce bu apaçık, hareketli bir aşk şiiridir. Bugünün gençleri gibi, Nedim de sevgilisine, Sa'dâbâd'a gidip eğlenmeyi, birlikte gezip tozmayı teklif etmektedir. Bu aşk kaçışının yol ve usullerini göstererek sevgiliyi ikna etmeye çalışmaktadır.

Bu şiir, başından son mısraına kadar "bütünlük taşımaktadır. Ayni hitap ve hatta aldandık edâsı ile sevgiliye Sa’dâbâd'ın güzelliklerini bir bir seyrettirmektedir. İstanbul’un o zamanki en zarif köşesi, yer yer bu şiirde tasvir edilmekledir.

Ayrıca Nedim’in birçok şarkıları, hattâ gazelleri gibi "vak'alı"dır bu şiir. Yaşamanın bir bölümü, şiire sıcaklığı ile yerleştirilmiştir. Onun için canlı hareketli, televizyonluk ve filmliktir. .
Sa'dâbâd’ı sevgiliye daha da cazip göstermek isleyen şair içi içine sığmayan bir neşe havası içindedir: "Gülelim oynayalım..."

Ayrıca dikkati çeken bir kurnazlık: Nedim, Sa'dâbâd'ı, sevgilisi ile kendisi için boşaltmış, tenhalaştırmıştır. Onun için başka şiir ve şarkılarında görülen Kâğıthâne kalabalığından, gezip tozan, kayık safası yapan ve şakıyanlardan burada eser yoktur.
Ürkek sevgiliye kem gözden ırak oldukları güvenini sağlamak için son dörtlükte "Bir sen, bir ben bir de temiz edalı çalgıcıdan başka kimse yok diyerek ona teminat vermektedir. Bunun gizli, yasak bir buluşma olacağı, açıklamalar yapılırken, başka mısralardan da anlaşılacaktır.

1. dörtlük:
dil-i nâşâd: şad olmayan gönül
Serv-i revân: yürüyen, hareketli olan, servi boylu güzel.
âmâde: hazır
Sevgilim, gel bugün şu gamlı gönlümüze bir neşe bahşedelim. Seninle Sa'dâbâd’a gidelim. Bak zaten üç çifte (üç sıra kürekli) kayık iskelede bizi bekliyor... Yürü Sa’dâbâd'a...

2. mâ-i tesnim: Cennette akan su.
çeşme-nev-peydâ: yeni yapılan çeşme.
âb-ı hayât: bengisu, ölümsüzlük veren cennet suyu
Nedim’in sevgiliye telkinleri devam ediyor:
Gamlı gönlü şenlendirmek için, iskelede bekleyen kayığa atlayıp Sâdâbâd'a gidecekler. Orada şu kapalı hayattan çıkıp gülüp oynayıp dünyanın tadını çıkaracaklar. Yeni çeşmeden cennet suyu içecek ve ejderha heykelinin ağzından âb-ı hayatın akışını seyredecekler.

3. hıramân olmak: gezip dolaşmak.
kasr-ı cinan: cennet kasrı, (kasr: saray yavrusu)
gazel-hân: gazel okuyan)
Kâğıthane'ye özendirme devam ediyor: Bazan, ünlü havuzun etrafında dolaşırız. Bazan geçer cennet kasrını hayran hayran seyrederiz. Hattâ neşelenip şarkılar, gazeller okuruz...

4. mâder: anne
ugrılamak: (Türkçe) çalmak.
çerh-i sitem-perver: insanlara kötülük yapmayı seven felek.
nihan: gizli
Sevgiliyi, bir bahane bulup evden kaçarak kendisiyle dolaşmaya çağırıyor. Annesini nasıl aldatacağını dahi öğretiyor:
- Hadi zalim felekten bir gün çalalım, kimseye görünmeden, iskeleye doğru gizli (nihan) yollardan dolaşırız... Sa'dâbâd'a gideriz.

5. Mutrıb-ı pâkize-edâ: temiz tavırlı, kibar çalgıcı.
Nedim-i şeydâ: aşk çılgını Nedim, gayri yârân: öbür dostlar
Başkası yok, yalnız seninle ben... Bir de kimseye sır vermez, güvenilir çalgı, şarkı eri. (ve nefis bir nükte ile kendi varlığını ikiliyor): iznin olursa bir de benim sana tutkun olan varlığım: (Nedim-i şeydâ). Bugünlük, ne olur eşi dostu bir yana atarak, başbaşa Sa'dâbâd'a gidelim...

AHMET KABAKLI, Tercüman, 11 Nisan 1976

 

İLGİLİ İÇERİK

NEDİM'İN HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ

NEDÎM'İN HAYATI

NEDİM-HADDEDEN GEÇMİŞ NEZAKET YAL Ü BAL OLMUŞ SANA

NEDİM - BİR NİM NEŞE SAY BU CİHANIN BAHARINI

NEDİM – SEVDİĞİ CANIM YOLUNDA HAK İLE YEKSAN OLDUĞUM (ŞARKI)

NEDİM – BEYİTLER ve AÇIKLAMALARI

SON EKLENENLER

Üye Girişi