FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
GAZEL İNCELEMESİ
1) Budur farkı gönül mahşer gününün rûz-ı hicrandan
Ki ol can dönderür cisme de bu cismi ayırtır candan
Ey gönül, ayrılık gününün mahşer gününden şu farkı vardır: Ayrılık günü cismi candan ayırır, mahşer günü cismin canını geri getirir.
Ayrılık günü, aşk ıstırabı içinde âşığı olgunlaştırır. Ve cismini candan maddeden temizler. Şâirin asıl maksadı budur. Mahşerde ise insan dirilir. Bu ikisi arasında ancak bu fark vardır. Yani âşık ancak bu bariz farkı görüyor. Mahşer gününün getirdiği felâketler ve ıstıraplar ayrılık gününde dahi vardır.
2) Dutup râh-ı 'adem bulmuş dehânundan gönül kâmın
Mana hem cezmdür ol azm men hem kalmazam andan
Gönül, ağzından muradını alarak yokluk yolunu tutmuş. Ben de onu kat'i olarak istiyorum. Ondan geri kalmam.
Ben de yokluk yoluna giderim.
Ağız, yokluk “adem, fenâfillâh” tır. Gönül, ağzının yolu ile yokluk saadetine ermiş, ağzından muradını almış. Ben ondan geri kalmam, bir de ondan sonra hayatta kalmam demek istiyor.
3) Gamum şerh etmek içün isterem her gördügüm sâ'at
Dutam dâmânum degmez elüm çâk-i giribandan
Aşkından neler çektiğimi anlatmak için her gördüğüm saat eteğini tutmak, onu durdurmak istiyorum. Fakat elim yakamı yırtmakla meşgul olduğundan eteğini tutamıyorum.
Elim değmez, bir elim eteğine temas etmez; bir de fazla meşguliyetten o işi bir türlü yapamıyorum manâlarına gelir.
Bir de yakasının yırtığından elim eteğine değmiyor manası çıkar. Bu Fuzûlî'nin zekâ oyunlarındandır.
Etek ile yaka arasında tezat san'atı vardır.
4) Tavâf-ı kûyun isterdüm kılam bâr-ı gam-ı ışkım
Ham etdi kâmetüm yollar dutuldu hâr-ı müjgândan
Senin diyârını tavaf etmek isterdim, fakat aşkının gamının yükü belimi büktü. Kirpik dikeninden de yollar tutuldu.
Bükülmüş bel ile o diyârı tavaf kabil değil. O kadar bel bükülmüş ki kirpikleri yerlerde sürünüyor. Kirpikler diken gibi yollan tutmuş, geçmeye bırakmıyor.
5) Ne hoş ülfet dutupdur nâ-tüvan cismümle cân gûyâ
Sanur bir târ-ı mûdur ol ser-i zülf-i perişandan
Zayıf, takatsiz cismimle can ne güzel anlaşıp geçiniyorlar. Can, bu takatsiz cismi o perişan zülfün bir telidir sanıyor.
Canın kendisi de ip gibi zayıftır. Can, madde olduğu için cisim ile uyuşabiliyor. Bir de ikisi de zayıftır. Aralarında müşterek vasıf, za'f olduğu için aralarında dostluk vardır. Za'f yokluğun yolu olduğu için âşık bununla övünür.
6) Ohun geldükce çeşmüm tökse bağrum kanın andandur
Ki bağrum kanına yer kalmadı sînemde peykandan
Okun geldikçe gözüm bağrımın kanını döküyor. Sebebi, sinemi okunun temrenleri o kadar doldurdu ki bağrımın kanına yer kalmadı.
Aşkın daima beni maddeden tecrid ediyor. O kadar ki ar-tık bağrımda kana, maddeye yer kalmadı, demek istiyor.
7) Sitem daşı melâmet hançeri bîdâd şemşîrî
Fuzûlî her cefâ kim gelse hoşdur câna cânandan
Zulüm taşı, melâmet hançeri, zulüm kılıcı... Ey Fuzûlî, cana cânândan bunlar geliyor. Fakat her ne cefâ gelse cânândan geldiği için canıma hoş geliyor.
Bütün bunlar, sevgilinin âşığı olgunlaştırmak için ettiği cefalardır. Hepsi o cânândan geldiği için hoştur. Ona zevk veriyor
FUZULİ DİVAN ŞERHİ, PROF.DR. ALİ NİHAT TARLAN, KÜLTÜR BAKANLIĞI
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR
FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...