Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ÖĞRETMENLİĞİN DÖNÜŞÜMÜ KİTAP ÖZETİ 

-Türkiye de öğretmenlik mesleğinin dönüşümü: İdealist öğretmenden sınava hazırlayıcı teknisyen öğretmene

Türkiye’de ki öğretmen tiplerinin tarihsel süreç içerisin deki sıralanışı şu şekildedir;
• Medrese hocaları, din görevlileri
• Tanzimat sonrası muallimleri
• Genç cumhuriyetin idealist öğretmenleri
• Devrimci öğretmenler
• Teknisyen öğretmenler

Osmanlı dönemin de eğitim medrese deki öğrencilerin mezuniyeti sonrası imparatorluğun değişik bölgelerine dağılarak, halkın destekleri ile kurdukları okullar ile sağlanırdı. Ve tabana yayılan yaygın bir eğitim ağını içermiyordu. Ulema sınıfını oluşturan medrese hocalarını bu sınıflamanın dışında tutuyoruz.
İmparatorluğun Avrupa’dan yaylan izimler yani ideolojik düşüncelerle zayıflamaya başlaması, tebaası ile bağlarının zayıflaması yeni bir eğitimin ve yeni bir öğretmen modelinin ihtiyacını da ortaya çıkardı. Yüz yıllar boyunca otuz küsur milletin bir arada yaşamasını sağlayan kendi medeniyetimizin üreni sistem milliyetçilik akımları karşısın da çökmüş ve buna çare olarak ta Osmanlıcılık, ümmetçilik vb. akımlar ortaya atılmış bunun için de bu düşünce de muallimlerle eğitim verilmeye başlamıştır. Muallim hocadan farklı olarak yeniliklere açık, araştıran, eleştiren, memleketin içinde bulunduğu problemlere çözüm arayan insandır ama hala Osmanlıdır yeni bir kimlik arayışı içinde değildir.

Cumhuriyetle birlikte Türkiye toplumunun ikinci kez kimliklendirilmesi durumu ortaya çıkmıştır. Osmanlı dönemin deki bu çaba tebaanın imparatorluğa bağlılığını arttırmak ve bir Osmanlı toplumu oluşturma amacı güderken cumhuriyet dönemin de imparatorluğun yorgun çocuklarını ulus devlet sınırları içersin de şekillendirme çabası taşır. Bu dönemde halktan eski manevi değerlerin den bir kısmın dan vazgeçmeleri, düşünce ve dünya görüşlerini değiştirmeleri beklenir. Bu beklenti elbette eğitim yoluyla somutlaşacaktır ve bunun için de cumhuriyet devrimlerine gönülden bağlı idealist öğretmenlere ihtiyaç duyulacaktır. Bu dönemin öğretmenleri de o günün yeniden yapılanma ve devrim coşkusu ve idealistlik gibi özelliklerini kişiliklerin de yansıtırlar.

2. dünya savaşı sonrası dünya iki kutba ayrılır; ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği. İki büyük gücünde kendi ideolojilerini toplumlara empoze etme amaçlı büyük propaganda faaliyetleri gerçekleştirir. Halkının büyük bir kısmı işçi ve köylü sınıfına mensup Türkiye de hâkim ideoloji kapitalist sistem olsa da halk arasın da sosyalist düşünceler hızla yayılır. Ve bu koşullar içersin de karşımıza yeni bir öğretmen tipi çıkar; devrimci öğretmen. Bu öğretmen tipinin de amacı yine halkı aydınlatmak ve dönüştürmektir. Ezilenlerin çocuklarını aydınlatarak halkı uyandırmayı hedeflerler. Bu öğretmen tipinin tarihsel diğer tiplerden farkı da şudur; daha önce ki öğretmen tipleri dönemin toplumsal ve sosyal ihtiyaçları doğrultusun da devlet planlaması ve çıkarı için şekillendirilmişken, devrimci öğretmen taban dan yani halk içinden, halk için bir harekettir.

Dünya üzerin deki sosyalist rüzgâr 70’ler sonrası yavaşlamış ve bizim ülkemiz de de 80 darbesi ile bu dünya görüşü silinmiştir. Dünya bu dönemden sonra yeni bir kapitalist evre neoliberalizime geçmiş ve bu durum yeni bir öğretmen tipinin oluşmasına neden olmuştur; sınava hazırlayıcı teknisyen öğretmen. Bu modelin oluşum tarzı diğer tiplerden farklıdır. Bu sefer devlet eğitimi piyasa koşulları ve ihtiyaçlarına göre şekillendirmiş, piyasa da öğretmeni sınava hazırlayıcı teknisyen olarak konumlandırmıştır. Nicelik niteliğin önüne geçmiş, bir konuyu iyi bilmek ya da fikir üretmenin yerine bir çok konu da yüzeysel bilgiler ile max. soru çözebilme almıştır. Bu dönem de öğretmen den öğrencilere bir dünya görüşü kazandırma, milli manevi değerleri temsil etme ve toplumlaştırma gibi mesleki amaçlarının dışında sadece bilgi aktarma ve sınav koçu olma vb. beklentiler vardır.

Toplumların ve bireylerin kimlik dönüşümleri üzeri üzerin de fazladan okuma yapmak istenirse “ölümcül kimlikler Amin Maalouf” kitabı okunabilir.

2000lerde Öğretmenler ve Antientellektüalizim
Ülkede toplumun düşünce akımlarının etkisinde kaldığı ve genel olarak yöneldiği iki dönem vardır bunların biri Tanzimat dönemi sonrasından cumhuriyet dönemine kadar ki dönemdir ki bu dönemde toplumsal hareket okur-yazarlığın düşüklüğünden dolayı kısıtlıdır. Aynı zaman da Osmanlı toplumun yapısal özellikleri halk hareketlerine kapalıdır. Ancak cumhuriyet sonrasında 2. Dünya savaşının arkasından ülkede ki okuryazar genç nüfus politikleşmiş ve bölünmüştür. Bu politik idealistlik 80 darbesine kadar devam eder. Bu akımın durmasın da tek neden darbenin politik çevrelerin üzerinden silindir gibi geçmesi değildir. Darbe sonrasın da ki ANAP iktidarında, kendisi de ekonomist olan Özallın dışa açılımcı ekonomik politikaları, halkın refah seviyesini yükseltmiştir ve rekabetçi bir piyasa ekonominsin oluşmasına neden olmuştur. Bu koşullar da toplumda refaha ve zenginliğe ilgiyi arttırmış, politik hedefleri ve idealistliği öldürmüştür. Çünkü artık herkes bilgiye, paraya ulaşabilir konumdadır ancak bunun için rekabet etmek çalışmak zorundadır. Böyle bir dönemin gençliğine apolitik gençlik denmektedir. Entellektülliğe ilginin azaldığı bu dönmede toplumun bir ferdi olan öğretmenlerde de aynı ilgisizlik kuşkusuz görülecektir. Yapılan bir araştırmaya göre öğretmenlerin kitap okuma alışkanlığı çok zayıftır. Bayan öğretmenler de bu oran biraz artsa da okudukları kitapların niteliği polisiye, kişisel gelişim ve mesleki anı kitaplarından öteye geçememektedir. Kuramsal, felsefi vb. kitapların okuyan öğretmenler genel de yaşlı, tecrübeli kitledir. Gençlerden bu tarz kitaplara rağbet edenler ise ya yüksek lisan yada doktora yapan, akademik kariyerine devam eden öğretmenlerdir.

antienlektüel akımın öğretmenlik mesleğine zararların dan bahsedecek olursak; ülkemiz coğrafi ve tarihsel problemleri olan tam bir toplumsallaşma sağlayamamış ve yapısal problemlerini aşamamış bir ülkedir. Entelektüel olmayan bir öğretmen bu problemlerin tarihsel sebeplerini bilemeyecek kendi insanına yabancı kalacaktır. Her dönemde eğitim hakim ideoloji etrafın da şekillenir. Öğretmenler de bu eğitim sisteminin uygulayıcısı konumundadır. Her öğretmenin kendi hayat görüşüne göre bir eğitim vermesi tabi ki düşünülemez ancak öğretmenler önüne konan sistemi uygulayan birer robot durumuna da düşmemelilerdir. Öğretmenler bu ülkenin aydın zümresinin bir üyesidir ve her zaman ülke mesellerine ilgili olmak onlara çözüm üretmek zorundalardır. Böyle bir misyona sahip olan meslek zümresinin antientellektüel akımın için de savrulması, kitabın da genel konusu olan idealist öğretmenden sınava hazırlayıcı teknisyen öğretmene olan dönüşümün temel sebeplerindendir. Bu sebepten arkadaşalar bilgiden fikirden, düşünceden korkmadan, irfan ordusu olarak tanımlanan bu mesleğin bir neferi olarak üstümüze düşen misyonu gerçekleştirmek için okumalı, düşünmeli ve üretmeliyiz.

Kavramlar:

Neo liberalizm: liberal akım devletin toplumsal ve ekonomik yaşamdan çekilmesini, bireyin ön plana alınmasını ve şahsi teşebbüsün önün deki her türlü engelin kaldırılmasını temel alır. Liberal akım ilk altıncığını klasik iktisat sonrası Amerikan büyük bukranına (1930-) kadar ki dönem de yaşamıştır. Ancak sadece büyüme amacı güden, sermaye diktatörlüğü ve borsa balonu bir gece de sönmüş ABD büyük bir ekonomik buğrana sürüklenmiştir. Bu buğranın öngörülemeyip önlenememesine liberal ekonomistlerin işsizlik, gelir adaletsizliği vb. problemlerin uzun vadede kendiliğinden sıfırlanacağına olan teorileri neden olmuştur. Ancak bu bozuk inanç ve sermaye temelli sistem hiçbir problemini sıfırlayamamış ve çökmüştür. Bu problemlerin için de başka bir ekonomist Keynes, liberallerin uzun vade teorisine karşı olarak şu sloganla karşı gelmiştir; uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız. Keynes devletin piyasanın için de düzenleyici ve koruyucu politikalar izlemesini savunmuştur ve Keynes politikaları ile krizden çıkışta sağlanmıştır. Yalnız devlet piyasaya ve toplumsal yaşama tekrar katılmasıyla devasalaşmış hantallaşmıştır. Daha fazla kamu hizmeti daha fazla vergi demektir. Ekonominin üstü dek bu vergi yükü yeni arayışlara neden olmuş ve bizi tekrar liberal politikaların uygulandığı neo liberalizme geri döndürmüştür. Günümüz deki rekabetçi, bireyselliğin ön plana alındığı ve insanların bencilleştiği ortama kısaca neoliberalizim denebilir. Bu dönem 70ler sonrasını ifade eder.
Neo Ford izim: Sanayi devrimi öncesinde üretim faaliyetleri küçük düzeylerdedir ve usta çırak ilişkisine dayanır. Büyük, kolektif emek gerektiren faaliyetler ise genel de devlet eliyle gerçekleştirilir ve devlet emeği angarya (zorla) çalıştırarak maliyetsiz kullanır. Sanayi devrimi ile büyük işletmeler ve fabrikalar oluşmaya başlamış ve emek kolektif olarak faaliyet göstermeye ve ürün üzerin de bir maliyet oluşturmaya başlamıştır. Ancak bu iki dönem de çalışma saatleri çok yüksek ve koşulları çok ağırıdır ve emeğin hala aşırı bir maliyeti bulunmamaktadır. Bu sebepten emeğin verimli kullanımı üzerine teorilere geliştirmeye hala gerek görülmemiştir. Ancak rekabet arttığı, emeğin pahalılaşmaya başladığı 1920lerde araba fabrikaların da Henry Ford tarafın dan yeni bir üretim modeli gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Vasıfsız elemanlarında kullanılabildiği bu model de üretim bir bant etrafın da gerçekleşir. Bir işçi gün boyunca aynı işi yapar, o işte ustalaşır ve hızlanır. Büyük üretim köylerin de ham madde olarak giren çelik araba olarak çıkabilmektedir. Bu durum nakliye maliyetini sıfıra indirir. Ancak bu üretim tarzı seri ve durmadan üretim gerektirir. Talebi dikkate almayan arz fikri sakat bir düşüncedir. Tüketici üzerin deki reklamlarla oynan algı oyunlarını ve tüketim çılgınlığını bu üretim tarzının bir sonucu olarak görebilirsiniz. Bu sistemin insan üzerin deki bir diğer yıkıcı etkisi çalışanların hiçbir zaman tam olarak bir ürün üretme hazzına ulaşamaması, üretim bandında ki bir çarktan farkının olmamasıdır. Bu durumun psikolojik etkileri de büyüktür. Bu duruma çözüm üretmeye çalışan Japon firmaları işçilerini süreler içersin de banttın değişik ayakların da çalıştırır ve işçinin ürünü ve üretimi sahiplenmelerini sağlarlar. Liberal dönemin üretim modeli olan Ford izim post liberalizm ile post Ford izime evirilmiştir. Aralarındaki temel farkta Ford tipin de üretim bantları tek tip ve çıkan ürün bir model iken post Ford izim de birey beklentileri ön plana alınarak üretim bantları ürün çeşitliğini sağlayacak şekilde düzenlenmiştir.

Bu dönemi daha iyi anlayabilmek için Charlie Chaplinin Tempos Modernos (1936) – LEGENDADO Filmi seyredilebilir.
https://www.youtube.com/watch?v=2BMci5E1HqA
Aldous Huxleyin Cesur Yeni Dünya romanı da kapitalist bir ütopyayı konu alır ki bu kavramları içselleştirmede yardımı olacak bir eserdir.

Türkiye’de öğretmen eğitiminin dönüşümü
Neo liberalizm ile eğitim kurumlarını işletmeler gibi düşünülmeye başlanmışıdır. Eğitimin temel amacı piyasanın ihtiyaç duyduğu bireyler yetiştirmektir. Milli eğitimin temel amaçların dan ilk üçüne bakılırsa bu zihniyetin ülkemiz deki yansıması daha iyi anlaşılabilir. Neo liberalizm rekabet temellidir ve bireye bu rekabet yeteneğini okul verecektir. Bu bilgilerin ölçülmesi de salt testlere ve sınavlara yüklenmiştir. Eğitim tarihinde ki bilgiler den farklı olarak öğretmen eğitimi üzerine bir şey söylenmek gerekirse; öğretmen eğitimi değişen piyasa koşullarına ve ihtiyaç duyulan yeni tip insan modelini yetiştirme yetisine sahip olacak şekilde dönüşüm geçişirmiştir.

İmtiyaz çemberi içinde ve karşısında öğretim: öğretmen reformu ve okul reformu
Batı neo liberal politikalar sonucun da okullarını hesap verebilir rekabet edebilir ticari işletmelere çevirmiştir. Veli çocuğu için en doğru okulu yayınlanması zorunlu tutulan okulların başarı durumlarını gösteren veriler ışığından seçebilir durumdadır. Bu durumun artıları olsa da okulları ve öğretmenleri baskılayıcı bir yanı da vardır. En başta eğitim süreci bir yarış değildir ve bireysel, sosyal ve kültürel farklar her bireyin eğitim den aldığı kazanımları farklılaştırır. Okul hayatların da başarısız olmuş ve eğitimlerine ara vermiş, alt düzey gelir gurubuna mensup, afroamerikan, Latin yada diğer ötelenmiş guruplara mensup bireylerin eğitimlerine devam etmesi için uygulanan programa katılan çocuklarla yapılan mülakatlar da ve makalenin genel anlatımından şu sonuçlara varılabilir;

• Hesap verebilirlik ve rekabet ortamı özel ilgi gerektiren öğrencilerin dışlanmasına ve okulların dönüt alabildiği öğrencilere yönelmesine neden olmaktadır.
• Farklı kültürlere sahip çocukların standart eğitim de başarısız olsalar dahi okulun yerelleşmesi ve alt kültürlere saygı duyması halin o çocukların da başarılı olabildikleri gözlenmiştir.
• İmtiyaz sahiplerinin ötekilere gösterdiği yardım sever bakış açısı onlara uygulanan sembolik şiddetten başka bir şey değildir. Farklı olmak ya da alt düzeyde gelire sahip olmak, farklı bir anadile sahip olmak, farklı bir kültür zeminin de geliyor olmak, kısaca hâkim zihniyet, dil, görüşte olmamak hâkimlerden farklı koşullar da muameleyi hak etmek için yeterlidir. Bu durum hâkimlerin ötekilere lütfu değil ötekilerin sahip olması gereken haklarıdır.

Sonuç olarak; okul toplumu dönüştürebilecek güçte bir organizasyondur. Sosyal adaleti sağlamak istiyorsak önce toplumun her kesimini kucaklayan demokratik okullaşmayı sağlamalıyız.

Öğretmenlik mesleğinde kökten bir dönüşüm: Ücretli öğretmenlik
Liberalizmin tanımının yapıldığı bölümde bahsedilen Amerikan büyük buğranın da, işsizlik çok fazla artış göstermiş bazı eyaletler zaten çok fazla düşen emeğin ücretini daha da fazla düşürmek için diğer eyaletlere hayali iş ilanları göndermişlerdir. Bunun sonucun da büyük göçler yaşanmış ve en fazla işsiz çeken eyalet emeği en ucuza sömüre bilmiştir. Aynı bu örnekteki gibi ülkemizde de fen fakültelerine formasyon vermek, eğitim fakültelerine gereğinden fazla öğrenci almak gibi yöntemlerle öğretmen açığı oluşturulmakta ve öğretmenler çok cüzi ücretlere istihdam edilmektedir. Bir ücretli öğretmenin maaşı hafta da 30 saat çalışması halinde asgari ücret kadar bile etmemektedir. Öğretmenlerin eskiden en büyük problemi merkezi bir yere atanabilmek iken bu gün yalnızca atanabilmektir. Ama ücretli öğretmenlerin problemlerinin kadrolu öğretmenlerden kat kat fazladır. Bu öğretmenler okullarda öğretmen dahi sayılmamaktadır. Müdürün kendisine selam vermesi ya da bir zümre toplantısın da kendisine fikir danışılması bile ücretli öğretmen için mutluluk kaynağı olabilen olaylardır. Oysa nasıl ki mühendislik fakültesi mezunu biri mühendis sıfatını kazanıyorsa, eğitim fakültesi mezunu biri de kpss de yeterli puan alamasa dahi öğretmendir. Öğretmen istihdamındaki bu politikaları neo liberal anlayışsın ucuz iş gücü ve rekabete dayalı istihdam politikasından ayrı düşünmemek gerekir. Bu sebepten öğretmenlik mesleğinin problemleri ile neo liberal bakış açısı ayrı düşünülemeyecek kavramlardır.


Derslikte Değer Üretimi ve Mücadele:
Sermayenin Tarafında, Karşısında ve Ötesinde Öğretmenler

 

Vidayla tutturuldukça
onca nükleer bomba
silahlanmaya karşı
tek umuttur
halkın elindeki
tornavida

-Sunay Akın

"İşçi ne kadar çok zenginlik üretirse, üretiminin gücü ve büyüklüğü ne kadar artarsa, kendisi de o kadar yoksullaşır. Ne kadar çok meta üretirse, kendisi de bir meta olarak o kadar ucuzlar. Şeyler dünyasının değerinin artmasıyla doğru orantılı olarak insanların dünyası değersizleşir. Emek sadece meta üretmekle kalmaz, aynı zamanda, genel olarak meta ürettiği oranda kendini ve meta olarak işçiyi de üretir."

—  Karl Marx, Economic and Philosophic Manuscripts, 1844

Marksist düşüncede metanın üretiminde direk olarak bulunmayan kitleler emek dışı olarak görülürler. Bunlar emek üzerinden asalakça ve haksız olarak geçinen kitledir. Bunların için de halka hizmet eden kesimler daha hafif bir tabirle üretken olmayan emekçiler olarak tanımlanırlar ve eğitimcileri de bu kategoriden tanımlama eğilimi mevcuttur. Ama eğitimciler emeğin yeniden üretimi faaliyeti içeresindedirler ve direk olarak meta yani ürün üretirler. Konun daha iyi anlaşılması için ev kadınlarının üretim faaliyetlerine katma değer sağladığını iddia eden teoriye göz atmak gerekir. Bu teoriye göre evli bir işçinin maddi ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayan kadın bu işçinin üretim faaliyetin deki verimliğini arttırarak üretime katma değer sağlar ve kendisi de bir emekçidir. Yalnız sermeyenin ücretini ve değerini vermediği bir emekçi. Aynı şekilde öğretmen piyasanın ve sermayenin ihtiyaç duyduğu işçiyi onun hedefleri ve istekleri doğrultusun da yetiştirir bu durum da emeğin yeniden üretimi demektir.
Öğretmen bu yönüyle sermeyenin yanındadır. Karşısın da durduğu dönemde kitabın ilk bölümün deki devrimci öğretmen tiplemesidir.

Eğitim de artan teknoloji kullanımı bağlamında öğretmenin değişen rol ve pratikleri
Herhangi bir derste teknoloji yardımıyla öğrencilerin daha hızlı ve daha fazla test sorusu çözmeleri, rekabet halinde oldukları için diğer aday öğrencilerden daha başarılı olmaları amaçlanır. Ama teknoloji öğretmen ile öğrencinin etkileşim kurmasını engelleyerek öğretmenin teknikerleşmesine sebep olmaktadır. “Teknisyen öğretmen, öğrencilerin bütünsel gelişimini önemsemek yerine merkezi sınavlara öğrenci hazırlayan öğretmendir.”

Gönderen: Hakan GÜLEÇ

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi