Kullanıcı Oyu: 1 / 5

Yıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

EYLÜL ÖZETİ - MEHMET RAUF

1875 yılında İstanbul'da doğdu. Deniz Harb Okulu'nu bitirip subay olarak hayata atıldı. Servetifünun edebiyat topluluğuna katılarak roman ve hikâyeler yayınladı. 1908'den sonra askerlikten ayrılıp kendisini tamamen basın ve edebiyat hayatına verdi. 1932 yılında İstanbul'da öldü.

Hikâye ve tiyatro ürünleri de veren Mehmet Rauf un en başarılı yönü romancılığıdır. Romanda Halit Ziya’nın izinden giden yazar, psikolojik tahlillerde bazan ondan daha başarılı olabilmiştir. Mehmet Rauf un romanda yükseldiği doruk, ilk büyük eseri olan Eylül'dür. Bundan sonra yazdıklarında, zaman zaman kadın ruhunun derinliklerine inebilmekle birlikte, daha çok macera romancılığı havasından kurtulamamıştır. Roman dili ve anlatımı bakımından, çağdaşlarından daha rahat ve daha tabiidir.

Eylül dışında en tanınmış eserleri; kitabın sonunda sayılan romanları ile: İhtizar, Eski Aşk Geceleri, Üç Hikâye, Gözlerin Aşkı, Son Emel, Pervaneler Gibi adlı hikâye kitapları, Pençe, Cidal, Yağmurdan Doluya, Sansar adlı tiyatrolarıdır.

(Mehmet Rauf, Eylül Romanında kişisel duyguları ile insanlık düşünceleri arasında çırpman ve bunun savaşını veren bir erkek ve bir kadının dramlarını dile getirmektedir.)

KİTABIN ADI: EYLÜL

KİTABIN YAZARI: MEHMET RAUF

YAYIN EVİ VE ADRESİ: HİLMİ KİTABEVİ

BASIM YILI:1946

 

1. KİTABIN KONUSU :

Süreyya ve onun karısı Suat ve akrabaları olan Necip Bey ile aralarında geçen olayları anlatmaktadır.

2.KİTABIN ÖZETİ:

Süreyya ve karısı Suat’ la birlikte babasının evinde oturmaktadır. Ama bu halden memnun değildirler. Babası hem yaşlı, hem dediği dediktir. Onun yüzünden her yaz bir tane taş ocağına benzeyen köye gelirler ve orada sıkıntıdan patlarlar. Suat bu arada başka olaylardan da sıkılmaktadır. Suat’ın kardeşi Hacer akrabası olan Necip Bey’le gönül eğlendirmektedir. Hacer evli ve eşi de onun için her şeyini verecek nitelikte bir eştir. Daha sonraları Suat ile Süreyya birlikte mutlu bir şekilde yaşayabilmenin yolunu aramışlar ve bulmuşlardır. Suat Hanım gizlice babasından para isteyip eşi için bir yalı kiralar. Kocası bu duruma çok sevinir.

Necip de hem dostları hem de akrabaları olarak Suat ve Süreyya’nın yanına gelir. Süreyya için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir. Süreyya bu alışkanlıklarını sürdürürken Suat da Necip’le birlikte piyano çalmaktadır.

Başbaşa geçen bu uzun yaz tatilinin sonlarında Necip Bey bir şeylerin olduğunu, Suat Hanım’a âşık olduğunu anlar. Bu durumdan kurtulmaya çalışsa da başarılı olamaz. Sonunda çare olarak onların yanından ayrılmaya karar verir. Giderken de Suat’ın eldivenlerinden bir tanesini izinsiz olarak hatıra olması için alır.

Daha sonraları Necip’in tifoya tutulduğu öğrenilir. Süreyya ve Suat buna çok üzülürler. Tehlike devresi geçince Necip’in yanına giderler. Necip hastalığın etkisiyle sinir yorgunluğu içerisindedir. Hacer Necip’in hastalığı sırasında yanında bulunmuş ve o sıralarda Necip’in kendiden geçmiş olduğu zamanda yastığının altından bir bayan eldiveni bulmuştur. Hep birlikte hasta hakkında konuşurlarken Necip’in annesi eldiveni gösterir. Suat kendi eldivenini görünce şok olur ve olayı anlar fakat kimseye sezdirmez. O sırada Necip’te sapsarı olur utancından ve çaresizliğinden ne yapacağını bilemez.

Necip hastalıktan sonraki iyileşme devresini yalıda geçirilmek üzere mecbur edilir. Hâlbuki O, onlardan kaçmak için uğraşmaktadır.

Bir yaz sessiz ve olaysız bir şekilde geçmiştir. Eylül gelince Süreyya konağa gider. Bu gidiş beklenen bir gidiş değildir. Suat bu duruma anlam veremez. Daha gitmeden önce kışı bile beraber geçireceklerini söylemiştir. Ama Süreyya bir şeyleri sezmiş olup, o yüzden gitmiştir.

Konağa geri dönülür. Necip artık eskisi kadar yalıya gelmemektedir. Hele Hacer’in davranışları, onların her bakışlarından anlam çıkarmaya çalışan tavrı her ikisini de deliye döndürür. Birbirlerini buldukları anda, ister istemez kaybedeceklerdir. Suat kendisinden kalan, Necip’in aldığı eldivenin diğerini de verir. Bunun sebebi ise artık hayatın Suat için yaşamaya değer bir tarafı kalmamasıdır.

O gece konakta yangın çıkar. Herkesi bir telaş ve korku alıp götürür. Canlarını zor kurtarırlar. Ama Suat ortalıklarda yoktur. Süreyya alevlerin içine doğru Suat diye inlemektedir. Ama cesaret edemez. Necip bir haykırışla içeriye fırlar. Her ikisi de çöken tavanın altında can verirler.

 

3.KİTABIN ANA FİKRİ:

Her ikisi de evli olan kişilerin ellerinde olmadan, bir arada bulundukları sürede birbirlerine, eşlerinden habersiz yakınlaşmaları ve aralarındaki yasak aşkı anlatmaktadır.

 

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Suat: Kocası Süreyya ile mutlu bir evlilik sürdürürken Necip Bey’e âşık olur.

Necip: Akrabaları olan Süreyya ve Suat’ın yanına gelip, Suat’a âşık olan bir adamdır.

Süreyya: Suat’ın kocasıdır. Onun için yelkenle gezmek ve balık tutmak vazgeçilmez bir zevktir.

Haber: Suat’ın kardeşi ve Necip ile gönül eğlendiren bir kadındır.

 

5.KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞ :

Kitap, psikolojik bir roman olup, ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergilemiştir. Şahısların ruh hallerini çok iyi bir şekilde okuyucuya aktarmaktadır. Yalnız biraz ağır olduğu için okurken zorluk çekilmekte ve bu yüzden biraz da okuyucuyu sıkmaktadır.

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi