Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ÂŞIK ÖMER

Âşık Ömer, yüzyılın en önde gelen adlarından biridir. Kendi şiirlerinden yola çıkan araştırıcılar onu gerçek bir mekâna bağlayamamışlardır. En eski divânındaki,

Vatan-ı aslimiz Aydın ilidir 

ve

Tehi sanman Ömer Gözlevelidir

gibi mısralar, onun gerçek doğum yerini ortaya koymamıza engel teşkil etmektedir. Aydın, Kırım ve Konya’da üç ayrı Gözleve’nin var olması, araştırıcıları sık sık fikir değiştirmeye yöneltmiştir. Bu konudaki son eserin sahibi Ş. Elçin, çok eski bazı kaynaklardan yola çıkarak şu hükme varmaktadır: “Âşık Ömer’in vatanının Kırım Gözleve’si olduğu kuvvetle tahmin edilebilir “(Âşık Ömer, 3).

Elçin’in kaynak olarak ele aldığı Dr. Bayçura’nın bilgilerine göre, babası kürk ticaretiyle uğraşan Abdullah adlı bir zattır; annesinin adı ise Şerife’dir. Doğum tarihini 1619 ve 1621 olarak veren kaynaklar tahminden öte gidememektedir. Bize göre bütün bu bilgiler, Kırım rivayetinin gayet güzel süslenmesiyle ilgilidir.

Adı Ömer olup bir ara, Adlî mahlasını da kullanmıştır. Medreseye devam eden Ömer burada sarf, nahiv, mantık, maâni, Arapça, Farsça, tefsir ve Dürer okumuştur. Hâfız’ı, Sâdî’yi burada öğrenmiş, şiirinin bilgi dağarcığını burada zenginleştirmiştir.

Pek çok yerler dolaşan Ömer’in Divârimâa., “Hafız Âşık Ömer” ibaresinin yer alması, çeşitli kaynaklarda saz çaldığının kayıtlı olması, onun değişik cephelerini ortaya koymaktadır.

1707’de öldüğüne dair söylenen tarihi ihtiyatla karşılayan Elçin, bu tarihin daha sonraki bir yıl olması gerektiği görüşündedir.

Şairnâme'sinde, Şerifi adlı şairden bahsederken kullandığı şu ifadeler, bu zatın Ömer’in hocası olduğu şeklindeki görüşleri kuvvetlendirmektedir:

Şerifi değil mi cümleye üstâd 

Ol değil mi bizi eyleyen irşâd

Safâyî tezkiresinde, Şerifî’nin Kırımlı olduğu, İstanbul’da tahsilini tamamladıktan sonra Rumeli’ye gittiği söylenmektedir.

O, aynı yüzyılın âşıklarından Kul Mustafa, Kâtibi, Bursalı Halil, Gayrî, Hayrî ve Sâdık’ı beğenmektedir; birincisine söylediği nazireler bunun güzel örnekleridir. Onun nazire söylediği diğer şairler arasında Karacaoğlan, Kuloğlu, Yazıcı gibi adlar da yer almaktadır.

Klâsik şairlerimizden Ahmed Paşa, Fuzûlî ve Atâî’nin şiirlerine nazireler yazması; gazel, murabba, kalenderi, satranç, müstezad gibi şekillere örnekler vermesi, Ömer’deki, yüzyıla hâkim olan klâsik şiire yönelme arzusunun en güzel örneğidir.

Zamanında ve daha sonraki yüzyılda oldukça şöhretli bir şair olan Ömer’e; Âhu, Hasan, Levnî, Rûhî, Siyâhî, Şevkat gibi şairler nazire yazmışlar, Âşık Nihânî de bir medhiye söylemiştir.

Ayvansaraylı Hafız Hüseyin tarafından 1782’de, Âşık Ömer Divânı adıyla bir araya getirilen şiirler arasında; koşma, destan, semaî ve varsağı şeklinde söylenen heceli örnekler daha azdır; Ömer’in en çok bilinen Şiiri, 38 dörtlükten meydana gelen ve 105 şairin adının sayıldığı Şairnâme’sidir. Burada sadece 17 saz şairinin adının zikredilmesi, Arap ve Acem şairlerinin yanında klasik şiirimizle tekke şiirimizin ünlü adlarına daha fazla yer verilmesi düşündürücüdür.

Âşık Ömer’den, Gubârî ve Hızrî’nin Şairnâme’lerinde sadece ad olarak söz edilmiştir. On dokuzuncu yüzyılda yazılan Şairnâme'lerden Ruhsâtî’ninki ile yirminci yüzyılın şairnâme yazarlarından Feryâdî, Emsâlî, İsmetî, Kangallı Noksanî ve Talip Kılıç’ın eserlerinde de Ömer’e yer verilmiştir.

Şu karşıdan gelen dilber 

Gelir ammâ neden sonra 

Bir selâma kail oldum 

Verir ammâ neden sonra

 

Bahçede açılan güller 

Dalında öten bülbüller 

Bizi zemmeyleyen diller 

Çürür ammâ neden sonra

 

Gördüm yârimin yüzünü 

Öptüm dostumun gözünü 

Aradım buldum izini 

Buldum ammâ neden sonra

 

Kolumdan uçurdum bazı 

Yeter ettin bana nâzı 

Âşık Ömer’in niyâzı 

Geçer ammâ neden sonra

 ***

Bu gün ben bir güzel gördüm 

Yeşiller giymiş ağ üzre 

Aklımı başımdan aldı 

Durabilmem ayağ üzre

 

Beni mest eden câmıdır 

Gonca gülün eyyâmıdır 

Her biri bir harâmidir 

Kirpikleri kapağ üzre

 

Mah cemâline bakılır 

Ben kulun yanup yakılır 

Söyledikçe bal dökülür 

Leblerinden dudağ üzre

 

Cemâli hüsnü âlişân  

Ol Yûsuf'dan almış nişân 

Siyah zülüfler perişân 

Dökülmüş al yanağ üzre

 

Âşık Ömer geldi ise 

Hak inâyet kıldı ise 

Ferhad dağı deldi ise 

Ben koyam dağı dağ üzre

 

 

Elâ gözlerine kurban olduğum 

Yüzüne bakmağa doyamadım ben 

İbret için gelmiş derler cihâna 

Noktadır benlerin sayamadım ben

 

Aşkın ateşidir sinemi yakan 

Lütfuna irer mi çevrini çeken 

Kolların boynuma dolanmış iken 

Seni öpmelere kıyamadım ben

 

Terk eyledim ağalarım beylerim 

Bozbulanık seller gibi çağlarım 

Anın içün ben ah idüp ağlarım 

Ayrılık oduna doyamadım ben

 

Kaldı deli gönül kaldı hep yasta 

Mevlâ'm erdir beni murâda kasda 

Âşık Ömer eydür sevgili dosta 

Allah'a ısmarladık diyemedim ben

 

ŞAİRNAME’DEN

Olmak ister isen gönül züfünûn 

Derûnî zikr eyle ganî 

Yezdân'ı Be-emr-i sâni'i sun'i 

Kâf u Nun Yarattı âlem-i kevn ü mekânı

 

Geldi dil bülbülü medh-i lisâne 

Kasdı şuarâyı çekmek beyâne 

Gör ne âşıklar var gelmiş cihâne 

Dilde yâd edelim hep şâirânı

 

Hâfız-ı Şirâzî Rumî Fuzûli 

Anları geçince yeğdir Usûlî 

Okunur dillerde nazm-ı Kabûlî 

Her demde şâd ola rûh-ı revânı

 

Niyâzî hakikat kılmada niyâz 

Yûnus her dem eder keşif ile râz 

Yok Eşrefoğlu'nun sözünde güdâz 

Nutkî irşâd eder işiden canı

 

Şerifî değil mi cümleye üstad 

Ol değil mi bizi eyleyen irşâd 

Hâşimî şi'rine verdi özge tad 

Birbirin yekreği Kandî, Lisânî

 

Evvel Kâtibî'den ¡delim âğaz 

Kâmil’in sözlerin derûnuna yaz 

Köroğlu çalardı perdesizce saz 

Kuloğlu'nun belli nâm ü nişânı

 

Emirzâde evliyâya verdi şan 

Bağzâde nüshasız olmazdı revan 

Ahî ile Gedâyi de bir zaman 

Bursa'da sürdüler dem ü devrânı

 

Bursalı Halil'de sâdedir lisân 

Güzel medh etmede yok ana akran 

Bir gün câm içerken sâkî-i devrân 

Öldürüp zehr ile sundu Yegânî

 

Bir zaman gurbette sürüldü sefâ 

Ayaklar altından geçti çok cefa 

Nice şairlerin Dağlı Mustafa 

Kopardı sözinen tozu dumanı

 

Öksüz Âşık deyişleri aseldir 

Karacaoğlan ise eski meseldir 

Ezgisi çığrulur keyfe keseldir 

Biz şair saynıayız öyle ozanı

 

Deli Balta hasma gösterir hüner 

Arapça sözlerle Urfe sefer (?) 

Sipâhî'dir cümlesine ser nefer 

Mekân tutup kıldı ol Karaman'ı

 

Belli dedikleri her câne kalmam 

Bin cevap söylese aynıma almam 

Kâmilin yanında bir nesne bilmem 

Hele ben böylece ettim iz'anı

 

Der ki Âşık Ömer sade sözleriz 

İlm-i hakikatte biz can özleriz 

Postumuzun abdalıyız gözleriz 

Tekye-i aşk içre yolu erkânı

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi