Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

 DESTAN-2 

Âşık Edebiyatı ve Mûsikisinde Destan. Cemiyet hayatında meydana gelen bü­yük olaylar üzerine hece vezniyle ve koş­ma tarzında düzülen, belli bir ezgiyle çalınıp söylenen uzun manzumelere des­tan denir. Âşık edebiyatı nazım şekille­rinden olan destanın âşık fasıllarında önemli bir yeri vardır (bk. Âşık; Âşık EDE­BİYATI). Manzum hikâye tarzında olan destanlar genellikle yedili, sekizli, on birli hece vezniyle ve kolay bir beste ile söy­lenir. Destan bu özelliğinden ötürü Batı şiirindeki halatlara benzer. Bazı araştır­macılar destanların on iki kıtadan az ol­maması gerektiğini söylerse de umu­miyetle bu sayı üç ile 100 dörtlük ara­sında değişmekte, bazan 100 dörtlüğü aşan destan örneklerine de rastlanmak­tadır. Fakat dinleyicileri sıkmamak için özellikle meclislerde okunan destanla­rın uzun olmamasına dikkat edilir. Des­tan bir kişi tarafından okunabileceği gi­bi iki kişinin karşılıklı birer kıta söyle­mesi şeklinde de okunması mümkün­dür. Toplumu derinden etkileyen olay­ları, çeşitli hayat sahnelerini halk dili, halk duygu ve düşüncesiyle anlatan bu manzumeler, dörtlük sayısının çok olu­şundan dolayı koşma ve türküye göre şiir gücü bakımından daha zayıftır.

 Günümüze ulaşan en eski destan ör­nekleri XVI. yüzyıldan kalmış olmakla beraber Türk edebiyatında bu türde çok eski bir destan geleneği olduğu bilin­mektedir. Şekil bakımından Anadolu'da görülen destanlara çok benzeyen Dîvâ­ni! Lügati't -Türk'teki yedili ve sekizli he­ce vezniyle söylenmiş manzumeler des­tan geleneğinin eldeki en eski örnekle­ridir. On birli hece vezniyle söylenen des­tanlar ise Anadolu âşık edebiyatında yay­gınlık kazanmıştır.

 XVI ve XVII. yüzyıllarda hemen hemen koşma uzunluğunda tertiplendiği halde

 XVIII. yüzyıldan itibaren dörtlük sayısı artan destanların başlangıçtaki en önem­li özelliği, düşman üzerine yürüyen Türk-İslâm ordularını tavsif edişidir. İmpara­torluğun her tarafından gelen çeşitli or­dular birer birer sayılarak Osmanlı or­dusu çok heybetli gösterilir, fethe çıkan bu orduya çeşitli tarikatlara mensup on binlerce dervişin pîrleriyle birlikte katıl­dığı bilhassa zikredilirdi. Bu destanların diğer bir özelliği de başta Hz. Peygam­ber olmak üzere ashabın, evliyanın, bü­tün eski ve yeni kahramanların çok muh­teşem bir ruh ordusu halinde askerin önünde fethe katıldığının önemle belirtilmesidir. XVIII. yüzyılda Âşık Rûhî'nin "Prut Destanı", Âşık Mustafa'nın "Mos­kof Destanı", XIX. yüzyılda Âhû mahlaslı bir saz şairinin "Önünce" redifli destanı, Sürûrî'nin "Yürüdü Destanı", Hayali'nin "Silistre Destanı" bunların en önemlile­ridir (geniş bilgi için bk. Banarlı, RTET, II, 723, 798,848-851).

 Cumhuriyetten sonra Anadolu'nun çe­şitli yörelerinde yapılan halk mûsikisi derleme çalışmalarında savaş, deprem, yangın, salgın hastalık, kıtlık, kuraklık, göç gibi olayların yanında XIX. yüzyılın sonlarından itibaren güldürü, taşlama, tenkit, öğüt ve hiciv unsurlarının hâkim olduğu destanlara da rastlanmıştır. Ay­rıca şehir, kasaba ve köy destanları, halk arasında yaşayan bekçi, berber gibi çe­şitli meslek erbabı, halk gelenekleri ve sosyal düzenle ilgili konularda yazılı ve ezgili destanlar da görülmüştür. "Pire Destanı", "Saat Destanı" gibi tekerleme tarzındaki uzun manzumeler de bazı ede­biyat araştırmacıları tarafından destan türüne dâhil edilmektedir.

 Âşık mûsikisinde destanlar özel ezgi kalıplarına göre okunur, güfteler de bu melodi kalıplarına döşenir. Konunun ifa­de tarzına göre zaman zaman farklı me­lodi kalıpları da kullanılır. Meselâ Erzu­rum-Kars yöresi âşıkları tarafından ic­ra edilen destanlar bilhassa "destanî ha­vaları (makamları)" ile okunur. Eskiden İstanbul'da ve Anadolu'nun birçok yöre­sinde mahalle mahalle dolaşarak yanık ezgilerle destan okuyan kişilere günü­müzde çok az da olsa rastlanmaktadır.

 Destan güftelerinde nazım birimi ge­nellikle dörtlüktür. Bu dörtlükler zaman zaman birbirine bağlandığında melodik biçim genişler. Bazan da kıtalar arasın­da kullanılabilen saz melodileri (ayak) beyitler arasına da serpiştirilir. Ayaklar çok defa birkaç ölçüyü geçmeyecek uzun­luktadır. Destanlarda her mısraın oku­nuşundan sonra diğer mısraa geçmek için sazla bir köprü yapılır. Bu köprü da­ha çok serbest gezintiler şeklindedir.

 Destanlar genellikle uzun hava tar­zında serbest bir ritimle, konuşma dili­ne yakın bir şekilde ve saz eşliğinde ic­ra edilir. Ancak saza ihtiyaç duymayan destan okuyucuları da vardır. Bazan ke­mence veya kemane gibi değişik enstrü­manlar eşliğinde okunan destanlar gö­rülmektedir. Serbest ritimli destanlar­da sazla giriş melodilerine "destan aya­ğı" denir ve bunlar çok defa ritimli olur.

 Serbest ritimli destanların yanı sıra usullü destanlar da vardır. Bu destan­larda ayak kullanımları daha çok dört­lükler arasında veya birden fazla kıta­nın ardarda birbirine bağlı olarak okun­ması durumunda anlatıma uygun düşe­cek bir bölümde yapılır. Çoğunlukla ak­sak olmayan ritimlerin tercih edildiği usullü destanlarda anlatım gücünü art­tırmak için hareket, mimik ve nüans kul­lanılır. Bilhassa âşıkların icralarında saz, ezgi, raks, mimik ve nüanslar destana etkileyicilik kazandırdığından büyük önem taşır. Bazan bağlantı mısraları ilâve edi­lerek biçimi değiştirilen güftenin baş­langıç, orta veya bitiş bölümlerinde an­lamlı veya anlamsız terennümler kulla­nılır. Zaman zaman cinas sanatına da yer verilen destanların son dörtlüğünün birinci veya dördüncü mısraında destan şairinin adı veya mahlası söylenerek des­tana kimlik kazandırılır.

 Gazetelerin henüz yaygın olmadığı dö­nemlerde çeşitli olaylar hakkında halka bilgi vermek için destanlar önemli bir vasıta olmuştur. Bundan dolayı edebî kıymetlerinden çok halk kitlelerine hi­tap etmeleriyle değer kazanmışlardır. Bu özellikleri dışında destanların kazanç kaygısıyla da yazıldığı söylenebilir.

 BİBLİYOGRAFYA:

 Rıza Tevfik'in Tekke ve Halk Edebiyatı ile İlgili Makaleleri (haz. Abdullah Uçman), Anka­ra 1982, ş. 357-368; İhsan Ozanoğlu, Âşık Ede­biyatı, Kastamonu 1940, tür.yer.; Hikmet Dizdaroğlu. Halk Şiirinde Türler, Ankara 1969, tür. yer.; Banarlı, RTET, 11, 723, 798, 848-851; Şeref Taşlıova. "Kars ve Çevresinde Sazla ve Sesle Söylenen Âşık Makamlarının İsimle­ri", Uluslararası Folklor ve Halk Edebiyatı Se­mineri Bildirileri, Ankara 1976, s. 136; M. Sabri Koz, "Âşık Edebiyatında Destan ve Destan Konulan", Türk Halk Edebiyatı ve Folklorun­da Yeni Görüşler, Ankara 1985, s. 92; R. Ek­rem Koçu. "Destan, Destanlar", Ist.A, VIII, 4521 - 4523; Sermed Muhtar Alus. "Destan, Destan Satıcıları", a.e, VIII, 4523-4524; Öztuna, BTMA,I220

 Süleyman şenel, DİA, 9.c.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi