TEKMÎL-İ CÜNÛN İTMEĞE HÂMÛN ELE GİRSE -VECDİ
GAZEL
Mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün
Tekmîl-i cünûn itmeğe hâmûn ele girse
Âvâreliğe vâdî-i Mecnûn ele girse
Çâk-i dil-i Mecnûna ilâc itmek olurdu
Bir kere girîbân-ı Felâtûn ele girse
Ser-tâ-be-kadem hâr gibi pençe olurdum
Çâk eylemeğe dâmen-i gerdûn ele girse
El vırmedi çün subha be-dest olmağa tâli’
Bârî bir ayağ-ı mey-i gülgûn ele girse
Mestâne iken zülf-i girih-gîre sarılsam
Ser-rişte-i zevk-ı dil-i mahzûn ele girse.
El çekdi o şûh eşkimi silmekden usandı
Kan ağlamağa dîde-i pür-hun ele girse.
Hûbân-ı Sıtânbula yetişmez yine Vecdî
Bezl itmeğe sermâye-i Kârûn ele girse.
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Divaneliği tamamlamak için o büyük sahralar ele geçse: başıboş dolaşabilmek için Mecnûn’un yaşadığı vadiler ele geçse.
Eğer Eflâtun’un yakası bir defa ele geçse idi, o, yaralı Mecnûn’a ilaç etmek mümkün olurdu.
O feleğin yakası bir elime geçseydi, onu baştan ayağa yırtmak için pençe olurdum.
Talih, aydınlığa çıkmamız için elimizden tutmadı. Ama hiç olmazsa bir gül renkli şarap kadehi vermeliydi.
Sarhoş iken, sevgilinin düğüm düğüm zülfüne dolaşsam; böylece o mahzun gönlümün bağlı olduğu ipin ucunu yakalasam.
O sevgili benden el çekti, gözyaşlarımı silmekten usandı. Ama hiç olmazsa, kan ağlamak için, o kanlı yaş dolu gözlerim ele geçse…
İstanbul’un güzellerine harcamak üzere Karun’un hazineleri bizim olsa, ey Vecdî, yine de yetmez, kâfi gelmez.
İLGİLİ İÇERİK