Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

BAKİ – DUYMAZSIN REDİFLİ GAZELİ (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ)

1. Fenâya virdi bülbül zâr ile gül-zârı duymazsın

    İşitmezsin hezârun zârın ey gül zârı duymazsın

 

2. Görüp ben zârı dâmen-gîr olursın ey seg-i dil-ber

    Gelür kûy-ı nigâra her gice ağyârı duymazsın

 

3. Tabîbüm eyle müstağnîsin ehl-i derd hâlinden

    Ki kapunda figân u zâr iden bîmârı duymazsın

 

4. Ko cengi çeng-i 'aşkun n'eydügin bilmezsin ey vâ'iz

    Ne ra'nâ söyler ol çeng ile mûsikârı duymazsın

 

5. Vefâ eyler sanursın Bâkıyâ handân görüp yâri

    Ne kasd-ı cân ider ol gamze-i hûn-hârı duymazsın

 

GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ:

1. Bülbül, zar (gibi incecik dili) ile gül bahçesini yokluk rüzgârına tuttu; ey gül, sen duymuyorsun. Bülbüllerin feryadını ve inlemesini işitmiyorsun (buna şaşılmaz; çünkü), sen (bu naz ve istiğna içinde) zayıf ve güçsüz birinin sesini nereden duyacaksın?

Klâsik edebiyatımızın şairleri yazılışları aynı olan birden çok kelimeyi bir beyit içinde aynı anlamda asla kullanmazlar. Bu, edebiyatta bir za'f-ı te'lif kabul edilir. Eğer böyle, imlâsı aynı birden çok kelime varsa, muhakkak başka anlamları veya nüansları karşılamak üzere, yani bir sanat kaygısı güdülerek bir mısrada veya bir beyitte kullanılmıştır.

Bu beyitte de bu önemli kuralın bir örneğine rastlamaktayız.

Bâkî, ilk beyitte "zâr" kelimesini tam üç defa kullanmıştır. Bu, ilk bakışta bir tekrar gibi gözükmektedir. Ancak Bâki gibi bir söz ustasının böyle basit bir hataya düşebileceğini kabul etmek mümkün değildir.

Kanaatimizce ilk mısrada bulunan "zâr" ile şairimiz tevriye yapmaktadır. Zira "zâr' bu mısrada muhtemel iki anlamı aynı anda taşımaktadır. Bunlardan birincisi ve uzak olanı (perde, ince zar); ikincisi ve de yakın olanı, (ağlama, inleme)dir. Bâkî "zâr' kelimesini kullanmak suretiyle sanki bülbülün ağlayıp inlemesini, zârını kasdediyor gözükse de, asıl anlatmak istediği şey, bülbülün incecik, bir zar gibi dili ile (yani yanık yanık ötüşü ile) gül bahçesini adeta bir yokluk rüzgârına tutmasıdır.

İkinci mısrada birkaç kelime ara ile iki defa kullanılan "zâr"ların ilki, bülbülün ağlayıp inlemesini anlatmakta; ikincisinde' ise bu sefer ”zâr'ın (zayıf, dermansız, güçsüz, zavallı) anlamı devreye girmektedir.

2. Ey, sevgilimin köpeği; ben zavallıyı görüp şikâyetçi oluyorsun da; her gece onun kapısından ayrılmayan rakipleri (neden) hiç görmüyorsun?

3. Ey (gönlümün) tabibi (olan sevgili)m; dert sahiplerinin hali ile öyle ilgisizsin ki, kapında ağlayıp inleyen ve feryat eden hastaları bile duymuyorsun.

4. Bırak bu kavgayı ey vaiz; ne aşk çenginin ne olduğundan haberin var, ne de o çeng ile mûsikârın çıkardığı güzel sesleri duyuyorsun!

Çeng, kanuna benzeyen ve dik tutularak çalınan bir çeşit saz; mûsikâr da üflemeli bir çalgı aletidir. Şair, aşkı güzel sesler çıkartan musiki aletlerine benzetiyor.

5. Ey Bâkî; sevgiliyi güler yüzlü görüp, sözünde duracağını sanıyorsun... Hâlbuki o kan dökücü, zalim gamzelerin nasıl canına kasdettiğini anlamıyorsun!

BAKİ, Muhammed Nur DOĞAN

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

KANUNİ MERSİYESİ - TAM METİN VE İNCELEMESİ

BAKİ GAZEL - MİNNET HUDÂYA (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ)

BAKİ - SEN REDİFLİ GAZELİ (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ)

SON EKLENENLER

Üye Girişi