Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ÖRNEK GAZELLER KASİDELER ve DİĞER DİVAN EDEBİYATI MAHSULLERİ

 

KAYBOLAN KALBE GAZEL

Hüzünle dolmuşum ağlayan duman gibiyim,

Dikenler içindeyim bülbül-ü nâlân gibiyim. 

 

Yalnızlığın kara pençesine esir olmuşum,

Kırılmaz zincirleri esir aslan gibiyim. 

 

Lambaların titrek ışıklarında geceleri,

Gündüze hasret kara zindân gibiyim. 

 

Dudağıyla kalbindeki hüzünleri içmiş,

Kanun dişlerinde eriyen kanun gibiyim. 

 

Hüznü yudum yudum indirip de yüreğime,

Çöllerde Leylâsın arayın Mecnun gibiyim. 

 

Derbeder yüreğimde aşkı taşlara işlerim,

Aşka boynunu vermiş kutlu kurbân gibiyim. 

 

Dökülmeye başladım sararıp birer birer,

Alnına hüzünler konan hazân gibiyim. 

 

Bahçelerde çiçek kirli ellere kalmış,

Ayaklar altında çiçeğ-i yaban gibiyim. 

 

Ne gülümde renk var ne dalında şefkat,

Çaldılar aşkımı zamansız bir devran gibiyim. 

 

Hey Mehmedim hüzün sokakları arşınlarım,

Taşlara yürek koyan Koca Sinan gibiyim.

Mehmet Türkan

 

LEYLAYA GAZEL

Gönüllerin fatihi, sevdaya sultan Leylâ

Kanayan yüreklere merhem-i-i derman Leylâ 

 

Bir kor düşürdün Mecnunla dil-i mecruha sen

Çiçekleri gülleri aşkla dağlayan Leylâ 

 

Mecnun’u. çöle düşürdün Ferhad’ ı dağlara

Aşığa ölüm yazan idamlı ferman Leylâ 

 

Bülbüller kanıyla nasıl kızardıysa güller.

Bu canımla , kanımla olayım kurban

 

Leylâ Nasıl yakıp Mecnun’u çöllere düşürdün ise

Beni de yaraladın yüreğim püryân Leylâ 

 

Eteğinden süründü görünce gönül seni 

Zülfünün tellerine düşer gonce baran Leylâ 

 

Cefa etme ne olur, yüreğim yârelidir

Mecnun etme, ağlatma, bırakma bîcan

 

Leylâ Ölüm gelir göçermiş fâni felekten insan

Ya ayrılık ne olur? Eritir zaman Leyla 

 

Yeni aşıklar buldu hâlâ bâki dünyâda

Mehmed sana sevdâlı, cefâdan aman Leylâ 

 

Dilek tarlasına umut tohumları ektim

Bir gün yeşerir elbet döner de devran Leyla

Mehmet TÜRKAN 

 

 

MECNUNA GAZEL

Gel de gör sevdâkâr ruhsuz yüreği Mecnun

Leylâlar günah kokar, âşıkları mecnun 

 

Duman duman inlerdin çöllerde Leylâ diye

Her nefesin bir şifa, aşka dermandı Mecnun 

 

Aşk deyince düşerdin sevdâkâr yüreklere

Ne çöl ne Leyla yerini günah aldı Mecnun 

 

Yürekler demirle, zırhlarla donandı şimdi

Ne nâliş ne yanma kalpler demir oldu Mecnun 

 

Güller savdâ şarkıları söylemiyor artık

Bülbüller dikenlerin esîri oldu Mecnun 

 

Mecnun demek günah delisi demek şimdi

Aşk yoluna günah taşları döşendi Mecnun 

 

Hazan yaprağı gibi sarardı sevdâların

Bize bakarsan Leylâ’ya boşa yandı Mecnun 

 

Baksana aşklarımız kuma yazılmış bizim

Bir solukta silinir sevdâlar doldu Mecnun 

 

Leylâları arama kayboldu oldu meçhul

Zilliler oldu Leyla, züppeler oldu Mecnun 

 

Hey Mehmedim, aşığım aşk yolunda yürürüm

Leylâ ile Mecnûnlar bana yâr oldu Mecnun

Mehmet TÜRKAN 

 

 

AYRILIK GAZEL

Bir namlunun ateşi gibi çıkar ayrılık  

Düştüğü yeri pâreler de yakar ayrılık 

 

Ona hicran derlerdi yakardı yürekleri, 

Bülbülleri gül bahçesinden kovar ayrılık. 

 

Susuz çöllere düşürür püryân  gönülleri,

Kocatır aşığı,belini büker ayrılık. 

 

Ağzından zehirler damlayan ejderha gibi, 

Gönül bahçesinde vuslatı sokar ayrılık. 

 

Gün gelir de biter gidermiş dertler acılar, 

Döner döner de hep başıma çöker ayrılık. 

 

Tartarlar ölüm ile ayrılığın dirhemini,

Her zaman ölümlerden fazla çeker ayrılık.

 

Hiç peşinden ayrılmaz bir olmuş sinelerin,

Bir dert biterse öbürünü salar ayrılık. 

 

Cânânın çeşminden gölgemin gittiği anda,

Kara zindan gibi başıma çöker ayrılık. 

 

Ağlamak yetmez onun gidişine ardından,

Okunu çekerse dikenleri diker ayrılık. 

 

Mehmed ayrılıkları bilirdin amma, 

Çekemedim öldürdü beni, yeter ayrılık

Mehmet TÜRKAN 

 

GAZEL 

Beni candan usandırdı / cefâdan yâr usanmaz mı 

Felekler yandı âhımdan / murâdım şem'i yanmaz mı 

 

Kamu bîmârına cânân / deva-yı derd eder ihsan 

Niçün kılmaz bana derman / beni bîmar sanmaz mı 

 

Şeb-i hicran yanar cânım / döker kan çeşm-i giryânım 

Uyadır halkı efgânım / gara bahtım uyanmaz mı 

 

Gûl-i ruhsârına karşu / gözümden kanlu akar su 

Habîbim fasl-ı güldür bu / akar sular bulanmaz mı 

 

Gâmım pinhan dutardım / ben dedîler yâre kıl rûşen 

Desem ol bî-vefâ bilmen / inanır mı inanmaz mı 

 

Değildim ben sana mâil / sen ettin aklımı zâil 

Bana ta'n eyleyen gâfil / seni görgeç utanmaz mı 

 

Fuzûlî rind-i şeydâdır / hemîşe halka rüsvâdır 

Sorun kim bu ne sevdâdır / bu sevdâdan usanmaz mı

FUZULİ

 

GAZEL

Bahâr boldu vü gül meyli kılmadı könlüm

Açıldı gonca ve lîkin açılmadı könlüm

 

Yüzün hayâli bile vâlih erdi andak kim

Bahâr kelgen ü kitkenni bilmedi könlüm

 

Yüzün nezâresi de mest ü mahv idi yani

Ki gül çağıda zamâni ayılmadı könlüm

 

Zamâne gülbünide gonca dektür il könlü

Olarga şükr ki bâri katılmadı könlüm

 

Nevâyi gonca tilep könlüm ağzın etti heves

Egerçi tampadı lîkin yanılmadı könlüm

Ali Şîr Nevâî

 

AYRILIK GAZEL

bükük, mahzun kalbim kiriktir

Bilki sevgilim bu son ayriliktir. Seni aldi bana verdi uzaklar

Ah sevgilim, bu ne güzel ayriliktir. Körpecik kalbimde kainat yikiktir

Bu kalbi bina eden ayriliktir. Uzarsa ayrilik, çetin tuzaklar

Ben sikari kurtaran ayriliktir. Kendinden ayirmissa bizi Yaradan

Gel ayri kalalim. ask ayriliktir. Zamani yakip mekani yikalim

Zifaflar yalan, vuslat ayriliktir. Ölüm merdiven sonsuza çikalim

Ölüm sonsuz hayat ve ayriliktir. Ne fazilet ararim ne hakikat

Tek gerçek Allah, iman ayriliktir. Hayalin zihnimde yirtik-pirtiktir

Hayalin kalbimde hep ayriliktir. Aritik ismini yadetmek ne mümkün

Ismin ayrilik, yer gök ayriliktir. Bu gece ay ve mehtap pek iliktir

Yapraklarda kipirti, ayriliktir. Siirler, gazeller hep satiliktir

Siir degil yazdigim, ayriliktir. Kime ne anlatsin tutusmus yürek

Duy sesimde yangini, ayriliktir.

 

(II)

Ayrilik bir günes, gece yakalim

Kalbimiz bir olsun ayri kalalim. Biksin bizden, kovsun bizi geceler

El-ele, kalb-kalbe ayri kalalim. Deniz gözlerimle aglayalim

Gülsünler bize, biz ayri kalalim. Yikilsin gözümüzden sefil zevkler

Zevk içinde böyle ayri kalalim. Kirilsin kolu-kanadi bu askin

Askin hatirina ayri kalalim. Ayrilik bir günes, gece yakalim

Gözümüz kör olsun, ayri kalalim. Asim Kahveci

 

 

GAZEL

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm

Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm

 

Bulundum ben dahi dar-üş-şifa-yı Bab-ı Âli'de

Felatun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm

 

Huzur-ı gûşe-yi meyhaneyi ben görmedim gitti

Ne meclisler ne sahbâlar ne işrethaneler gördüm

 

Cihan namındaki bir maktel-i âma yolum düştü

Hükümet derler anda bir nice salhaneler gördüm

 

Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin

Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm

  Ziya Paşa 

 

 GAZEL 

Âsâfın miktarını bilmez Süleyman olmayan 

Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan 

 

Zülfüne dil vermeyen bilmez gönül ahvâlini 

Anlamaz hal-i perişanı perişan olmayan 

 

Rızkına kani' olan gerdûna minnet eylemez 

Âlemin sultanıdır muhtâc-ı sultân olmayan

 

Kim ki korkmaz Hakk'tan ondan korkar erbâb-ı ukûl 

Her ne isterse yapar Hakk'tan hirasan olmayan 

 

İ'tiraz eylerse bir nâdân Ziyâ hamûş olur 

Çünki bilmez kadr-i güftârın sühândan olmayan. 

ZİYÂ PAŞA

 

UNUTMA 

'Azm-i sefer ettin dil-i zârı unutma 

Gittin güzel amma dil-i nâçârı unutma 

 

Gahice uyandıkça şebistanı sefâda 

Şol gice olan sohbet-i hemvârı unutma

 

Vardıkça şeker-hâba girüb bister-i nâza 

Ne zehr içer dîde-i bidârı unutma 

 

Nûş eylediğim demler efendim mey-i gül renk 

Bu mest-i zehir-nûş-ı elemhârı unutma 

 

Ahvâlimi yazdım bütün evrâk-ı dilimde 

Destimdeki mecmûa-i naçârı unutma 

 

Ağlatmayacaktın yola baktırmayacaktın 

Ol vade-i be-tekrar tekrar unutma 

ESRÂR DEDE                    

 

 

UNUTULMUŞ

Bir devirde geldik ki azîzân unutulmuş

Tutmuş yerini hurd u büzürgân unutulmuş 

 

Gitmiş nemeki mâide-i hân-ı vefânın

Alemde hukûk-ı nemek ü nân unutulmuş 

 

Nâdanlık olup mu’teber ebnâ-yı zamandan

Hattı bozulup nüsha-i irfân unutulmuş 

 

Hikmet taleb-i mâlda Kârûn gibi şimdi

Hâhişgârî-i lokmada Lokmân unutulmuş 

 

Olmuş o kadar halk-ı cihân mekrde üstâd

Kim sâbıka-i şöhret-i şeytân unutulmuş  

 

Halk açmadadır birbirine pençe-i târâc

Ahkâm-ı Hudâ ma’nî-i Kur’an unutulmuş 

 

Nâbî kimi görsen yürüdür hükmünü nefsin

Hakk’ın bize gönderdiği fermân unutulmuş

  NÂBÎ

 

 TERKİB-İ BEND 

İkbâl için ahbâbı siyânet yeni çıktı

Bilmez idik evvel işbu dirayet yeni çıktı 

 

Sirkat çoğalıp lafz-ı sadakat modalandı

Namus tamam oldu hamiyet yeni çıktı 

 

Düşmanlara ahbabını zemn oldu zarafet

Dildârdan ağyâre şikâyet yeni çıktı 

 

Sâdıkları tahkir ile red kâide oldu

Hırsızlara ikrâm u inâyet yeni çıktı 

 

Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi

Hainleri ammâ ki riâyet yeni çıktı

 

Aciz olanın ketmolonur hakk-ı sarîhi

Mahmîleri her yerde himayet yeni çıktı 

 

İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakki

Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı 

 

Milliyeti nisyan ederek her işimizde

Efkâr-ı frenge tabâiyet yeni çıktı 

 

Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık

Zirâ ki ziyân ortada bilmem ki ne kazandık. 

Ziyâ Paşa 

 

 

SULTANIM

Celis-i halvetim, varım, harim-i mah-ı tabanım

Enisim, maremim, varım, güzeller şahı sultanım 

Hayatım, hasılım, ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim

Baharım, behcetim, rüzum, nigârım, vird-i handanım 

Neşatım, sükkerim, gencim, cihan içinde bi-rencim

Azizim, Yusufum, varım, gönül Mısrındaki hanım 

Stanbulum, Karamanım, diyar-ı mülket-i Rumum

Bedehşanım ve Kıpçağım ve Bağdadım, Horasanım

Saçı marım, kaşı yayım, gözü pür-fitne bimarım  

(Kanunî’nin eşi Hürrem Sultan’a yazdığı şiir)       

 

 

GAZEL

Keşf ey nikâbını yer göğü münevver et

Bu âlem-i anâsırı firdevs-i enver et 

 

İki cihanda kalmamışım nesneye hemîn

Yâ Râb, Habîbinin bana vaslın müyesser et 

 

Defret lebini cûşa getir havz-ı kevseri

Anber saçını çöz bu cihanı muattar et 

 

Âb-ı hayât olmayıcak kısmet ey gönül

Bin  yıl gerekse Hızr ile seyr-i Skender et 

 

Zeynep ko meyli  ziynet-i dünyaya zen gibi

Merdâne varısa da olup terk-i zîver et

ZEYNEP HATUN

                

 

DÜNYADA İNSAN

Menzil-i nâmütenâhî koca bir yüklü gemi

Pupa yelken gidiyor bir sonu yok ummanda

 

Fareler, ambarının bir köşesinde tutunup

Yaşıyorlardı, fakat izleri yok meydanda 

 

Yiyecek bol, içecek bol, yatacak yer âlâ

Bu kadar rahat ederdi ulu bir sultan da 

 

Sanıyorlardı yapılmış bu saray onlar için

Hepsi sabitti temerrüdle bu fâsit zanda 

 

Ne saray onlar içindi, ne de onlar maksûd

Başka bir gâye gözetmekte idi kaptan da 

 

İşte âlem gemisinde buna bir başka misâl

Hilkati kendisine mâl edinen insan da                       

Ferid KAM        

 

 

 

GAZEL 

Ben umardım ki seni yãr-ı vefâdâr olasın

Ne bileyim ki seni böyle cefâkâr olasın 

 

Reh-i aşkında neler çektiğim ey dost benim

Bilesin bir gün ola aşka giriftâr olasın 

 

Sen ki cân gülşenin bir gül-i nev restesisin

Ne revâdır bu ki her hâr u hasa yar olasın 

 

Beni azâde iken aşka giriftar ettin

Göreyim sen dahi benim gibi giriftar olasın 

 

Beddu'a etmezem amma ki Huda'dan dilerim

Bir senin gibi cefakâra hevâdar olasın 

 

Şimdi bir haldeyiz ilenen düşmenine

Der ki Mihrî sen dahi siyehkâr olasın 

Mihri Hatun

 

 

DİYALEKTİK GAZEL

Şiire Yorum Yapın ebruli nurlarla gelir 

öyle bir yanardağdır ki öfkesi 

mutantan destur'larla gelir 

 

karşıtıyla yüklüdür herşey 

mutlak çözümlerden vazgeç 

tartışılmaz mükemmellikler 

ne gizli kusurlarla gelir 

 

sen sen ol korkma karanlıktan 

dik ışık çekirdeklerini 

çünkü en berrak sular bile 

en yağlı çamurlarla gelir 

 

nasıl doğmakla başlarsa ölüm 

ölmekle başlar öyle hayat 

bil ki dünyayı sarsan sıçramalar 

birikmiş şuurlarla gelir 

ATTİLA İLHAN

 

 

GAZEL

Ey fitnesi çok kavli yalan yandım elinden,

Bir nâz ile bin gönlüm alan yandım elinden 

 

Sen şem gibi gayr ile mecliste gülersin

Ben akıtırım yaş ile kan yandım elinden 

 

Her hâr ile sen sohbet edersin dün ü gün ben

Derdim ederim mûnis-i can yandım elinden 

 

Şol sunduğun âteş midir ey sâki bana kim

Kim aldın ele câm heman yandım elinden 

 

Ahmet çeke cevrini göre lûtfunu ağyâr

Ey şefkati az şûh-i can yandım elinden

Ahmet PAŞA 

 

GAZEL

Hattım hîsabın bil dedin gavgalara saldın beni

Zülfüm hayalin kıl dedin sevdalara saldın beni  

 

Geh ebr veş giryan edip geh bâd veş püyân edip

Mecnun-ı sergerdan edip sahralara saldın beni  

 

Vaslım dilersin çün dedin lûtf edeyin olsun dedin

Yârın dedin birgün dedin ferdâlara saldın beni  

 

Yusuf gibi izzette sen Yakub veş mihnette ben

Dîl sakin-î beytül hâzen tenhalara saldın beni  

 

Bakî sıfat verdin elem ettin gözüm yaşını yem

Kıldın gârik-î bahr-î gâm deryalara saldın beni 

Baki  

 

GAZEL

Bir kadehle bizi sâki gamdan âzâd eyledi

Şâd olsun gönlü anın gönlümü şâd eyledi 

 

Bende idi bunca yıllar kaddine serv-i revan

Doğrulukla kulluk, ettiğiyçün âzâd eyledi 

 

Husrev-i kûbân eden sen dilber-i şirin-lebi

Bisütun-ı aşk içinde beni Ferhâd eyledi 

 

Od ile korkutma va’iz bizi kim Lâl-i nigâr

Cânımız bizüm oda yanmağa mu’tâd eyledi 

 

İster isen milk-i hüsn âbâd ola dâd eylekim

Pâdişahlar dâd ile milkini âbâd eyledi

Hoca Dehhani 

 

GAZEL

Azm-i sefer ettin dil-i nâçârı unutma

Gittin güzel ammâ bu dil-efkârı unutma  

 

Gâhîce uyandıkça şebistân-i safâda

Şol gice olan sohbet-i hemvârı unutma  

 

Vardıkça şeker-hâba girip bister-i nâza

Ne zehr içer dîde-i bîdârı unutma  

 

Ben sabr edeyim derd ü gam-i hecrine ammâ

Sen de güzelim ettiğin ikrârı unutma  

 

Ağlatmayacaktın yola baktırmayacaktın

Ol va’de-i tekrâr-be-tekrârı unutma  

 

Yok tâkati hicrânına lûtf eyle efendim

Dil-haste-i aşkın olan Esrârı unutma

Esrar Dede 

 

 

GAZEL

Hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı

Garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı 

 

Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver

Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı 

 

Yetti bîkesliğim ol gaayete kim çevremde

Kimse yoh çevrile girdâb-ı belâdan gayrı 

 

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bâd-i sebâdan gayrı

 

Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyen

Ne temettu bulunur bende sadâdan gayrı

Fuzuli 

 

GAZEL

Cihân-ârâ cihân içindedür arayı bilmezler

O mâhîler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler 

 

Harâbat ehline dûzah azâbın anma ey zâhid

Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler 

 

Şafak-gûn kan içinde dâgını seyr etse âşıklar

Güneşde zerre görmezler felekde ayı bilmezler 

 

Hamîde kadlerine rişte-i eşki takub bunlar

Atarlar tîr-i maksûdu nedendür yayı bilmezler

 

Hayalî fakr şâlına çekenler cism-i uryânı

Anunla fahr ederler atlas ü dîbâyı bilmezler 

Hayali 

 

GAZEL

Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi 

 

Ko bu ayş u işreti çünkim fenâdur âkıbet

Yâr-ı baaki ister isen olmaya tâat gibi 

 

Olsa kumlar sağışınca ömrüne hadd ü aded

Gelmeye bu şişe-i çarh içre bir sâat gibi 

 

Saltanat didükleri ancak cihân gavgaasıdur

Olmaya baht u saâdet âlem-i vahdet gibi 

 

Ger huzûr itmek dilesen ey Muhibbî fârig ol

Var mıdur vahdet makaamı gûşe-i uzlet gibi

Muhibbi (Kanuni) 

 

 

GAZEL

Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz

Bir neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz 

 

Çok da mağrûr olma kim mey-hâne-i ikbâlde

Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz 

 

Top-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine

Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz 

 

Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest

Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz 

 

Bir hadeng-i cân-güdâz-ı âhdır ser-mâyesi

Biz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz 

 

Bir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâh

Bî-aded mağrûr-ı sadr-ı i'tibârın görmüşüz

 

Kâse-i deryûzeye tebdil olur câm-ı murâd

Biz bu bezmin Nâbiyâ çok bâde-hârın görmüşüz 

Nabi

 

GAZEL

Bir devlet içün çehre temennâdan usandık

Bir vasl içün ağyâra müdârâdan usandık 

 

Hicrân çekerek zevk-ı mülâkaatı unutduk

Mahmûr olarak lezzet-i sahbâdan usandık 

 

Düşdük katı çokdan heves-i devlete ammâ

Ol dâiye-i dağdağa-farmâdan usandık 

 

Dil gamla dahi dest ü giribândan usanmaz

Bir yâr içün ağyâr ile gavgaadan usandık 

 

Nâbi ol âfetin ahvâlini nakl itEfsâne-i

Mecnûn ile Leylâ'dan usandık

 Nabi 

 

GAZEL

Ben nice gözle nice denizle nice gazelle

Rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni

 

Sen ne iydin güzeldiysen de çirkindiysen de

Kocan ne iydi sonra Niyde ilinde gökyüzleri

 

Sonra ilk çağlar savaşlarında para ve Babil

Dilber derebeyleri haraca bağlayan aşkımızı ekmeğimizi

 

Sonra bulunmaz hint kumaşı lafbilirliğindi

Beni yüzyıllık kümesine dadandıran tilki

 

Tüy aldım ki evrende kalkıp gitmeleri özetliyorsun

Seni bilmek ne uzun kelime ne acaip ilgi

 

Ama ben nice gözle nice denizle nice gazel

Lerimle gördüm lerimle bildim lerimle becerdim o işi

Cemal Süreya   

 

 

GAZEL

cananı benim sevdiğimi can bilir ancak 

gönlüm dileğin dünyada canan bilir ancak 

 

bildim hem akl ile hem ilm ile hakkı 

şöyle bildim onu ki kuran bilir ancak 

 

ibdal oluben beyliğin eden arifi gör ki 

bu saltanatın kadrini sultan bilir ancak 

 

kim aşk denizine dalıp gark olagörsün 

bu aşk denizinin bahrini umman bilir ancak 

 

ey saki getir devr-i ayağın tozu ile sun ki 

bu devr-ayağın devrini devran bilir ancak 

 

işret meclisine gelip giden meyler içilir 

pinhane çeker şöyle ki şeytan bilir ancak 

 

hiç kimse Nesimi sözünü fehm edebilmez 

bu kuş dilidir bunu süleyman bilir ancak

Kul Nesimi 

 

 

GAZEL

arılar mesnevisi bahar çiçekleri

yüreğimin binbir renkli leylasından geçtiler

 

aşıklar doğmak için yeniden aşkın seherine

içimin gök betiği gecesinden geçtiler

 

kuyularda sahipsizdim beni kardeşlerim yaktı

ve yakub’un gözlerinden semenderler geçtiler

 

demirciler çarşisinda geçilmez celalillerden

denenmişin denendigi çarşilardan celaliler geçtiler

 

kervanbaşi ölçü alir ölçü satar hanlarda 

can kirildi meyden neşveyi züleyha’dan içtiler

 

o diyarın kurbanı ibrahim berzahın mesihi 

evlileri söğüt altı ve dahi rindleri seçtiler

 

bütün derman ustalar bir elden terk ettiler

nev truva atının terkisinde sürçtüler

Kaynak: Tali Bir Akşam

İSMAİL AYKANAT 

 

 

GAZEL

Dil-i zârı haste kıldı ne yaman nezâredür bu

Şeb-i gamda koydu hâlün ne siyâh sitâredür bu 

 

Açılub gül-i terinden mey içerdi sâgarından

Ele al ki hanceründen dil-i pâre pâredür bu 

 

O periyi âh-ı şeb-gîr ede câme-hâbâ teshîr

Olunur mu lûtfu ta’bir ne hoş istihâredür bu

 

Felekaa dokuz sefînen güm eder habâb-veş dil

Hazer eyle cünbişinden yem-i bî-kenâredür bu 

 

Der imiş görüb ol âfet bu tahammülüm cefâya

Dil-i Nâilî değüldür kopa seng-i hâredür bu

Naili-i Kadim 

 

GAZEL

Çıkalı göklere âhum şereri döne döne

Yandı kındîl-i sipihrün ciğeri döne döne 

 

Ayağı yir mi basar zülfüne ber-dâr olanun

Zevk u şevk ile virür cân ü seri döne döne 

 

Şâm-ı zülfünle gönül Mısrı harâb oldu diyu

Sana iletdi kebûter haberi döne döne 

 

Sen durub raks idesin karşuna ben boynum eğem

İne zülfün koça sen sîm-beri döne döne 

 

Kâ’be olmasa kapun ay ile gün leyl ü nehâr

Eylemezlerdi tavâf ol güzeri döne döne 

 

Sen olasın diyu yir yir asılub âyineler

Gelene gidene eyler nazarı döne döne 

 

Ey Necâtî yaraşur mutribi şeh meclisinün

Rak urub okuya bu şi’r-i teri döne döne 

Necati

 

 

REDİFLİ GAZEL

Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana

Mey süzülmüş şişeden ruhsâr-ı al olmuş sana 

 

Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu

Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana 

 

Sihr ü efsûn ile dolmuştur derûnun ey kalem

Zülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana 

 

Şöyle gird olmuş fireng-istan birikmiş bir yere

Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana 

 

Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş

El-amân ey dil ne müşkilter suâl olmuş sana 

 

Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın

Kendin aldırdın gönül noldun ne hâl olmuş sana 

 

Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden

La’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana 

 

Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm

Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana

Nedim 

 

 

YANARAM GAZELİ

Senden ırağ ey sanem şâm u seher yanaram 

Vaslunı arzularam dahî beter yanaram

 

'Aşk ile şevkun odı cânuma kâr eyledi 

Gör nice tâbende uş şems ü kamer yanaram

 

Senden ırağ olduğum bağrumı kân eyledi 

Oldı gözümden revân hûn-ı ciğer yanaram

 

Şem'-i ruhun sureti karşuma gelmiş dürür 

Şa'şa'asından bana şu'le düşer yanaram

 

Sabr ile ârâm-ı dil kapdı elimden gamun 

Bâd-ı hevâdan değil gamdan eğer yanaram

 

Çıhdı içimden tütün çerhı boyadı bütün 

Gör ki ne ateşdeyem gör ne kadar yanaram

 

Yandığım ol yâra çün gizlü değil ben dahi 

Her ne kadar kim anun gönlü diler yanaram

 

Müddeî yanar demiş gamda Nesîmi belî 

Gamda yanan yân yar çünkü sever yanaram

  NESÎMİ ( ? - 1404/18)

 

SADELEŞTİRME

Senden uzakta güzel, gece gündüz yanarım 

Kavuşmayı arzular daha beter yanarım

 

Aşkla arzu ateşi ta canıma işledi

Bir bak güneş ay gibi ne tutuşur yanarım

 

Senden uzakta olmak bağrımı kan eyledi 

Gözümden ciğer kanım taşar taşar yanarım

 

Yüzünün parlak resmi karşımda durur her an 

Aksinden yüreğime çıngı düşer yanarım

 

Sabrımı her şeyimi kaptı elimden derdin 

Boşuna değil yanmam dert yetişir yanarım

 

Taştı gözümden duman göğü kapladı hemen 

Ne harlı ateşteyim gör ne kadar yanarım

 

Yandığımı sevgili bilmektedir öyleyse 

O ne kadar isterse ben o kadar yanarım

 

Can düşmanım demiş ki Nesîmi yanmaktadır 

Dertte yanan yâri yâr çünkü sever yanarım.

 

 

 

GAZEL

Gitdin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile

İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile 

 

Devr-i meclis bana gird-âb-ı belâdır sensiz

Mey-i rahşânı değil sâgar-ı gerdânı bile 

 

Bağa sensiz varamam çeşmime âteş görünün

Gül-i handânı değil serv-i hırâmânı bile 

 

Sineden derd ile bir âh edeyin kim dönsün

Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşânı bile 

 

Hâr-ı firkatle Neşâtî-i hazînin vâ hayf

Dâmen-i ülfeti çâk oldu girîbanı bile

Neşati

 

 

 

GAZEL

Gencinen olsam vîrân edersin

Âyînen olsam hayrân edersin 

 

Tîr-i nigehden dâğ-ı derûna

Baksan ne işler seyrân edersin 

 

Sâkî kerâmet sende ya bende

Bahri habâba mihmân edersin 

 

Nezzâre-i germ etdikçe ey çeşm

Âteşle âbı yek-sân edersin 

 

Ey huşk zâhid dem urma meyden

Dest-i duâyı mercân edersin 

 

Zâhid o meh-veş bir nûrdur kim

Büttür demezsin îmân edersin 

 

Mâdâm uçarsın gözlerde ammâ

Rûyun perî-veş pinhân edersin 

 

Tabl-ı tehîden gümdür suhanler

Bî-hûde Gaalib efgaan edersin

 

Etvâr-ı çerhe uy mevlevî ol

Seyrân edersin devrân edersin

Şeyh Galib

 

 

GAZEL

Koycek bize gardaş duman atturdu zügürtlük

Kokden pılıyu pırtıyu satdurdu zügürtlük 

 

Zarraflar inanmaz asunaflar söze ganmaz

Çok kimseyü gehr ile zıbartdurdu zügürtlük 

 

Çanlardı çeğem zengün iken çan gibi emme

Suncu deyu ağzumı gapatdurdu zügürtlük 

 

Zalt ben mü ya Gastammanulu da cıbır oldu

Dünyayu birübirüne gatdurdu zügürtlük 

 

Bakkal gasap etmekcü zokakda benü gözler

Taşra çıhman damda gapatdurdu zügürtlük 

 

Gurtara çalab alayumuz gasdu gavurdu

Mal goymadu heskesde top atdurdu zügürtlük

 

Gaalüb ne öküz galdu ne dombay ne bi eşşek

kokden pıluyu pırtuyu satdurdu zügürtlük

Şeyh Galib

 

GAZEL

Didüm visâline irmek didi hayâl-ı muhâl

Didüm cemâlüni görmek didi mübârek fâl 

 

Didüm yüzümi yüzüne didi sürme yüzin

Didüm tozunı gözüme didi ki sürmedür al 

 

Didüm ki kaametün âfet didi ne togru haber

Didüm ki kaşlarun eğri didi ne egri hayâl 

 

Didüm yitürdi kemâlün didi eyâ noksân

Didüm irürdi cemâlün didi güneşe zevâl 

 

Didüm ki Şeyhî’yi ışkun didi ki öldüriser

Didüm harâmi gözüne didi kanı halâl

Şeyhi 

 

 

GAZEL 

Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok

Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok  

 

Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya

Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok  

 

Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye

Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok

 

Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı la’l eder

Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok  

 

Niçin ebkâr-i ma’ânî beslemez erbâb-i nazm

Yoksa Yahyâ gibi üstâd-i sühan-perver mi yok

Şeyhülislam Yahya 

 

GAZEL 

Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok

Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok  

 

Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya

Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok  

 

Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye

Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok  

 

Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı la’l eder

Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok  

 

Niçin ebkâr-i ma’ânî beslemez erbâb-i nazm

Yoksa Yahyâ gibi üstâd-i sühan-perver mi yok

Yahya Bey

 

 

GAZEL 

Âh çok çok sevdüğüm sanma ki az az ağlaram

Nâle eyler dururam derd ile durmaz ağlaram 

 

Vireli yile karârumı hevâ-yi zülf-i yâr

Ebr-veş ne yirdeyem ne gökde durmaz ağlaram 

 

Dil miyân-ı cûy-i gamda sen kenâra çekmedün

Anun için her dem ey serv-i ser-efrâz ağlaram 

  

Nâya dem-sâz ideli nâlem o ruh-efzâ benüm

İrdüğünce sem’üme âvâze-i sâz ağlaram 

 

İsfahan’ı ve Irak’ı Zâti’yâ seyr eyleyüb

Bu makaama gelmeğe itdükçe şeh nâz ağlaram 

Zati 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi