Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

DİVAN EDEBİYATI

Türkçenin Anadolu sahasında yazı dili olarak kullanılmaya başlanmasından bir süre sonra bu yeni yazı diline bağlı olarak yeni bir edebî dil teşekkül etmeye başlamıştır.

Arapça ve Farsçanın yanında Türkçe üçüncü bir dil olarak ortaya çıkmıştır. Doğuda Hakaniye Türkçesi de denilen Çağatay Türkçesi ile birlikte Osmanlı Türkçesi, islâm kültür dairesinde oluşan büyük bir edebî dil olmuştur.Bu yazıda Osmanlı Türkçesi ile oluşmuş ve Cumhuriyet dönemine kadar sürmüş olan edebiyat ana hatlarıyla anlatılmıştır.Osmanlı Türk edebiyatı Tanzimat’a kadar Arap ve Fars edebiyatları ile paralel olarak gazel, kaside, mesnevî, rubaî vb. türlerde eserler vermiştir. Tanzimat’la birlikte batılı edebî türler kullanılmaya başlanmış, klasik tarzda eserler terk edilmeye başlanmıştır.Tanzimat’tan sonrası devirde ise “Edebiyat-ı Cedîde” ve “Servet-i Fünûn” dönemleri ile “Fecr-i Âtî” topluluğu ve “millî edebiyat” akımı ana hatlarıyla incelenmiştir.

Anahtar Sözcükler: Osmanlı Türkçesi, Osmanlı Türk edebiyatı, klasik tarz, gazel, kaside, mesnevî, rubaî, Edebiyat-ı Cedîde, Servet-i Fünûn, Fecr-i Âtî, millî edebiyatOsmanlı döneminde meydana gelen Türk edebiyatı, varlığını, içinde büyük ayrılıklar ve kırılmalar görülmeden, şekil ve muhtevada önemli değişikliklere uğramadan, temel aldığı islâm medeniyeti estetik ölçülerini ve klasik yapısını bozmadan, zaman içinde meydana gelen bazı küçük farklılıklarla birlikte, XIII. yüzyılın sonlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar kesintisiz şekilde sürdürdü. XIX. yüzyılın ikinci yarısından Osmanlı Devleti’nin sona erişine kadar geçen yetmiş senelik bir zaman dilimi içinde ise Osmanlı dönemi Türk Edebiyatı, Batı medeniyetine yönelmenin getirdiği yeni hayat şekli, kültür farklılaşmaları, düşünce ve anlayış değişmelerine bağlı olarak yeni tür ve şekil arayışları içine girmiş, böylece kısa aralıklarla hızlı değişme devreleri yaşamıştır. 

EDEBİYATIN ADI

Osmanlı dönemi Türk edebiyatı denince akla bu son yetmiş yılın sık değişen, canlı, dinamik, günlük hayatı yakından takip eden ve onu dillendiren edebiyat devresinden çok, XIII. yüzyılın sonundan itibaren altı yüzyıla yakın bir zaman büyük ve köklü değişikliklere hemen hiç uğramadan, varlığını sürdürmüş edebiyat akla gelir. Aydın kesim içinde altı asır gibi uzun bir süre devam eden bu edebiyat, varlığını sürdürdüğü zaman içinden kendisini ifade edecek özel bir isimle adlandırılamadı. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı etkisinde, ayrı değer, şekil ve türlerin meydana getirdiği yeni edebiyat devrelerini eskiden gelen edebiyattan ayırmak için yüzyıllar boyu isimlendirilmeden devam eden edebiyata isim arama ihtiyacı doğdu. Ortaya konan yeni edebiyata tarz-ı cedîd, edebiyat-ı cedîde gibi isimler verilirken, bu konuda düşünenlerin önüne tarz-ı kadîm, edebiyat-ı kadîme, şi’r-i kudema, âsâr-ı kudema, gibi isimler edebiyat hayatımıza kendiğilinden geldi. Gerçi Ziya Paşa Anadolu şairleri için şuarâ-yı Rûm, şiirleri için de eş’ar-ı Türkî gibi isimler kullanırsa da bunlar yaygınlaşma yolu bulamaz. XIX. yüzyılın son çeyreği ve XX. yüzyılın başlarında klâsik nedir? tartışmaları içinde “Bizim klâsiklerimiz hangileridir” sorusu da sorulur. Bu soru ile Osmanlı döneminin edebiyat-ı cedîde denilen devresinden önceki yani başlangıcından XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar olan devrede verilen eserleri klâsik olarak nitelemek anlayışı öne çıktı ve o devir edebiyatına da klâsik edebiyat dendi. Ancak bu isim de çok yaşamadı. Tarz-ı kadîm, âsâr-ı eslâf, edebiyat-ı kadîme gibi simlendirimlerin bir nevi yeni ifadeye aktarımı olan eski edebiyat terimi ortaya çıktı ve oldukça hızlı bir şekilde yaygınlaştı. Hatta bu isimlendirme bugün üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde sözünü ettiğimiz edebiyat devresini işleyen anabilim dalının da adı oldu. Bu durum eski edebiyat adlandırmasını daha da yaygınlaştırdı. 1920’li yıllarda bu edebiyat için divan edebiyatı terimi gündeme geldi. Bu isimlendirme söz konusu edebiyatın meydana geldiği muhit ve meclislere verilen divan ismine bağlı olarak teklif edildi.Ancak kısa zamanda bu ilişki unutuldu, şairlerin bir araya getirdikleri deftere divan denmesi ile ilişkilendirilerek benimsendi. Böylece bu altı yüzyıllık devreye şairlerin şiirlerini topladıkları deftere izafeten divan edebiyatı dendi. Divan edebiyatına, sadece aydın zümre arasında oluştuğu, halka açıkladığı, yüksek zümreyi ilgilendirdiği görüşlerine bağlı olarak, biraz da tenkit etme, hatta yerme amacıyla havas edebiyatı, aydın edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı gibi isimler de verilmiştir. Bu konuda o kadar şahsî davranışlara gidilmiştir ki, dönemin dinî yapısı göz önüne alınarak bu edebiyata ümmet çağı edebiyatı diyenler de olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Dairesi 1980’li yıllarda yeniden şekillendirdiği ortaöğretim edebiyat ders programlarında, o zamana kadar kişisel anlayışla Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi 1980’li yıllarda yeniden şekillendirdiği orta öğretim edebiyat dersi programlarında, o zamana kadar kişisel anlayışlara göre değerlendirilen bu edebiyat devresi için Klasik Türk Edebiyatı isimlendirmesini benimsedi. Bu isimlendirmeye bağlı olarak son yirmi yıl içinde Klasik Türk Edebiyatı ismi giderek yaygınlaşmaya başladı.

SON EKLENENLER

Üye Girişi