Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SERVET-İ FÜNUN ŞİİRİ

  • Edebiyat-ı Cedide şiiri, gerek dil, gerek şekil, gerek şiir anlayışı Bakımından Tanzimat şiirinden epey farklıdır. Servet-i Fünûn şiirinde her şeyden önce, bir musiki zevki ve kuvvetli bir musiki lisanı vardır. Bu lisan, dış musikisi, vezin ve şekil kusurluğu Bakımından en ziyade Fikret'in nazmında gelişmiş; iç musikîsi, yani doyurucu şiir olabilmek özelliğini de en çok Cenap'ın şiirlerinde göstermiştir.
  • Edebiyat-ı Cedîde şairleri, açık ve kapalı hecelerden kurulu Türkçeye Divan Edebiyatı yüzyıllarının kazandırdığı üçüncü heceyi, yani, uzun heceyi mısralarında Türkçenin doğal bir sesi gibi kullanmışlardır.
  • Servet-i Fünûn şairleri, aruzun Türk dili musikisine en uygun kalıplarına zevkle ve özenle seçerek kullanmış, Türkçeyi bu vezinlere yerleştirmekte ustalık göstermişlerdir.
  • Edebiyat-ı Cedide şairlerinin nazım şekilleri Bakımından yaptıkları değişiklik, Avrupa şiirinin klasik bir nazım şekli olan sonnet'yi(sonne) kullanmaları ve yine aruz vezniyle bir serbest nazım hareketi yapmalarıdır.
  • Onların, Divan şiirindeki müstezat şeklini genişleterek yaptıkları bir serbest nazım cereyanı, bilhassa Fikret ve Cenap gibi şairler tarafından başarıyla yürütülmüştür.
  • Kafiye anlayışları da şekilden çok ses benzerliğine dayanır. Servet-i Fünûncular bu anlayışı, Recaîzade Ekrem'in, C(Kafiye göz için değil, kulak içindir. ” cümlesiyle ifade ediyorlardı.
  • Divan şiirinde bir mısra, ya da bir beyitte tamamlanan manzum cümle anlayışı da, kesin olarak Servet-i Fünûncular tarafından değiştirilmiştir. Bir sözün bir beyitte başlayıp, diğer bir -veya birkaç- beyit boyunca devam ederek, bir başka beytin ortalarında bitmesi tarzındaki serbest söyleyişi, kesin olarak -ve âdeta kendi şiirlerinin karakteristik özelliği halinde- uygulayan şairler, Servet-i Fünûn şairleridir.
  • Edebiyat-ı Cedîdecilerin şiirde yaptıkları diğer bir yenilik de, onun konusunu genişletmiş olmalarıdır: Şiirimizde önce Hamit'in eserlerinde başlayan bu çeşitlilik, Servet-i Fünûncularm elinde hızla yayılmış ve Türk dilini hayatın iyi, kötü, çirkin, güzel, her hali, her duygusu, her düşüncesi, her sesi, her hadisesi için, şiir söylemek yolunda bir gelişmeye ulaştırmıştır. Ancak bu çeşitlilik, şiirleşen heyecanların yüceliğine engel olmamış, Servet-i Fünûncular, basit duygulan, basit sözlerle söyleyip, şiiri bayağılığa düşürmemişlerdir.
  • Bu edebî tür, daha Tanzimat yıllarında bile, yeni şiirin gördüğü ölçüde itiraz görmemiş, bünyesindeki Avrupai yenilikleri Türk hayat ve edebiyatına daha kolay kabul ettirmiştir. Bunun başlıca sebebi, gazeteciliğin kuruluşundan beri edebiyatta nesrin daha geniş bir rağbet görmesi, nazmın ise hemen yalnız şiirde kullanılan bir ifade aracı haline gelmesidir.
  • Roman, Türk Edebiyatı’nda âdeta yepyeni bir edebî tür diye karşılanmış, onun, eski ve manzum Şark hikâyelerinin yerini aldığı, muhafazakârlarca fark edilmemiştir. Bu sebeple, önce tercüme eserlerle başlayan Avrupaî Türk romanı, kısa zamanda telif eserlerin yazılmasını teşvik eden, geniş bir rağbet görmüştür.
  • Servet-i Fünûn romancıları arasında Avrupa dillerini ve edebiyatlarını öğrenmiş bulunanlar vardı. Bunlar, roman zevkini ya doğrudan doğruya Batı edebiyatından, yahut yine Batı tesiri altında gelişen Tanzimat romanından almış bulunuyorlardı. Yeni romancılar, eski Türk edebiyatına zevk, şekil ve edebî anlayış Bakımından bağlı bulunmadıkları için, Türkiye'de Avrupaî roman ve hikâyenin gelişmesi yolunda tam bir cesaretle ve geriye bakmadan çalışabilmelerdir.
  • Tanzimat'ın hikâye ve romanı, Fransız romantiklerinden biraz da realistlerden örnek almıştı. Servet-i Fünûn romancılarına örnek olanlar da, genel olarak Realist ve Natüralist Fransız edebiyatıyla, yine Fransa'da bir psikolojik roman çığırı açan yazarlardır.
  • Batı'ya dönüşün kuvvetli oluşu ve eski Doğu'dan hatıra taşımayışı yüzünden, Servet-i Fünûn romanının yalnız roman mimarîsi değil, hayatı ve kahramanları da biraz Avrupaîdir. Bununla beraber, Edebiyat-ı Cedîde romancılarının roman dünyamıza içinde bulundukları sosyal hayattan bazı kuvvetli tipler ve sahneler getirdikleri inkâr olunamaz. Halit Ziya’nın Mai ve Siyah romanındaki Ahmet Cemil tipi, Aşk-ı Memnu'daki Firdevs Hanım, Nihâi ve Bihter, o devir İstanbul'unda yaşamışlardı.
  • Servet-i Fünûn'un küçük hikâyesi, daha çok, Sami Paşazade Sezai'nin ulaştığı merhaleden harekete geçmiş durumdadır. Servet-i Fünûn yazarlarının kitaplar dolusu küçük hikâyeler yazmaları çok önemlidir, Bu yazarların yaşadıkları çağlar, Türkiye'de küçük hikâye edebiyatının altın devri sayılır. Küçük hikâyenin, yazarlar ve okuyanlar arasında gördüğü rağbet, Servet-i Fünûn'dan sonra da yeni birtakım küçük hikâyecilerin yetişmesini sağlamıştır.

DİL VE ÜSLÛP

  • Edebiyatı Cedide yazarları geniş halk kütlelerine hitap etmek isteyen, halkı edebiyat yoluyla eğitmeyi amaç edinen Tanzimat yazarlarının dil anlayışından ayrılırlar. Eserlerinin dil Bakımından başlıca özellikleri şunlar oldu:
  • Lügatlerden, yaygın olmayan Arapça ve Farsça kelimeler bularak kullandılar (nahcir, tiraje v.b.);
  • Arapça ve Farsça köklerden, Arap ve Fars dillerinin kurallarına göre yeni kelimeler türettiler (mükevkep, nevin v.b.);
  • Yabancı kurallara göre anlam Bakımından yeni tamlamalar yaptılar (Havf-ı siyah, Saat-ı semenfam v.b.);
  • Yeni bileşik sıfatlar (vasf-ı terkibi) türettiler (tehi-baht, hayat-endiş v.b.);
  • Fransızcadan bazı deyimleri çevirerek kullandılar (el sıkmak, dest-i izdivaç talep etmek v.b.).
  • Edebiyatı Cedidenin üslûp özelliklerinin başında sözdizimiyle ilgili yenilikler gelir. Bunların başlıcaları da şunlardır:
  1. Cümle sonlarında fiil çekimlerinin aynı şekilde tekrarlanmasından kaçınılarak, değişik zamanlar kullanılır; fiil cümlelerinin yanında fiilsiz cümlelere, isim cümlelerine yer verilir;
  2. Cümle içinde bağ fiiller, bağlama edatları kullanılmadan kesik ifadelere başvurulur;
  3. Bazen sıfatlar ismin sonuna getirilir;
  4. Ara yere küçük cümleler sokularak cümle ikiye bölünür;
  5. Mastarlar tek başlarına cümle gibi kullanılır;
  6. Cümlenin içinde pekiştirme amacıyla «evet» sözüne yer verilir.

 

Bunlardan başka özellikle şiirde şu üslûp yenilikleri görülür:

  1. Cümleler mısra veya beyit sonunda bitmeyerek devam eder;
  2. Fiilsiz cümleler kullanılır;
  3. Mısradan mısraa geçen uzun cümleler arasına küçük cümlelerden yapılmış mısralar katılır;
  4. Karşılıklı konuşma cümlelerine yer verilir;
  5. «ve» edatı, «ah», «of» ünlemleri sık sık kullanılır.

İLGİLİ İÇERİK

EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI)

 

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATININ OLUŞUMU

11.SERVET-İ FÜNUN'DA ŞİİR

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI BULMACA

11.SINIF SERVET-İ FUNUN ŞİİRİ SLAYTI

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

SERVET-İ FÜNUN SANATÇILARI

SON EKLENENLER

Üye Girişi