Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KAYGUSUZ ABDAL HAYATI

Yunus tarzı söyleyişe kendi şahsiyetinden Kaygusuz Abdal bir renk katmaya muvaffak olan diğer mühim bir şâir Kaygusuz Abdal'dır. Bir XIV. asır sonu ve XV. asır başı şahsiyeti bilinen Kaygusuz, bir bakıma Anadolu'daki Alevî - Bektaşî edebiyatının da ilk şairlerindendir. Kaygusuz, yine Bektaşî an'anesinin, kendisine büyük ehemmiyet verdiği XIV. asır erenlerinden Abdal Musa'ya mensuptur. Piri, Abdal Musa'yı derin bağlılıkla seven ve bu sevgisini şiirlerine işleyen Kaygusuz da yine abdal payesi almıştır.

Ananeye göre Kaygusuz'un asıl adı Gaybî'dir. Ona Kaygusuz adını, birçok kerametlerini görüp hayranı olduğu, Abdal Mûsâ vermiştir. Menkıbeler, Kaygusuz'u Antalya Beyliğine, bağlı Alanya (Alâiye) sancağı Beyinin oğlu göstermektedir. Buna göre Kaygusuz Alâiye'de doğmuş, Sultan İkinci Murad devrinde yaşamış; uzun müddet Anadolu'da, Rumeli'de dolaşmış; menkıbeye göre, kendisine bir geyik şeklinde görünerek onu kendi dergâhına çeken, pîri, Abdal Musa'ya müridlik ve halifelik yap­mış; Hicaz'a ve Mısır'a gitmiş ve büyük bir ihtimâle göre Mısır'da ölmüştür.

Kaygusuz'un, pîri Abdal Musa'yı önce geyik şeklinde görüp onu okuyla vurduğu, sonra vurduğu­nun Abdal Mûsâ olduğunu anlayınca, onun sâdık müridi olduğu şeklinde bir destanı vardır. Onun bu macerasıyla ilgili bir keramet hadisesi de, Şeyhi Abdal Musa'nın ağaçlara ve taşlara semâ ettiren ermişliğidir:

"Oğlu Gaybî nın Abdal Musa'ya intisabını iyi karşılamayan Alâiye Beyi, Tekfur Beyine başvurarak oğlunu bu adamdan kurtarmasını ister. Abdal Musa'nın, gönderilen elçiyi kerametle parçalatmasına içerleyen Teke Beyi, şeyhin üzerine asker yollayarak onu tutturup ateşte yakmaya karar verir. Abdal Musa birkaç yüz müridiyle ve yollarda semâ ederek hazırlanan ateşin üzerine yürür. Onlar yürürken yolda ağaçlar ve taşlar da onlarla birlikte semâ ederler. Yine semâ ederek içine girdikleri ateşler söner. Siyah bir canavar şekline giren Teke Beyi'nin ruhu, Musa'nın bir dervişi tarafından öldürülür. Bütün bu kerametleri yakından görüp anlayan Alâiye Beyi de oğlunun Abdal Musa'ya intisabına, artık engel ol­mak istemez."

Eski Türk - şaman inanışından geniş çizgiler taşıyan bu menkıbe, Bektaşî tarikatine mensup Türkler arasında eski inanışlardan kalan "taşları, ağaçları yürütmek" fena ruhları siyah yılanlar şekline sokmak" gibi hâtıraların yaşadığını gösterir.

İşte, hayâtı etrafında böyle menkıbeler bulunan Kaygusuz Abdal (ona isnat olunan şiirlerine göre) ilk Anadolu asırlarının, Yûnus Emre'den sonra, şiirlerini bilhassa zekâ çizgileriyle ve bir inanış serbest­liğine göre söyleyen, kuvvetli bir halk tasavvuf şâiridir.

Kaygusuz'un şiirlerinde, onları Yûnus'un şiirlerinden ayırt etmemizi mümkün kılan üslûp hususi­yetleri vardır. Bu şiirler, samimî, lirik, zeki ve derin bir heyecan mahsûlü söyleyişlerdir. Şiirlerin dilinde dikkate değer ve çekici bir sadelik görülür. Bu şâir, bilhassa serbest düşünüşlerini, bazen cesur bir zekâ diliyle söylemekten çekinmemiştir....

Şâir bilir ki sofiyane söyleyişte bu pervasız davranış, ele alınan mevzular ve mefhumlar için değil, onları yanlış anlayan ham ervaha sitemdir. Bunu, büyük hocası Yûnus'un lisânından miras kalmış bir cesaretle söyler...

Bütün bunlara rağmen, bu XIV.—XV. asır şâiri Kaygusuz'un hakikî hayatı ve şiirleri hakkında henüz sağlam vesikalara sahip değiliz. Ona dair bilgimiz daha çok Menâkıb-ı Kaygusuz Abdal kitabın­daki menkıbelerden ve bu kitap sonundaki şiirlerden çıkarılmış, biraz sisli haberlerdir.

Nitekim Kaygusuz Abdal adına Kaygusuz Sultan Dîvânı adıyle tertiplenmiş bir Dîvan, Dolapnâme adlı küçük bir mesnevi, Budalâ-nâme adlı mensur bir risale ve yine Kaygusuz'a atfedilen daha başka risaleler vardır.

Onun böyle bir kısım risaleleri ve şiirleri, İstanbul Nuruosmaniye Kütüphânesi'nde 4904 numaralı bir mecmuada toplanmıştır.

(NİHAD SÂMİ BANARLI, RESİMLİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ 1, s.398-399.)

***

2

KAYGUSUZ ABDAL
1397 -1444?
Kaygusuz Abdal'ın (Abdallar: sakal, kaş, bıyık ve saçlarım ustura ile tıraş eden bir derviş zümresidir. Abdal: doğrudan derviş anlamına da gelir.) şiirlerine bakarak, II. Murad zamanında yaşadığı, Alanya'da doğduğu, Edirne, Filibe, Sofya, Hicaz ve Mısır'a, gittiği anlaşılmaktadır. Ölümüne dair iki rivayetten birisi: Mısır'da vefat etmiş ve Mukaltama Tepesi'ne gömülmüş olduğudur, Bu mezarı ziyaret eden Dr. Rıza Nûr'a göre, Kahire halkı, Kaygusuz'a "Abdullah el- mağaverî" derlermiş


İkinci rivayet: Kaygusuz'un Elmalı'ya bağlı Tekke köyünde gömülü olduğu¬dur. Biri Alanyalı, öteki Rumelili iki Kaygusuz olduğunu iddia edenler de vardır.
Prof. Abdurrahman Güzelin son araştırmalarına göre asıl adı Alâeddin Gaybî olan Kaygusuz Abdal'ın gerçek hayatı hakkında ipuçları ile şöyle bir özet yapılabilir. Kaygusuz Alâiye (Alanya) beyinin oğlu olup soy itibariyle Karamanoğulları'na çıkmaktadır.


Alâiye o devirde çok zengin bir ticaret şehridir. Şehre 10 mil uzaklıktaki saraylarında büyüyen Kaygusuz, çağının bütün ilimlerinde, özellikle tasavvufta derin bir bilgindir; ayrıca avcı, binici ve ok atıcısıdır. Bir anlamda İbrahim Edhem gibi, dünyanın hayatından sıkılarak kendisini tasavvufa verdiği, Abdal Musa'ya intisab ettiği anlaşılmaktadır. Tasavvufî ve çok güzel mesnevisine Saraynâme adını vermesi bu bakımdan çok anlamlıdır.


Kaygusuz da Yunus gibi menkıbeler içinde yaşatılmaktadır: Efsaneye göre, Alanya (Alâiye) beyinin oğlu olup asıl adı Gaybî dir. Bir gün, vurduğu yaralı bir geyiğin ardı sıra, Elmalı'daki Abdal Musa dergâhına varır. Dervişler, önüne çıkıp durur. Oraya yaralı bir geyik gelmediğini iddia ederek onunla çekişirler. Araya giren Abdal Musa, ona:


-Oğul attığın ok bu mudur? diye koltuğu altına saplanmış bir ok gösterir, Bunu gören Gaybî, Şeyh'in ayağına kapanır... Babası, onu almak için Abdal Musa ya savaş açarsa da, delikanlı, geri dönmek istemez. Tıpkı Yunus gibi şeyhinin dergâhına kırk yıl hulûs ile hizmet eder. Zamanı gelince de tarikat ulularından birisi olur. Hicaz ve Mısır'a şeyhinin emri ile gidip tekke açmış ve öldüğü zaman orada bir mağaraya gömülmüş olduğu sanılmaktadır.


Aynı zamanda şair ve büyük bir şeyh olan Abdal Musa da katıldığı cenkler ve manevî ağırlığı itibariyle tam bir Alperendir; Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında himmeti görülen tarihî bir şahsiyettir,


Hem hece hem de aruzla yazdığı şiirlerini mizahlı, alaycı bir sathiye havası içinde söyleyen Kaygusuz'un üslubu kapalı ve bazı kıt'aları zor çözülen muammaları andırmaktadır. Sanki şuuraltını konuşturmakta olan şair bazen sürrealist denebilecek intiba, buluş ve hayaller sunmaktadır, Kaygusuz'un genellikle Bâtınî ve Melâmî denilen tasavvuf zümresinden olduğu anlaşılıyor. Kalenderi, Hayderî, Rum Abdalları gibi adlarla tanınan bu Melâmiler, kendilerini hor, çirkin ve garip gösterecek kıyafetler ile dolaşır, saç, sakal, kaş ve bıyıklarını usturaya verirlerdi.
Kaygusuz'un, Yunus Emre'den ayrılan tarafı olaylara alaylı yönden bakıp onları alaycı dille yazmasıdır. Onu derinliğine inceleyen Abdülbakî Gölpınarlı'nın, şu değerlendirmesi ile Kaygusuz'un şiiri konusuna son veriyorum:


Kaygusuz, derli toplu, düzenli şiir söylerken bile birdenbire sözleri bir tekerleme hâline döner. Birçok şiirlerinde, tatmin edilmeyen isteklerin özlemi, bilinçaltı izlenimlerinin söze gelişi, özlü bir yaşayış ve arzu edilen mutluluk özlemi göze çarpar. Bazı kere de bu özlem anlamsız bir sathiye hâline gelir ve gerçeküstü bir şiir meydana çıkar.
Nesirleri kısa cümlelerden örülmüş, sade ve güzel Türkçe sözlerden kurulmuştur. Kaygusuz, Bektaşiliğin en büyük şairlerinden, hatta bu edebiyatın kurucularından sayılmaktadır.

Eserleri: Son incelemeye göre Kaygusuz on eseri ile en verimli şair ve yazarlarımızdan biridir. Sırf manzum beş eseri: Divân, Gülistan -Mesnevî-i Baba Kaygusuz (1-2), Gevhernâme, Minbernâme''dir.


Üç mensur eseri: Budalanâme, Kitâb-ı Miğlâte, Vücûdnâme adlarını taşır. Manzum-nesir karışık iki eseri ise: Saraynâme ile Dilgüşâ'dır. Prof. Abdurrahman Güzel 1981 yılından beri bu eserlerin incemeli, ilmî yayınlarını yapmaktadır. Bugüne kadar: "Kaygusuz Abdal, Kaygusuz Abdal'ın Mensur Eserleri, Dilgüşâ ile Sarayname (1989) adlı eserlerim yayımlamıştır.

AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI TARİHİ, CİLT:2

İLGİLİ İÇERİK

KAYGUSUZ ABDAL HAYATI ve ŞİİRLERİ

KAYGUSUZ ABDAL - BU ADEM DEDİKLERİ

KAYGUSUZ ABDAL - BİR KAZ ALDIM BEN KARIDAN

EKSİK AVRADIN KÖTÜSÜ - KAYGUSUZ ABDAL

BEYLERİMİZ ELVAN GÜLÜN ÜSTÜNE-KAYGUSUZ ABDAL

KAPLU KAPLU BAĞALAR - KAYGUSUZ ABDAL

SON EKLENENLER

Üye Girişi