Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

CEYHUN ATUF KANSU KİMDİR?

"Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek. "

7 Aralık 1919 tarihinde, eğitimci anne babanın çocuğu olarak, İstanbul'da dünyaya gelen Ceyhun Atuf Kansu, Ankara Gazi Lisesi'nin ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp öğrenimi gördü. 1944 yılında bu okuldan mezun olduktan sonra uzmanlığını çocuk hastalıkları üzerine yaptı. Bir süre Ankara’nın gecekondu semti Altındağ’da sağlık ocağına benzer bir poliklinik açarak, halk çocuklarına sağlık hizmeti götürmeye çalıştı. Daha sonra Ankara Numune Hastane'sinde, ardından Turhal, Ankara ve Etimesgut şeker fabrikalarında çocuk doktorluğu yaptı.

İlk şiiri 1938 yılında, lise öğrencisiyken Filiz adlı okul dergisinde, ilk kitapları da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken yayınlanan şairin şiirleri daha sonra İnkılapçı Gençlik, Ülkü, Yücel, Millet, İstanbul gibi dergilerde yayınlandı. 1960’lı yılların ardından şiirleri ve yazılarını toplumsal sorunlar ve Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretisi üzerinde yoğunlaştırdı; hoşgörü, doğa ve insanlık sevgisi, ulusal bağımsızlık konularını işledi. Görevi gereği Anadolu insanıyla iç içe olan yaşamından dolayı, halkın özlemlerini, sevinçlerini, acılarını ve yaşama savaşımını coşkulu bir söyleyişle dile getirdi.

Şiirlerinin yanısıra deneme, inceleme ve çocuk kitapları da bulunan şair Etimesgut Şeker Fabrikası'nda çocuk doktorluğu görevinde iken kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitirdi ve 17 Mart 1978 günü Ankara'da toprağa verildi.

Ölümünden sonra yayımlanmış şiir kitapları Vecihi Timuroğlu tarafından (İş Bankası Yayınları), kitaplaşmamış şiir ve düzyazıları da Muzaffer Uyguner tarafından derlenen Ceyhun Atuf Kansu'nun adına ailesi tarafından düzenlenen ve her yıl bir şairimize verilen Ceyhun Atuf Kansu şiir ödülü bulunmaktadır.

BAZI ESERLERİ:

Şiir:
Bir Çocuk Bahçesinde (1941)
Bağbozumu Sofrası (1944)
Bağımsızlık Gülü (1965)
Sakarya Meydan Savaşı (1970)
Buğday, Kadın, Gül ve Gökyüzü (1970)
Tüm Şiirleri (1978- ölümünden sonra)

İnceleme - deneme:
Devrimcinin Takvimi (1962)
Ya Bağımsızlık Ya Ölüm (1964)
Köy Öğretmenine Mektuplar (1964)
Halk Önderi Atatürk (1972)
Cumhuriyet Ağacı (1973)

Hekimlikle ilgili:
Turhal Dolaylarında Çocuk Bakımı (1954)
Anneler Soruyorlar (1959-1961)
Kasabalar ve Köylerde Çocuk Bakımı (1961)

Çocuk:
Sihirli Değnek (1941)
İyi İnsan Mehmet Ali (1964)
Üvey Ana (1964)
Balım Kız Dalım Oğul (1971)

ÖDÜLLERİ:

1965 - Türk Dil Kurumu Deneme Ödülü (Köy Öğretmenine Mektuplar)
1966 - Yeditepe Şiir Armağanı (Bağımsızlık Gülü)
1970 - Behçet Kemal Çağlar Ödülü (Sakarya Meydan Savaşı)


Halk Albümü: Ceyhun Atuf Kansu
19 Ocak 2016
Saatini güneşe, işe, çocuklara, ışığa kurmuş, şiirimizin “sevgi öğretmeni”nden gecikmeli bir armağan…
Halk Albümü: Ceyhun Atuf Kansu
Şiirimizin ozan atası Ceyhun Atuf Kansu’nun yüreği 17 Mart 1978’de sustu ama insanı, doğası ve tarihiyle Türkiye coğrafyasının yüreği bütün coşkusu, bütün hüznü ve iyimserliği ile şiirlerinde atmaya devam ediyor. C.A. Kansu’nun 1952’den 1978’e kadar çeşitli dergilerde yayınlanmış, ancak kitaplarına girmemiş şiirleri “Halk Albümü” adı altında, “Bütün Eserleri”nin 3. cildi olarak Bilgi Yayınevi tarafından yayınlandı.


Tepeden tırnağa insan sevgisi, tepeden tırnağa yurt ve doğa sevgisi ile dolu bu güzel yürek, yaşadığı, tanık olduğu tüm acılara, yoksulluk ve yoksunluklara karşın umudunu ve iyimserliğini yitirmez. Tersine, bütün gücüyle bir iyiliği, bir güzelliği dokur durur şiirlerinde sözcük sözcük. Vecihi Timuroğlu, C.A. Kansu için “doğayı insanlaştırmış bir büyük şair” diyor. Gerçekten de hangi kitabını, hangi şiirini açar sanız açın, daha ilk dizelerde doğa, kuşları, ağaçları, dağları, tarlaları, suları ve çiçekleriyle bir çığlık çağlayanı gibi çıkar karşınıza. Gördüğü, dokunduğu, yaşadığı olumlu olumsuz tüm doğa olayları O’nu şiire yöneltir. Kansu için bir arınmadır doğa. Ancak bu, insandan kopuk bir doğa sevgisi değildir. Içinde insan yüreği atan, insan emeğiyle üretkenlik ve devingenlik kazanmış, insanla bütünlenmiş bir doğadır.


“Gökyüzü kızım benim
Güneş topuyla oynayan
Yorulunca uyuyan
Dağ yatağında gecenin”
“Gökyüzü sevgilim benim
İnen çardağından yanıbaşıma
Kiraz ağacı altına
Öpüşü soluğunda çimenlerin”
(…)

(Sh.59)


Kansu şiirinin temel izleklerinin başında insan sevgisi gelir. Şiirinin tüm özünü bu sevgi oluşturur. İnsan sevgisi Kansu’da, ete kemiğe bürünmüş bir halk sevgisidir. O büyük bir Anadolu tutkunudur. Adnan Binyazar’ın ifadesiyle; ” Halk, hem düşüncesinin, hem şiirinin başlangıcıdır.” Düşünce ve duygu dünyası Cumhuriyetle biçimlenmiş gerçek bir Atatürkçü, katıksız bir kuvayi milliyeci olan Kansu’da insan ve doğa sevgisi, yurt sevgisinin, Anadolu sevgisinin öteki adıdır.
“Şimdi bir trende olsam / Kar yağsa istasyona / Bir çocuktan yumurta alsam” “Uzun ince saat kuleleri / Küçük kentlerin sokaklarına varsam / Akşam vaktinde ışıtsam evleri” “Ben bir masal bulutuyum, kar ozanı / Öyle düşlerle örtsem ki / Değişse toprağın düzeni” “Islıkla söylerim hep şarkınızı / Çiçeklerime bakın kar altından / Hazırlıyorum bahar bahçenizi” (Sh.58)
Bu ana izlekler çerçevesinde O’nun şiirine baktığımızda, çok geniş bir şiir coğrafyasıyla karşılaşırız. Hemen herşey, doğa-insan-tarih-yurt-dünya olayları, şiire girmek için hazır bekliyordur. Kansu şiirinin bu temel izlekleri ve özellikleri Halk Albümü’nde de ısrarla ve özenle sürüyor.
Amasya Boğazı’nda bir tren sesinden, Meksikalı at yetiştiricisi Alverez’in oğlu Alverez’e; dut kurusu satan Eğinli çerçiden, dudaklarıyla azize, kalçalarıyla yosma Bizanslı kadına; parmaklan dut kırmızısı Ayaş’tan, Elazığ’ın güz çarşısı üzüm pazarına; gökyüzünün yününden gözlerini eğiren mavi kızdan, şapkasında kır yağmuru ile mavi kızın gecesine düşen genç korucuya; Baba İshak’tan Kerem ile Aslı’ya; Ankara’nın ortasındaki yaşlı armut ağacından Ergani bakırına, bir geniş, bir büyük coğrafyada bütün yollar insana çıkar Kansu’da.
“Ben ailenin ozanıyım / Yanan ocağın ozanı / Ben çalının çırpının / Yumuşak kardaki yüreğin ozanı” (Sh.lll) Bu, insan yüreğini çatlatacak kadar sevgi dolu, bu “yumuşak kardaki yürek” zaman zaman bir sitemle yanıt verir karşılaştığı ilgisizliğe, duyarsızlığa:
“Ben ne söyledimse iyi söyledim / Ne söyledimse yanlış anladınız / Promete gibi beni dağ başlarında çıplak / Kartallara bıraktınız” Ancak yine kinli, öfkeli değildir. Yalnızca bir serzenış, bir sızlanıştır bu:
“Uğraşlarım, bunca çabalarım, akıttığım kan / Beraber olalım diyedir yaşadığımızda / Kendimce bakmışım ne çıkar gökyüzüne/Dağların hür bahçesinde açmış seher yıldızını / Bir benim görmem neye yarar”(32/33)
Ve bir gün bu dünyayı bırakıp gitmek… Hemen her insanın ama özellikle de böyle bir doğa tutkunu, insan aşığı şairin, sanırız en büyük, en gizli yarası olmalı. Ölüm gerçeği ve korkusunun yaşamla, yaşamın sevinciyle açıklanması, Kansu’ca ancak böyle olur: “Koyup gitmek var ya şu dünyayı / Kahveleri, tavşan kanı çayları / Kitapları, dergileri, ozanları / Çatılardan dökülen mavi şarabı / Bedava meyhanesinde gökyüzünün” (…) “Biliyorum başka dünya yok / Varsa yoksa bu dünya / Biliyorum demir, kalsiyum, azot / Hepsi var yattığım yerde / Ama ben yokum gül türküsü söyleyecek / Hayat yok, en güzel biçimi örgütlenmenin” (Sh.75)
Sevgili Ceyhun Atuf Kansu… Sen hala gül türküsü söylüyorsun bizim için…
Şükrü Erbaş
Cumhuriyet Kitap, 25 Ağostos 1994

SON EKLENENLER

Üye Girişi