KEMÂL PAŞAZADE (İBNİ KEMAL) HAYATI ve ESERLERİ
1468-1534
Kemâl Paşazade veya ibni Kemâl adıyla tanınan ünlü tarihçi ve şair olup asıl adı Ahmed Şemseddin'dir. Önce baba mesleğine girip " sipahi" olup II. Bâyezîd'in seferlerine katıldı; sonra ilmiyye sınıfına geçti,
Din ve ilim yolunda hızla yükselerek müderrislikten kadılığa, sonra kazaskerliğe, nihayet (Kanunî devrinde) Zembilli Ali Efendinin ölümü üzerine şeyhülislâmlığa getirildi.
Kemâl Paşazâde'nin asıl şöhret, itibar ve faaliyetleri, Yavuz Sultan Selim devrindedir. Pâdişah'ın yakını olarak, Mısır seferine onunla beraber katılmış, onunla derin hasbıhâllar etmiştir. Yavuz Selim'in dostluk, sevgi hatta saygısına mazhar (Hocası gibi) olan İbni Kemâl, şairlerimiz içinde Yavuz'un en büyük hayranı ve destancısıdır. Yavuz'un vefatı üzerine, heybetli içli ve yanık bir mersiye yazmıştır. I. Selim gibi bir kahraman Türk padişahına yakışan bir ağıt olduğu kadar da bir destan havası taşıyan, bu "mersiye"yi aşağıda okuyacaksınız.
Nesirde ve nazımda, üslûb, derinlik ve vakar sahibi olan Kemâl Paşazade ayrıca meşhur tarihçilerimizdendir. Kemâl Paşazade Tarihinde gördüğümüz çok manalı çok yönlü, imalı ve teşbih-mecaz yüklü ifadesi ile Osmanlı tarihçilerinin en "üslûpkârı" sayılsa yeridir.
Şair olarak gazel ve kasidelerinde âşıkane tarzdan ziyade, hikmetli şiirde başarı gösteriyor. Ancak, şiirde en üstün eseri, "Mersiye-i Sultân Selîm" olsa gerektir. Yûsûf-ı Züleyhâ mesnevisini de, ayrı bir bakışla hikemî havada yazmış olan Kemâlpaşazâde, bu eserin yorumunda da meselâ Taşlıcalı Yahya'dan ayrı bir yol tutturmuştur. Bu yoruma örnek olarak, Züleyha'nın Yûsuf'a olan aşkını ifade ettiği mısraları aşağıya alınacaktır:
200 kadar irili ufaklı Türkçe, Arapça, Farsça eser sahibi olan Fıkıh, Hadis, Tefsir gibi serî ilimlerdeki bilgi ve çözümlerinden ötürü Müfti's-Sakaleyn (insanların ve cinlerin müftüsü) şöhretine kavuşan Kemâl Paşazâde'nin şiir ve tarihle ilgili üç önemli kitabı:
1-Divân,
2- Yûsuf u Züleyhâ,
3- Tevârih-i Âl-i Osman'dır
Kemâl Paşazade Tarihi diye de bilinen Tevârih-i Âl-i Osman en büyük tarihî edebî eserlerimizden birisi olup, Osmanlı dönemini başlangıcından 1527 yılına kadar getirmektedir. Her pâdişâha bir defter ayırmış olan müellif ilk sekiz defter'i, 8. pâdişâh, II. Bâyezîd'e sunmuştur. Yavuz ve Kanuni devirlerinden bahseden son iki defteri ise Sultan Süleyman'ın isteği üzerine tamamlamıştır, Tenkidli baskısı ve sadeleştirilmiş yayını da yapılan bu eser büyük devletimizin kuruluş devrini iyi ve kötü günlerini yükseliş çağlarını, güçlü bir romancı dikkatiyle gözler önüne sermektedir.
Tevarih-i Âl-i Osman, Dr. Şerafeddin Turan yayımlamıştır (1957) Yûsuf u Züleyhâ, Dr. Mustafa Demirel, Kültür Bakanlığı Y. 1983 Tehâfüt Haşiyesi, Doç. Dr. Ahmet Arslan, Kültür Bakanlığı Y. 1987
Mersiye-i Sultan Selîm
I. bendden
Çözdü subh açtı başı tuğ u âlem
Bükdü bel dökdü yaşı tığ ü kalem
Kana boyandı bayrağun yüzi
Beli büküldü yayun oldu ham
Urdu göğsüni göğ eyledi mâh
Oldu yıldızlarım gözü pür-nem
Şafak ol denlü döktü kanlu yaşı
Dâmen-i çarhı eyledi pür-dem
Geceden dehr geyindi kara palas
Tuttu şâh-ı cihan için matem
Gör ne acıyla eyledi teslim
Cân-ı şirinini Husrev-i âlem
2. bendden
Kaldı yerlü yerinde hayl-i sipâh
Yalnız eyledi sefer ol Şâh
Bunca yüz bin nökerden ü kuldan
Birisi olmadı ana hemrâh
Ahi ile boyandı rûy-ı cihan
Döndi zengî yüzine oldı siyah
Bürüdi yer yüzüni gözyaşı
Göğe çıkdı figân u nâle vü âh
Bğrın oldı delük delük otağun
Kara çul giydi hayme vü hargâh
Çokdan urmışdı terkini tâcun
Tahtını dahi etdi terk ol şâh
Öldi Sultân Selîm hayf u diriğ
Hem kalem ağlasun ana hem tîğ
3. Bend'den
Dasitanı okunsa idi anun
Kim anar idi pûr-i Rüstâmı
Gülsen etmişdi, külhan-ı dehri
Yeri olsun cinân gülistanı
4. Bendden
Eli şemşîr idi dili hançer
Nîze idi koli vü parmağı tir
Şems-i asr idi asrda şemsün
Zilli memdüd olur zamanı kasır
Tâc u taht ile fahr eder beğler
Fahr anunla ederdi tâc u serîr
Rezm işinde vü bezm ayşında
Görmedi pîr-i çarh ona nazır
Yûsuf İle Züleyhâ'dan
İşitdi bunlarun sözin Zeliha
Bu âfet-durır ol sultân-ı âlem
Az müddetde çoğ iş etmişdi
Sayesi olmış idi âlem-gîr
Açuban gül gibi yüzin Zeliha
Feda bir kılma bin cân-ı âlem
Ayıtdı budur ol şâh-ı yegâne
Düşüben dil gibi her ağıza ben
Ki ben ışkı ile oldum fesâne
İşitdün dürlü söz yâd u bilişden
Dasitanı okunsa idi anun
Kim anar idi pûr-i Rüstâmı
Tahtına çıksa dursa dîvânı
Heybet alırdı görse dîvanı
Nice sâhib kıran idi ol kim
Bir kuluyıdı Mısr sultânı
Bendesi idi şimdi Tatarun
Deşt-i Kıpçak ilindeki hânı
Bunca yıllardı intizâr çeküp
Göz açup gözler idi devrânı
Gülsen etmişdi, külhan-ı dehri
Yâri anlatın inlettin sulatânı(?)
Tenüme cândur cânuma şâdî
Bunun vaslı -durur gönlüm muradı
Beni bir gül kılupdur bülbül-i zâr
Bu gülzârun ucındandur yirüm hâr
Nesîm-i vasi ile oldum ferahnak
Ki kıldum gonca gibi perdemi çâk
Bu kildi gonca, gibi bağrumı baş
Bununçun gül gib'etdüm sırrını fiş
Boyum çevriyle döndürdi kemana
Melâmet okına kıldı nişane
Ne denlü eyledümse ben niyazı
Bu ol denlü bana arturdı nâzı
Yüzümi sebze gibi eyledüm hâk
Bana baş eğmedi bu serv-i çâlâk
Cemâli, hüsn ilünün servelidür
Nola serkeşlik eylerse yerüdür
Bu ne denlü ki eyler telh ü nefrîn
Gelür biri birinden bana şîrîn
İLGİLİ İÇERİK
KEMAL PAŞAZADE - ÇÖZDÜ SAÇ AÇTI BAŞ TUĞ U ALEM
KEMAL PAŞAZADE - DİL AÇILMAZ DİDE GİRYAN OLMASA