Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 



SAYFA:8/ 71-80

71-ORMAN - GÜRÜNLÜ AŞIK GÜLHANİ

Kuşlar yuva yapar ince dallara
Açar içimizi tan olur orman
Ağaç diksen hayat gelir çöllere
Dünyayı ısıtan gün olur orman

Şu ulu çınarın duruşuna bak
Tabanına gölge verişine bak
Üstümüze kanat gerişine bak
Yorulan yolcuya han olur orman

Hele bakın Torosların sisine
Hayran oldum şu dağların süsüne
Kulak verdim kurdun kuşun sesine
Her mevsim bir başka şen olur orman

Dolap olur suyu çeken iniler
Devir daim eder hayat yeniler
Masada çözülür müşkül konular
Hazarda seferde fen olur orman

Erozyonu önler toprağı tutar
Tabiatı süsler bülbüller öter
Mis gibi havası burnumda tüter
Dolar ciğerime kan olur orman

Yaşlarını koru kurusunu yak
İhtiyara baston topala ayak
Tarlamızda saban silahta kundak
Kılıca kamaya kın olur orman

Hem kapı pencere tavanla eşik
Ana ninni söyler yavruya beşik
Hamuruna tekne sofrana kaşık
Gülhani'ye şifa can olur orman


 
ESKİ ORMAN -CEYHUN ATUF KANSU

Binlerce yerin var senin öpülesi
Binlerce adım gezilesi gözlerin
Şifalı otlarından Hippokrates'in

Bir eski mağaradan çıktım yoluna
İncir kokuyor ortalık ay bahçesi
Bileklerin bekler binlerce yıl tutulası

Akça kavak ormanı mıdır desem
Binlerce yıldır dinlenmeyen başımı
Uğultularla çağırır akça göğsün, yatılası



DOST ORMAN - PAUL VALERY
 
Temiz şeyler düşündük, tertemiz;
Uzun yollar boyunca, beraber;
Eli elimde, yan yana, sessiz;
Çevremizde karanlık çiçekler.

Yapayalnız, kırda, yeşil gecede;
Yürüyorduk, nişanlılar gibi;
Gökte ay, masaldaki bir meyve;
Bölüştük o sihirli meyveyi.

Ve öldük yosunlar üzerinde,
Uzakta, yalnız, o mırıltılı,
O dost ormanın gölgelerinde.

Sonra gökte, nurlarla sarılı,
Buldum seni, yaş dolu gözlerim,
Sevgili sükut yoldaşım benim...




ESKİ ORMANLARA MEKTUP - HAYDAR ERGÜLEN

Bir mektup göndersen de açıp okumasam

Ben hangisiyim; sen demekten başka
Sana ulaşamayan zarf efendilerinin,
Aç beni, başka pulum yok, başka mektubum
Yok, yoksul olduğum söylenecek yoksa sana
Annemin bir gül olarak terk ettiğinden beri
Beni gönderdiğin mektuplar ormanına

Şehri karıştırmıyorum, seni yanlış anlarlar
Kendimi karıştırıyorum, uçmaktan yanayım
Ruhunu parmaklarında dolaştıran perinin
Tevekkül penceresine konduğu eski ormanlarda

Hangi yüzüğünden düştüm bu yolculuğa;
Bilseydim, sen gönderseydin, ben o mektuba
Yazılacak kadar aransaydım dilinin ormanında
Açmazdım yine, yine yüzükler kazanırdın;
Bana suluboya bir orman göndereceğini bile bile,
`Peri ve eşek' mes'elini yazdığımı bile bile,
Ormanlara dair Şiirler okumak için
Ayrı ve birleşik Şehirler kurduğumuzu bile bile,
Açmazdım bu sırlara layık olmayan Şehri
İçinden çıkacak ormana

Bana orman gönderme, içinden Şehir çıkar;

Beni bir mektuba gönder, içinden birine
Almamış gibi yaparım, vapura binmem,
Yoluna inmem, ormanların sisi çökmeden önce

Mektupların perileri
Perilerin ormanları biriktirdiğine
Yüzüklerin parmaklarda sessizce eridiğine
İnanırım, eski orman tadı sinmiştir
Açılmayan mektuba

Gönderilse de

Eski ormanlara mektup...



75-GÜNEYDE BİR ORMAN - İLHAN BERK

 Bir buğday büyüyorsa şimdi Türkiye'de
Yeminle aşkla büyüyor.
Yeminle lavanta çiçekleri, haşhaşlar, kekikler aşkla büyüyor.
Koyunlar, keçiler, sığırlar
Mısır, pirinç, yulaf
Aşkla büyüyor dünyada.
Binlerce senedir nehirler dünyayı görmeye çıkarlar
Binlerce senedir böyle öğrendik dünyanın birçok yerinde akan
ırmakları, büyüyen bitkileri.
Bazı yosunlarla bazı eğreltiotlarıyla bazı balıklarla konuştum,
Dünyayı görmeyen kalmamış.
Şimdi güneyde bir yonca büyüyorsa benim gibi
Daha iyi bir hayat için büyüyor.
Gelincikler köklerimin yanı sıra onun için büyüyor.
Pamuklar daha beyaz açıyorlarsa
Sebep aynı.
Ben bütün ormanları düşünerek büyürüm,
Bütün ormanları düşünerek büyürler
Benim gibi bütün ormanlar Türkiye'de.
Öyle bir vaktine eriştik ki dünyanın
Şimdi kimse kimseden daha az sevmiyor dünyayı,
Ben İngiltere'deki ormanlardan, nehirlerden, ovalardan daha az
sevmiyorum yaşamayı,
Amerika'dakilerden daha az sevmiyorum.
Burada pamuklar, su içindeki pirinçler, tütünler daha az
sevmiyor
Şimdi sarmaşıklar, şimdi asmalar, şimdi fasulyeler birbirlerine
daha sarılarak büyüyorlar
Şimdi stepler, dağlar yalnızlıklarını sevmiyorlar.
Şimdi dünyada yalnızlığı kimse sevmiyor.
Şimdi İran'da, şimdi Mısır'da, şimdi Sudan'da ormanlar niçin
büyüdüklerini biliyorlar
Şimdi petrol damarları niçin aktıklarını biliyor
Şimdi her şey dünyada niçin yaşadığını biliyor.



DEFNE ORMANI - MELİH CEVDET ANDAY

Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
İçin felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya..
 
Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapıyorlardı, çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya..
 
Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında...



AMAN ORMANCI - YILMAZ ERDOĞAN

nasıl hecelersen hecele
hep aynı biçimde yazılıyor
ayrılık

çok yol bilenler geçti
ayağını yordamına göre uzatan
kurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte
eski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez
suyu sefası kendine yeten
stabilize bir eğlenmektir hayat
her sevdalıya aşık atmak gerekmez

sen, o hep önden giden
çatallanan bahçesindeyken sevişmenin
ki çıplak ve bensizliği ele almışken
ne anlattığını bilmek istemeyen
şiirler getiririm arkandan
bir devrik cümlem kalır acınası
iki çekingen benzetmem belki
ve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır
yoluna ağladığım o türküden
artık ehemmiyeti kalmaz
köprünün
ve hoş gül içimlik suların
ya da
-içkiden olsa gerek-
masayı yıkan ormancının
nasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur
suç delilleri ortadadır
ve zaten
kim olsa katılır akışına gerisinin

aman ormancı
canım ormancı
köyümüze bıraktın
yoktan bir acı

acı köyde ya o yüzden türkü,
yoksa roman olacak
kentimizde geçse öyküsü

bir de gülüşün kalır
dişlerinin etrafından
ve bilişin kalır
her şeyi ama her şeyi
eski haliyle

YALNIZ AĞAÇ -BAKİ SÜHA EDİBOĞLU

Kıyılarda bölüşülür
İki dev korkumuz
Denizle gece

Ötede rüzgârların ıslığına
Çığlık katan tek ağaç
Yıldızsız gecede
Kabaran denize karşı
Tek ağaç
Korkular içinde
Tarla kuşlarını bekler
Tan yeri ağarıncaya kadar

 

ORMAN- AHMET HAŞİM

Su değil, mevsimin havası akan
Duyduğun yaprağın, dalın sesidir
Suda yıldızların parıltısıdır
Bu karanlıkta bazı bazı çakan...

 

80-KÜÇÜK İSTASYONLARDA AKASYA AĞAÇLARI -CEYHUN ATUF KANSU

Bir akşam sofrasında birdenbire
Küçük istasyonların kokusu
Duyarsanız birdenbire
Postalar makasa girdiğinde
Çocuklarınızın tren pencerelerinde
Gözleri yedi renk kırkikindi sonu
Yağmur yağmış kırların kokusu
Ömrünüzce gezdiğiniz
Oradan oraya askerlik memurluk başka işler
Birdenbire
İstasyon akasyalarının kokusu
Treniniz kalkıp gider
Akgedik, Güllübağ, Tecer
Hepsi de küçük istasyonlar
Kalırlar dağlar ardında
Bir akşam sofrasında onlar
Birdenbire
Makasçı karısı çocukları
Akasyaların kokusunu duyarlar
Geçip giden trenlerin rüzgârında
Çocukların gözlerinde adı bilinmeyen dereler
Vadilerdeki istasyonların sessizliğinde

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi