-17-
SAVAŞTA ÖLENLER - PAUL ELUARD
Her yer tıklım tıklım ölü
Acı boğacak beni boğacak beni
Otlar yalnızlıktan kupkuru
Ama suçlu ben değilim ben değilim
Katillerle bir olmadım olmayacağım da
Özgür kalacağım işte böyle bir başıma
Ve insanoğluna bundan sonra da
Ne ölüm dokuncak ne dirim.
Çeviren : A. KADİR / Asım BEZİRCİ
ÖLÜM - PABLO NERUDA
I
Dünyaya birçok kez gelmişim
Yok olmuş yıldızların dibinden
Ellerimde tuttuğum
Ölümsüzlük bağlarını dokuyarak
Şimdi öleceğim yeniden
Vücudumu örten toprağa sarınarak!
II
Ne papazların sattığı
Gökyüzünden bir parça aldım.
Ne de tembel zenginler için
Metafizikçilerin,
Düzüp koştuğu, karanlıklardan.
III
Ölüm içinde yoksullarla bir olmak istiyorum
Göğü elinde tutanların kamçıladığı
İnceleme yeteneği olmayanlarla!
Şimdiyse ölüme hazırım
Beni saran bir elbise gibi
Sevdiğim renkten
Boyu posuma tıpatıp; uygun
Ve benim için gerekli olan
Beni saran bir elbise gibi!
ERKEN ÖLÜYE MEKTUP - HÜSEYİN YURTTAŞ
silinmiş izlerin geçtiğin bütün yollardan
ardından bıraktığın anılar gittikçe flu
ne güneşin görünüyor ortalıkta ne yağmur kokusu havada
şimdi her şey gecede sinsi yağan karla örtülü
bizi sorma soğudu birden içimizin kuytuları
ağzımızda kaldı ağıtlarımızın tortusu
bırakıp denizleri çekildik kış karanlıklarına
ıssızlığımıza düşen hep o bir damla su
yanılgılarımız yanık izleri gibi bedenlerimizde
bir bir kayıyor avuçlarımızdan sevgi yumağı yürekler
dünle yarın farklı elbet, ama bugün hep aynı
erişemediğimiz uçurumlarda soldu çiçekler
bir muska gibi gizli gizli taşıyoruz seni
tenimizin sıcaklığına karışmış öyle saklısın
bu dünya bildiğin gibi değil bizi de öldürecek
erken ölmekte galiba çok haklısın
ÖLÜM ve UNUTULMAK - ALİ MÜMTAZ AROLAT
Bir gün kışı hatırlatan bir akşam
Ruhumda son kalan mana uçacak,
O gün dinlenecek vücudum ancak,
Kulaklarım kurşun ve gözlerim cam.
Birden örtülecek önümde dünya
Bir anda silinip yakın uzaklar
Beni tahtalara uzatacaklar;
Bitecek yaşamak, bu yarım rüya.
Her dakika biraz daha kırılan
Kalbim parçalanmış, yazık, içimde.
Artık ıstırap yok, artık içimde
Çöreklenmiyecek hergün bir yılan.
Kapatacak bana aşina bir el
Gözlerimi kesik hıçkırıklarla
Oh, kalbe batmayan bu kırıklarla
Her yasa yabancı kalmak ne güzel!..
Seneden seneye ve ağır ağır
Gömüleceğim ben de ine ine
Hareketsiz ve kör, dilsiz ve sağır,
Boş bir karanlığın derinliğine...
ÖLSEM DE BİR KALSAM DA BİR - MEHMET KARABULUT
Bahtım kara oldu benim
Anılarım tek tesellim
Bir taş kadar yok değerim
Ölsemde bir kalsamda bir
Kana döndü gözümde yaş
Eriyorum yavaş yavaş
Bastın benim bağrıma taş
Ölsemde bir kalsamda bir
Kor ateş bu akan kanım
Azap oldu dört bir yanım
Neye yarar sensiz canım
Ölsemde bir kalsamda bir
Musalla taşı yolumda
Ecel yürür bak kolumda
Böyleymiş benim sonumda
Ölsemde bir kalsamda bir
BEYAZIT'TA, KIŞ, PAZAR SABAHI - HÜSREV HATEMİ
Ten tortusu topraktadır
Cân neden damıtıldı ki...
Üstelik uçurdun gitti.
Garip imbiksin ey ölüm!
Bahar seni buhar eyler
Hayat çökertir toprağa,
İmbikten üstün imbik mi?
İstanbul’u damıtan kim?
O da öte yana geçmiş...
Sarıgüzel yangını mı,
Oldu bunun başlangıcı?
Sen ey ölüm kırlangıcı,
Konar gibi yaparsın da;
Yüzümüze bir değersin,
Sonra beklenmedik anda,
Alıcı kuşa dönersin.
Sevda sahip çıkmaz bize,
Bizi ölümden saklamaz;
Üstelik ihbar da eder
Sazlar, susmasanız şimdi,
Bir rind gibi karşılamak
Güzel olacak zâlimi.
Oysa, buna da bırakmaz,
Felç, prostat ve siare...
Tekrir-i müzakere mi...
Görüşme yinelemesi
İstemeliyim Tanrıdan,
-Yeni Elest kurultayı-
Tanrıya demeliyim ki
"Seven, ölmeli mi seni?"
Kaygusuz’un Filibesi
Onu aşkla seven kimdi?
Bu sözü kim anlayacak,
Kimler kimin kurbanı ki?
Garip imbiksin ey ölüm.
Ey ölüm garip imbiksin!
ÖLMEYEGÖR- HALİL SOYUER
Mevsim ne olursa olsun
Kapın vurulur ansızın
Tükenir cümle korkular
Düşer göklerden yıldızın.
Bilinen meresimle
Başlar mutantan sefer
Teşyie gelenlerin
Yüzünde sahte keder
Güneş yine doğar birazdan
Bozmaz istifini dünya
Giden gittikten sonra
Kalanlar pişman güya
Simsiyah aynalardan
Geçmez artık hayalin
Silinir yavaş yavaş
Gönülden hatıran, sevgin
Her iki âlemden de
Çıkar mirasın pazara
Albümlerde resmin kalır
Tek hatıra
SELAM OLSUN -YUNUS EMRE
Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun
Sela verin kastımıza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selam olsun
Ecel büke belimizi
Söyletmiye dilimizi
Hasta iken halimizi
Soranlara selam olsun
Eceli gelenler gider
Hepsi gelmez yola gider
Bizim halimizden haber
Soranlara selam olsun
Tenim ortaya açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan vechile
Yuyanlara selam olsun
Derviş Yunus söyler sözün
Yaş doludur iki gözün
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selam olsun
HASTANEDE ÖLDÜĞÜM GÜN- HALİL SOYUER
Bir gün ecel alır elbet beni de
Bu yalan dünyada bâki kim kalır.
Fırın kadar sıcak yatak içinde
Derisi buz tutmuş bir cisim kalır.
Doktor gelir der ki: bu telâş niye?
Üç kişi çağırır kaldırın diye.
Yavaşça koyarlar beni sedyeye
Yatağım, yorganım, su tasım kalır.
Karıma dul derler, kızıma yetim
Henüz çürümeden toprakta etim
Unutulur gider mevcudiyetim
Ne adım anılır, ne yasım kalır…
GEÇERKEN-CAHİT SITKI TARANCI
Cenaze geçiyor caddeden,
Mahallede sâri bir sükût;
Başlar sarkmış her pencereden,
Omuzlarda sallanan tabut.
Unutulmuş her günkü tasa,
Son günü düşünmede herkes;
Hakka şükürdür, olsa olsa,
Göğüslerden çıkan her nefes
ÖLÜME DAİR- BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
Ölümü zararsız bir mahlûk haline getirmek istediler
Göz yaşını icat ettiler.
Kimisi tuzunu az buldu kimisi çok,
Velhasıl beğenmediler.
Ölüme kardeş gibi ısınmak istediler;
Kabristanın tuttular elinden
Şehrin orta yerine getirdiler.
Taş üstüne taş kodular
Üstüne nakış oydular.
Serviler açıldı orta yerinden
İçerisine rengârenk kuşlar
Yemyeşil dualar dolduruldu.
Ölüme kardeş gibi ısınmak istediler.
Şiiri seferber eylediler
Dolaştı asırlarca mısralar kabir kabir
Salındı servilerden yiğit besteler
Şiiri seferber eylediler
Ve elbirliği ile
Gökyüzünün en münasip katında
Mükemmel bir cennettir kuruldu
Ve üzerimize güller
Mezkûr cennette har vurup harman savurdu ölüler
ÖLÜLER DİLENİYOR- BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
Turuncu yol iki dilim
Ve bir incecik yağmur yağardı
Birdenbire mezar taşlarında açılıverdiler
Yaprağı beyaz, dikeni beyaz
Avuçları bembeyaz güller
Ve Ölüler dilenmeğe başladı.
Turuncu yol iki dilim
Mezar taşlarım öpelim gelin,
Hem niçin ağaç alıp başını
Bu kadar uzaklaşsın ölülerimizden
Biz en büyük günahımız gibi
Saklayalım canımızı geçerken
Servi boy undan utansın
Toprak şehvetinden!
Turuncu yol iki dilim
Mezar taşlarını öpelim gelin.
Yalnız Allah rızası için söyleyin
Murdar hatmilerin arkasında
Ölüler dilenmesin
185-BİR CENAZE ALAYI - ENİS BEHİÇ KORYÜREK ŞİİRLERİ
Yedi ifrite dönmüş yedi büyük günahın
Omuzlarında giden bu tabut acab kimin?..
Allah’ım, bu cenaze bana benden çok yakın:
Bu benim en kıymetli, en fazla sevdiğimin!..
Bu ölen bir ruh idi, bir faninin varlığı;
Onu şimdi bekliyor yokluğun mezarlığı.
Bu ruh ölmeyecekti, fakat öldürdüler, ah
Şu mel'un yedi cellat, şu yedi büyük günah!
Ardınca ağlaşıyor bir kafile genç kadın:
Bunlar hep bu ölümün dul kalan emelleri...
Hepsinin yüzü solgun, saçları darmadağın,
Boşlukta çırpınıyor ince, berrak elleri.
Alayın arkasından, çılgınca haykırarak,
Rastladığı her şeyi dişleriyle kırarak,
Bu ruha ait olan ceset -iki kolunda
İki iblis asılı-ilerliyor yolunda...
SON DİLEK - ŞİNASİ ÖZDENOĞLU
Biliyorum, yakında öleceğim
İstiyorum ki bu sahipsiz ülkemde
Bütün yollar tertemiz
Bütün alınlar açık
Ve parklar yemyeşil olsun…
İnsanlar mert olsun isterim
Zenginler daha cömert
Herkes haksızlıklara direnir olsun..
……………………….
At toprağı üstüme
Gönder beni o sonsuz zamana
Gideceğim yer aydınlık olsun !...
ÖLÜMDEN DE GÜZEL- ŞİNASİ ÖZDENOĞLU
Ölümden söz etme bana
Bu bahar gününde
En uzun ayrılıktır ölüm
Belki de sonsuz ayrılık...
Bırak beni seveyim
Yeni bir gündür başladığım
Ölümden söz etme bana
En çetin ayrılıktır
Belki de sonsuzu aramak...
Nasıl yaşarım orada?
Bunca sevgiliden ırak?
Ne kadar da yakın ölüm
Ne kadar da uzun ayrılık...
Bırak beni seveyim
Ölümü unutarak...
Sonsuz özgürlüktür ölüm
Ölümden de güzel: Yaşamak
ÖLMEYECEĞİM - AHMET TUFAN ŞENTÜRK
Masmavi gökyüzü, yemyeşil dağlar
Kuşlar, çiçekler, böcekler
Cıvıl cıvıl gülen, oynayan çocuklar
Güzeller, çirkinler, hastalar, sakatlar
Tümünüzü içten gönülden sevdim
Tümünüz benden bir parça, ayıramam
Bende severek çarpan bu yürek var ya
Gören gözlerim, duyan kulaklarım
Düşünen başım, söyleyen bu dilim var ya
Göreceğim, duyacağım, seveceğim
Öldürseler bile ölmeyeceğim...
Beni sevseniz de olur, sevmeseniz de
Ben seviyorum ya, bu bana yeter.
Açla açım, tokla tokum, mutluyla mutlu
Gülenlerle gülen, ağlayanlarla ağlayan
Hastalarla hasta, ölenlerle ölen benim
Hayır hayır hayır öldükçe yaşayan
Koskoca bir evren kadar yüreğim
Sevgi, sevdikçe çoğalır, gerçek olan bu
Verimli toprak örneğin
Öldürseler bile ölmeyeceğim...
Bıçak tutmayı da tetik çekmeyi de bilirim
Ama kararlıyım, tutmayacağım, çekmeyeceğim
Sevgi tohumları ektim evrene
Susuz yağmursuz da kalsa yeşerteceğim.
Sevmek, sevilmek, yaşamak varken
Dövüşmek, ölmek, öldürmek niye?
Küslüğün yerine barış
Korkunun yerine güven
Yüreklerden tüm kötülükleri sileceğim.
Göreceğim, duyacağım, seveceğim.
Öldürseler bile, ölmeyeceğim,
Ölmeyeceğim, ölmeyeceğim...
ÖLÜ ÖNCESİ - ERCÜMENT UÇARI
düştü düşecekti
acıdan yok olup
içinden çürük
kurtlar kemiriyor
son dallarını eğdi ağaç
sallandı uçlarında yapraklar
karnının içinin gürültüsünün
ritminin acısındaki
iri dalga sesleri
gökler gürüldüyor
ruhunun karanlığı
derin sessizliğin
çisil çisil ve iri yağmur yağıyor
iskelelerin altı kaplı kum taş
bulantı uykusuzluk uyku
düşsüz uzun süre süren
boş kovalar labirentlerinden
akıyorlar yağmura
mini mini çiçekler bahar
ölümün kovuğu
şeker kavanozları ve raflar
duvarda tüfek kızılderililerden
kalma zaman ve sıkıntı
dubaların altı kıllı midye
boş balık sepetleri
akıntıdaki ağlar
pislik yer çöp
silah harbileri
insan hayaletleri
yaklaştı durdular
belki duvardaki
güneşli badana döküntüleri
ölüm kokusu çello çalıyordu
duyabilenlere duyurabilen
zayıf vücutlara ait
yatakların başında
fülüt sesleri
ipek kokuluydu
çiçek desenleri
dizilmiş
90-ÖLÜLER BULUŞTU- KERİM AYDIN ERDEM
Seni hiç beklemiyordum
Demek sonunda sen de öldün
Çoktandır buradayım işte
Gelirken kimleri gördün?
Yalancıktan ağladı mı dostların
Saksıdaki son karanfil soldu mu
İşlerini bir yana bırakıp
Bizlere de selâm yollayan
Oldu mu?
Artık kalmadı düşüncen
Yerin yuvan burası
Bakalım kaç adım gelecek
Cennetle cehennem arası.
Bazan kırlara çıkıyoruz
Gökyüzünü buluyoruz sesimizle uyanan
Dünyanın iç yüzünü görüyoruz
Şehre indiğimiz zaman.
Sen de aramıza genç yaşta karıştın
Üzüntüden en güzel ağaç dallarını kırsın
Birazdan öteki ölüler de gelir
Tanışırsın.