Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

GÜNEŞİ ÖP VE BANA GÖNDER- OYHAN HASAN BILDIRKİ

1
Milyonlarca papatya, yolun her iki tarafını da kaplamıştı. Milyonlarca papatya, biliyor musun? Aralarında yer yer “çaresizlik”lerine başkaldırmış gelincikler... Gökyüzüne karışık bulut renkleri düşmüş. İlk cemre de düştü ya, toprak uyanmanın sancısında. Kışın bile yapraklarını dökmeyen bazı ağaçlar, yeşil elbiselerinin en güzellerini kuşanmışlar. Uzanıp giden yol boyunca, bir şeye dikkat ettim: Her dağın ardından, yeni bir dağ ortaya çıkıyordu. Yolcunun dağları, asla bitmeyecek mi, ne? Aşılması zor doruklara, “dağ” demişler, biliyorsun. Çoğunun en tepesinde, bir avuç bulut oturuyor. Güneş, ısıtmıyor... Yapay gölette, sayısız ördekler, kara mekeler, yaban kazları keyfince uçuşuyor. “Kuş gribi”, onları, zalim avcılarının elinden çekip aldı. Avcılar, can derdinde.

Benim derdim, sensin.

Bahçemdeki nergisler, üçer beşer, ocak ocak açmışlar... Demek ki bahar, ilk adımlarını atıyor. Demek ki bahar, yakında bütün varlıklara gülümseyecek.

Ama ben, sanki bu ara, gülümsemeyi unuttum gibi bir şey. Beynimde oğul veren endişelerimi, bir türlü bastıramıyor, başka bir kovana da gitmelerine izin vermiyorum. Cümle dertlerin de müptelası mı, oldum ne? Yıllardır yakamı elinden kurtaramadığım sayısız derdim, inanır mısın, yaşama sebebim olup çıktı. Dertlerimle dem tuttum. Ne gariptir, kendimi de dertsiz yaşayamayacağıma inandırdım. Müziğinin büyüsüne kapılır da, sevda okyanusuna dalar, dertlerimden kurtulurum diye; şarkılar ve türkülerle bile aram açık benim.
Hayatımın her döneminde, “yol ayrımı” çilelerini yaşadım. Hayatımın her döneminde, yaşamayı düşlediğim hiçbir şeye uzanamadım. Arzuladıklarımı düşümde bile göremedim. Kimseyi kıskanmadım ama zaman geldi, “insan oluşumdan” bıkıp usandım. Niye başka bir varlık olarak yaratılmadım diye de, Tanrı’ya kafa tuttum. “Kara bahtıma, kem talihime” yandıkça yandım.

Yandıkça yanıyorum şimdi de... Felek beni, “zorlu bir sevdanın tuzağına” çekti. Çaba göstersem, çırpınsam da “kurtuluşum” yok. Hoş, müptelası olduğum bu dertten, kurtulmak da istemiyorum. Biliyorum ki ben, modern çağın “Mecnun”u ya da “Kerem”iyim. Her ikisine ulaşmak, onlar gibi olmak, ancak er kişilerin işidir. Doyduğum ya da doğduğum yerler bile, benim “daimi gurbetim” olup çıktı. Resmini gizleyen yüreğim, gurbetin de evi olup çıktı. Onca kalabalıkların arasında bile, “yapayalnız” yaşadım.

Çilem bitmemiş olacak ki, “güneşim” ve “dolunay”ımdan da uzağım şimdi.
“Aydınlık günler”, bana yasak mı acaba?
Tanrı’m, ne olur beni, toza ya da yaprağa çevir. Bahar rüzgârlarıyla buradan oraya uçuşayım. Meleğim, parmak uçlarıyla ezsin beni.
Yeter mi sanıyorsun? Meleğimin ayağının tozu olmak bile, “keyif” verecektir bana.
Çiğnesin yüreğimi.
Böyle bir sonu, çoktan hak ettim ben.
Çoktan!..
Yaşamak, benim “süsüm” değil. Yaşamak, benim “yüküm”! Bedeli, oldukça ağır.
Ne olur Tanrı’m, duy beni!
Ne olur Tanrı’m?
Ağır yüklerimden kurtulmak istiyorum.
Üç beş kişiden başka, ağlayanım da olmaz benim.
“Kara bahtım, kem talihim!”
Söyler misin, ne edeyim?

2

“Rüyâda mıyım?” diye kendimi çimdikliyorum.
Yoo, rüyâda falan değilim.
Bu tünele nasıl düştüm? Bilemiyorum.
Önümde oldukça zayıf bir ışık. Kendimi avutmak ister mişim gibi; “Gözlerim karanlığa alışmamıştır.” aldatmacasını tekrarlayıp duruyorum. Her çıkış kapısına, umutla saldırıyorum ama nafile.
Bütün kapılarda, kökü geçmişimle bağlı olan kilitler. Söküp atmak kolay değil.
Uçsuz bucaksız, hiç bitmeyecek gibi uzanıp giden tünelin içindeyim şimdi. Belki de tam ortasındayım... Hem girişinden, hem çıkışından eşit uzaklıktayım. Bir yana yaslanmam, bütün dengeleri altüst edecek. Yer yerinden oynayacak. “Öfkenin sayısız okları”, yüreğimi kanatacak.
Sanki öz adım; “çile” benim!
Demek ki ben, Melek ve Şehzade’yle birlikte, seni de Kafdağı’nın ardında bırakmışım. “Nasıl da kıymışım üçünüze?”, bilemiyorum.
“Kördüğüm olmuş çile yumağıyım” ben. Çözüldükçe dolanıyorum.
Çözüldükçe anlaşılacağıma, hiç olmazsa “senede bir gün”leri yaklaştıracağıma, daha da uzaklaştırıyorum sanki.
Tüneldeyim.
Zor durumdayım.
Birden bire saçlarım da “gümüşlendi”.
Her iki gözüm seğiriyor. Ya senden bir haber alacağım, ya da tünelden kurtulacağım demektir bu. Ama benim öncelikli tercihim ne biliyor musun? Sadece ve sadece “senden haber almak!”
Ötekiler için, düşünü kurduklarım için; kaderim bana izin vermiyor.
O da ne? Aldanıyor muyum yoksa?
Bu güneş nereden çıktı?
Güneşe tutunmam lazım şimdi.
Güneş, kurtuluşum benim.
Güneş, kurtuluşum...
Tünelin ucu göründü. Apaydınlık bir gün uzanıyor önümde şimdi.
Arabana aldın beni. Her ikimizin gözlerinde sayısız gülücükler... Bizim şarkımız söyleniyor: “Yeter ki gel bana sene de bir gün!”
Şükür Tanrı’m, tünel bitti!
3
Bana gücendin mi? Yoksa darıldın mı? Sağ gözüm durmadan seğiriyor.
Birinin bana sorduğuna da cevap verememişim ya? Üstelik sen de duyamamışsın...
Ah, bir sihirli aynam olsaydı...
Nergislere de kızgınım. Dün milyonlarca papatya görmüştüm üstelik.
Gerçekten milyonlarca papatya.
Ne fayda?
Güneşe tutunmam lazım şimdi.
Güneş, kurtuluşum benim.
Güneş, kurtuluşum...
“Güneşi öp ve bana gönder!”

Gün Kaybolur Ay Doğar, s. 15-18

 

İLGİLİ İÇERİK

SÖKELİ ŞAİR OYHAN HASAN BILDIRKİ İLE ŞİİRLERİ ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

GÜVERCİNLER KANADA KALKTI- OYHAN HASAN BILDIRKİ

AŞK DESEM AZ GELİR - OYHAN HASAN BILDIRKİ

BİR BAKACAKSIN MEMLEKETİNDESİN - OYHAN HASAN BILDIRKİ

BİR SEVDALI ATEŞ YÜREĞİMDE - OYHAN HASAN BILDIRKİ

KALBİM SEVGİ KÖRÜ -OYHAN HASAN BILDIRKİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi