SAYFA: 2 / 10-20
11-HAZİRAN - CELAL SILAY
Haziran üstümüzde dal dal
Moda çevremizde renk renk
İstanbul bin dokuz yüz elli beşinde
Çimenler altımızda sık sık
Bulutlar üstümüzde seyrek
Eteklerin moda yelkenlerinde
Elin omzumda sıcak
Belin kolumda ince
Gözün gözümde ürkek
Işık gölge bir oyun
Çiçek yaprak allı morlu
Haziran üstümüzde dal dal
Saçların yüzümde tek tek
Bir kuş bir kanat tenimizde
Bir rüzgâr bir serinlik içimizde
Bir gök bir deniz mavi mavi
Şarkı bahçe düğün dernek
İstanbul bin dokuz yüz elli beşinde
Etek yelken bir cümbüş
Yanak yanağa sürtünüş
Elin omzumda sıcak
Belin kolumda ince
Dilim kulağında titrek...
HAZİRAN -BAKİ SÜHA EDİBOĞLU
Kırlangıç, yuvasından
Yeni yavrular saldı,
Gözlerimi avutan,
Renkler mayısta kaldı..
Ne olur ağarsın tan,
Susun kuşlarım bir an,
Bahçelerde haziran
Yeni uykuya daldı..
HAZİRAN GECESİ -CEYHUN ATUF KANSU
Yirmi altı haziran gecesi ay erken doğdu
Bir ara sallandı durdu dallar arasından,
İşini bitirip savuştu erkenden,
Bir daha arasam da bulamam,
Yirmi altı haziran gecesi ay erkenden battı.
Bu ara ben de bir kadeh rakı içtim,
Bir tabakta beyaz peynir vardı, yedim
Konuştuklarımı düşündüm de hepsi öyle
Hepsi yirmi altı haziran gecesine mahsus,
İstesem de artık aynı şeyleri konuşamam.
Tam iskemlenin arkasında bir postacı,
Duyurmadan kimseye bir mektup verdi bana,
Ölmüş olduğumu bildiriyordu Tanrı,
İzin istedim bir saniye kendisinden ciğerlerime,
Biçilmiş ekinlerin kokusunu çekmeğe son kez!
HAZİRAN - İBRAHİM SADRİ
mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
şimdi sen, denizi de yazmışsındır
beni beter edeceksin ya
martılarını ve simidini İstanbul'un
göznurum
suyun çiçeğe çimene yürüdüğü bir mevsimde
bana umudu yazmana ne hacet
hadi biraz
şehrin şarkısından ve arkadaşlarından bahset
mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
gönderdiğin gibi duruyorum burada
hiç ağlama
ağlamak yakışmıyor haziranda adama
iyi yanları da yok değil ama
bak erken kalkıyorum mesela
gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada
arada sırada koymuyor değil
koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada
hadi çocuklardan bahset
herkes iyi diye bir yalan yaz mesela
pazar günleri onları güneşe çıkar
ellerinden tut götür uzak bir limana
sevgili karıma da bir gül diziyorum boncuktan
mahsus selam ediyorum bütün arkadaşlara
mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
kimin aklına gelirdi ki
aşkın ve sevdanın hatrına
bir menekşe büyüteceğim iki ranza arasında
sonra türküler öğreneceğim
zulümün, ayrılığın ve turnaların adına
gönderdiğin kitapları da okuyorum
elin değerse ve zor değilse
biraz çimen taze bir gül yaprağı
karımın sesinden ve çocuklarımın gülüşünden de koy
bir daha ki mektuba
arkadaşların yüreğini de unutma
mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
yağmur da yağıyor mu
ıslanıyor musunuz eskisi gibi
eskisi gibi anıyor musunuz arkadaşınızı
hiç unutmadığım adlarınızı
adımın yanına yazıyor musunuz
bu pazar açık görüş var
çocuklarımı, karımı ve arkadaşlarımı istiyorum
konuşuruz ordan burdan
elleriniz elime yüreğiniz yüreğime dokunur
tamam, biraz da ağlarız
ağlarız işte n'olur
mapusluk mevsiminde o kadar olur
mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
gönderdiğin gibi duruyorum burada
hiç ağlama
ağlamak yakışmıyor haziranda adama
iyi yanları da yok değil ama
bak erken kalkıyorum mesela
gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada
arada sırada koymuyor değil
koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada
hadi çocuklardan bahset
herkes iyi diye bir yalan yaz mesela
pazar günleri onları güneşe çıkar
ellerinden tut götür uzak bir limana
sevgili karıma da bir gül diziyorum boncuktan
mahsus selam ediyorum bütün arkadaşlara
mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
gönderdiğin gibi duruyorum burada
hiç ağlama
ağlamak yakışmıyor haziranda adama
iyi yanları da yok değil ama
bak erken kalkıyorum mesela
gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada
arada sırada koymuyor değil
koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada
mektubun geldi arkadaşım
haziran da geldi
15-HAZİRAN –CAHİT ZARİFOL
Kim ölüyor hayvanların
Kızışarak daraldığı zamanda
Bir pazu marazında yıkılmadı o kollar
Güç istifi kanın
Saklanmış kadınlıkların
Ve kız kaleleri
Ehli hicablarca saklı
Muhasaralanmış önlerine perdeler akmış
Atmacalar
Gezgin kuşlar
Yeni çığlıklar yepyeni
Hücum sesleri
Hangisi
Daha önde belirsiz buyruk mu ermi
Dayanamayıp çöken duvarlardan
Gerilip yırtılan kaslardan en çok çocuk
davetleri
O av etleri rahleler sandukalar
Karanlıkla katılaşan nöbetci baskıncı silüetleri
Ve açın güller bir sabah daha açın
Bakın Tanrı konuğu insanlar bütün türleriyle
Şu bizim yeryüzünde
Toprakta gel! gel! nöbetleri
HAZİRAN - İLHAN BERK
My love is like a red, red rose (e.e.cummings)
Kırmızı kırmızı bir güldür aşkım
İnce yüzünüzde. Kırmızı. Korkunç.
Kor sevişmemizden deli bir yalım
Koyuna sevdanın. Kırmızı. Korkunç.
Karanlık, büyür büyür benim aşkım
Gecenizde sizin. Kırmızı. Korkunç.
Vücudunuza, ağzınıza iner
Gezer etinizi. Kırmızı. Korkunç.
Kalır bir gün bir krallık olduğu
Güzelliğinizin. Kırmızı. Korkunç.
HAZİRAN – SABAHATTİN KUDRET AKSAL
Bakar gülümserdin bana balkonundan
Ah o yaz akşamları sen ne iyiydin
Rüyan, kokun ve sesin
Rüzgâr gibi esiyor günler arkasından
Her an bir başka hatıran
Çiçek açıyor karşıki dalda
Kendimi kaybederek rüyada
Yaşadığım o sonsuz zaman
Bir yarı sarhoşluk içinde
Geçerdim sevdalı evinizin önünden
Görünürdü aralık pencereden
Odan akşam serinliğinde
İşte boydan boya divan
Üstünde akşamı ettiğin
İşte şapkan, bembeyaz entarin
Böyle vakitlerde anlaşılmaz duran
Ufukta görününce yağmur bulutları
Şaşırırdın yapacağını telaştan
Yerleştirirdin her şeyi yeni baştan
Taşırdın içeriye masaları koltukları
O her zaman hatırladığım karanfil saksısı
Suladım o güzel mevsimi keyfimce
Ben haziran gecesi âşığı...
TEMMUZ - CAHİT KÜLEBİ
Vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak
Saat üçe doğru bir temmuz gününde,
Yani beni düşüneceksin, ya da bir başkasını
Gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
İncecik parmakların saçlarının içinde.
O zaman kim bilir ben nerde olurum?
Vücudum çıra gibi tutuştu tutuşacak.
Bir kahveye de gidip oturamam
Dost yüzünden, ağaç gölgesinden, senden uzak.
Aklına eserse çık gel evinden
Güneşin sıcaklığını, rüzgarın kokusunu
Anasının memesi gibi emsin derin,
Bacakların görünsün basma eteklerinden.
Boş, dünyanın güzelliği de boş
Arkadaşlar da, hayal kurmak da boş, düşünceler de
Vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak,
Gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
Saat üçe doğru bir temmuz gününde.
TEMMUZ, YILLAR SONRA - CEVAT ÇAPAN
Sıcak bir yaz günü, öğleden sonra,
eflatun dağların dibinde,
o sessiz arka bahçelerin birinde,
gölgesinde eriğin, şeftalinin, kayısının
fıskıyeyle oynuyor bir çocuk.
Gece kuşları yuvalarında daha.
Uzaklardaki çocuklarımızı, torunlarımızı
konuşuyoruz,
hangi pencereyi açsak bir görüp bir gözden
yitirdiğimiz.
Kim bilir nerdeler, ne yapıyorlar şimdi?
Hem özlem, hem kavuşma bizimkisi.
Çay içiyoruz
mutlu bir sessizlik içinde.
20-KİRLİ AĞUSTOS - EDİP CANSEVER
O da var olanın ağır ağır yokluğu
Şurda bir gündüz kımıldamakta
Dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri
Gibi bir gündüz
Kalın kabuklarını kaldırır doğa.
Düşer bir balıkçının tersi olan şey
Kirli ağustos! beni oradan oraya götüren eşya
Aklımda üç beş otel ya kalır
Ya kalmaz üç beş otel aklımda
O da değil bir otelin kendisi
Yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi
Bir de kahverengi alevlerden yapılma.
Başka değil, yokluğu görmek için
Kirli ağustos! göz kapaklarımı da yaktım sonunda.
İLGİLİ İÇERİK
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ